Yeni Üyelik
9.
Bölüm

9. Bölüm

@demirhanife

🌿🌿🌿Görüş ve önerilerinizi bekliyorum mutlaka öpüldünüz 😘🌿


                                (Aşk Nedir?)


"Aşk nedir? Diye sormaya başladığında cevap aramaya gerek yok. Zira aşk bir cenin gibi içinin en kuytusuna çoktan yerleşmiştir. Geçmiş olsun.."


Ne zaman hayatla barışık olmaya karar versem, ya da ne zaman "Tamam, baştan başlıyorum" desem hep bir ayağım takıldı, düştüm. Ne zaman birine güvenmeye karar versem en büyük hayal kırıklıklarıyla yüzleştim. Kalbimi açtığım herkes bir müddet sonra değersiz hissetmemin buhranını yaşatarak terk etti. Ya da ne kadar duvardan duvara çarpsa da yüreğim, uslanmaz bir çocuk gibi yine asla olmaza tutulup kaldı. Geriye dönüp baktığım zaman, hayatımda değişmiş hiçbir şeyin olmaması umuda dair inancımı yok ediyordu. Parmaklarının arasındaki sigaraya bakıp ucundan sızan dumanı izleyen adamı bakışlarım ile takip ederken yine başka bir hayal kırıklığın vücut bulmuş hâlini yıkılan umutlarım ile izliyordum. Düne kadar nefesi ve varlığı bana hiç olmadığım kadar huzur verirken şimdi yine korkuyordum. Sürekli değişip duran bu duygularımla ise başa çıkmak imkânsızdı. Ne çekip gitmek için cesaretim vardı, ne de hesap soracak kadar gücüm. Geldiğim ilk günü hatırlıyorum da, içindeki öfkeyle ne yapacağını bilmeden acıyla beslenen bir adamdı. Saç diplerimde acının hâlâ sızısı dururken yumruklarımı sıkıyor, sıcaklığının değdiği bedenimi hatırlarken huzurla doluyordum.

Bir insan aynı anda iki zıt duyguyu nasıl yaşatabilirdi? Nasıl hem cehennemi yaşatıp diğer taraftan cennetin huzuruyla boğabiliyordu? Bir şarkının dizelerindeki gibi: Acımazsızsın isyankarsın

Vefasızsın riyakarsın

Hem günahsız hem günahkârsın hayat gibi.. Çözemediğim bakışları ve öfkesi beni Araf da bırakmış ne kalabiliyor, ne de gidebiliyordum.

Bakışlarında gördüğüm hüzün karışımı öfkesi beni meraklandırırken hepsini yok etmek istiyordum.

Yavaş adımlarla tünediği pencereye giderken sanki hiç yokmuşum gibi sigarasından derin bir nefes alıp bırakarak giden dumanı izledi. Sanki içindeki bütün çaresizliği sigaranın dumanıyla hücrelerinden gökyüzüne gönderiyordu. "Belki de yapman gereken tek şey anlatmaktır. Eğer çaresizce düşünmek yerine sözcükleri kullanırsan rahatlarsın" dedim düşüncelerim sözcüklere dökülürken. Dudaklarına yaklaştırdığı sigarasıyla duraksayıp

başını ağır hareketlerle bana çevirdi. Elindeki bitmemiş sigarayı sokağa atarak uzaklaşmak istediğinde bir kaç adımda önüne geçtim. "Babam kötü bir adam, biliyorum. Bilmediğim bir şey değil ama yemin ederim ben değilim, yanlış kişiye öfkeni kusuyorsun." Dedim dolu gözlerimle. Dudakları alayla yukarıya kıvrıldı.

