Yeni Üyelik
14.
Bölüm

12. Bölüm

@demirkalem

... Yedi yıl önce

 

 

"... Dosyaların her bir kopyası da imha edildi. Müdürüm, siz bize baba oldunuz, inşallah biz de size ve vatanımıza hayırlı birer evlat olabilmişizdir. Son olarak hakkınızı helal edin, dört bir yanımız sarılı, buradan sağ salim imanlı ruhumuz çıkar sadece. Şehitlik  makamına layık olabilmekse son dileğim."

 

 

Fehmi , başa sarıp beşinci kez dinlemişti aynı ses kaydını. Bir evladını daha şehit vermişti.  Elindeki sigaradan bir nefes daha çekti. Bilirdi ki aslanları mertçe cenk etmek için yetiştirilmişti. Düşmanlarıyla son nefese kadar mücadele edebilecek güçteydiler ama vakit o düşmanla meydanda mertçe cenk edildiği vakit değildi. Düşman burnumuzun dibindekileri hipnoz etmiş dost bildiklerimizin eline verdikleri silahla bizi sırtımızdan hançerletmişti. 

 

 

Tıklanan kapı sesiyle birlikte kristal küllükte sigarasını söndürdü Fehmi. 

 

 

" Girin!"

 

 

Yirmilerinin ortasını henüz geçmiş  genç adam, duyduğu komutla araladığı kapıdan içeri girmişti. Mavi gök gözleri, bal köpüğü rengi saçları güneşten yanmış bronz teni ile tamamen siyah ve grilerin hakim olduğu odaya renk katan delikanlı adam Fehmi'yi selamladı.

 

 

"Bizi çağırmışsınız Müdürüm."

 

 

"Gel Mete , şöyle otur."

 

 

"Teşekkürler böyle iyiyim müdürüm, emirlerinizi dinliyorum."

 

 

"Geç otur, öyle saygı duruşu yapacağım diye ayakta dikilmekle  konuşulacak konular değil seni bekleyen."

 

 

"Mevzu kör kuyu mu Müdürüm."

 

 

"Tam üzerine bastın."

 

 

İkili konuşurken tıklanan kapı sesiyle konuşmaları yarıda kesildi.

 

 

"Gel!"

 

 

Açılan kapının ardında görülen yanık teni koyu renk saçları ve bir doksanı zorlayan boyunu, dik duruşu ve heybetiyle daha da yücelten Uraz'dı.

 

 

Uraz, Mete ile selamlaştıktan sonra Fehmi Müdürünün masası önündeki tekli koltuğa geçti, tam karşısına da Mete oturdu. 

 

 

"Müdürüm sizi dinliyoruz."

 

 

"Konuyu fazla uzatmayacağım.  Edindiğimiz istihbarata göre kanserin tüm bedene yayıldığını öğrendik.  Son altı yıldır ise isim isim, hatta harf harf kanserli hücrelerin teşhisi için uğraşıyoruz. Mete, Hakan'dan duymuşsundur. Derlenen raporları devlet büyümüze bizzat kendi eliyle sunmuştu."

 

 

"Evet müdürüm, ama müsteşarımızın sunduğu dosya devlet büyüğümüzce veto edildi. İçerisindeki isimlerde kendine yakın olmayan yabancı bir yüz görememesi başkanımızda şoke etkisi yaratmış olmalı. Biz de daha titiz bir çalışmayla , delilleriyle birlikte yeni bir dosya sunduk ve bildiğiniz üzere dosya kabul edilse de bu kez öfkeyle tekrar fırlatıldı." ,dedi Mete.

 

 

"Uraz, konuya son görevin sebebiyle sen de vakıf olmuşsundur diye düşünüyorum."

 

 

"Verdiğiniz son görevin asıl sebebi buydu zannederim." dedi, Uraz çenesini sıvazlıyordu.

 

 

"Aynen öyle evlat."  Dedi Fehmi ve anlatmaya devam etti.

