Yeni Üyelik
34.
Bölüm

32. Bölüm

@demirkalem

 

İki deli kan yanmamak için direniyorlardı ki...

"On,dokuz,sekiz,ye...." Betül geri sayımını daha tamamlamadan çalan yangın alarmı herkesi şaşırtmakla kalmadı, güvenlik sisteminin devreye girmesiyle tüm mekandaki tavanlara asılı yangın söndürme muslukları aynı anda devreye girip su fışkırtmaya başladı.

"Neler oluyor böyleeee!" İğrenç ince sesiyle yerinden bağırarak kalktı Fikret. Kalkar kalkmaz da masa üzerindeki telefonunu ve çantasını kaptığı gibi odaya girdikleri kapının aksi yönündeki kapıya yöneldi.

Güneş'le Uraz tiksinircesine birbirlerinden ayrılarak, yataktan ayakladıkları gibi soluğu Fikret'in yanında aldılar. Fikret can havliyle koşuştururken ikili arasındaki gerilimi fark etmiyordu.

"Bu taraftan, benimle gelin." Dedi Fikret Uraz'a hevesi kursağında kalmış gibi bakarak. Uraz ve Güneş'in üzerlerindeki kameradan Mete olup biteni takip ederken, ekipteki diğerleri görev yerlerinde kulaklıklarından işittikleriyle takip sağlayabiliyorlardı.

"Fikret'in dediği gibi yapın, henüz aktarım yüzde yüz tamamlanmadı. Eksik kalan kısımda önemli deliller olabilir, buraya kadar gelmişken vaz geçemeyiz." Dedi öfkeyle Betül. Öyleki Alper sanki tüm bunlara kendi sebep olmamış gibi lakayt bir sesle Betül'e yüklendi.

"Ne bu sinir Betül."

"Yedi, iki değil bir değil ya, yedi demek üzeriydim. Yükleme tamamlanmadan alarmı nasıl devreye sokarsın sen!"

"Ne yani o iğrenç herifin kendini tatmin edişini mi izleseydi kıdemlimiz. Ayrıca o, gebeş kaplumbağanın, alarmı duyar duymaz tavşan gibi yerinden telefonuna zıplayacağını nerden bilebilirdim." Dedi Alper asıl sorunu Güneş'le Uraz'ın daha fazla yakınlaşmaları ihtimalinden rahatsız oluşu değilmiş gibi.

"Gençler tamam konsantrasyonumuzu bozmuyoruz." Mete müdahale etmek zorunda kalmıştı, Uraz hala Fikret'le birlikte oyuna devam etmek zorunda olduğundan içinde biriken tüm o öfkeyi içinde hapsetmeye devam etmek zorundaydı.

Betül elindeki telefon görünümlü bilgisayarı kaldığı yerden yüklemeye devam etmesini sağlaması için öfkeyle Alper'e uzattı; Alper'in yüzüne bile bakmadan yanından ayrıldı.

"Tamam o iş bende. " Dedi Alper ciddiyetle az önceki lakayt halinden eser yoktu. Berat ve Metin aynı anda;

"Mutfak tahliye!"

"Mekan tahliye!" Anonsu geçerlerken Hande ve Edip de çoktan yerlerinden kalkmışlardı.

Fikret'in açtığı kapıdan peşi sıra içeri giren ikili mahseni andıran odada gördüklerine inanamayıp sadece saniyenin onda biri kadar birbirleriyle bakışıp yutkundular. Kırmmızı led ışığın aydınlattığı odada alışılagelmişden oldukça uzakta tasarlanmış aralarında dikey olduklarını gördükleri yatak, deri kırbaçlar,topuz ve ne işe yaradıklarına anlam veremedikleri bir sürü seks aletleri ile duvarlara zincirli kelepçeler vardı. Odanın uzandığı koridorda ilerledikçe odanın sunduğu sınırsız fantezi diyarına adımlıyormuş gibi hissediyorlardı. Canının derdinde gibi gözüküyor olsa da bir yandan da uçkurunu düşünmekten vazgeçemiyordu Fikret.

"Hadi acele edin, ileride bir çıkış kapısı var bizi orada şöförüm karşılayacak."

"Hayda!" Dedi Alper ve devam etti alnını kırıştırırarak.

"Adam, et derdinde et!"

"Ben Romeo ve juliyet'i karşılamaya gidiyorum, sanırım bahsettikleri gizli çıkışın nerede olduğu biliyorum." dedi, Betül.

