@demirhanife
|
🌿Görüş ve önerilerinizi bekliyorum mutlaka öpüldünüz 😘🌿 Önerilen müzik: Sev derim/ Gökçe Kılınçer (İsmi Çakır'mış) "Bir kalp de çiçek açmak saksıda büyümeye benzemez, Zira en büyük fırtınalar kalp de yaşanır. Bu sebepledir ki bulunduğun yeri, köklerin ile sıkıca sarmalamalısın." Kapının kilit sesiyle yorgandan başımı çıkarırken Mavi'nin gelmiş olabileceğini düşünüp hızla ayaklandım. Sessizce örtülmesiyle duraksayıp kulak kabarttım. Biri eve gizlice giriyor olabilir miydi? Ya hırsızsa? Düşüncelerimin verdiği endişeyle kendimi kapının arkasına attım. Merdiveni çıkan dikkatli ve yavaş adım sesleri titrememe yol açarken duvara daha çok yaslanıp yavaşça yere çöktüm. Kapımın kolu hareketlenirken nefesimi tuttum. Açılan kapı ile nefesim boğazımda kalmış tüm bedenimi bir titreme almıştı. Bakışlarımı arkası dönük olan bedene çevirdiğimde tuttuğum nefesi bırakarak ağlamaya başladım. İrkilip arkasını döndüğünde onun da yüzünde bir rahatlama olmuş ama ağladığımı görünce kaşlarını çatmıştı. Neler olduğunu anlamaya çalıştığı yüzünün ifadesinden belli oluyordu. Rahatlamanın verdiği heyecan ile yerimden hızla kalkıp iki büyük adımda yanına varmış kollarımı belinden geçirip sarılmıştım. Kaskatı kesilen bedeniyle bir süre hareketsiz kaldıktan sonra kendine gelmiş olacak beni omuzlarımdan itip kendinden kurtarmaya çalıştı. Lâkin ben hıçkırarak ağlamaya başladım. "Biri geldi kapıya yumruklayıp durdu. O yabancı sandım seni" dedim titreyen sesimle. Söylediklerim ile omuzlarımı iten elleri duraksadı. Bir süre sarılmama izin verdikten sonra yavaş hareketlerle bedenlerimizi ayrıldım. Yüzünde alaylı bir bakış varken anlamayarak baktım. "Fırsat ayağına gelmiş işte! Neden korkmak yerine yardım istemedin?" Diye sorduğunda verecek cevabım olmadığı için sessizce yüzüne baktım. Bıkkın bir nefes verip kollarımdan tuttu. "Hadi hazırlan bir yere gitmemiz gerek" Kaşlarımı çatarken korkuyla sordum. "N- Nereye?" Kekelememe engel olamayarak parmaklarının arasında direndim. "Yürüsene kızım!" dedi çatık kaşlarıyla. Onu takip ederken kıkırdayarak konuştu. "Muhtemelen bugün babana kavuşursun" dediğinde kaskatı kesildim. Bakışlarımı ona çevirdiğimde yüzünde alaylı bir gülümseme vardı. Ne hissedeceğimi bilemeyerek bakmaya devam ettim. Bu haber beni neden mutlu etmiyordu? Neden gitmek istemiyordum? Babam ateşler içinde bile yatsam bir bardak su vermezdi. Lâkin o beni burada zorla tutsa da yaramı sarmış iyi olup olmadığımı sormuş rahatsız olsa da omzunda yatmama izin vermişti. Bu davranışları mıydı, kafamı karıştırıp beni yanında huzurlu hissettiren acaba? Bu sebeple mi gitmek istemiyordum? "H- Hayır!" diyerek geriye doğru bir adım attığımda kaşlarını çatıp anlamayarak baktı. Sevineceğime çok eminmiş gibiydi. Şaşkınlığının sebebi buydu muhtemelen. Daha sonra bıkkın bir nefes verip kapıya doğru sürüklemeye başladığında ellerinde çırpınmaya başladım. Delirmiş olmalıyım! Başka açıklaması olamaz. Doğru düşünemiyorum. Kabul et kızım sende biliyorsun babanın yanı buradan, onun yanından daha beter. "Sabrımı daha fazla taşırmadan yürü!" Bağırdığında irkilirken sarsılarak ağlamaya başladım. "Lütfen beni ona götürme! Onun yanı buradan farklı mı sanıyorsun? Daha beter! Cehennem bile onun yanından iyidir. Lütfen beni ona verme