"İyi insan olmak nedir ki?" Diye sorduğunda duraksadım. Beklemediğim soruyla yüzüne baktığımda alt dudağını alayla ısırdı. "Kimsenin canını yakmadığında ama insanların etlisine sütlüsüne karışmayıp at gözlüklerini takarak yaşamaya devam ettiğinde gerçekten iyi insan olduğunu mu sanıyorsun?" dedi sinirle. Sertçe yutkunup dolan gözlerimi kırpıştırdım."Ne yaptım ki ben?" Öfkeli bakışları bir an yumuşarken dudaklarını birbirine bastırdı. Gözlerini sertçe kapatıp açtığında yine öfkeyle bakıyordu."Senin en büyük suçun.." dediğinde sözünü kestim. "Babamın kızı olmak!" dedim sesim titreyip gözlerimden yanaklarıma süzülen gözyaşlarımla. "Son bir gün! Yarın akşam eve döndüğümde, seni bu evde görmek istemiyorum" dediğinde yüreğimde tusunamiler ve depremler kıyameti getiriyordu gibiydi. Omzuma çarpıp geçtiğinde ona arkam dönük konuştum "Neden beni kaçırdın?" Sorumla duraksadığını sırtımdaki varlığıyla hissederken birkaç saniye sessiz kaldıktan sonra derin bir nefes aldı. "Haklıymışsın, babanın umurunda değilsin." Diyerek sert adımlarla uzaklaştı. Yerde olan bakışlarım mutfak kapısından dolu gözleriyle bana bakan kadını bulduğunda gözyaşlarım peş peşe akmaya başlamıştı. Büyük adımlarla yanıma geldiğinde kollarını açtı. Ben de onun kokusuna benzeyen kokuya sığınarak sarılışına karşılık verdim."Ağabeyim ile aranızda neler oluyor?" Dediğinde kaşlarımı çattım. Bilmiyor muydu?

Başımı sığındığım boynundan çıkarıp yüzüne çevirdim. "Abin benim için ne dedi?" Diye sordum merakla. Bakışları anlamsız bir soru sormuşum gibi sorgulayıcı bakarken ben cevabı bekledim. "Üniversiteden arkadaş olduğunuzu, birkaç gün kalacak bir yere ihtiyacın olduğunu söyledi."Dedi anlamayarak sonra aklına bir şey gelmiş olacak gözleri büyüdü. "Yoksa eski sevgilisi falan mısın? Başkasını nikâh masasında terk edip ağabeyime mi kaçtın?" Diye sordu bir çırpıda heyecanla.

Söyledikleriyle benim de gözlerim büyürken ağzım açık kaldı. Çok fazla yerli dizi izliyordu sanırım. "Hayır! Sadece... Evet, arkadaşız" dedim söyleyecek başka bir şey bulamayarak. Yani abisinin beni kaçırdığından haberi yoktu ve bütün Olanlardan da haberi yoktu. Ya da belki vardı ama bilmiyormuş gibi davranıyordu. Bir ara ağzını aramayı aklıma not ettim. "O zaman neden sürekli kavga ediyorsunuz? Senin yanında huzursuz ve sen de öyle görünüyorsun. Şimdi de ne dedi ise ağlıyorsun. Benden saklama söyle hadi. Zaten abim hiçbir şey söylemiyor" dediğinde sertçe yutkundum. "Sadece bana biraz kızgın." dedim tereddütle. "Neden?" Meraklı bakışlarını üzerime dikti. "Bilmiyorum, sanırım bilmeden çok fazla kalbini kırmışım. Ben unutmuşum ama o unutmamış" dedim ağlamaklı bir sesle. Kaşlarını çatıp derin bir nefes aldı. "Sen abime âşıksın, bakışlarından anlıyorum ama abim .." dediğinde duraksadı. Gözlerim şaşkınlıkla büyürken diyecek bir şey bulamadım. Ben mi âşıktım? Bu imkânsızdı!