"Romeo ve juliet öyle mi, çok yaratıcısın." Mete Betül'ün söylemini tiye alırken tüm ekip bilirdi ki o ikiliden Tom ve Jerry, Road Runner ve Coyote hatta Karagöz ve Hacivat bile olurdu da Romeo ve Juliet asla olmazdı. Betül de pek tabi durumun farkındaydı, aklı sıra Alper'in en az kendi kadar sinir olmasını istiyordu.

"Destek gönderiyorum konum bildir Betül." Diyerek ciddiyete büründürdüğü sesiyle devam etti Mete.

"Gerek yok!" Dedi Betül kendinden emin bir halde. Tüm hafta inceledikleri, mekana ait o krokide, bahçe peyzajında gereğinden fazla bulunan ve labirenti andıran o patika yollarının ne işe yaradığının cevabını artık biliyordu. Şüpheli gözüken işaretledikleri noktaların vardığı yer mekanın üçüncü ve gizlenmiş olan çıkış kapısı olmalıydı.

"Peki, öyle olsun istiyorsan yalnızsın Betül. Alper, Betül, Uraz ve Güneş dışındakiler araçlarına çekilsinler, tetikte olun."

"Tahliye tamamlanmak üzere, dikkat çekmemek için güvenli alana geçeceğim." Dedi Alper, dayanamayıp Betül'ün peşine koyuldu.

"Tüm görev bok oldu." Dedi Edip, Alper'e öfkesinden. Mikrofonunu kapattığı için sitemini buluşma notasında bulunan Hande ,Metin, Berat dışındakiler duymadı.

"Sakin." Diyerek telkinde bulunan Berat oldu.

"Nasıl sakin, başlamadan bitti operasyon. Adamın telefonundaki bilgilere ulaşıp, hedef isimlere yoğunlaşamız gerekirken boş boş burada bekliyoruz."

"Sabredeceğiz Edip,sabredeceğiz. Her handikapta kendimizi güncelleyeceğiz ve ana plana sadık kalacağız. Plan adamın telefonunu hacklemek, açık vermediğimiz sürece sorun yok."

"Ulan şu operasyon bitsin hele ben Alper'in ağzını burnunu s..."

"Hey hey kendini gel aramızda kadın var." diye Hatırlattı Edip'e Berat. Beyfendiliğinden her zamanki gibi taviz vermiyordu. Hande ise Edip'in her har daim Alper'e bilenmeye hazır ve nazır oluşuna artık alışmış olacak ki oralı bile olmuyordu.

"Sevecem, Berat. Çok sevecem diyecektim zaten."

"Bir şeyler oluyor,odaklanın haydi!" Yükseldi Metin bir tek o kulaklığını çıkarmamıştı, onun çıkışıyla herkes kulaklıklarını takıp, dinlemeye geçti.

"Lütfen,bana katılın şoförüm sizi istediğiniz yerlere bırakır."

Betül'ün çağrısına cevap verdi Güneş, kopyalama tamamlanmalıydı.

"Olur tabi neden olmasın." Sesini hem olay sebebiyle korkmuş, hemde Fikret'in teklifini cazip karşılamış gibi çıkarmaya özen göstererk. Uraz, sağ kaşının anlık bir mimikle şahlandırarak Güneş'in aceleci tavrından hoşnutsuz olduğunu belli etmişti.

"Teklifiniz için teşekkürler ama henüz tehlikenin boyutunu bilmiyoruz, Ölen ya da yaralanan olabilir, herkes tahliye oldu mu bunları bilmiyoruz. Sayenizde VIP kapıdan sağ sağlim çıkabildik peki ya diğerleri."

Fikret, Uraz'ın kendisinden uzaklaşmasından endişe edip panikle karşılık verirken aslında üzerine düşecek gibi bekleyen kadının varlığını hiç mi hiç önemsemiyordu.

"Mekan sahibini çok yakinen tanırım, tahmin edemeyeceğiniz kadar işinde titiz biridir. Tek bir kişinin bile burnu kanamadan herşeyin kontrol altına alındığına ve olayın tek bir yazılı,basılı ve hatta sözlü kaynakta yer almayacağına, eminim."

"Peki, öyle diyorsanız, yolunuz üstündeyse beni de kaldığım otele bırakabilirsiniz."

"Hımm. Siz nereye giderseniz yolumuzun üstü orasıdır."

