Yeni Üyelik
33.
Bölüm

31. Bölüm

@demirkalem

 

Bir kaç saattir duvarı seyretmekle meşguldü genç kadın. Son bir yıldır hayatında olanlar da dahil canını yakan onca anı, birer birer gözlerinin önünden akıp gitmişti. Sakin bir semtin koddaki apartman dairesine getirilmiş, dairede bir başına bırakılmıştı. Daireye adımlardıkları ilk dakikada oturduğu koltukta oturuyordu halen. Bulunduğu yere mıhlanmıştı adeta.

Bir süre sonra işittiği anahtar sesini koridorda yankılanan adım sesleri takip etti. İçeri Fehmi Kemankeş girdi.

"Güneş, gel benimle."

Fehmi Kemankeşin çağrısını takip edip oturduğu koltuktan doğrulup, ayaklandı genç kadın. Aynı dairenin başka odasına girdiklerinde, duvarda asılı duran monitörü, elindeki kontrol kumandasının tuşuna basarak açtı adam.

Saatler önceki patlamadan artakalan enkazı çeken kamera görüntüleri vardı izledikleri kanalda. Haberin altına atılan yazıda iri puntolarla şehit polis memurlarından bahsediliyordu. Evet bizzatı şahit olduğu kripto vatan hainleri için gıyaplarında şehit deniyordu. Patlamada ölenler arasında ise kendi adını da görmüştü. Hakkında bahsedilen iddiaları sıralayan spikerin, Türk silahlı kuvvetleri bünyesinde devlet destekli yürüttüğü projesini yabancı pazarda alıcı aradığı ithamları midesini bulandırmıştı genç kadının. Oysa dilekçesinde verdiği ifade de böyleydi.

Yutkunarak bakışlarını izlediği ekrandan çekip Fehmi Kemankeşe doğru çevirdi Güneş. O saniye Fehmi müdürü karşılık verdi.

"Artık bir ölüsün. Hakkında bahsi geçen ithamların hiç birinin muhatabı değilsin. Bundan sonra eğer devam etmek istersen de bizimlesin. Bir hayalet olarak. Ayak bastığın hiç bir yerde bir kimliğin olmayacak. Öldüğünde mezar taşında yazan bir adın olmayacak. Vatan için ne yaparsan yap vatan yolunda şahadetede erecek ama asla şehit olarak anılmayacaksın. Tam tersi belki de vatan haini olarak bilineceksin ama haini olduğunu söyledikleri vatan için yaşayıp o vatan için öleceksin. Ne diyorsun Güneş Şenel!"

Şaşkındı Güneş, eğitimleri başarıyla tamamlamamıştı şimdi ona bir şans daha mı veriliyordu? Peki kim olarak, ona biçilen kaftan ne idi? Bilimsel çalışmalar mı saha görevi mi? Artık bir ölü olarak anıldığına göre kendisine sunulan teklifi kabul etmeme gibi bir seçeneği var mıydı?

"Siz söylediniz artık bir ölüyüm, teklifinizi kabul etmeme gibi bir lüksüm var mı?

Gülümsedi, Fehmi Kemankeş.

"Olsun ister miydin?"

Yerinden kalktı Güneş, adımlamaya başlayan Fehmi Kemankeşi peşi sıra takip ederek kendisine sunulan teklifi onaylamış oluyordu.

"Peki beni layık gördüğünüz vazife nedir Fehmi Müdürüm?"

Dudağının iki tarafı yukarı kalkan yaşlı adam , son adımını atıp durduğu yerde duruşunu daha da dikleştirecek cevap verdi.

"Sence?"

Yeterince sınanmıştı genç kadın, simülasyon eğitimini de tamamlayamamıştı. Kendisinden nefret eden bir kıdemlisi varken sorduğu sorunun ne kadar saçma olduğunun farkındaydı. Bu yüzden Fehmi Müdürünün sualine sessizliğiyle kendisini takip ederek cevap vermişti.