 

 

"Geliştirmekte olduğumuz teknoloji, bulduğumuz yeni kaynaklar, stratejik planlarımız tek tek deşifre edilmeye devam ediyor.  Son yıllarda önceki yıllara kıyasla  çok fazla   mühendislerimiz, bilim insanlarımız, şüpheli bir şekilde hayatını kaybetti. Doğuda ki büyük çaplı operasyonlarda çöplerin boş olduğunu görüyoruz. Biz gelmeden, geleceğimizin haberi uçuruluyordu. Konuyu uzatmayacağım. Tüm bu yaşananların sebebi olan kanserle mücadelemiz zatilerinizce de alenen biliniyor. Kanserle mücadelemizde bu hastalıklı hücrelerin beslenmelerini sağlayan kaynakları zaten yasalarla kurutmaya başladık, tahmin edersiniz ki  bu durum onları fazlasıyla kışkırttı. Son yıllardaki kayıplarımız, kriptoların yüzünden. Bu durumla baş edebilmemiz içinde müsteşarın sunduğu dosyadan sonra başkanımız ve sayılı güvenilir bir kaç  kıdemlimizle birlikte bir karar alınıp bizlere iletildi. Yeni ve çok gizli bir teşkilatlanmaya gideceğiz. İki yıldır bu oluşumun temelleri için hummalı bir çalışma içerisindeydik. Güvenebileceğim iki elin parmağını geçmeyen, kanserin henüz bulaşmadığı insanlardan oluşan bir ekip kurduk. Sizlerin de içeresinde olacağınız bu ekiple devletimize zarar vermek isteyenlerle mücadele edecek yeni yapılanmayı bir an önce  saha için hazır hale getirmeye çalışıyoruz. Yeniden ayaklanacak, tamamı asil kandan oluşmasını temenni ettiğimiz ekibe alınacak personellerin hepsi incelendi ve bir çoğunun profil analizi de sizler tarafından yapıldı.  Eğitimlerinden de bizzat sizler sorumlu olacaksınız. Dosyaları bize gelen adaylara tek tek ulaştık, bizimle çalışmak isteyenler Ankara' da inşa edilen yeni eğitim sahasına bu gece kör bir şekilde taşınacak. Eğitim sonrası sizlerin onayladığı başarılı isimlerle yolumuza devan edeceğiz. Daha fazla kayba tahammülümüz yok, sizlere güveniyorum; Uraz, Mete!"  

 

 

"Anlaşıldı Müdürüm!" 

 

 

"Anlaşıldı Müdürüm!"

 

 

Uraz, Mete'nin peşi sıra odadan çıktığında Mete'yi sağ omuzundan tutup akran olmalarına rağmen babacan bir tavırla kendine doğru çekti ve iri kaslı kollarıyla en az kendi kadar iri olan Mete'ye sarıldı.

 

 

"Başımız sağ olsun!"

 

 

"Sağ ol diyemiyorum Uraz. Başımızdakilerde kanserliler ve maalesef benim cenk ettiğim asil kanlar , o hala sağ olan hainlerin ihaneti yüzünden yanımızda değiller. Onların yüzünden kaç arkadaşım tuzağa çekildi biliyor musun? Kurtaramadık Uraz! Bir tekini bile kurtaramadık."

 

 

"Her birinin kanının hesabını soracağız. Ant olsun soracağız."

 

 

İki yiğit de çenesi kasılmış, gözleri parıl parıl birbirlerine bakarak dillendiremedikleri daha nice yeminler etmişlerdi içlerinden. Asil kanları tutulmayı bekleyen yeminlerinin alevinden kaynıyordu.

 

 

"Ben bir hafta sonra geçeceğim Ankara'ya, eğitime bensiz başlayacaksınız Uraz."

 

 

"Merak etme sen, aramıza geldiğinde hiç bir sorunla karşılaşmayacağından emin olabilirsin. Şehit kardeşlerimizin yakınlarıyla  ilgilenirken aklın bir de bizde kalmasın biz hallederiz."

