Yeni Üyelik
4.
Bölüm

Ölüm Yakın

@demirhanife

🌿Görüş ve önerilerinizi bekliyorum mutlaka 🌿

 

Donuk bakışlarım ile pencereme çarpan yağmur damlalarını izlerken yalnız olmadığımın farkında bile değildim.

 

"Funda kızım, iyi misin?"

Amcamın endişe dolu sesi dolunca kulağıma irkilerek bakışlarımı ona çevirdim.

 

"İ-İyiyim amca. Geldiğini duymadım."

 

"Fark ettim. Uzaklara dalıp gitmiştin, iyi olduğuna eminsin değil mi kızım?"

Endişeyle kasılmış yüzü sesine yansırken ne diyeceğimi bilemedim.

Birkaç saniye sonra aklıma gelen ve merak ettiğim soruyu sordum.

 

"Amca bana bu işi kim ayarladı?"

 

"Anlamadım Funda?"

Diye sordu meraklı yüzüyle.

 

"Yani, bilmiyorum neyse boşver" diyerek gecistirdim ama yüzündeki o endişe bir saniye olsun bile geçmedi.

 

✨✨✨

 

Adımlarım geri geri giderken bu kadar yol gelmişken pes etme diyen bir sesle adımlarımı daha büyük attım.

 

"Hoş geldiniz doktor hanım"

 

"Hoş buldum müdür bey"

 

"Hemen mi başlayacaksınız? İsterseniz birer çay içip sohbet edelim."

 

"Teklifiniz için çok teşekkür ederim. Bir ara sözüm olsun ama bir an önce işime bakmak istiyorum." Dediğinde bakışları hüzünle kasıldı.

Önce teklifini red ettiğim için böyle baktığını düşünsem de mırıldanarak konusması ile ifadem yüzümde donup kaldı.

 

"İş"..

 

Öyle acı ve yenilmişlikle söylemişti ki nerede yanlış yaptığımı sorgulayacağım yerde utanmıştım.

Hâlbuki sözlerimde bir yanlış yoktu, onlar benim akrabam, dostum ya da ailem değildi, işimdi.

Lâkin müdür bey için bu durum iş olmaktan çıkmış, duygularını öne koymuştu.

 

"Tabii, buyrun işinize bakın siz" diyerek yanımdaki memura işaret verdiğinde onaylayarak önden yürümem için uzun koridoru gösterdi.

Kaçamak bakışlarımı ara sıra arkama dönüp müdüre çevirsem de o ellerini arkasında bağlamış omuzları çökmüş bir şekilde pencereden dışarı hüzünle bakıyordu.

 

İçimde tarifi imkansız duygular ile benim için hazırlanmış odaya girerken bakışlarım büyük pencereye kaydı.

Tel örgülerden yarım yamalak görünen ormanın kasveti içimi üşütmüştü.

 

Aralanan kapı ile pos bıyıklı esmer 50'li yaşlarda bir adam göründü.

Bakışları birkaç saniye bana değdikten sonra odada gezindi.

Ağır adımlarla ona gösterdiğim yere otururken hoş geldiğini söyleyerek yakınlık kurmaya çalıştım.

Lâkin onun pek umurunda değildi, zira kendini sandalyeye kum çuvalı gibi atmış bıkkın bir nefes vermişti.

 

"Tekrar hoş geldiniz. İsminizi öğrenebilir miyim?" Diye sordum elimdeki not defterine bir şeyler karalarken.

Bakışlarını önce karalayıp durduğum elime çevirmiş sonra da kaçırmıştı.

 

"Ne yapacaksın bacım ismimi?" Diye sordu bıkkın bir sesle.

 

"Sadece tanışalım istedim..."

 

"Tanışmayalım!"

 

"Size seslenmem için, üstelik dosyanız önümde istesem oradan da öğrenirdim ama ben sizi dinlemek istiyorum"

Dedim yumuşak bir tonda.