Bir kaç dakika sonra bulundukları dairenin dış kapısından çıkarak Vito model mercedesin yanına kadar ilerlediler sadece göz ucuyla etraflarına baktı Güneş ve terkedilmiş bir arazide yıkık dökük binaların arasında olduklarını fark etti. Fehmi Müdürü arabaya biner binmez arabanın kapısı kapandı ve hareket etti, Güneş olduğu yerde dumura dönmüştü ki ikinci bir siyah Vito model araç karşısında durup sürgülü kapısı aralanınca, vakit kaybetmeden arabanın kabinine doğru adımını attı genç kadın. Kabine girer girmez gördüğü manzarayla şaşkına döndü. Hemen karşısında Alper ve Edip yüzlerini birbirlerinin tersi yöne dönmüş aralarında bir koltuk boşluk bırakarak oturuyorlarken karşılarında Betül ve eğitimlerden tanıdığı adlarının Berat ve Metin olduklarını hatırladığı iki kişi daha vardı arabada. Beklemeden Alper ile Edip'in arasına oturdu Güneş. Kabinin kapısı kapanır kapanmaz araba harekete geçmişti. Sürücü ve muavin koltuklarının olduğu bölümle arka kabinin arası koyu renk plaka ile kapatıldığından ön koltuklarda kim ya da kimlerin olduğu bilinmiyor arka kabindeki yolculardan çıt çıkmıyordu. Sonunda araba karanlık bir tünele girdiğinde artık gün ışığını göremez olmuştular. Dakikalarca devam eden tünel yolcuğu arabanın durmasıyla sona erdi. Birer birer açık kapıdan indi her bir acemi. Karşılarında kıdemlileri Uraz ve Mete ile karşı karşıya kaldıklarında duraksadılar.

"Lütfen beni takip edin." Dedi Mete, alışık olmadıkları kadar kibar bir üslupla karşı karşıyaydılar.

Dedikleri gibi kıdemlilerini takip ettiklerinde açılan kapı ardından asansöre bindiler. Asansör kapısı bir kaç kat çıkıp aralandığında da bekleme yapmadan bu kez de asansörden indiler. Bir kaç metrelik koridorda ilerleyip önlerine çıkan ilk kapıyı açtı Uraz ve içeri girmeleri için ardındakilerine başıyla işaret etti. Mesajı alanlar da sırayla açık kapıdan içeri girdiler. En son Mete ile göz göze gelen Uraz girdi odaya. Güneş odaya adım atar atmaz duvardaki panolarda yazılı olan notlarda göz gezdirmişti bile. En sonra perdeyi aydınlatan projeksiyon ışığına dikkat kesildiklerinde Uraz konuşmaya başladı.

"Lütfen koltuklara geçin ve tüm dikkatiniz bende olsun."

O sırada açılan kapıya dikkat kesildi herkes , Mete yanında Hande ile odaya gelmişti. Hande'nin, Güneş'i fark ettiğinde düşen yüzüne herkes şahit olmuştu. Edip'in hemen yanına oturdu Hande ve pür dikkat o da perdede yansıtılan görüntüye dikkat kesildi.

"Koray Sabuncu, otuzlu yaşların ortasında, gayet başarılı bir iş adamı. Vergisini ödüyor, bağışlar yapıyor, sosyal sorumluluk projeleri hazırlıyor. Görünürde duyarlı dürüst bir iş adamı. İşlettiği işletmelerden birkaçı da çok popüler gece kulüpleri. Sadece VIP müşterilerin alındığı gece kulüplerinde bazı illegal işlere ait anlaşmaların başrol kahramanları olduğunu düşünüyoruz. Görevimiz ifşa olmadan delil toplamak. Operasyonu benle Mete yöneteceğiz. Kılık değiştirip kamufle olarak bu gece kulüplerine sızmamız gerekiyor. Hedef olan bir kaç isimin de araştırılması. Şüpheli isimler birazdan dağıtacak dosyalarda var. Hazırlıklı olun bir hafta zamanınız var!" Deyip oyalanmadan odadan çıktı Uraz. Güneş şaşkındı. Nasıl yani saha ekibine mi alınmıştı?

Mete Uraz'ın bıraktığı yerden devam etti.

"Güneş ve Hande'nin katılımıyla ekip tamamlandı arkadaşlar. Biliyorum sudan çıkmış birer balık gibisiniz ama vaktimiz yok. Bu ilk saha göreviniz olacak, buna rağmen hataya yer yok. İlk kez ekip halinde çalışacaksınız ve gerekli tüm doküman, araç ve teçhizat temini tarafınıza yapılacak . Burası araştırmalarınızı sürdürebilieceğiniz güvenli bölge. Her daim kamufle olmayı unutmayın. Her biriniz kimliksizsiniz. Olurda ifşa olursanız tek başınasınız.Şimdilik bu kadar."

