Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Bölüm 1

@demirhanife

 

🌿🌿🌿Görüş ve önerilerinizi bekliyorum mutlaka öpüldünüz 😘🌿🌿🌿

 

 

 

Soğuk duvarlarında yankılanan, topuklu ayakkabılarımın sesinden başka sesin olmadığı dar koridorlardan geçerken gerilmeme mani olamadım.

 

 

Daha önce böyle bir yerde, özellikle azılı suçlulara danışmanlık yapmamıştım ve bu da içimde büyüyüp duran endişeyi atmakta zorlanmama sebep oluyordu.

 

Ayaklarım adeta geri geri gidiyordu ama amcamın yüzünü kara çıkaramazdım. Babam öldükten sonra bana onun yokluğunu hiç hissettirmemiş, bir baba gibi omzumdaki elini hiç eksik etmemişti.

 

Şimdi onun emeklerini boşa çıkaracak değildim elbette.

 

 

Demir parmaklıklardan oluşan kapılardan geçerken içimi büyük bir sıkıntı kapladı.

 

Işığı bile belli aralıklarla görmeye mahkûm edilmiş insanların hâlini düşünmek, en son yapmam gereken şey bile değildi.

 

Kendime gelmeliydim. Eğer duygularım ile hareket edersem, bu işi yapamazdım.

 

Zira empati kurup kendimi kedere boğmak, onlara yapabileceğim en büyük kötülük olurdu.

 

 

Bana tahsis edilen odaya girerken müdür beni büyük gülümsemesi ile karşılayınca bir nebze olsun rahatlamıştım.

 

 

"Hoş geldiniz Funda hanım"

 

Kırlaşmaya başlamış beyaz saçları ve aynı renkte kirli sakalları ile tahminen 50'li yaşlarda olan adam benim boylarımda hafif göbekli idi.

 

Hafif buruşmuş ellerini uzatırken ona tebessümle karşılık verip ellerimi uzattım.

 

 

"Hoş buldum müdür bey"

 

Bana oturacağım sandalyeyi gösterirken bakışlarımı odada gezdirdim.

 

Sağ tarafta dört raftan oluşan küçük bir kitaplık, hemen karşımda küçük bir tezgâh, üzerinde kahve makinesi ve iki gözlü ocağı vardı.

 

Ayrıca hemen solumda, diğer odalara kıyasla boydan boya ormanlık alana bakan ama telörgülerden zor görünen bir cam vardı.

 

Odanın ortasında bir masa ve dört sandalye yerleştirilmişti.

 

Tezgahın yanında cama dönük tekli bir koltuk mevcuttu.

 

 

Gerçekten her şeyi düşünmüşlerdi bu da gerginliğimin biraz da olsun yatışmasına sebep oldu.

 

Lacivert takımımın eteklerini aşağıya çekiştirip gösterdiği boşluğa oturdum.

 

 

"Nasıl buldunuz?"

 

Sorduğu soruyla hâlâ incelediğim odadan bakışlarımı meraklı yüze çevirdim.

 

 

"Hayal ettiğimden bile güzel, teşekkür ederim"

 

 

"Feda olsun. Yeter ki.."

 

Duraksadığın da yüzünde oluşan hüzünle gülümseyen yüzümü soldurdum.

 

 

"Yeter ki iyi olsunlar"

 

Titreyen sesi tüylerimi diken diken ederken sertçe yutkundum.

 

 

"Onlar azılı birer suçlu ve acımasız ama yine de onları mı düşünüyorsunuz?"

 

 

"Hepsi değil. Yemin ederim içinde kader mahkûmları da var."

 

Dediğinde ne diyeceğimi bilemeyerek baktım yüzüne.

 

 

"Anlıyorum. Onları ne zaman göreceğim?"

 

 

"Bugün üç kişiyi alacağız. Eğer sizin için de uygunsa"

 

 

"Tabii".