"Haydaaa, böyle kur yapanı gördün mü Berat? Bak gör gör adamdan centilmenlik öğren." Dedi Alper nefes nefese, olanlardan ise pek bir keyif aldığını belli ederek.

Bu kez de Berat ekibin bebek yüzlüsü, aynı zamanda da flörtözlüğüylede dikkat çeken ismi olarak Alper'in hedefsiz kurşunlarından nasiplenen isim oldu.

"Adam olandan öğreneceğimiz varsa öğreniriz Alper, sen işine mi odaklansan artık." O naif Berat da artık Alper'e tahammülde zorlanıyor gibiydi.

Ekip henüz bir bütün olarak çalışacak uyumda değildi. Zamana ihtiyaçları oldukları aşikardı.

"Betül, sakın kendini açık etme arabalarına biniyorlar ne yap et takipte ol." Dedi Mete kontrolü eline alarak.

Betül sonunda çıkışa varmış, saklandığı köşeden, Güneş'le Uraz'ın, Fikret'in davetine icap edişlerini izliyordu. Bindikleri araba hareket edince panikle saklandığı yerden çıktı ve etrafta ihtiyacını karşılayacak bir araba olup olmadığına baktı, arkasına döndüğü sırada, hazır yemek kuryesine ait motorsikleti üzerine doğru süren Alper'le göz göze geldiler.

"Atla."

"Ne!"

"İşime odaklı biri olarak söylüyorum, daha fazla vakit kaybetmemiz için kaldır o erkeksi kıçını ve motorsiklete bin diyorum Betül. Neyini anlamıyorsun."

"Dikkat çekmemiz gerekiyor ve sen bula bula ünlü hazır yemek şirketinin stickerının olduğu bu motorsikletini mi buldun Alper!"

Motoru susturup, motosikletin arkasında duran iri puntolarla markanın adının yazılı oluğu yiyecek bagajını koparırcasına söktü Alper. Artık sıradan bir motora benziyordu.

"Başka bir şey?"

"Yok!" deyip, Alper'in hemen arkasında motor üzerindeki yerini aldı Betül. Dengesini sağlamak için çok da gönüllü olmasa da Alper'in beline kollarını dolayıp başını sırtına yasladı. Onun o odunsu parfüm kokusunu korkmadan doya doya soluyabilirdi artık.

"Sırtımdaki ağırlıktan anlaşılan o ki tamamsın, gaza yükleniyorum."

"Bas bas, gaza bas, geride kaldık." Diye başını gerisin geri kaldırdı Betül.

"Teorik olarak takipte olmamız için arkada olmamız gerek ya Betül."

"Ha, ya onu mu dedim ben! BAS Şu lanet gazı körükle artık gevezelik edeceğine, aramızda daha fazla fark açılmasın!"

"Sizin kavganızdan, Fikret'i duyamıyoruz. Susun artık!" Diye çıkıştı Edip.

"Betül kızım sussana bir, ne anlatıyor ibne duyamamış Edipciğim."

"Ulan Alper.", Diye mırıldandı Edip, yükselmemesinin tek sebebi arabada geçen diyoloğu kaçırmamaktı.

"Nasıl yani." Diye cevap verdi Uraz Fikret'e.

"Bence bu gece böyle bitmemeli, bu çantadakiyle aynı mevlada parayı da gecenin sonunda alacaksın. Otel'e gitmek yerine hep birlikte farklı bir mekana geçelim hem orası daha güvenli."

"Siktir! Fikret ana mekandan bahsediyor olmalı. Uraz orası olmaz, sakın." Diye çıkıştı Mete.

Güneş'le Uraz gözce konuştular. İkiside Mete'nin çıkışını aynı zamanda da diğer ekip üyelerinin serzenişlerini duymuşlardı.

"Güvenliğin iki kat fazla olduğu bir mekan, elimizde mekana dair bilgi yok, ön araştırma yok. Korunmasız olacaksınız. Herhangi bir üstünlüğümüz olamayacak." Diye titizlenense Metin oldu. Zira Metin bu konuda çokça profösyöneldi. Her bir detayı inceler, aklında soru işaretine yer kalmaması için planı ikna olana dek didik didik ederdi.

"Neden olmasın! Bence hayat spontene daha güzel ve daha heyecanlı." Uraz'ın cevabı Metin'e, Mete'ye ve zannettiği üzere Fikret'eydi.