 

"Osman"

 

"Osman bey, bana biraz kendinizden bahseder misiniz?"

 

 

"Neyimden bahsedeyim? Bacım ne yapacaksın bunları öğrenip?"

 

"Tanımak istiyorum demiştim?"

 

"Ölümden bahsetmeyecek miyiz?"

Dediğinde dudaklarım aralık kalmış sertçe yutkunmuştum.

 

"Bahsetmesek olmaz mı?" Diye sordum anlayışlı bir bakış atarak.

 

"Neden kaçalım? Arkamdan korkak mı desinler?"

 

"Kim diyecek Osman bey?"

 

"Oraya yazıp duruyon.."

Dedi defterime bakışlarını uzatarak.

Tebessümle bakıp defteri ona doğru çevirdim.

Kendi eskız resmini gördüğünde kaşları havalandı.

 

"Yetenekli çocuksun sen?" Dedi titreyen sesiyle.

 

"Beğendin mi?"

 

"Beğenmek ne kelime, çok güzel"

 

"Sana da öğretmemi ister misin? diye sorduğumda anlık bir tereddütlü bakış atıp sertçe yutkundu.

 

"O kadar zamanım yoktur muhtemelen"

 

"Bütün zamanlar bizim Osman bey, isterseniz öğretirim."

 

"Ne işime yarayacak?"

 

"İyi hissettirir, yani çizmek"

Dediğimde bir süre düşünceli bakmış sonra belli belirsiz başını olumlu anlamda sallamış ve dudakları titremişti.

Bir şey söylemek için aralanan dudakları tereddütlüydü.

 

"İçinizi dökmek isterseniz sizi dinlerim" dediğimde dolu gözleri ile bakıp başını eğdi.

 

"Orospu çocuğu! karıma.."

Diyerek duraksadığın da bakışlarımı merakla ona çevirdim.

 

"Ben kamyoncuyum, ülke ülke gezer mal taşırım. Bazen aylarca eve gelemem. Benim amca oğlu... " Diyerek dişlerini sıktı.

 

"Ben yokken sürekli karımı sıkıştırıp duruyor, çocukları ile tehdit ediyormuş. Bir akşam eve zorla girmiş yan odada uyuyan biri 7, diğeri 5 yaşındaki kızlarımı boğmakla tehdit edip tecavüz etmiş. Sonra bunu sürekli yapmaya, eve girip çıkmaya başlamış. Sevkiyatlardan biri iptal olunca eve gittim. Orospu çocuğu! karımın üstünde döve döve si..."

Öyle görünce beynime kan sıçradı. Ne zaman sobanın demirini aldım, beyninin parçaları dışarı sıçrayana kadar nasıl vurdum hatırlamıyorum.

Karım yüzüme bile bakamıyordu, bir daha hiç bakmadı zaten.

Benden korktuğu ya da nefret ettiği için değil, utancından.

Kendini o kadar kirletilmiş hissetti ki ne çocuklarına, ne de bana bakamıyordu.

Sonunda..."

Diyerek dudaklarını birbirine bastırıp akan göz yaşlarını sildi.

 

"Ablasına çocukları bırakmış pazara gidip gelecem diye ama eve dönüp kendini asmış" son kelimede hıçkırıklara boğulurken nefesimi tutmuştum.

Şimdi kim suçlu idi?

Çocukları için sessiz kalıp kirletilmesine izin veren anne mi?

Ekmek parası derdine düşerek karısını ve çocuğunu arkasında bırakıp uzun süren yolculuklara çıkan baba mı?

Yoksa evli barklı kadını kendi iğrenç emellerine alet etmek için çocukları ile tehdit eden şerefsiz mi?

 

Ne önemi var ki? Çoktan suçlu kim karar verilmiş, kalemi kırılmıştı.

Karısına bunları yaşatan adamı öldürdü diye idama mahkûmdu artık, ötesi var mı?