 

 

" Yanınızda kalmamı ister misiniz?"

 

 

"Hayır, teşekkür ederim. Mümkünse danışanlarım ile yalnız konuşmak istiyorum."

 

 

"Tabii. Zaten inanın içinde öyle sandığınız gibi korkunç insanlar yok."

 

 

"Peki"

 

 

Müdür çıktıktan 15 dakika sonra aralanan kapıyla bakışlarımı gelene cevirdim.

 

 

Üzerinde siyah ütülü gömleği ve aynı renkte kumaş pantolonu ile jilet gibi duran 20 lerin de bir genç duruyordu.

 

Mavi gözleri, uzun kirpikleri ve açık kumral saçlarıyla yakışıklı denebilecek daha küçük bir çocuk vardı.

 

Bu görüşme için saçlarını jöle sürdüğü ışığın parlatmasından belli oluyordu.

 

Tebessüm dolu bir bakış atıp girmesini işaret ettim.

 

Çekingen adımlarla karşımda ki sandalyeye otururken gözlerini kaçırdı.

 

 

"Merhaba, kendini tanıtır mısın biraz bana?"

 

Yumuşak bir tonda konuştuğumda ensesine elini götürüp ovuşturdu.

 

Tabii ki önümde ki dosya da hepsi hakkında bilgiler vardı ama onları tanımanın en iyi yolu yazanları okumak değil, kendi ağzından duymaktı.

 

 

"Ben Emir Akçay. 22 yaşındayım ama 23 olacam bu ay sonunda. Yani işte öyle"

 

Bu hâli o kadar sevimli ve masumdu ki idama mahkûm edilecek nasıl bir suç işlemişti, anlamak mümkün değildi.

 

Oysa masumluğun vücut bulmuş hâli gibiydi.

 

 

 

"Anladım Emir, peki en çok neler yapmaktan hoşlanırsın?"

 

 

"Dursun abiyle tavla oynamak en sevdiğim şey. Sürekli taş çalıyor ama onunla böyle atışmak hoşuma gidiyor."

 

Yüzü sevinçle kasılırken sertçe yutkundum.

 

Sadece bir dostu ile tavla oynamak bile onun en büyük eğlencesiydi.

 

Dört duvar arasında başka ne yapabilirdi ki?

 

Başka hangi aktivite ona dünyaları vermiş gibi yüzüne böyle, baharı getirirdi.

 

Gözlerimi kaçırıp kucağımda ki ellerime çevirdim bakışlarımı.

 

Daha ilk danışanda böyle yaparsam işim işti.

 

 

"Sen neden buradasın abla?"

 

Neşe dolu sesinin yerini hüzünlü bir titreme alarak sormuştu.

 

Başımı hızla kaldırıp gözlerine baktım.

 

Dolu gözleri ve acı dolu bir bakışla tebessüm ediyordu şimdi.

 

Ne diyeceğimi bilemeden baktım bir süre . Zira ne sormaya çalıştığını anlamamıştım.

 

 

 

"B-Ben"

 

 

 

"Ben biliyorum aslında. Ölücem ya ben, hazırlamak için buradasın değil mi? Ama boşuna geldin abla. Ben daha ilk girdiğim günden beri hazırım. Sadece annem, o kahrolacak ona üzülüyorum."

 

Yüreğim bir bıçak saplanmış gibi acıyla kasılırken yumruklarımı sıkıp bakışlarımı kaçırdım.

 

 

 

Daha ilk seansta... Kendine gel Funda..

 

 

 

Derin bir nefes alıp zoraki bir tebessüm kondurdum dudaklarıma.

 

 

"Güçlü bir çocuk olduğunu görebiliyorum Emir. Bundan hiç şüphem yok. Ben sadece size arkadaşlık yapmak için geldim. Burada geçirdiğiniz zamanları daha başka nelerle doldururuz, ona bakıcaz.

 

Aklına başka bir şeyler getirme."