 

 

"Sağ ol Uraz!"

 

 

"Sende sağ ol aslanım!"

 

 

İki asil kan birbirlerine sıkıca sarılıp selamlaşarak vedalaştılar. Uraz Mete'nin gözlerindeki acıyı iliklerine kadar hapsetti. Birlikte gülüp cenk ettiği mesai arkadaşları, koruyup kolladığı kripto hain yüzünden kalleşçe ihanete uğramıştılar.

 

 

Uraz Mete'nin ardından tekrar Fehmi Müdürünün odasına döndü. Kapıyı sağ elinin işaret parmağının eklemiyle tıkladıktan sonra duyduğu onayla odasına girdi.

 

 

"Uraz?"

 

 

"Müdürüm , rahatsızlık vermezsem sizinle konuşmak istediğim şeyler var."

 

 

"Gel otur."

 

 

"Doğu görevinde,  edindiğim istihbaratı biliyorsunuz."

 

 

"Bilmez miyiz? Zor günlerimizi sayenizde atlattık."

 

 

"Şu anda elde ettiğimiz bilgilerin temizliğine ne kadar güvenebiliriz bilmiyorum ama Ari'nin Suriye'de olduğuna inanıyorum."

 

 

"Resmi dosyalara bu bilgiyi işlememekle iyi etmişsiniz Uraz. Yem olma ihtimali de var ,yine de biz asil kanlılar içerisinden birini gayri resmi olarak takip için görevlendirelim."

 

 

"Komutanım üç yıldır oralardayım, bana verdiğiniz her görev beni onurlandırır ben bu kadar yol kat etmiş ve bu görev için gönüllüyken neden...?"

 

 

 "Uraz sana ve yeteneklerine burada da ihtiyacımız var oğlum."

 

 

"Fehmi Amca, eğer babamdan ötürü beni buraya çek..."

 

 

"Asla o şeyi ima etme! Ne baban böyle bir şeyi talep eder ne de ben böyle bir şeyi kendime layık görürüm. Oğlum ayrıcalık yapacak olsam seni doğu görevine hiç göndermezdim."

 

 

"Özür dilerim Fehmi Amca ben sandım ki?"

 

 

"Ne sandın! Seni buraya güvenli bölgeye çekip mayınların üzerine başka bir oğlumu gönderdiğimi mi?  Bak oğlum diyorum! Her biriniz benim oğlumsunuz. Beş parmağımın beşi de farklı ama el benim. Hangisi yara alırsa alsan bana fark etmez, canım canımız yanar. Ben hanginizden vazgeçebilirim ki evlat. O yüzden sakın bir daha böyle şeyler ima dahi etme. Bu eğitim işi çok önemli, kıdemlilerimiz az zamanda çok iş bekliyor. Bir an önce asil kan sayımızın artması gerekiyor bunun içinde yetenek ve tecrübelerine güveniyorum."

 

 

"Estağfirullah Müdürüm?"

 

 

"Öyle , öyle . Görev alanına ulaştığında dosyalar da sana ulaşacak, oluşturduğumuz kadroyu altı ay sonra görmek için sabırsızlanıyorum."

 

 

"Sağ olun Müdürüm."

 

 

"Sende sağ olasın Uraz!"

 

...

 

 

Uraz, yeni görev yeri olan Ankara'ya gitmek üzere yola koyuldu. Son zamanlarda şehir merkezlerinde yapılan canlı bomba saldırıları, doğudan batıya artan terör göçü,  birlikte mücadele ettiği arkadaşlarının kaybı yüreğini ateş topuna çevirmişti.  O sönmek bilmeyen ateşi harlayanlardan sorulması gereken hesapları vardı. Hesap sorulacaklardan biri de Ari'di. Hakkında edindikleri bilgilere göre CIA ile doğrudan bağlantılı olduğunu bildikleri Ari'nin ele geçirilmesinde sahada olmak için tutuşurken yine bir eğitim görevi için Ankara'ya doğru yol alıyordu. 

