@demirhanife
|
Kuruyan boğazı ve ağlayan bebeği ile yatağından uyuşuk bir şekilde kalkan kadın uykusuz geçirdiği bilmem kaçıncı gecenin yorgunluğuyla bedenini zorlukla hareket ettirip koridora çıktı. Hemen yan odanın kapısını aralayarak loş ışıkla aydınlanmış dört duvarda bakışlarını gezdirip beşiğe doğru yaklaştı. Bebeği, ağlamaktan kızarmış yüzü ve sürekli hareket ettirdiği uzuvlarıyla havayı döverken yorgun gözlerini açık tutmaya gayret ediyordu. “Geldim bebeğim, şş sakin ol” diyerek kollarının arasına alıp sıcak göğsüne yasladı. Odanın hemen köşesinde duran tekli sarı renk koltuğa oturdu. Bu odayı eşi Engin ile birlikte dizayn etmişti. Kendisine ait küçük bir yatak istemişti aslında lâkin Engin kati suretle itiraz etmiş ayrı uyumaya alışmasını alışkanlık hâline getirmesinden korkmuştu. Bu sebeple mağazadaki en pahalı ve ihtişamlı koltuğu satın almıştı. Bebeğimizi emzirip benim koynuma geri dönersin diyerek çapkınca gülümsemeyi de ihmal etmeyince mağazanın ortasında kahkahalarına engel olamamıştı. Kocasının en sevdiği yani buydu sanırım. Kendisine normalden daha fazla düşkündü ve bu ister istemez ruhunu okşuyordu. Emzirmek için göğsünü açtığında zorlukla aralamaya çalıştığı gözleriyle bebeğinin daha sıkı kavrayıp meme ucuna yaklaştırdı. Lâkin sıcak dudaklar yerine soğuk bir temas hissettiğinde irkilip bebeğine baktı. Bebeği donmuş gözleriyle bakarken dehşetle çığlık attı. Kapıda hissettiği gölgeyle bakışlarını o yöne çevirince Engin’in korkuyla kasılan yüzünün kendisini görür görmez hüzünle kasılmasına an ve an şahit olmuştu. “Ah! Nevin Sevgilim” diyerek dudaklarını acı bir tebessümle birbirine bastıran kocasından bakışlarını çekti. Hızla atan kalbiyle kucağında tuttuğu oyuncak bebeğe baktı. Hayat her şeyi alabilirdi belki ama aklını da beraberinde götürebilecek bir cana söyleyecek sözü yoktu. Kelimeler kifayetsiz olurken yaşam fütursuzca akıp gidiyordu.
|
0% |