Doğru adalet bu mu?

Doğru karar bu muydu?

 

Ne zaman bu ülkenin bir adaleti var desem böyle bir hikâye önüme seriliyor, beni tereddütte bırakıyordu.

Kalan yarım saat boyunca insan yüzünün hatlarını çizmeyi göstermiştim.

Haftaya güzel bir insan yüzü hatlarının çizimi ödevini verdiğimde bu defa rahatlamış tebessümle çıkan bir adam vardı.

 

Kendime koyu bir kahve yapmış otururken, aralanan kapı ile beklediğim adam karşımdaydı.

Yine her zamanki gibi özenmeden gelmiş olsa da, bu defa saçları daha düzgündü.

 

"Otursana" dedim karşımdaki boşluğu göstererek.

Yaptığım kahveden ona da uzattığımda bir süre dumanı tüten bardağa bakmış sonra bakışlarını çekmişti.

 

 

"Nasılsın bugün?"

 

"Dün ile aynı?"

Dedi omzunu sallayarak.

 

"Dün nasıldı?"

 

"Ondan önceki gün ile aynı" dediğinde kaşlarımı çatmıştım.

 

"Benimle dalga mı geçiyorsun?" Diye sordum alıngan bir ses tonuyla. Dudaklarının altını ısırırken gülümsedi.

 

"Kusura bakma, sevmediğim gereksiz gördüğüm sorulardan biriydi"

Dediğinde dudaklarımı büzdüm.

 

"Neden gereksiz olsun? Hasta hissediyor olabilirsin."

 

"Sen Dahiliye doktoru musun, Psikologsun" dedi umursamaz bir tavırla.

 

"Gerçekten seninle iletişim kurmak biraz zor Ali, neden?"

Bakışlarını bana çevirip süzdü.

 

 

 

"Sana gelme demiştim ama burdasın. Neden?"

Beklemediğim soruyla geriye doğru yaslandım.

 

"Çünkü burada olmalıyım"

 

"Hayır, sen şu anda sınav stresi yaşayan, fazla kilolarından muzdarip olan hastalarınla olmalıydın, ölüme mahkûm edilmiş canlı cenazelerin değil"

 

 

"Bak..."

 

 

"Onlara ölümü hatırlatıyorsun" dediğinde kaskatı kesilmiş kaşlarımı çatmıştım.

 

 

"Anlamadım"

 

 

"Onlar ölüme zaten hazır ama sen geldiğinden beri tereddüt ediyorlar, korkuyorlar"

 

 

"Sen bunu.."

 

"Biliyorum" dediğinde başımı yana eğip bedenini süzdüm.

 

"Sende mi böyle hissediyorsun?"

 

"Hayır! beni korkutan ölüm değil, gözümün önünde ölümden korktuğunu söyleyenler. Çünkü elimden hiçbir şey gelmiyor."

 

"Ben sadece yardımcı olmaya çalışıyorum. Ve eminim izin versen, verseniz bir nebze rahatlayacaksınız."

 

 

"Rahatlamak.. Bize ne kadar uzak bir kelime, zira o kelimeyi tanımıyorum.

Demir kapı her açıldığında acaba şimdi kime işkence edecekler ya da asacaklar diye endişelenmekten rahatlamak ne idi unuttuk"

 

 

"Bırakın hatırlatayım." Dediğimde gözlerimin içine baktı.

Derin bir nefes alıp yenilmişlikle omuzlarını indirirken başını olumlu anlamda salladı.

Derin bir nefes alırken gülümsüyordum.

Sanki müdür ya da devlet değilde, bu adamın onayından geçmek gerekiyormuş gibi hissediyordum.

Şimdi tamamdım işte.

 

Bitti.

 

Bu biraz geçiş bölümü oldu bir sonraki bölüm biraz daha tansiyonu yükseltebilirim.

 

Öpüldünüz 😘🌿

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%