 

 

Mercedes marka son model beyaz aracının motorunu körüklerken oto yolun sol şeridini meşgul edenlere içinden de sağlam sövüyordu.

 

 

Nihayet Ankara sınırına varmıştı Uraz. Analog cep telefonuna gelen çağrıyı yanıtladı.  Telefonun diğer ucundakinden gelen şifreli adres kodlamasını çözüp, elde ettiği koordinatların olduğu yöne doğru direksiyonunu kırdı. Sürdü sürdü....

 

 

Düz, bakımsız arazilerin bulunduğu bir alana geldi. Hızını kesip gaz pedalına, incitmekten korkarcasına hafif hafif dokundu. Etrafta ne bir yol ne bir inşa göremedi. Aracını durdurup el fenerini çekti kontağı kapatmadan aracından inip etrafa bakındı. Bir kaç adım atıp ayakları altındaki toprak zemini inceledi bir kaç adım daha ilerledi  daire çize çize bulunduğu yerdeki zemini kontrol etti.

 

 

Yüzüne oturttuğu alaycı gülümsemesinden sonra bakışlarını göğe kaldırdı. Havada asılı duran  Dronu görünce kenarı yukarı kıvrılan dudaklarını araladı. Beyaz inci dişleri gülen yüzünün ziyneti gibiydi.

 

 

Bakışlarını tekrar toprak zemine indirip yere doğru çömeldi Uraz ve avucunun içiyle zemine dokundu. Ardından iki elini birbirine çarparak avucundaki toprak kalıntılarından kurtuldu Uraz. 

 

 

Bir kaç koca adımda aracına geri döndü. Yolcu koltuğuna geçip  kapısını örttü ve emniyet kemerini takmadan  çalışır haldeki arabayı hareket ettirdi. Ani bir manevrayla direksiyonunu sağa doğru kırdı. Bir kaç metre yol aldıktan sonra simülasyon bariyerinin ardına geçti ve önüne çıkan yapay mağara girişini gördü. Aracını mağara içine doğru sürmeye devam etti. Uzunları yaktı Uraz.  Sürdü sürdü. Bir kilometre kadar aşağı eğimli olan yolu takip etti ve sonunda mağara duvarını gördü. 

 

 

Çıkmaz sokak!

 

 

Arabasının kontağını kapattı. Aracından aheste aheste indi ve arabanın kaputuna kalçalarını dayayarak kollarını göğüs altında bağlayıp beklemeye başladı. Mağara oldukça karanlık ve sessizdi, Uraz da en az mağara kadar karanlık ve sessizdi.  İkisinin de karanlığı ve sessizliği birbirine sarmalanmıştı. 

 

 

Sessizliğe devrim yapan gök gürültüsünü andıran ses ile mağara duvarıyla kamufle edilmiş kapı açılmaya başladı. Kapı aralandıkça ardından sızan ışık, Uraz'ın bulunduğu sözde mağara gerçekte karargah koridorunun karanlığını hafifletiyordu.

 

 

Aracının geçeceği kadar aralanan kapıdan yola devam etmek için tekrar aracına atladı Uraz, marşa basıp gazı körükledi. Ardında kalan kamufle edilmiş kapı, açılırken ki aynı aheste hızla, Uraz içeri tamamen girer gitmez, kapanmaya başladı. Dar duvarları ve yüksek tavanı olan beton yol üzerine işaretlenmiş yön oklarını takip ederek aracını sürmeye devam etti.

 

 

Geniş park şeritleri olan alana geldiğinde aracını park ettikten sonda aracından indi. Etrafına hızlıca göz gezdirip minik bir keşif yaptıktan sonra önündeki çelik kapının açılmasıyla duraksadı. Henüz asansör çağırmamıştı. Açılan kapı ardında gördüğü heybetli kişiyle badem gözleri kısıldıkça kısılmıştı.

 

 

"Yavuz!"

 

 

"Uraz hoş geldin!"