"Güzel." Dedi Fikret Keyiflenerek eline telefonunu aldı, söylediğinden anlaşılan Şoförünü aradı ve içinde bulundukları arabanın güzergahını Kovan'a sürmesini isedi.

KOVAN, Koray Sabuncunun görünen güvenilir, yardımsever, başarılı iş adımı sıfatları arkasında gizlediği gerçek kimliğinin doğduğu yerdi. İspatlanamayan terör bağantıları, silah, kadın,organ ticaretlerinin döndüğü, millet vekillerinin uygunsuz videolarının çekilip şantaj malzemesi yaptıkları, dış bağlantılarını yaptığı yabancı yatırımcıların ülke üzerindeki dengelerin yönetimini ellerinde tuttukları delegeleri oluşturduğu, kanlı hesaplaşmaların ört pas edildiği mekandı KOVAN.O mekana asla sıradan misafirler giremezlerdi. O mekana sızmak Mete'nin yıllarını almıştı. Mete bu riski göze alamazdı, ama Uraz alırdı. Ekibin bilmediği birbirine kollasalarda içten içe Uraz'la Mete arasında bir yarış vardı. Hasetle bezenmiş değil gıpta ve iddia ile temeli doldurulmuş iki mükemmel askeri her türlü koşulda birbirinin arkasını kollarken bile birbirleriyle yarıştıran asla dillenmeyen ama içten içe daha iyisi, en iyisi için güdüleyen bir yarıştı bu.

"Uraz, tüm planı mahvedebilirsin, tüm o emekler bir anda çöp olabilir. Yapma. Vakit varken vazgeç!"

"Hadi ama ! Uraz kıdemlim olumlu gördüyse vardır bir bildiği Mete kıdemlim. Bana sadece bir dakika yeter.Mekanın sahibi aynıysa eminim aynı güvenlik yazılımını kullanıyorlardır. Betül'le birlikte olursak sistemlerine çökmemiz sadece bir kaç dakikamızı alır."

"Ne yapacaksın, aynı gece ikinci kez adamın mekanının yangın alarmını mı devreye sokacaksın. Sence bu adam bu tesadüfe gülüp geçecek mi? " Betül, Alper'e kızmadığı bir ana özlem duyuyordu.

"Salak mısın Cemile?"

"Alper, şu motorun direksiyonu elinde olmasaydı eğer senin ağzına sıçrardım."

"OOOO, manipülasyonlu küfür en sevdiğim."

"Aklında ne var Alper?" Mete Uraz'ı vaz geçiremeyeceğinden emindi, bu yüzden ekibin doğaçlamasını öğrenmesi gerekiyordu. İşi şansa bırakamazdı.

"Mete kıdemlim, benim kalan yükleme için sadece bir dakikaya ihtiyacım var. İstediğim sadece jeneratör odasının yeri. Jenaratörü iki bilemedin üç dakika geç devreye alırsak elektiriğe bağlı tüm kilit sistemleri devre dışı kalır."

"Aklında ne var dedim, Alper!"

"Mahallenin elektirğini kesmek. Mahallenin elektiriğini kesmekle dikkatleri üzerimize çekmemiş oluruz."

"O mahallede kaç banka, kaç kafe, kaç iş hanı var senin haberin var mı?"

"Bu kadar işlek , bu kadar göz önünde bir yerde, içinde ne bok döndüğü ispatlanamayan bir makan ha. Herkesin gözünün önünde yemediği bok kalmamış bu herifi cidden merak ettim."

"Bu adam içlerinden sadece birisi Alper. Örümcek ağı gibi her yeri örmüşler, gözlerimizin önündeler ama ördükleri ağ gözükmüyor. Hukuki bir ispat yoksa haklı olmak bir şey ifade etmez. Onca masumun kanı var, bu adamın elinde Alper. Onca masumun hakkı için Uraz. Ne olur dikkatli olun."

"Peki, ben ne olacağım." Dedi Güneş.

Fikret'in odağında sadece Uraz vardı. Güneş'in sessizliği bozması gerekti. Geç bile kalmıştı, arabadaki sessizlik oldukça dikkat çekici olmaya başlamıştı.

"Tüm parayı o alacaksa ben niye burdayım?" Fikret bu blörfü yemezdi derdi Uraz'laydı. Hemen arabayı sağa çektirip bu kadını gönderebilirdi. Neyi planlıyordu böyle. Uraz Güneş'in aklından geçenleri anlamaya çalışıyordu. Bir ipucu tek bir ipucu yeterdi Güneş'in planını çözmeye.