 

 

"Fazla zamanım kalmadı ki benim. Yani bundan sonra sadece daha kaç bardak çay içebilirim? Kaç defa daha güneşi görürüm ve kaç defa daha Dursun abiyi mars ederim. Onun peşindeyim. Sırf bu yüzden az uyurum ben. Uyku ile öldürmeyeyim kalan zamanımı diye"

 

Gözlerimden bir damla yaş yanaklarıma süzülürken yakalayamadım.

 

 

 

"Sen bana üzülme abla. Benim tek suçum baştan beri doğmaktı. Yemin olsun geri kalan bütün suçlarımın tek sebebi bu"

 

 

O konuştukça kalbime batan iğnelerin haddi hesabı yoktu. O kadar güzel bir çocuktu ki; onu toprağın altında düşünmek bile imkânsız geliyordu bana.

 

 

Vurulan kapıyla irkilip elimin tersiyle göz yaşlarımı sildim.

 

Hocam, seans bitti ama çıkmadınız.

 

Bakışlarım saati bulduğunda çoktan 40 dakikayı geçtiğini görüp ayaklandım.

 

Kitaplığa gidip küçük prens adlı kitabı alarak Emir'e uzattım.

 

 

 

"Bir sonraki seansa kadar bunu bitir. Geldiğinde özetini isteyeceğim senden" dedim gülümseyerek.

 

Onunda yüzünde bahar çiçekleri açarken başını olumlu anlamda sallayıp kapının aralığından kayboldu.

 

Masaya oturup dosyasını elime aldım.

 

Açtığım da okuduğum satırlarla göz yaşlarımı tutamadım.

 

Zira tek suçu sağcı mitinglerine katılmaktı.

 

Küçük bir çocuğun canına değer miydi, emin değilim ama yanlış olan bir şeyler vardı mutlaka.

 

 

 

Dakikalar sonra aralanan kapıdan bu sefer kirli sakallı ülkücü bıyıklı esmer 30'lu yaşlarında bir adam girmişti.

 

Demin ki çocuğa kezat, üstü başı pejmürde duruyordu.

 

Sanki yatağından kaldırılıp zorla getirilmişti.

 

Zaten yüzündeki bıkkın ifade bunu doğrular nitelikte idi.

 

 

Beni görmezden gelerek karşımdaki boşluğa oturduğunda bende az önce kalktığım boşluğa geri oturdum.

 

Masadaki ellerine bakarken bir an önce bitsin de gideyim havası vardı.

 

 

"Seni tanıyalım mı?"

 

Alaylı bir gülümseme ile geriye yaslandı.

 

 

"B-Bu gerçekten çok saçma"

 

Gülerek tereddütle söylediği sözcüklerle kaşlarımı çattım.

 

 

 

"Saçma olan ne?"

 

Sorum ile bakışlarını bana çevirip gözlerimin içine baktı.

 

 

 

"Sen!"

 

Öyle soğuk bir ifade ile söylemişti ki tüylerim ürpermişti.

 

 

"Anlayamıyorum, neden?"

 

 

 

"Ölüm emrini vermiş cellat olan adalet, şimdi de ölüm o kadar da korkunç bir şey değil demek için deli dokturu yolluyor. Daha ne olsun? Saçma işte!"

 

 

 

Gözlerinin en derinine bakmaya çalışırken buz kadar soğuk duvarlardan başka bir şey görmemiştim.

 

Bu da beni ürkütmüştü, zira ölümden korkan bakışları tanırdım ama bırak korkmayı, tereddüt bile etmiyordu.

 

 

 

Bitti.

 

 

Yeni kurgum nasıl?

 

 

Şimdiden söyleyeyim bayağı ağlayıp bize hayatı sorgulatacak bir kitap.

 

Şimdiden mendillerinizi hazır edin.

 

 

Görüş ve önerilerinizi merak ediyorum lütfen belirtin olur mu ?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%