Yeni Üyelik
8.
Bölüm

8. Bölüm

@demirhanife

🌿🌿🌿Görüş ve önerilerinizi bekliyorum mutlaka öpüldünüz 😘🌿


          (Kıskançlık Ve Zehir)


"Dokunduğu yerlerde çiçek açarken kendi elleriyle parçalamaktan bir an bile tereddüt etmediğinde anlamıştım: Bu aşk zehirdi."


Hayat bazen insanı bir sıfır yenik başlatıyor yaşamaya ve sen de o yenilgiyi eşitlemek için çırpınıp duruyorsun. Tabii daha sonra ailen ya da arkadaşların ile olan ilişkin belirliyor senin hâlâ yenik olup olmadığına. Vazgeçtiğin de ise önce yalnızlaşıyorsun. Yalnızlığı yadırgamadan onunla yaşamaya alıştığında ise yenilgin başlamış oluyor.

Bazen bakışlarını seni saran kalabalığa çevirdiğinde aslında o kalabalığın seni daha da yalnızlaştırdığını anladığında ise artık çok geç oluyor. Böyle bir kalabalık için de büyümüş biri olarak dünyanın en büyük yalnızlığını yaşadığıma eminim. Hepsi boş birer gürültülü kalabalık. Sahte sevgileri ve ilgileriyle seni kandırıyor, sen de farkına varmadan yaşayıp gidiyorsun. Şimdi ise, yıllar sonra hayatım da ilk defa böyle hissetmediğim bir yalnızlığı paylaşıyordum. Bu da beni olduğumdan daha çok heyecanlandırıyor ve henüz ismini koyamadığım hislerle dolduruyordu içimi. Dün gece yaşanan anıları düşünürken dudaklarım kıvrılıp heyecanla atan kalbimle yatağımdan doğruldum. Görüntüler zihnimi işgal ederken sertçe yutkundum. Anlı anlıma yaslı derin bir nefes almış ellerim titriyordu.

Parmaklarım ile kollarına tutunduğumda başını kaldırıp gözlerimin içine baktı.

Şu an ne yaşanıyordu bilmiyordum zaten hareket edecek durumda değildim. Sorgulayacak kadar aklı başında olmak imkânsızdı, zira Mavi okyanusları o kadar güzel bakıyordu ki; daha önce kimse bana böyle bakmamıştı. Resmen bilmediğim bir dilde bakışarak konuşuyorduk. Sertçe yutkunup sıcak nefesini dudaklarımda hissederken duraksadı.

Göz bebekleri tekrar beni bulduğunda kaşlarını çatarak uzaklaştı. Ve uyandık... Odamın kapısını aralayıp çıktığımda mutfaktan gelen kahkaha sesleriyle duraksadım. Bir kadının kıkırtısıyla kaşlarımı çatarken yavaş adımlarla mutfağa geldim. Mavi ile beraber tezgâhın önünde gülüşerek konuşan bir kadını gördüğümde içime bir ağırlık çökmüştü. Mavi'yi ilk defa içten gülümserken görmek beni heyecanlandırsa da bu gülüşü başkasına yaptığı için boğazımda bir yumru oluşmuştu. Bu anlamsız hislerle onların mutlu anlarını izlerken kaybolmak istediğimi hissettim.

Bu eşikten, bu evden ve bu hayattan.. Sanki hayatımı tutan son kolon da darbe almıştı ve buğulanmış pencereden bakar gibi dolu doluydu gözlerim. Mavi'nin bakışları beni bulunca gülümsemesi solmuş baharı kışa dönmüştü. Sanırım beni en çok parçalayanda bu olmuştu. Bana bakarken üşütüyordu. Nasıl göründüğümü bilmiyordum ama kaşlarını çatıp bedenini bana çevirmişti. Duraksayan Mavi'nin bakışlarını takip eden yabancı kadın beni gördüğünde kıvrılan dudaklarıyla baktı. "Misafirimiz bu güzel hanım mı?" diyerek neşeyle soran kadınla sertçe yutkundum. Sevgilisi varmış.. Lâkin bunun beni neden üzdüğünü bile düşünecek bir ruh halinde olmadığım barizdi. İçimdeki çığlıklar ruhumu daraltırken kendimi anlayamıyordum. Benden cevap gelmeyince yanıma adımlayıp ellerini uzattı.

"Ben Ceylan" dedi yumuşak bir ses tonuyla.

Ellerine tereddütle bakarken yalancı bir tebessümle sıktım. "Bahar" dedim titreyen sesimle. Kaşları havalanırken alt dudağını tebessümle dişledi.

Kaçamak bakışları ikimizin arasında gidip gelirken gülmemek için kendini zor tutan bir ifadesi vardı.

"İsmin çok güzelmiş, senin gibi " diyerek Mavi'ye kaçamak bir bakış attı. Fakat anlamakta güçlük çekiyordum. Benden nasıl rahatsız olmaz? Sevgilisi yabancı bir kadın ile aynı evde. Mavi kaşlarını çatıp göğsüne bağlı olan ellerini çözüp bıkkın bir nefes vererek tezgâha geri döndü. Önündeki yumurtayı çırpmaya devam ederken ben gözlerimi hâlâ ondan alamıyordum. Boğazını temizleyen kadın ile bakışlarım burnun ucuyla gösterdiği ellerimize gitti. Hâlâ tutuyordum. Hızla elimi çekip kollarımı göğsümde bağladım. Peki, beni kim olarak tanıtmıştı? Diye düşünmeden edemedim.