Mete'de odadan ayrıldığında, herkes bir birinin yüzüne boş boş bakmıştı. Sessizliği ilk bozan beklendiği üzere Alper oldu.

" Eee başlayalım o zaman!" Dedi Alper ortaya atılarak ovuşturduğu elleriyle gayet neşeli bir portre çizmişti izleyicilerine.

"Şimdi de ekip lideri mi oldun?" Diye Alper'in karşına çıkıştı Edip. Metin birden ayaklanıp Edip'i itti. Berat kibarca ikiliyi uyardı.

"Lider de seçeriz gerekirse fakat bu tavırlarla değil. Centilmen olun azıcık beyler, yanlarımızda birbirinden güzel üç hanım efendi bulunuyor."

Tüm bu olanları yok sayan Güneş çoktan dosyaları kapmış göz atmaya başlamıştı. Seri hareketlerlede tartışmanın ortasına girip beylerin ellerine tutuşturdu dosyaları. O saniye herkes suspus olup dosyalara odaklandılar. Hande Güneş'e alttan alttan hasetle bakmaya devam ediyor, Güneş de görmezlikten geliyordu.

 

***

 

Bir haftanın sonunda tüm ekip VIP salonunun önünde kendileri için verilen araçlarda son hazırlıklarını yapmaktaydılar.

"Kızlar, artık bir karar verin." Berat, artık bir karara varmaları gerektiğini düşünüyordu.

"Ne yapmamızı istiyorsun!" Diye çıkıştı Hande.

"Biriniz bu adamı odaya çekecek mi çekecek,odada yalnız kaldıktan sonra işimiz kolay." Dedi Metin.

" Tamam, ben giderim." Dedi, Güneş.

"Adam esmerlerden hoşlanıyor. Telefon konuşmasında yanık tenli eskort istediğini hepimiz duyduk." Dedi Edip, Güneş'i üstü kapalı sakınan tavrıyla.

"Aramızdaki tek esmer benim." Dedi, Betül.

"Üzgünüm ama bu erillikle adamı odaya çıkartabilecek en son kişi bile değilsin Betül." Dedi Alper. Betül'ü sözleriyle incittiğinden habersizdi.

"Peruk ve makyaj işimizi görür." Dedi Güneş, arabanın içindeki küçük sandıktan çıkardığı peruğu öylesine kafasına geçirip. Aynı saniye Uraz bakışlarını Güneş'e çevirmişti. İlk kez koyu renk saçlarla görüyordu genç kadını. Buğday tenini vurgulamıştı koyu renk saçlar ve bal gözleri bir o kadar daha belirgin duruyordular.

Güneş, sandıktan alır almaz başına geçirdiği peruğun ağır kokusundan rahatsız olup hapşırınca, sarsıntıyla başındaki peruğu yere düşürdü.

"Sarışınlar hapşırsın; Esmerler çok yaşasın!" Diye nara attı Alper. Vazife edindiği üzere her zamanki gibi Güneş'e takılmak, aynı zaanda bir nebze olsa da arabadaki gergin atmosferi kırmak, için.

Betül ve diğerleri , Alper'in çıkışına bıyık altı gülerken Güneş'in ifadesiz yüzüne rağmen agrasifleşen vücut dilinden sinirlendiği anlaşılmıyor değildi.

"Komik mi? Esprilerini de al siktir git bu arabadan Alper! Ayrıca ben bu sarışınlığımla da o ihtiyarı pek ala ayartabilirim, peruğa falan ihtiyacım yok benim!"

Alper'in dumura dönüveren yüzünü gören Betül'de bozulmuştu Güneş'in bu çıkışına. Alper'in Güneş'i kıskandığı bariz ortadaydı işte!

Uraz daha fazla ekibin zırvaladıklarına dayanamamış olacak ki ekibe müdahalede gecikmedi.

Yerden peruğu alıp Güneş'e uzattı.

"Komik değil ama yine de SARI SAÇLARINDAN SEN SORUMLUSUN" Dedi, işaret parmağını Güneş'in saçlarına vurgu yaparcasına sallayarak.

"İhtiyacım olduğunu sanmıyorum. Uraz Kıdemlim böyle de hallede bilirim." Diye ısrar etti Güneş.