ne istersen yaparım lütfen!" dedim elleri arasında çırpınarak. Buz gibi bakışları ile beni süzüp saçlarımdan tutarak sürüklemeye başladı. Çığlıklar atarak elinden kurtulmaya, yalvarmaya devam ediyordum ama o ruhunu kaybetmiş bir canavar gibi beni sürüklemeye küfürler etmeye devam ediyordu. Son hatırladığım yaşadığım korku ve yorgunlukla etrafımı saran karanlıktı. Sanırım bir canavarın yanında kalmak isteyecek kadar delirmiştim. Zorlukla araladığım gözlerim ile etrafıma bakınmak için başımı çevirdim. Kollarımda gördüğüm seruma kaşlarım çatık bakarken yanımda gördüğüm yabancı yüz ile irkilerek uzaklaştım. "Şşş sakin ol. Ben doktorum. Aşırı stresten öfke nöbeti geçirip bayıldın. Dünden beri uyuyorsun ama şimdi iyisin biraz sakinleştirici verdim" Dedi yumuşak bir tonda. Çevreme merakla bakarken aynı odaydım ama o yoktu. "O..N- Nerede? Diye sordum fısıltıyla. Sanki merak ettiğim başka bir şey yokmuş gibi ilk merak ettiğim şeyin Mavi olmasını göz ardı ettim. Kaşları havalanırken tebessümle baktı. "Biraz hava almak için dışarı çıktı. O da senin için çok endişelendi ve bütün gece başında bekledi" dediğinde anlamayarak baktım. Benim için neden endişelensin ki? Ölüp de başına kalacağımdan korkmuştur pislik herif! Hâlâ saç diplerimin sızladığını hissediyordum. Bu yüzden istemsiz ellerim saç diplerime gitmiş ovuşturmuştum. Yabancı doktorun yumuşak bakışları hâlâ bendeyken alayla gülümsedim "Aynı kişiden mi bahsediyoruz? Başkası için bilemem ama Mavi benim için asla endişelenmez. Hatta bu hâlimden keyif aldığına eminim" dedim alaylı ifadem acı bir tebessümle değişirken. "Mavi?" Diye sordu kaşlarını çatarak. Pot kırdığımı düşünerek sertçe yutkundum. Zira ona kim olarak tanıttığını bilmiyordum. Beni kaçırdığını söyleyecek değildi herhalde. "Ben ona mavi diye hitap ediyorum" dedim tedirgince. Lâkin başka bir şey sormadan tebessüm etti. Güzel bir gülümsemesi vardı. "Çakır" diyen ses ile irkildim. Bakışlarımı gelen sese çevirdiğimde ifadesiz bir yüzle ellerini göğsüne bağlamış bana bakıyordu. "İsmim Çakır" dedi soğuk bir ifadeyle ya da yorgun. Benim bakışlarım tedirginlikle genç doktora çarptı. Doktor ise tebessümle yere bakıyordu. Hemen tekrar mavilere baktığımda alaylı bir bakış atıp dudaklarının kıvrılışını izledim. "Arkadaşım Yavuz" dediğinde rahat bir nefes alsam da yine de beni kim diye tanıtmış olabileceğini bilmiyordum. Bu sebeple cevap vermedim. Hâlâ onu koruyan tarafıma lanet ettim ama elimde değildi. Fakat Yavuz bana gülümseyerek "Memnun oldum hanımefendi. Siz de isminizi bahşeder misiniz? Diye sordu kibarca. "Bahar" dedim kısık sesimle tereddütle maviye bakıyordum. Yaslandığı kapıdan doğrulup içeri girdiğinde sertçe yutkundum zira saç diplerim hâlâ sızlıyordu. Elini bana uzattığın da korkuyla kasılıp irkilerek kendimi geriye çektim. Yüzü hüzünle kasılırken eli havada kaldı. Saniyeler sonra ellerini yumruk yaparak indirdi ve arkadaşına dönerek konuştu: "Ateşi düşmüş mü? Diye sordu suçlu bir çocuk gibi. Bu hâli üzülmeme sebep olsa da bana yaptıklarını unutamıyor, korkuyordum. Ne zaman mavilerinin bir an da fırtınaya dönüşeceğini bilmiyordum. Son zamanlarda bana iyi davranmaya başladıktan sonra bir an da yine o karanlık sulara dönmüş olması beni kötü etkilemişti. Bir insanın iyi tarafını