Ben sadece yanında bir an da huzurlu hissettim o kadar. Tabii bir de gözlerine hayranlıkla bakmış olabilirim. Ama aşk bu kadar basit olmamalı. Daha onu kısa bir süredir tanıyordum ve ilk görüşte aşk için de o ilk an hatırlanması gereken güzel bir anı değildi. Abim diyerek duraksamıştı. "Abin?" Diye sordum merakla. Birkaç saniye tereddütle baktı.

"Korkuyor, neden bilmiyorum ama senden çok korkuyor." dediğinde kaşlarımı çattım. Sormak için ağzımı araladığımda Mavi'nin sesiyle irkildi.

"Ceylan!" Diye seslenen adamla elimi bırakıp hızlı adımlarla uzaklaşan kızın arkasından merakla baktım. Korkuyor? Ama neden?


§


Salondaki orta sehpa üzerinde, elindeki tost makinesini tamir etmeye çalışan adamı belki yarım saattir gözlerimi ayırmadan izliyordum. Belki de kendimi kırıcı sözleri ve bakışlarından uzaklaştırmam gerekiyordu ama yapamıyordum.

Uzaklaştığımda yine o yalnızlık kuyusunda debelenip duruyordum sanki. Onun beni mutsuz eden tavırlarından daha kötüydü onsuzluk.

Böyle düşününce de, "Acaba Ceylan haklı mı?" Diye düşünmeden edemiyordum. Bu da beni korkutuyor, arkama bile bakmadan kaçmak istiyordum. Bir insan âşık olduğunu nasıl anlar?

En kavgacı tavrının yanında bile huzurlu hissedebilir misin? Bakışları hiç sana değmese bile değecek umudunu taşıyarak gözünü kırpmadan izlemek, aşkın kısa bir tanımı olabilir mi? Kokusunu daha rahat alabilmek için uzun mesafeleri kısaltmak kokusuna seni meftun yapar mı? Hiç âşık olmadım. Aşk nedir bilmiyorum ama sadece bunlardan biri bile aşkı tanımlıyorsa iliklerime kadar korkuyu hissedebilirim.

Aşkın bir diğer görünmeyen yüzü de korkudur o zaman. Çünkü ben dehşete kapılmış gibi hissediyorum ama huzurlu bir dehşet. Aşk, iki duyguyu aynı anda hissettiren mantıksız bir duygu olsa gerek. Tornavidayı sertçe bastırıp kırılan parçadan parmağına çarpan sivri uçla büyükçe inlediğinde sol işaret parmağım acıyla kasıldı. Onun parmağıyla aynı parmak olmasının gerçeğiyle ellerim titrerken acıyla buruşmuş yüzümle hızla ayaklanıp yanına çöktüm. Parmağından sızan kanı diğer parmaklarıyla sıkıştırıp akmasını sağlarken eline atıldım. "Çok acıyor" dedim titreyen ağlamaklı sesimle. Duraksayan eliyle bakışlarımı çatık kaşlarına çevirdiğimde anlamayarak bakıyordu. Bakışlarından rahatsız olup başımı eğdiğimde, parmağından akan kan ile telaşlanıp parmaklarını yakalayıp dudaklarıma götürdüm.

Kanı bir refleks gibi emdiğimde kaskatı kesilen bedeniyle ne yaptığımın farkına vararak duraksamış dehşet hissiyle dudaklarımın arasından çıkarıp bıraktım. Korku ve utanç ile bakışlarımı yüzüne çevirdim. Gözleri büyümüş hafif aralık kalmış dudaklarıyla nefesini tutmuş gibiydi. Göz bebekleri dudaklarıma değdiğinde sertçe yutkunmuş yüzümü alev alırken kalbim bir maratonda gibi atmaya başlamıştı. Başını sağa sola sallayıp ellerini hızla çekip ayaklandı. Öfkeli bakışları beni bulduğunda hiçbir şey söylemeden uzaklaşan bedeninin arkasından şaşkınlıkla baktım. Ceylan haklıydı.. Ben büyük mavi bir okyanusta küçük bir balıktım artık.


Bitti


Loading...
0%