Uraz daha da yaklaştı Güneş'e, tüm ekip nefeslerini tutmuş pür dikkat yine bu ikiliyi izliyordu. Eğitimleri boyunca, bu ikilinin birbirinin aksi tavırlarıdan sebep didişen bu hallerine alışıktılar alışık olmalarına elbet fakat her seferlerinde sanki Fenerbahçe Galatasaray derbisi gibi fanatiklerinin ilgisini üzerlerine çekmeyi başarıyorlardı.

"Daha bir hafta önce ölen biri için fazla dirisin. Her bir teli kendine has renge sahip saçlarınla oraya girdiğin an sadece operasyon için değil tüm ülkeye ifşa olursun. Şimdi al bu peruğu, git ve o iddialı olduğunu söylediğin görev için hazırlan!

Ekiptekilerden Hande bu fırsatı kaçırmayarak ağzı açık bu ikiliyi izleyenlere göz gezdirerek Uraz Kıdemli dokuz bin dokuzyüz doksan dokuz, Güneş dokuzzz!

Etrafında kendisini tiye alanları yok sayarak, istemeye istemeye mecburen kendine uzatılan peruğu eline alıp, ardına bakmadan hazırlanmaya gitti Güneş. Söylene söylene bronz görüntü veren losyonu tüm bedenine boca etti, yine söylene söylene bronz ten makyajı yapıp siyah peruğu özenle başına taktı. Son olarak gözlerine siyah lensleri takmayı da aklamayıp, kıyafetlerin bulunduğu karavandan çıkıp az evvel ekiple birlikte bulundukları kabine doğru aheste adımlarla ilerledi genç kadın.

Güneş, park halindeki Vito kabinine adımını attığı anda kendisini tepeden tırnağa süzen bir çift kara gözün sahibiyle baş başa olduğunu fark etti. Üzerine giyindiği mini dar elbise tüm vücut hatlarını belli ederken, dik duruşu keşkin bakışlarıyla durduğu zemini bile eritirdi güzelliğiyle Güneş. Eline aldığı teçhizatla Güneş'i tepeden tırnağa süzerken, her adımda genç kadına daha da yaklaştı Uraz.

"Diğerleri neredeler?"

"Operasyon için yerlerini aldılar, sense geç kaldın." Derken Uraz, artık bir nefes yakınlıktaydılar.

"Efendim, istediğiniz üzere kamufle olmak için çabalıyordum."

Aralarındaki konuşma devam ederken Uraz elindeki mikrofonlu kulaklıkları Güneş'in kulaklarına bizzat kendi taktı. Güneş aralarındaki bu yakınlıktan rahatsız olsada ses çıkaramazdı. Son olarak da elindeki minik tabancayı Güneş'e uzattı Uraz. O saniye Güneş'in bakışları Meydan okurcasına Uraz'ınkine mıhlanmıştı. Gözlerini Uraz'ın karalarından bir saniye bile ayırmadan mini elbisesinin eteğini yukarı sıyırarak, elindeki mini tabancayı jartiyer askısındaki özel kısma yerleştirdi. Sonrasında elbisesinin eteğini düzeltip önüne düşen saçlarını omuz arkasına savurarak ardına bakmadan arabadan indi Güneş.

"İşte başlıyoruz.", derken yüzündeki gülümsemeden bir haberdi Uraz.

Tüm ekip, kulaklarına gelen sesle Uraz'ı aynı anda duydular, bekledikleri işaret verilmişti.

"Kendinize dikkat edin!" Dedi Mete diğer bir sokakta park halindeki araçta , sokağa,mekana ve de Güneş üzerine yerleştirilen gizli kameralardan, hemen önündeki monitörlere yansıyan görüntüleri izliyor, aynı zamanda dahil edildiği ortak bağlantıdan kulaklık ve mikrofonla Uraz gibi ekiple iletişim halinde bulunuyordu.

Alper Betül'le , Edip Hande ile kulübe çift olarak gelmişlerdi. Metin ve Berat garson olarak mekanda yerlerini alıyorlardı. Kulübün en canlı olduğu saatlerdi. Kimileri sarhoş olup kendinden geçmiş kimileri heyecanla sahnedeki stipriz şovu izliyor, kimileri ise etrafındakilerden bağımsız kendi aralarında kahkahalarla sohbet edip bardaklarını boş bırakmaya yeminlilermiş gibi alkol tüketerek eğlencelerine devam ediyorlardı. Dans pisti konuklar için henüz açık değil, dans gösterisi yapan stiprizcilere ayrılmıştı. Güneş, tüm o atmosferi delerek, kendinden emin adımlarla, kendini etrafındakilere göstere göstere bar masasına doğru ilerledi. Onun o alımlı hali elbette aç kurtların gözlerinden kaçmayacaktı. Bar masasındaki, tüm hafta boyunca şüpheli isimlerin ortak telefon görüşmelerini yaptığı numaranın sahibi orta yaşı aşmış kel, göbekli , yüzündeki kırışıklara rağmen gülümsemesini kaybetmeyen Fikret isimli adamın yanındaki boş taburede bacak dekoltesini göstere göstere oturarak yerini aldı genç kadın .