"Ah, kadınlar.... " Sinirlendi Fikret. O kadar ki Güneş'e çevirdiği bakışlarında parlayan kataraklı gözlerinin ardında dönen onca tilki vardı. O bakışlar Güneş'e yabancı değildi.

"İlk erkek yaratıldı. Epeyce bir vakit sonra ise kadın. Bir uyku süresince yaratılacak kadar basit görünümlü ama bir adamı yanlışa sürükleyecek kadar karmaşık zihinli varlıklar. Bu dünya siz olmadan çekilmez olurdu. O basit bedenleriniz kusurlu diliniz inan bana o kadar zevk verici ki. Bu gece sensiz olmaz, tatlım. " Bakışlarını Uraz'a çevirip altında bir sürü toz süpürdüğü kirli kelimelerine devam etti. Fikret "Bu eğlenceli ve yorucu gecenin sonunda takatin kalırsa Yağız'ın aldığı paranın iki katı da senindir."

Uraz'ın bakışları Güneş'in üzerindeydi. Öyle bir bakıyordu ki Fikret'e. O mimik yapma özürlü olduğunu düşündüğü düz ifadesine rağmen siyaha çalmış elaları etrafındaki her şeyi yutabilecek bir kara delik gibiydi. Neler vardı o solucan deliğinin içinde. Neydi bu kızın gizledikleri neydi bu kız hakkında gizlenenler?

Neydi her vetosuna rağmen bu kızda vazgeçilmez olan?

Neydi bu kızın, kendisine ettiği tüm o eziyete, sahip olduğu tüm o yeteneğe rağmen, sahada, kurşunların, ateşlerin, aç kurtlarının içinde olma ısrarı.

Kimliksiz, hatta sulietsiz HAYALET'e dönüşmüştü. Kendine hiç bir şey bırakmama pahasına aralarına katılmıştı işte. Aptal değildi Uraz. İşin içinde Amerika vardı, Rusya, İngiltere vardı. Yaptığı çalışma saniyeler içinde koca bir bina dolusu ekibin idamına sebap olmuş bir teknolojinin ilk cümlesinin virgülüydü belki de. Okumuştu o makaleyi, dizelediği formülleri defalarca güvenli bilgisayarlarda araştırmış ve en güvediğine en yakınına inceletmişti.

***

"Ne anlatıyor bu formülde."

"Katı,sıvı,gaz molekülleri ağabey. Basit fiizk kuralları. Makale bunun üzerine. İşte, ışık sesten daha hızlıdır kuralını çürütecek teoriler falan. Sende bilirsin belli bazı kalıplar vardır, o ezberlerin dışına çıkan teoriler her zaman dikkat çeker. Ama zaten teoriyi destekleyecek bir çözüm de görülmüyor makalede. İddialı bir çalışma."

"Öyle mi diyorsun? Uğruna bir kule dolusu insanı öldürtecek kadar değerli değil yani."

"Ağabey sen ciddi misin? Bu şu demektir, bu elimizdeki bütünün sadece bir parçası. Eğer denklemin tamamı mevcut ve bu teori ispatlanmış ise bilinen tüm denklemler değişir.Yani şimdi aklıma bir şey gelmiyor ama bu domino etkisi gibi bir şey. Nasıl anlatılır ki özetle bu ispatlanırsa her şey sarsılır ağabey. Tüm o hesaplamalar, o hesaplamardan doğan üretilen türetilen her şey . Yarımlar tamamlanır tamlar yıkılıp yenisi yapılır. Bu çok ütopik, mümkün mü gerçekten?"

"Senin zaman makinesi icat etmen kadar mümkün Aras."

"Ya ağabey git kendine taşşak geçecek başka birini bul. Bende ilk kez bana gizli bir görevini anlatacaksın sanıyorum ya!"

***

Çalışmaları başarılıydı ama önü arkası olmayan o förmüller hiç bir anlam ifade etmiyordu. Tabi o makale buz dağının sadece görünen kısmıysa...

Araba durduğunda, aklındaki tüm o sesleri susturdu Uraz. Güneş'e dalan bakışlarını camdan dışarı çevirdi. KOVAN'a gelmişlerdi. Bakalım ekibi bu mekandan görevi tamamlayarak ayrılabilecek miydi?

Loading...
0%