Beni görünce şaşırmadı ya da hiç rahatsız olmamıştı. Ama neden? Beynimde dönüp duran sorularla dalıp gitmişken yine yumuşak sesiyle konuştu: "Ağabeyim ile aynı evde yaşamak zordur. Nasıl, iyi anlaşabiliyor musunuz?" Diye sorduğunda kaşlarım şaşkınlıkla havalanmış içime bir rahatlık dolmuştu. Neden böyle hissettiğimi içten içe bilsem de göz ardı etmeye devam ettim.

Gülüşü büyürken yine dalıp gittiğimin ve bu yüzden cevapsız bıraktığımın farkına son an da vararak ben de heyecanlı bir gülümseme ile bakıp konuştum: "Yani iyi bir ev sahibi sayılmaz" dedim tebessümle. Bu dediğime kocaman gülümseyip aniden koluma girdi. "İnan ben de geçinemiyordum, o yüzden taşındım. Geçinmesi zor biri" diye yüzünü ekşitip alayla konuştuğunda Mavi'nin sert bakışları bizi buldu. "Ceylan!" Diye uyarıcı bir tonda konuştuğunda omzunu salladı.

Mavi de karşılık olarak bıkkın bir nefes verip sen adam olmazsın bakışı atıp başını salladı. "Gel biz oturalım " diyerek beni masaya oturtup yanıma kuruldu. Mavi'de bardaklara çay koyup karşımda yerini alırken ben kaçamak bakışlar atmaya devam ettim. Lâkin o hiç benimle göz göze bile gelmedi.

Gerçekten uyanmıştık sanırım. Onun bu tavrı iştahımı keserken tabağımdakilerle oynamaya devam ettim. "Neden yemiyorsun, hasta mısın?" Diye soran Ceylan'a baktım. Endişeli bakışları beni ve tabağımı süzerken dudaklarını birbirine bastırdı. "İyiyim. Sadece iştahım yok" dedim sahte bir tebessümle. "Olur mu? Kahvaltı en önemli öğün. Yemezsen bütün gün halsiz gezinir, sonra da hasta olursun" dedi dudaklarını büzerek. Bu sevimli hâline iç çekerek baktım. "Gerçekten, iştahım yok" dedim yüzümü buruşturarak. "Tabağını bitir!" diyen soğuk sesle yerimde irkildim. Bakışlarım onu bulurken o tabağına bakıyordu. Sinirlenirken çatalımı sertçe bıraktım. Bu tavrı içimi ağlama hissiyle doldurmuştu. Sert bakışları beni bulurken ürperdim ama ifademi değiştirmedim. "O tabağını bitirmezsen anlaşma biter" dedi tehditvari bir sesle.

Kaşlarım havalanırken sertçe yutkundum. Gözlerim dolmuş öfkeyle bakıyordum şimdi. Oysa mutfağa girdiğimden beri mavileri bana değsin diye beklemiş o hevesle gözlerim ile onu adeta istila etmiştim. "Abi nazik ol biraz." Dedi Ceylan uyarıcı bir tonda. "Ceylan sen karışma" dedi ifadesiz bakışlarını bana dikip. Lâkin ne anlaşması diye sormamış aramızdaki soğuk savaşı tuhaf karşılamamıştı. Acaba ona her şeyi anlatmış mıydı?

"Abi.." Konuşmaya çalışan kardeşinin sözünü kesti.

"Sen karışma dedim! Söz dinle!" dedi uyarıcı ve yüksek çıkan sesiyle ona bakarak. Tekrar bakışları beni bulduğunda ellerini göğsünde bağlayıp geriye yaslandı. Meydan okuyan duruşuyla ağlama istediğimi bastırdım. Şimdi gurur yapıp bu evden çıkıp gitmek vardı ama yapamıyordum. İçimi müthiş bir korku ve endişe sarıyordu sanki. Ağır hareketlerle çatalı elime alıp, yumurtama batırıp ağzıma attığımda alayla dudakları kıvrıldı.

Yumurta ağzımda büyürken gözlerimden akan bir damla yaş tabağımda çoktan göl oluşturmuştu.

Ceylan'ın hüzünlü yoğun bakışlarını yüzümde hissediyor ama ben sadece tabağıma bakıyordum.

O da eline çatalını alıp yemeye başladığında midemin ağzıma geldiğini hissedip hızla yerimden doğruldum. Banyoya doğru koşturup kendimi içeriye attığımda bütün midemi dışarıya bıraktım.

Arkamdan koşarak gelen Ceylan saçlarımı tutarken ben klozete safra bırakıyordum, zira midem zaten bomboştu. "Bahar iyi misin?" Diyerek endişeyle konuşan kadına başımı olumlu anlamda salladım.

Gözlerimdeki yaşlar da bu tahribata eşlik ederken ellerim titriyordu. Ceylan yandaki tuvalet kâğıdını ıslatıp bana uzattığında ağzımı sildim. Oturduğum yerden bedenimi yan çevirdiğimde kapının pervazına rastlamış adamla irkildim. Çatık kaşlarıyla beni izlerken gözlerini sertçe yumup derin bir nefes alarak kayboldu. Ben bıraktığı boşluğa bakarken dün geceki adamla bu adamı karşılaştırmaya çalışıyordum. Oysa sıcak ellerini hâlâ yanaklarımda hissederken bu yaşananlar gerçek olamazdı. O bakışlar... Onlar bile hâlâ anılarımda taptaze dururken şimdiki bakışlar nefretten başka bir şey değildi. Beni göklere çıkarıp kalbimin hızını arttıran sözlerinin yerini şimdi zehir almıştı. Mavi zehri yine ateş saçıyordu.


Bitti


Hani benim yorumlarım?


Loading...
0%