Bu adamın tüm o çete ağının merkezindeki bir isim olduğunu öğrenmişlerdi. Sonrasında adamı pusuya çekebilmek için ,adamın zafiyetleri, zevklerine dair hakkında bilgi toplamaya başlamışlardı. Planı Mete ve Uraz gözetimindeki acemi ekip yapmıştı. Ne Mete ne Uraz müdahale etmeden sadece izlemekle yetinmişlerdi. Onların görevi acemi ekibi ilk görevlerinde olası kötü sonuçlanabilecek ihtimallerden korumaktı. Tabi bunu yaparken , ültimatom verip kendilerine güvenmemeleri gerektiğini ekibe göstermek için de ellerinden geleni de yapıyorlardı.

Fikret denen adamın buzlu bardağından viskiyi yudumlayışını alenen seyreden Güneş kendisine ne içmek istediğini soran barmene yüzünü dönmeden, Fikret'in elindeki kadehi işaret ederek cevap verdi.

"Beyfendinin içtiğinden lütfen."

Güneş, Fikret denen adamın dikkatini çekmeyi başarmıştı. Adam yönünü Güneş'e dönüp, genç kadını tepeden tırnağa süzdü.

Bu bakışlarda bir tuhaflık sezdi Güneş. Bir farklılık.

Fikret , elini uzatıp kendini tanıttığında Güneş de kendini Esra olarak tanıtmıştı. Fakat adamın yapmacıklığında da bir tuhaflık vardı. Çözemediği anlamdıramadığı şeyler için ekipçe hazırladıkları dosyanın yanına kendi sezlerini de koyup bu adam hakkında kaçırdıkları bir detay olup olmadığını fotografik hafızasının da yardımıyla zihninde sorgulyordu. Yanından, barizce bahane uydurup kalkan Fikret'in ardından dumura döndü Güneş. Alper bu fırsatı da kaçırmayarak locada birlikte sevgili taklidi yaptığı partneri Betül'le gizliden izlediği Güneş'e tüm ekibin dinlediği ortak ağdan takılmaya devam ediyordu.

"Adam teninden çifte kavrulmuş esmer kokusu soluyamadıysa demek!"

O an tüm parçalar zihninde oturunca dank etti Güneş'e.

"O zaman biz de ona elimizdeki tek çifte kavrulmuş esmeri veririz." Dedi.

Betül mecburen görev için ayaklanırken Güneş kaldığı yerden konuşmasına devam etti.

"Uraz Kıdemlim, elimizdeki tek esmer sizsiniz. Bu rol, onayınız olursa sizin." Deyip elindeki alkol oranı düşük viski bardağını fondip yaptı.

Her bir kelimesini hece hece duyan ekip şaşkındı. Edip, Hande, Metin, Berat, Betül, Mete ve Uraz... Alper dayanamayıp yine Alper'liğini yaptı.

"Nasıl ya Uraz Kıdemlim kadın kılığına mı girecek şimdi? Tamam ya Betül'e o kadarda haksızlık etmeyelim bence.Betül gitsin Betül kalk!"

Edip Alper'in şaklabanlıklarına istiğfar çekerken Metin lafa girdi.

"Senin o kalın kafanı inceltmek lazım ya Alper malesef sırası değil."

Mete gülerek Güneş'i sorgularken Uraz'dan diş gıcırtısından başka bir ses gelmiyordu.

"Nerden çıkardın bunu? Adamın seninle ilgilenmeyişi egona ağır gelmiş olmasın Güneş. Adamın tercihlerine dair yanılıyor olabilir misin?"

"Dilerseniz bir müddet daha izleyin, tabi ki tüm planı çöp edecek bir hata yapmak istemem ama elimde sizin zannettiğinizden daha fazla somut kanıtlar da var."

"Eee ne diyorsun Uraz?" Dedi Mete hala sessiz kalan Uraz'dan tepki alabilmek için.

