@demirhanife
|
(Anlaşma)
"İnsan en çok kendinin düşmanıdır, zira en büyük kötülüğü insan kendine yapar. Sonunu bilerek yürüdüğü her taşlı yolun bitiminde, ayağından sicim gibi kan akacağını bilir. Zaten insan değil midir, öleceğini bilerek yaşamaya devam eden." Doğan güneşin sıcaklığı tenime değerken gözlerimi aralayıp ellerimi havaya kaldırarak yüzüme değen güneş ışığını engellemeye çalıştım. Tutulmuş bedenimle gerilirken esnedim. Uzun zamandır böyle deliksiz uyuduğumu hatırlamıyordum. Başımı çevirip odada gezdirirken yanımdaki boşluğa baktım. En son yanımda uyuduğunu hatırlayınca hızla doğrulup telaşla bakışlarımı tekrar odada gezdirdim. Benimle uyumuştu! Benden ölesiye nefret eden adam, hem benim için endişelenmiş hem de yalnız bırakmak istemediği için benimle uyumuştu. Bu gerçekle sertçe yutkunup derin bir nefes alarak yataktan kalktım. Yavaş adımlarla kapıya gelip araladığım da mutfaktan gelen seslerle yönümü oraya çevirdim. Kapı ağzından içeriye baktığımda hazırlamış olduğu kahvaltıyı görüp gülümsedim. Uzun zamandır benim için kimse kahvaltı hazırlamamıştı. Bu düşünce anlık beni huzursuz etse de karşımdaki masa ile silinip gitmişti. Bakışlarım tezgâhın önünde duran sırta değdiğinde içimdeki kanat çırpan kelebeklerle sertçe yutkundum. "Kapının ağzında dikileceğine çayları doldur " diyen sesle irkilip gözlerimi elindeki bıçakla ocaktaki demliği gösteren adamdan çekip ocağa yürüdüm. Üstündeki demliği alarak masanın üzerinde duran ince belli bardağa doldurdum. Salata tabağını da masaya koyup önümdeki sandalyeye oturunca ben de demliği ocağa bırakıp karşısındaki boşluğa yerleştim. Bakışları bana hiç değmeyen adamla ben de göz bebeklerimi önümdeki çayımdan çekmedim. "Oyalanma da kahvaltını yap. İçmen gereken ilaçların var." Dediğinde itiraz etmeden önümdeki çatala uzandım. Sessiz geçen kahvaltı sonrası yavaşça çayımı yudumlarken o da bulaşıkları makineye yerleştirmeye başlamıştı. Bir süre hareketlerini sessizlik içinde takip etsem de aklıma takılan soru işaretlerine bir cevap bulmam gerektiği için konuştum. "Dün..beni nereye götürecektin?" Diye sorduğumda duraksadı. Elindeki kirli tabağı bulaşık makinesinin içine doğru uzatmış halde birkaç saniye durup derin bir nefes alarak yerleştirdi. "Babana " Soğuk sesi içimi titretirken sertçe yutkundum. "Neden? İstediğin şeyi verdi mi ya da istediğini yaptı mı ki?" Diye sordum çekinerek. Vazgeçmiş gibi duruyordu ama neden bir an da? "Hayır!" dedi duygu belirtisi göstermeyen soğuk bir sesle. "Anlamıyorum! Madem geri verecektin, niye zorla tuttun beni burada?" Dediğimde sinirle döndü. "Seni burada zorla tutmuyorum. Gitmek istiyorsan siktir git !" Diye bağırdığında irkildim. "Ne? Düne kadar beni burada kilitli tuttuğunu unuttun herhalde!" Diye ben de aynı ses tonuyla karşılık verdim. "Şimdide siktir olup gitmeni istiyorum!" Diye bağırdığında duraksayıp dolu gözlerimle baktım. Haklıydı, benim hala bu evde ne işim vardı ki? Ama böyle gözümün içine bakıp da kovması kalbimi kırmıştı işte. Sertçe yutkunup kavga sırasında yakınlaşan bedenimi geriye çekip bakışlarımı çevirdim. "Sadece birkaç gün daha" Dudaklarımdan dökülen sözcükler beni bile şaşırtmıştı, zira mantıklı hiçbir yanı yoktu. Lâkin gerçekleri öğrenmek isteyen bir tarafıma galip gelen anlamlandıramadığım huzur hissinden de kopmak istemediğim bir gerçekti. Eğer olacakları bilseydim arkama bakmadan kaçardım. Zira kendimi kendi elim ile bir fırtınanın içine atarken karanlık sularda boğulacağımdan bir haberdim. "Sonra gideceğim." Dediğimde alaylı bir bakış atarak dişlerini sıktı. "İyi olur " Soğuk sesiyle konuştuğunda sinirle baktım ve aklıma takılan o soruyu tekrar sordum. "Unuttuğum şey ne?" Gözleri tekrar kararırken çenesini sıkıp yüzüme yaklaştı. "Bunu sana asla söylemeyeceğim. O yüzden kendin hatırlasan iyi olur" diyerek masanın üzerini toplamaya devam etti. Karşımda çözemediğim koca bir bulmaca gibi dururken sağlıklı düşünemediğimin farkındaydım. "Peki, babam sana ne yaptı?" Diye sorduğumda sinirle bana baktı. "Soru sormaya devam edersen üç günü beklemem" diyerek parmağını yüzüme sallayınca gırtlağıma koca bir yumru oturmuştu sanki. Ben de bakışlarımı çekip başımı olumlu anlamda salladım. Ellerindeki toz bezi bana uzattığında anlamayarak baktım. "Üç günde olsa burası