 

 

İki asil kan erkeklere has selamlaşmalarıyla önce bir birlerine uzattıkları sağ elleriyle tokalaşıp sonra tokalaştıkları ellerini bırakmadan baş parmaklarından kavrayarak birbirlerine daha da yakınlaşıp sağ omuzlarını sertçe birbirlerine çaptılar ve sol elleriyle de birbirlerinin sırtını sıvazladılar.

 

 

"Mete nasıl?" 

 

 

Yavuz , Uraz'la hasret gidermesini bitirir bitirmez, Mete'yi sordu.  Kendi canına veda etmede zerre tereddüt etmeyecek olmalarına rağmen, bir türlü can yoldaşlarına vedayı kabullenemiyorlardı. Vatanları uğruna kefenleri cebinde gezseler de her bir veda onlar için oldukça zordu. Nasıl alışsınlardı. Bilseler de uğurladıkları can yoldaşları peygamber kucağında, bilseler de yaratılışlarının en şanlı rütbesinde , hakkın yolunda övülen en şanlı makamlarda ... yine de ayrı düşmüşlerdi işte . Ayrılıklar en çok kalanlar için zordu...

 

 

"İhanete kurban edildik be Yavuz nasıl olalım."

 

 

"Haberdarız da ne bileyim işte benimkisi de saçma bir soru oldu değil mi? Bıçak artık eti de geçti kemikte be Uraz? Fehmi müdürümüzün bizi toplama gerekçesi de bu değil mi?"

 

 

"Öyle ...  Bir aksilik olmazsa Allah'ın da izniyle Mete haftaya aramıza katılmış olur biz bir an önce eğitimlere başlayalım."

 

 

"Tabi, tabi. Adaylar bir kaç saate kör bir şekilde getirilecek, şu an Fırat ve  Kağan ile kesintisiz iletişimdeyiz , sorunsuz bir şekilde yolculuklarının devam ettiğini bildirdiler. Onlar gelmeden size karargahı  gezdireyim. Eğitim, park, spor, askeri teçhizat depoları, hangarlar personel odaları toplantı odaları, simülasyon odaları, saha tatbikatı ve tıbbı odalar vs... olmak üzere oldukça donanımlı ve sır gibi saklı bir karargâhta bulunuyoruz. Personellerin çoğu ve adaylar da buraya kör bir şekilde getiriliyor, deşifre olunmaması için de herkes sadece yetkili oldukları alanlara giriş yapabiliyor. Aksi alanlar hakkında bilgilendirilmiyor. Ana kumanda merkezine sadece kıdemlilerin onay verdiği isimler girebiliyor. İletişim ağımız kısıtlı , güvenli ve de sınırlı ."

 

 

Yavuz, Uraz'a bir yandan bulundukları karargah hakkında en ince detayına kadar bilgi verirken bir yandan da  Uraz'ı karargah da gezdirerek rehberlik ediyordu. Uraz burada uzunca vakit geçireceklerini bildiğinden, aklına takılan her bir soruyu,  tek tek soruyordu...

 

 

"Bu katta sadece eğitmenlerin odaları var alt kattaki odalar da çaylaklara ayrıldı." Yavuz önde, Uraz ardında koridorda ilerlediler bir kaç kapı ilerledikten sonra Yavuz sağ tarafında kalan kapının önünde durup Uraz'a doğru döndü. 

 

 

"Yandaki benim odam , burada senin. Odaların kapıları olası içtima durumları göz önünde bulundurulduğundan kilitli değil fakat kimse kimsenin odasına kırmızı kod durumu haricinde giremez."

 

 

"Güvenlik üst düzey diyorsun."

 

 

"Öyle olmak durumunda. Çaylaklarda dahil herkes tek kişilik odalarda kalacak ve herkes kendi odasından sorumlu. Her ne kadar güvenlik kontrollerinden geçilmiş olsalar da , dikkatli olmakta fayda var. Bu hainler, Fehmi müdürümüzün tabiriyle  kanser hücreleri gibiler, hızla yayılmaya da devam ediyorlar. Benden istediğin bir şey yoksa müsaadeni isteyeceğim.