gördükten sonra kötü tarafını kabul etmek zor oluyordu. "Biraz daha iyi, endişelenme. Uyandığına göre sende uyu dinlen biraz ben buradayım " Dedi Yavuz. Gerçekten de başımda sabahlamış mıydı? Gerçi Mavi morarmış gözaltlarıyla karşımda dikilirken aksini iddia etmek imkânsızdı. Mavi bana bakıp başını olumsuz anlamda sallarken kaşlarımı çattım. "Başımda zombi dikilmen korkutuyor. Git uyu biraz!" dedim bakışlarımı kucağıma çevirerek. Lâkin o beni duymamış gibi yaparak yanımdaki tekli koltuğa oturdu. O koltuğu bile yeni fark etmiştim, salondaydı. Sonra aklıma sonunda ismini öğrenmiş olmam geldi. Çakır Ne tuhaf, bir insanla tanışınca ilk ismini öğrenmek isteriz. Ama ben değil sormak, öğrenme isteği bile duymadan ona kendim bir isim koymuştum. Hatta bunu o kadar benimsemiştim ki Çakır demeye niyetim bile yoktu. " Yok, uyuyamıyorum zaten. Senin de işin vardır meşgul etmeyeyim daha fazla. Buraya kadar da yordum seni kusura bakma" dedi düz bir ifadeyle arkadaşına dönerek. "Saçmalama Çakır! Dünden beri gözünü kırpmadın, dinlenmen lazım." Diyerek bakışlarını bana çevirip devem etti. "Onu düşünüyorsan, zinde olmalısın. Üflesem yığılacak gibi değil "dedi Kaşlarım duyduklarımla iyice havalanırken onun ki daha da çatılıyordu. Hatta bunu duyduğum için rahatsız olduğunu ara sıra kaçamak bakışlarla bakarak belli ediyordu. " Boş konuşma Yavuz da git artık! Dünden beri kafa ütülüyorsun" Dedi homurdanarak. Yavuz, Mavi'ye söz geçiremeyeceğini anlamış olacak bıkkın bir nefes verip ayaklandı. "Peki, gidiyorum ama yine de bir saat de olsa kestir. Geçmiş olsun güzel hanım" dedi bana dönüp gülümseyerek. Ben de iltifatına karşılık büyükçe gülümseyerek teşekkür ettim. Çantasına uzanıp bakışları tekrar bana değdi. "Ben yine uğrarım. Kendini kötü hissedersen beni çağırmasını söyle" dedi tebessümle. Kafamı olumlu anlamda sallarken odadan çıktı. Kapanan kapıya bakarken Mavi ile yalnız kaldığım için gerilmiştim. Birkaç saniye sonra yatağımda hissettiğim hareketle irkildim. Yatağımda yanıma uzanmış adama korkulu gözlerle bakarken kendimi geri çektim. Yatağın ucuna geldiğim de o çoktan gözünü yummuştu. Bir süre çıkamadığım şok hâli ile kapalı göz kapaklarını izledim. "Beni izlemeyi bırak da uyu. Çok yorgunum."dedi yorgun bir sesle. Başımı hemen başka bir yere çevirirken sesiyle tekrar ona döndüm. "Dün için de.." diyerek duraksadı ve o sözcükler döküldü dudaklarından. "Özür dilerim." Ben şaşkınlıkla kaskatı kesilirken sertçe yutkundum. Kalbim göğsümü adeta sertçe yumrukluyordu. Ben kalbimin gürültüsünün derdine düşmüşken onun uykuya teslim olduğunu düzenli nefes alışverişinden anlamıştım. Ben de bunu fırsat bilerek yanına biraz daha sokulup aramıza iki parmak mesafe bıraktım. Yabancı bir erkeğin kokusu ve sıcaklığının beni rahatlatmış olmasından rahatsız olsam da umursamadım. Zira benim de huzurlu bir uykuya ihtiyacım vardı. Rahatlatıcı kokusunu içime çekerken gözlerimi yumarak derin bir nefes aldım. Hele ki tanımadığım yabancı bir adamla aynı yatağı paylaşırken neden korkmak yerine huzurlu olduğumu düşünerek uykuya daldım. Önerilen film: The beauty ınside Biliyorum çok kısa bir bölüm oldu. Tabii bu siz okuyucularıma bağlı. Beğeni ve yorum gelirse hemen bugünden bile bölüm gelir yoksa yine geç gelebilir. Öpüldünüz ❤️😘 |
0% |