otel değil." Yüzüme yakınlaştırdığında tereddütle aldım. "Mutfaktan başla. Salon, yatak odası, banyo diye devam et. Ben gelene kadar her yer tertemiz olsun" dediğinde kaşlarımı çatarak baktım. "Ama ben.." diye konuşmaya başladığımda sözümü kesti. "İtirazın mı var yoksa?" Kaşlarını kaldırarak sorduğunda bıkkın bir nefes verip başımı olumsuz anlamda salladım. "Güzel, o zaman ben çıkıyorum." Dediğinde meraklı bir bakış atarak telaşla sordum. "Nereye?" Sorumla duraksayarak bakıp kaşlarını çattı. "Sana ne!" dedi bastırarak. Sinirle yüzüm kasılırken içimden "bana ne cehennemin dibine git!" demek gelse de kendimi tuttum. "Yine biri gelirse diye soruyorum" dediğimde biraz düşündü. "Ben gelene kadar kimseye kapıyı açma " diyerek kapıya doğru yürümeye başladı. Portmantodan anahtarını alıp ayakkabılarını giyerken ben de yanında yolcu etmek için bekledim. Bunu neden yaptığımı bilmesem de, içgüdü gibi bir şeydi. Bakışları beni bulduğunda duraksayarak baktı. Birkaç saniye tereddütlü bir bakış atarak çıktı. Arkasından kapanan kapıya bakarken, kendimi bir yere aitmiş hissine anlık kapılıp bu düşünceyi kafamdan hemen attım. Hiçbir zaman bu hissi yaşamadım, sanki sürekli göçebe bir kuş gibi yaşayıp gidiyordum. Babam çok önemli bir cerrahtı ama iyi bir baba olmadığı gibi anneme iyi bir koca olmanın da yanından bile geçmedi. Annemin bazı geceler ağlamasını duyar içim hüzünle dolardı. Lâkin şimdi düşünüyordum da o zamanlar şanslıydık. Çünkü her şeye rağmen birbirimize sahiptik. Annem öldüğünde son şansımı da kaybetmiş babamın sevgisizliğiyle büyümüştüm. Zira annem ölünce onun yerini almış ruhum babamın kum torbası olmuştu. Fiziksel hiçbir darbe babamın ruhuma yaptığı işkencelerin yerini alamazdı. Sürekli aşağılamaları, küçümseyen bakışları, hakaretler ve eğitim yöntemi babamın belki de ben deki yaşama umudunu çekip almıştı. Anlatınca basit görünse de değildi. Küçücük bir çocuk yetişkin olarak böyle bir ebeveyn tarafından büyütülünce insanlara karşı da güveni ve sevgisi kalmıyor. Arkadaş edinmekte, ilişki kurmakta ve iletişimde bozukluklar oluyor. Şimdi Mavi'nin arkasından bakarken tuhaf bir aitlik hissiyle dolduğum için kendime kızıyordum. § Koca evde yaptığım temizlik sonunda bulaşık makinesindeki temizleri dolaplara yerleştirirken yine annemin söyleyip durduğu bir şarkıyı mırıldanmaya başladım. Gittin, kanadı kırık kuştum Sustum, sözlerime küstüm Hani kırılırsın siyaha Nöbet nöbet, geceler boyunca Dün güne dize gelince Yürek acılara doyunca O tez dönüşün geç olunca Kendime tahammülü öğrendim Kördüm bilendim Seni unutmayı öğrendim Sargılı bileğime bakışlarım takılırken tebessümle aydınlandı yüzüm. Sonra yine o gözleri geldi hatıralarıma.. Mavi. Nasıl da endişeyle dolmuştu yüzü. Bu sefer tebessümle söylemeye devam ettim. Yok saymayı ben senden öğrendim Gittin, kanadı kırık kuştum Sustum, sözlerime küstüm Hani kırılırsın siyaha Nöbet nöbet, geceler boyunca Dün güne dize gelince Yürek acılara doyunca O tez dönüşün geç olunca Kendime tahammülü öğrendim Kördüm bilendim Seni unutmayı öğrendim Mutfakla da işim biterken şarkıyı mırıldanmaya devam ederek arkamı döndüm. Bakışlarım kapının pervazına yaslamış adama değince irkildim. Ellerini göğsünde bağlayarak başını yaslamış beni izliyordu. Şarkı yarım kalırken kapı eşiğindeki adamdan bakışlarımı ayıramadım. Yavaş adımlarla yanıma gelirken ben de geriye adım atıyordum. Arkamdaki tezgâha yaslandığım da duraksayıp dibime giren adamın nefesi yüzüme çarpınca sertçe yutkundum. Kalbim yine göğsümü yumruklarken ben bakışlarımı okyanusundan çekemiyordum. "Sana bir daha şarkı söylemek yok demiştim" dedi fısıltıdan farksız sesiyle. Nefesi bu defa dudaklarıma çarparken ben nefessiz kalmış hareket edemiyordum. "Neden ?" Diye sordum zorlukla. "Çünkü çok güzel" dedi boğuk sesiyle. Gözlerim büyürken anlımızı birbirine yaslayıp derin bir nefes alarak gözlerini yumdu. Ben de güzel kokusunda kaybettiğim aklımla kollarına tutunarak onun gibi gözlerimi kapattım. Zira yıllar sonra bulduğum huzurun kollarındaydım. Ayaklarımın yerden kesildiğini hissederken aslında bütün ruhumun bir kafese kapatılacağından habersizdim. Bitti İlham sıfır. Belki okuyan yok diyedir. Zorlukla yazdım işte. Kaldırıp başka kurguya başlayabilirim. Aklımda bir kaç tane var bakalım. |
0% |