 

 

Bu arada kapının yanındaki bu boşluk oda içerindeki gömme kasaya gidiyor. Dediğim gibi kimse kimsenin odasına giremez, resmi evrak ve dosyalar bu posta girişinden atılıyor ve şifresi sadece oda sahibi tarafından tek seferliğine belirlenip açılıyor. Olası hatalı bir denemede içindeki tüm veriler dışarıya zarar vermeyecek bir patlama mekanizmasıyla kül olacak şekilde tasarlandı. Dijital veriler de tek sefer gösterimli olarak iletiliyor. Bir kez kapatıldı mı ya da gösterim süresi doldu mu ikinci kez tekrarı olmuyor. Herhangi bir dijital iz bırakmayacak şekilde çapraz şifreli korumalarla da her bir personele ait bir oturum platformunda ortak ağ  sağlandı. Domaine ekli sistemler bu ağda sınırlandırıldı. Özetle bilgisayarlarda yapılan herhangi bir girdi ya da çıktı ana sunucuya anında iletilip veri tabanına işleniyor ve bu veriler, veri sağlayıcılar da dahil kimselerce tekrar okunamıyor. Verilere erişim de üst düzey yetki dahilinde. Şimdi dinlenebilirsin , postana eğitime dahil olacak çaylakların bilgileri iletildi."

 

 

"Sağ olasın Yavuz."

 

 

"Sen de sağ olasın, görüşürüz."

 

 

Yavuz'un ardında önünde durduğu odanın kapı tokmağını sağ aliyle kavrayıp çevirdi. Duyduğu kilit açılma sesinin ardından araladığı kapıdan içeriye hızlıca göz gezdirdikten sonra kapıyı bedenini geçirebileceği kadar araladıktan sonra odaya girdi.

 

 

Yaklaşık olarak sekiz metre kare civarı olan odanın tamamı beyaz ve kum renkleri kullanılarak tasarlanmıştı. Odanın sonunda üzerinde notebook bulunan geniş bir masa bulunuyordu. Masanın sağ tarafında gardırop ve hemen yanında köşede  tek kişilik yatakların en geniş ölçüsüne ait bir yata bulunuyordu. Hemen aksi yönde de banyo denilebilecek camdan saydam paravanla ayrılmış içerisinde duş, klozet ve lavabonun bulundu bir alan vardı. Orta sehpa ve ikili deri koltuk ve su ısıtıcısı içe mini buz dolabının olduğu otel odalarını andıran bir dinlenme odasıydı. Odada pencere yoktu tavanının merkezinden duvarlara doğru geniş bir havalandırma paneli bulunuyordu. 

 

 

Odanın keşfini tamamladıktan sonra üzerindeki fazlalıklardan kurtulup kendisini soğuk suyun altına attı Uraz. Utangaç biri değildi ve her ne kadar özgüvenli biri de olsa cam  paravanlı banyo rahatsız hissettirmişti.  Odalarda kameraların olduğundan emindi. Gerek kamera kayıtları gerekse iletilen sözlü ya da yazılı diğer veriler daha insan gözü değmeden ana sunucuların olduğu veri tabanına depolanıyor olsalarda herhangi bir olağan üstü durumda yetkililerce açıkça incelenmeye açıktı.  Halbuki utanıp sakındığı bedenini görevi gerektirirse kurşuna siper, görevi gerektirirse düşmana dost edebilirdi. Birinin yatağını süsleyebilir, düşmana kurşun sıkabilirdi. Kendisinden ne yapılması emir olursa bu beden onu yapmak için hazır olmalıydı. Yine de alışık değil Uraz çıplak kalmaya ne ruhuyla ne bedeniyle teşir olmaktan nefret ediyordu.