"Neymiş o kanıtlar!?" Diye, sordu bu kez de Mete Güneş'e.

"Adamın malikanesinin yakınındaki çöpleri kurcalamıştık."

"Evet, adam tam bir seks düşkünü çıktı, kalp ilaçlarının boş kutusu ve bol bol kullanılmış prezervatif bulmuştuk." Diye ekledi Alper, Güneş'i destekleyerek. Güneş konuşmasına Alper'in böldüğü yerden devam etti.

"Kullanılmış prezervatifler farklı boyutlardaydı." Alper yudumladığı alkolsüz içkiyi etrafına fışkırttı ve boğazını temizlemek için yapay öksürüklerle kendini toparlamaya çalıştı.

"İki seçenek var! Ya bu adam bir kadınla yatmayı, grup seksine tercih eden biseksüelin teki ya da..."

Güneş'in cümlesini tamamlasına izin vermeyen Alper yine araya girerek cümleyi kendince tamamladı.

"İBNEE!".

"Yeterince kalabalık bir ekipsiniz, neden benim sahaya çıkmam gerekiyor?" Diye sordu Uraz. Güneş düz ifadesiyle yalandan etrafta bakışlarını gezdirdi. Az evvel kendisiyle eğlenen tüm o ekibin, gerek kameralardan gerekse çıplak gözlerle pür dikkat kendisini izlediklerinden emindi.

"Uraz kıdemlim, onlar sizinki gibi kara saçlara ve tene sahip değil yani Fikret'in ağzına layık değiller! Ne demişti Alper,sarışınlar hapşırsın, esmerler çok yaşasın!"

"Haha, Evet ben dedim onu..." Alper kahkası tüm ekibinin sırıtmasına sebep olmuştu biri hariç.

Güneş'in keyif alarak kurduğu cümlesii kendi gibi tüm ekibi eğlendirirken bir tek Uraz'ı öfkelendiriyordu. Haksız da değildi, Uraz dışında ekipteki erkekler ya sarışın ya açık kumraldılar.

"Otur oturduğun yerde! Yanına geliyorum!" Dedi Uraz. Gök gürültüsünü andıran ses tonuyla. Edip'se homurdanırcasına fakat tüm ekibin söylediğini işittiklerinden emin olarak Hande'nin arabada tiye aldığı sıkalaya vurgu yapıp -on- dedi

Sadece bir kaç dakika içinde kulübün kapısından içeri , yaka düğmeleri göğüs altına kadar açık siyah gömlek ve siyah gömleğiyle aynı tonda giydiği siyah kumaş pantolonuyla, pantalonunun paçalarının değmekle günaha girdiği pahalılıktaki deri ayakkabısı ve tüm o gösterişli kıyafeti üzerinde yokmuş gibi hiçe sayan kaslı bedeninin kavruk teni, özenle geriye taranan saçlarından bir kaç tutamı alnına düşmüş siyah saçları, kömürlerini içine hapsetmiş çekik badem gözleriyle etrafına attığı bakışlarından alev saçan o adam girmişti. Uraz Cağaloğlu!

Daha kulübün kapısından içeri adımını atar atmaz, etrafındakilerce avını görmüş yırtıcı kuşlar gibi, göz hapsine alınmıştı genç adam.

"Vaov gecenin bekleneni geldiii!", dedi Mete. Tüm ekip, kulüpteki aç gözlülerin Uraz'a olan bakışlarından çok Uraz'ın Güneş'in yanına gelip vereceği tepkiye dikkat kesilmişti. Uraz gösterişli o halinin sanki dahası mümkünmüş gibi bir de muhteşem bir şekilde gülümseyerek daha da kısılan gözleriyle gizlediği kömürlerine Güneş'i kestirir kestirmez, kendinden emin adımlarla bar masasına doğru ağır ağır ilerledi. Tam Güneş'in yanındaki tabureye oturup, barmenden sek viski istedi. Viski bardağını elinde yuvarlayıp bardağın içinde viskinin dolanışını izledi, bardağı diliyle nemlendirdiği, dudaklarına yaklaştırıp hafif kaldırdı. Viski genç adamın dudaklarını ıslatmaktan öteye geçmese de sanki dudaklarından öteye erişmişçesine yalandan yutkundu Uraz.

