Yeni Üyelik
8.
Bölüm

6. Bölüm

@demirkalem

Uraz  Fuat'ın Lamborghini Gallardo  model turuncu renk arabasını dikkat çekici olması sebebiyle öğrenci yurdunun bir sokak gerisine park etti. Güneş'in yolculuk boyunca ağzını bıçak açmamıştı. Uraz karalarının karanlığını Güneş'in üzerine sıvadığında Güneş ürperen bedenini ısıtmak istercesine çıplak kollarını sıvazladı.

"Geldik , şimdi hemen ait olduğun yere yurduna dönüyorsun."

 

Güneş'in elaları Uraz'ın karanlığına meydan okurcasına parıldıyordu.

"Arabadan zorla indirip karpuz gibi odana taşınmak istemiyorsan!" Diye devam etti Uraz .

"Çok doğru bir tabir karpuz gibi taşınmak! Nasıl kulüpten beni dışarıya karpuz gibi  taşıdıysanız odama da taşıyın çünkü ben bu kıyafetle giriş kapısında bekleyen güvenliğe selam ben geldim deyip odama çıkamam!"

"Onu yurttan firar ederken düşünecektin!"

"Düşünmüştüm, okul üniformam da günlük kıyafetimde kulüpteki soyunma odasının dolabında kaldı. Siz karşıma çıkmasaydınız sabah üniformamla okula gidip ders bitince de yurda gidecektim."

"Oooo, planlar yapılmış, rutinin bu mu? Okuldan sonra artı on sekiz bir mekanda çalışmak!"

"Bir öğretmen bile öyle bir yere gidiyorsa  çok da kötü olmamalı."

"Bana bak küçük kız, beni diğer öğretmenlerinle karıştırma! Laf ebeliğin bana sökmez. Paraya ihtiyacın varsa pek ala  yaşına, unvanına uygun işler bulabiliriz ama yok sen vip müşterilerin geldiği o mekanda başka beklentiler peşindeysen, aklını da bir an önce başına devşir derim. Biz  öyle mekanlarda para, lüks ,statü hevesinde olan nice gencecik kızların cesetlerini , arka sokaklarda kollarında şırınga, vücutlarında darp, istismar izleriyle çöplerin arasında yitik bulduk. Adaletin, hukukun, asayişin maalesef yetersiz kaldığı yerde bireylerin hata yapmaları bir lüks anladın mı? Eğer dediklerimi  umursamıyorsan  da umursama !  Sana inanan Necla gibi bir öğretmenin emeklerini yok sayma yeter! O kadının sana bağladığı umutlarının çöpe döndüğünde ,  gözlerindeki yıkımı gördüğünde de bu kadar ukala bu kadar hadsiz sözcükler dudaklarından çıkabilecek mi merak ediyorum?"

Güneş bir tek kelime dahi etmeden hızla araçtan indi, yüzünde etrafına öfke saçan bir ifade vardı. Aracın kapısı gecenin sessizliğine çığlık atacak şekilde sertçe kapattı. Uraz  aracın içerisinde hareketlenmeden Güneş'i öfkesiyle göz hapsinde tutuyordu. Güneş yönünü yurdun olduğu yerin aksine çevirdi ve koşar adımlarla kollarını sıvazlaya sıvazlaya yürümeye devam etti.

"Ya sabır! Biz ne anlatıyoruz bu kız ne yapıyor. Ah be Fehmi Amca , kaç suçluyu yola getirdik ergen bir kızın peşinde bakıcısı gibi dönüp duruyoruz."

Uraz söylene söylene aracı çalıştırdı ve Güneş'in peşinden aracı sürmeye devam etti. Aracın ön yolcu camını açıp Güneş'in yürüyüşüne eş zamanlı yanında sürerek

"Arabaya bin hava ayaz!", dedi.

Güneş oralı olmadı ve dimdik karşısına bakıp yürümeye devam etti.

"Güneş! Arabaya bin dedim yoksa!"

