Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. Bölüm

@demirhanife

🌿🌿🌿Görüş ve önerilerinizi bekliyorum mutlaka öpüldünüz 😘🌿🌿🌿

 

Medya : Mutlaka dinleyerek okumanız tavsiye edilir. ✨✨✨✨

 

Küçük yeğenim bir defasında bana ölüm nedir diye sormuştu.

Ona bu dünyadaki varlığımızın bitişi ama başka bir evrene gitmek olduğunu söylediğimde bir süre yüzüme bakıp şöyle demişti; 'Başka bir evrende yolculuk yani'. Onun gözünden bakınca o kadar güzel ve masumdu ki büyüyünce neler değiştiğini o birkaç dakikalık anda merak etmiştim.

 

Ölüm korkunçtu, ölüm soğuktu ama neden?

Ölümün yeniden doğmak olduğunu söyleyen kutsal bir kitabımız var oysa.

Uzun süre bunu düşünmüş ama bir türlü cevabını bulamamıştım.

Şimdi burada kaldığım, belki bir saatte spnunda cevabı bulmuştum.

Ölüm değil, geride bıraktıklarımızdı bizi korkutan.

Yoksa ölümden korkmayan bu adamın başka bir açıklaması olamazdı.

Belli ki arkasından acı çekip yas tutacak birileri yoktu.

 

Dağılmış açık kumral saçları ve sakallarına rağmen güzel yüzü olan bir adamdı.

Gözlerinin altındaki morluklar her ne kadar gecelerinin uykusuz geçtiğini söylesede gözlerinde korkunun esamesi bulunmuyordu.

Öfkeli, birazda kavgacı olduğu yüzündeki yer yer dağılmış kabuk bağlamış yaralardan belli oluyordu.

Yumruğundaki yaralarda karşılıklı bir dövüş olduğunu kanıtlar nitelikteydi.

 

"Keşke güneşe bakmak bu kadar zor olmasaydı"

 

Sessizliği bozan tok sesiyle başımı karalayıp durduğum defterden kaldırdım.

Sanki beni protesto eder gibi konuşmamakta direttiği için üstüne gitmemiş onunla sessizliği paylaşmaya karar vermiştim.

Ama sessizliği bir süre sonra bozacağız aklıma gelmemişti.

Oysa ben onu fiziksel özelliklerden ve mimiklerinden tanımlamaya çalışıyordum.

 

"Neden?"

Diye sordum birden.

 

"Doya doya bakabilmek için"

Öyle aşk dolu söylemişti ki, kirpiklerine değen güneş ışığına değdi gözlerim ister istemez.

Ufak olan gözlerini kısarak daha da küçülmüş göz bebekleriyle bakıyordu batmak üzere olan güneşe.

 

"Güneşe bakmayı seviyorsun anladığım kadarıyla?" Diye sorduğumda tebessüm etti.

 

"Güzel olan her şeye bakmayı severim doktor hanım. Sende güzelsin"

Bana bakmayarak söylediği bu iltifatla yüzüm kızarırken boğazımı temizleyerek konuştum.

 

"Madem öyle, neden bana bakmıyorsun?"

Sorumla bakışlarını bana çevirip gözlerini kırpmadan göz bebeklerimin içine baktı.

O an kendimi çırılçıplak hissettim nedensiz.

 

"Neden seni yolladılar?"

Konudan alakasız sorusuyla duraksayıp belli belirsiz dilimden 'Ne?' sözcüğü döküldü.

 

"Neden bir erkek ya da yaşlı bir psikiyatrist yerine sen, hiç düşündün mü?"

 

"Ne demek o şimdi?"

Yüzünde alaylı bir gülümseme oluşurken ellerini masanın üstüne koyarak yaklaştı.

 

"Güya iyilik yapıyorlar ama sözde. Seni göndererek idama mahkûm edilmiş insanlara 'hiçbir zaman sahip olamayacağınız duygularla öleceksiniz' demeye çalışıyorlar. Yeniden aşık olmak, güzel bir kadına dokunmak, evlenip çoluk çocuğa karışamamak. Daha sayayım mı?"

 

"İğrenç düşüncelerinizi kendinize saklayın."

 

"Yanılıyorsunuz doktor hanım, iğrenç düşünen ben değilim. Sizi buraya gönderenlerin düşünceleri bunlar. Yoksa ölüme yakın olanların tek hayalî en fazla bir gün daha yaşamak olabilir. Bir ağaç gölgesinde uzanıp kuşları dinlemek, okyanusun ortasında ufku seyretmek ama onlar ölüme yakın olmadıkları için bilmiyorlar, bilmedikleri içinde kendi hayallerinin kalıplarına sokuyorlar hayallerimizi. hepsi bu"

 

"Nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz, belki sadece gerçekten yardımcı olmaya çalıştıkları için beni yolladılar"

 

"Tahminlerime göre daha yeni mezun oldun. Senin gibi çok fazla tecrübesi olmayan bir doktora, neden böyle bir iş verdiler? Okulun birincisi falan mıydın? Ya da bir sınav yaptılar ve sen kazandın. Ya da belki de ünlü bir psikiyatrist falansın. TV kanallarina çıktın, baktılar ışık var yetenekli, yemişim tecrübeye diye seni yolladılar. Bunlardan biri mi yoksa bir telefon geldi, işe kabul edildiğini mi söyledi. Sana bu işi sağlayan diploman falan değil, öz geçmişin. Sadece aptal bir vesikalık fotoğrafın!"

 

Söylediklerini dehşet içinde dinlerken sertçe yutkunup dolmak üzere olan gözlerimi kaçırdım.

Doğru olabilir miydi? Ben kendi çalışkanlığım ve kazandığım güven ile burada değil miydim?