Güneş, yanındaki yakışıklıyı basit bir kız rolünde tavlamak ister gibi çemberine aldı. Sanki ilk kez tanışıyorlarmış gibi flörtleşmeye çalıştı. Uraz ve Güneş etrafındakilerce izlendiğinde gerçekten de birbirlerine denk güzellikte bir çift gibiydiler. İkisine de ayrı ayrı hayran bakan gözler eşliğinde çift, gecenin ilerleyen saatlerine değin birbirleriyle dans edip, sohbet ede ede kahkahalarla eğlenmeye devam ettiler. Sonunda garsonlardan biri bu çifte yaklaşıp sıkı sıkıya elinde tuttuğu kağıtı uzattı. Uraz , eline aldığı kağıta yazılan notu okur okumaz Güneş'in kulağına doğru yaklaştı.

"Beklenen an geldi, herkes tetikte olsun." Dedi Uraz, tüm ekibi ikaz edercesine. Not, beklendiği gibi Fikret'tendi.

Dar koridordan geçti genç çift, VIP davetliler hariç hiç bir konuğun alınmadıkları bu koridorun sonu birden fazla kapının olduğu hole bağlanıyordu. Yan yana olan altı oda kapısında, oda numarası yazması beklenen tablo alanında her bir kapı için birbirinden farklı yan yana geldiğinde bir anlamı olmayan harfler bulunuyordu. Elindeki kağıtta yazılı olan harf kümesine eşit olan oda ismine baktı tekrar Uraz, ardından harf sıralamasının aynısına sahip olan kapıyı görüp o kapının önüne doğru ilerledi. Güneş bileği Uraz kıdemlisinin avuçlarında, kendisini takipteyken, her bir oda kapısında yazılı olan harf kümelerine tek tek bakıp fotografik hafızasına gözdüklerini not etti. Zira her bir odanın kendine has harflerle gösterimin bir anlamı olduğundan emindi fakat şu anda üstüne duracakları kadar zamanları yoktu.

Odanın kapı kulpuna dokunduğu an kapı içeriden açıldı. Güneş son kez baktı girdikleri odanın kapısındaki yanyana gelen harflerin anlamsızlığına!

Tabi ya! Dedi içinden. Kapıdan içeri girerken Uraz'ı peşi sıra takip etmeye devam etti. Uzun koridoru takip ettikten sonra karşılarında üzerinde deri pantolon askısı üstü çıplak altında da bol deri pantolon olan, seksapalitesi yüksek bir duruşla kendilerini bekliyordu Fikret.

"Hoş geldiniz." Dedi Fikret. Elini Uraz'ın omzuna atıp iç çekerek okşarcasına kolundan indirdi ve ardından tokalaşmak üzere Güneş'e uzattı.

"İbneymiş harbiden, Uraz kıdemlim aman deyim ardınızı dönmeyin bu bunağa." Dedi Alper, Fikret'in sesli iç çekişini tüm ekiptekiler gibi o da işitmişti.

"Sussana lan sen, senin yüzünden zamanlamayı hesaplayamıyorum."

"Ne zamanlası lan Metin"

"İhtiyarla senin kalan ömrünüzün."

Uraz yapay bir öksürükle boğazını temizlerken aslında ekibine de çenelerini kapamaları için ikazda bulunuyordu.

Fikret Uraz'ın rahatsız olduğunu düşünmüş olacak ki panikle odada bulunan küçük sehpa üzerindeki sürahiden suyu hemen sürahinin yanındaki bardağa aktarıp bardağı aceleyle Uraz'a uzattı.

"Kurbanlık koyun muamelesi yapıyor oğlum herif kıdemlimize. Önce seviyor sonra..."

"Alper kapa çeneni!", diye uyaran bu kez Betül'dü.

Uraz Güneş'in elinden tuttuğu gibi odadaki tek yatağa doğru yavaş adımlarla ilerledi. Yatağın tam karşısındaki iskemleye oturdu Fikret. Bacaklarımı açtı ve elini iki bacağı arasındaki varla yok arası kabarıklığın üzerine koydu.

"Şu ateş parçasını en sert şekilde becermeni istiyorum."

Yutkundu Güneş, tedirginliğimi belli etmek onun için zor olmasada kendini rahatsız hissediyordu. Başını çevirdi ve Uraz'ın gözlerinin içine baktı. Oyalanmak için vakte ihtiyaçları vardı.

Güneş dönüp Fikret'e baktı. Fikret için Güneş yemek yanındaki mezeden ibaretti. Önemsizdi. Fikret'in tüm dikkati ihtişamıyla karşısında duran yağız delikanlıdaydı.