 

 

Beline sıkı sıkıya sardığı havluyla saçlarından bedenine savrulan asi damlaları umursamadan konsantre olduğu görevi için posta kasasının şifresini oluşturdu ve ardından şifreyi kodlayıp içerisindeki okunmayı bekleyen dosyayı eline aldı Uraz. Su ısıtıcısında ısıttığı suyu fincana doldurup içerisine tek kullanımlık paket granül kahveyi boşalttı ve tahta çubukla karıştırıp kahvenin suda dağılışını izledi. Bir elinde kahve fincanı diğer elinde dosya ile odasındaki çiftli deri koltuğa oturdu. Önündeki sehpaya ayaklarını uzatıp  koltuğun sağ yanındaki ahşap kolluğa yudumladığı kahve fincanını koyup dosyadaki personel listesini tek tek incelemeye başladı.

 

 

Listedeki isimlerin neredeyse yarısı kendi analiz ettiği profillerdi. Bu yüzden keyifli hissetmişti kendini ama listede yer alan profiller arasında gözüne çarpan  iki isimle neye uğradığını şaşırmıştı. Dumura uğramış haliyle bir müddet bekledikten sonra oturduğu yerden sıçrayarak doğruldu ve uzun düzgün parmaklarını nemli saç tellerinin arasından geçirdiği elini çenesine dayayıp odada volta atmaya başladı. Vakit kaybetmeden üzerine siyah tişörtü ve içine iç çamaşır giymeden altına tişörtüyle aynı renkte olan eşofman altını giyip odadan fırladı. Hızla Yavuz'un gösterdiği kontrol odasına doğru yola koyuldu. Karargah dışında herhangi biri ile iletişim kurmak yasaktı. Yalnızca acil durumlarda kontrol odasından bir ya da iki kişinin kayıtlı olduğu adrese analog sinyaller gönderebilirlerdi. Çağrı hakkını Fevzi müdüründen yana kullanmıştı.

 

 

"Ne deryalar hazır böyle bir yolculuğa ne de denizciler." Diye başladığı söze anlattığı hikayeyle devam ederken hikayesinde şifrelediklerini subliminal olarak iletti.   

 

 

"Müdürüm bu kaydı dinliyorsanız acil dönüş yapınız, ben Uraz Cağaloğlu. Listeye ekli iki isimin ekibe aday dahi olsa alınması söz konusu değildir. "

 

 

Uraz daha ses kaydının ikinci dosyasını iletmeden odadaki telsizden dönüş sağlanmıştı.

 

 

Odada bulunan personeller Uraz'a durumu bildirdiler. Uraz cihaza bağlı kulaklığı kullanarak Fehmi Müdürüyle  analog yayın yapan kanal üzerinden özel olarak kullandıkları cihaz aracılığıyla, sağlıklı insan kulağının dahi duyamayacağı desibelde  akışındaki yayına  gizlenmiş sesleriyle stabil olmayan frekanslar üzerinden iletişimlerini sağlıyorlardı. 

 

 

"Uraz listedeki isimlerin her biri eğitim alacak, eğitim tamamlandığında hala aynı fikirdeysen görüşelim. Bir daha acil bir durum olmadıkça kimseyle de bu kanaldan iletişime geçme!"

 

 

 "Klasik Uraz ile Fehmi Müdürümüz atışması ha!" Dedi Yavuz kontrol odasından yüzü asık bir şekilde çıkan Uraz'ı görünce. Uraz düşen omuzlarını kaldırdı ve Yavuz'un sol omzuna sağ eliyle art arda vurarak odasına doğru yoluna devam etti.  

 

 

"Uraz acemiler odalarına yerleştirildi yarın sabah programlarındaki ilk ders sana ait."  Diye selendi Uraz'ın ardından Yavuz. Uraz'sa ardında kalan Yavuz'a dönmeden sol elini havaya kaldırıp sağa sola ağırca salladığı eliyle tepkili bir onay verdi.

 

 

Listede adı geçen ve ekipte olmaması gerektiğine inandığı iki isim görmüştü.

 

 

  Alper Ergün

 

    Güneş Şenel...

 

 

 

 

Loading...
0%