İçimde koca bir yumruk büyüklüğünde acı tohumu oluşurken yumruklarımı sıkmıştım.

 

"Gelme bir daha"

Başımı hızla kaldırıp yüzüne baktığımda o güneşin batmış olduğu gökyüzüne bakıyordu.

Soğuk ve bıkkın sesi tereddütte bırakmış, saniyeler önce koşarak çıkıp gitmek istediğim o his, uçup gitmişti çoktan.

 

"Haftaya bir daha geleceğim, o zamana kadar sizden çocukluk anılarınızı hatırlamanızı istiyorum ama en güzellerini. Haftaya bana anlatırsınız"

Diyerek ayaklandığımda şaşkın bakışlarını ellerine indirmiş acı bir tebessümle bakıyordu. Çantama uzanıp koluma taktığımda sesiyle duraksadım.

 

"Yazık ediyorsun kendine"

Meraklı bakışlarımı ona döndürdüm ama parmakları ile oynuyordu.

 

"Daha çok gençsin ve burada senin yaşında hatta senden daha küçük adamların ölüme gidişini izleyeceksin."

Başını kaldırıp yüzüme baktı.

 

"Kalan ömrünü onların son bakışını son sözlerini hatırlayarak geçirmeye değer mi? "

Sözleri bir bıçak gibi göğsüme saplanırken acıyla kasıldı yüzüm.

 

"Ben sadece yardım etmeye çalışıyorum"

 

"Hâlâ anlamıyorsun değil mi? Üstelik okulunu okumuş olmana rağmen.

Senin bizim için yapacağın hiçbir şey yok. Buradaki herkes sana sadece imrenerek bakacak"

 

"Sen öyle mi bakıyorsun?"

 

"Ben kimseye imrenmem aksine sadece acırım. Sana bile acıyorum"

 

"Bana mı?"

Alayla konuştuğumda dilimi ısırdım zira mesleğime uygun bir davranış değildi tepkim.

Duygusal bakmamalı olabildiğince duygularımı saklamalıydım.

Ama bu adamın yanında profesyonel olamıyor, kendimi bir satranç oyununda hissediyordum.

Sürekli kazanıyor olmasıda işimi kolaylaştırmaktan çok uzaktı.

Az önceki davranışımdan bile etkilenmemiş adam bir süre ifadesiz bakışları ile yüzüme bakıp konuştu.

 

 

"Sana.. Biz kaderimizi kabullendik ama sen kabullenemeyeceksin. Her başka insan ve başka hikaye seni yaralayacak, geleceğin için bir travma olarak kalacak. Yol yakınken git ve bir daha gelme doktor. Bırak seni başarısız sansınlar, bir işi beceremedi diye ayıplasınlar. Sen geleceğini kurtar. Başka insanları kurtar, en azından ölüme yakın olmayanları"

 

"Benim mesleğim bu! İnsan ve travma seçemem. Bunun için yetiştirildim, sizi hazırlamak için."

 

 

"Henüz tecrübesizsin."

 

"Belli bir süre psikologluk yaptım"

 

"Gece uyuyamayanlar için olsa gerek"

Alaylı ses tonuyla konuştuğunda sinirli bir bakış atıp derin bir nefes aldım.

 

"Haftaya görüşürüz Ali bey"

Diyerek arkamı dönüp çıkmadan önce gözlerine baktım.

Bakışlarında batan güneşe bakarken ki ifade vardı.

Anlik bir duruksama yaşadığımda bakışlarını pencereye çevirdi.

 

Soğuk uzun koridordan geçerken, girerken titreyen bacaklarım şimdi bütün canı kaybetmiş gibi güçsüzdü.

Dış kapıda beni karşılayan müdürün gözlerinde merak biraz da hüzün vardı.

Ne garip, hepsini oğlu yerine koymuştu acı dolu bakıyordu sürekli.

 

"Nasıl geçtir doktor hanım?"

 

"Çok iyi, anlattığınız gibi endişelenmem gereken bir şey yokmuş. Sadece.."

 

"Evet?"

 

"Ali idi sanırım adı"

Bakışları havaya kalkarken duraksayıp bakışlarını kaçırdı.

 

 

"Zor birine benziyor, işimi zorlaştıracak gibi"

 

"Ali sana emanet doktor hanım"

Yalvaran titrek sesiyle konuştuğunda şaşırmıştım.

 

"Sizin için önemli biri sanırım"

 

"Hepsi benim için önemli. Hepsi sana emanet ama Ali oğlumu gördün işte. O duygularını göstermez, kapalı kutu gibidir. Beni korkutuyor zaman zaman"

 

 

"Anladım, siz hiç merak etmeyin elimden geleni yapacağım"

 

"Allah razı olsun senden kızım, iyiki geldin"

Buraya geldiğimden beri ilk defa biri geldiğim için memnun olduğunu söylüyordu zira ne mahkûmlar ne gardiyanlar pek hoşnut değildi.

Gardiyanlar bakışlarından mahkûmlar sözleriyle belli ediyordu.

 

Müdür ile vedalaşıp arabama doğru yürürken son kez arkama baktım.

Tel örgülere değerken bakışım, Ali'nin gözlerinin sürekli değdiği gökyüzüne çevirdim bakışlarımı.

Aşk ile baktığı gökyüzü benim gözümde sadece bir gökyüzüydü diye düşündüm takii görüş açıma bir leylek yuvası girene kadar..

Dalıp dalıp gittiği bir leylek yuvasıydı, sonsuz özgürleğe kanat çırpan kuşlar.

 

 

Bitti

 

Bizi zaman zaman ağlatacak zaman zaman düşündürecek, kalbimizi aşk acısı ile kıvrandiracak bir kurgu olacak.

Okumadan önce mendillerinizi hazir etmeyi unutmayın çiçeklerim❤️

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%