"Peki ya siz , bize katılmayacak mısınız?" Diye sordu Güneş.

"Sen inlerken bende aranıza geleceğim. Beni bu gece her açıdan tatmin etmenizi ümit ediyorum. Gecenin sonunda karşılığını fazlasıyla alacaksınız. Hem belki birlikte iyi bir ekip oluruz."

"Kesinlikle!" Dedi Uraz.

Güneş üzerindeki fazlalıklardan kurtulma bahanesiyle çantasını ve telefonunu masaya bıraktı. Tabi ki telefonunu zaten masa üzerinde duran Fikret'in telefonuna yakın koydu. Tuğçe'nin geliştirdiği Alper'le Betül'lün yazılım desteği verdikleri cihaza yanındaki telefona ait tüm bilgiler kopyalanacaktı. Bunun gerçekleşebilmesi için iki cihazında Wifi larının açık olması kafiydi. Her şey iyiydi hoştu peki bulundukları durumdan nasıl kurtulacaktılar Uraz'la Güneş. Derinlerine kadar soluklandı Güneş, yutkunurken ardına döndü. Yatakta, kendisini bekleyen Uraz kıdemlisi, lisede kendisine öğretmenlik yapan adam vardı. Soğuk kanlılığını kaybetmemesi gerekiyordu.

Kedi gibi ağır adımlarla kalçasını abartıdan uzak fakat seksi bir şekilde sağa sola sallayarak yatağa doğru ilerledi, peruğun salık saçlarını kendi saçıymış gibi fakat dikkatli bir şekilde boynundan savurarak omuz arkasına attı ve pür dikkat kulaklıkta kopyalama işlemine ait yorumları dinlemeye başladı.

"Kopyalamaya son iki dakika." Dedi Betül.

İki dakika oldukça az, aynı zamanda oldukça fazla bir zamandı Güneş için. Aheste aheste sağ dizini attı yatağa diğer dizi de onu takip etti ellerinin ayasını yatağa bastırarak, Uraz'ın sırtını dayadığı yatak başlığına rağmen yatağı kaplayan bedenine sokulmak için emekler gibi ilerledi ,ilerledi ve göz göze geldikleri an durdu Güneş. Uraz kıdemlisiyle ilk tanıştıkları andan bu güne değin tüm o yaşanan saniyeler içinde aktı gözlerinin önünden. İyice sokuldu kıdemlisine o cesur, sınır bilmez halinin yerinde ürkek bir kız çocuğu vardı. Uraz'ında gözlerinden kaçamadı saniyelik detay. Neydi bu kızın şu anki hali.

Dudaklarını, kıdemlisininkine yaklaştırdı birbirlerinin nefeslerini soludular. Uraz'ın nefesi kesilir gibi oldu Güneş ise yetim hayatı botunca ilk kez yokuş çıkmayı bırakmıştı da soluklanıyordu.

"Hadi ne bekliyorsunuz yanmak için!" Dedi Fikret sol elinin arasına aldığı minik solucanı hayata döndürmek için uğraşıyordu.

"Son otuz saniye!" dedi Alper, halbuki son on saniyede haber vermesi bekleniyordu. O da Uraz, Güneş ve Fikret arasında geçenleri Mete hariç diğer ekiptekiler gibi can kulağıyla dinliyordu olan ve olacak olandan ölesiye rahatsızlık duyuyordu. Mete ise Güneş ve Uraz üzerlerindeki kameradan takip ediyordu. Olası bir aksilik olması durumunda hazır ve nazır olmalıydı.

Güneş ile Uraz biraz daha zaman kazanmak , aynı zamanda da birbirlerine yakınlaşmamak için direniyordular. Uraz dudaklarını bakirmiş gibi sakındı kendine uzanan rengini kirazdan çalmış renk al dudaklardan, beklenmedik ama erkeksi bir hareketle, baktığında Fikret'i manipüle edecek bir açıyla Güneş'i bedeninin altına kolları arasına aldı.Güneş neye uğradığını şaşırmışbir halde bedenini ezen o iri bedenin sahibinin karalarının girdabına kapılmamak için nefesini tutmuş bir halde son güç direniyordu.

İki deli kan yanmamak için direniyorlardı ...

 

-> Bölüm sonu gelecek bölümde de size anlatacaklarım var!

Loading...
0%