Durdu Güneş. Aynı anda Uraz'da frene bastı. Güneş solunda kalan arabanın ön yolcu koltuğunun kapısını açtı ve koltuğa oturup kapıyı kapattı.

"Üniformam o kulüpte ve yarın sınavım var."

Uraz öfkeyle eline telefonunu alıp  son aramaları açtı aramak istediği numara üzerinde kalıp arama tuşuna bastı. Karalarını otoriterce Güneş'e sabitledi. Güneş de elalarıyla , karalarıyla kendisini darp eden adama en iyi bildiği şeyi yaptı.

Baş kaldırdı!

Hiç bir zaman hiç kimseye karşı başını eğmezdi Güneş. Şimdi de işte bakışlarıyla kendisini bastırmaya çalışan bu adama baş kaldırıyordu. 

Uraz karşısında sus pus durduğu halde bakışlarıyla isyan çıkaran bu kıza anlam veremiyordu. 

Profil analizcisi olarak bu kızın profilini oluşturacak olsaydı Güneş için ne yazacaktı?

"Fuat, Uraz ben. Mekanda mısın hala? Tamam o zaman senden bir ricam var, garson kızın eşyaları orada kaldı bir daha oraya geri dönmeyeceği için eşyalarını almanı istiyorum. Okul üniforması yarın sabah sekize kadar eline geçmeli. Bu iyiliğini hiç unutmayacağım bizimkilere selam söyle en kısa zamanda tekrar görüşelim."

Uraz telefonu kapatıp bakışlarını yola devirdi ve aracı tekrar hareket ettirdi. Bir süre sessizce yol aldıktan sonra pansiyonun olduğu yola arabayı park etti. Araba bulundukları ortam için oldukça dikkat çekiciydi neyseki Fuat Güneş'in eşyalarını getirdiğinde Uraz emanetten kurtulabilecekti. 

"Geceyi burada geçirirsin, eşyaların yakında burada olur, okul buraya çok uzak değil sabahta okuluna gidersin ve bu gece hiç yaşanmamış olur."

Güneş yola sabitlediği bakışlarını solunda kendisine bir masalın umut vaat eden paragrafından cümleler kuran adamın üzerine kilitledi. Dudağının bir köşesini yukarı kıvırarak yüzüne oturttuğu kibirli bakışıyla Uraz'a karşılık verdi.

"Siz bana o sözleri sarf ettikten sonra biz okulda birbirimize hiç bir şey olmamış gibi bakmaya devam edebilecek miyiz?"

Uraz'ın tek kaşı şahlanmış karaları kısık badem gözleri arasından hiç olmadığı kadar özgürce çağlıyordu karşısındaki elalara.

"Bu bir tehdit mi?" , her bir harfi kıyama kaldırarak sormuştu Uraz.

"Bu ne bir tehdit ne de meydan okuma Uraz Öğretmenim. Siz göremiyorsunuz ama ben gözlerinizin bana nasıl baktıklarını görebiliyorum. Bu gözler bu gece yaşananlar hiç yaşanmamışçasına diğer öğrencilerinize baktığınız gibi bana bakmayı başarabilecek mi gerçekten?"

Uraz hiç düşünmeden kendinden emin bir şekilde cevap verdi. O, Uraz Cağaloğlu'du. Söylediği her bir sözün altında adının imzası vardı. 

"Öyle söylediysem öyle olur, şüphen olmasın."

Güneş sorgularcasına bakan elalarını bir tek kelime daha etmeden yolcu kapısına çevirdi ve kapıyı açıp arabadan indi. Pansiyonun lobisine girip kendisine oda kiralamak için danışmaya doğru ilerledi. Lobideki bir kaç kişi gibi  danışmadaki adamın  da gözleri kendisine doğru yaklaşan bu kadını tepeden tırnağa süzdü. Güneş bakışlarıyla kendisini yargılayan bu adamdan haz etmese de el mecbur geceyi geçirmek için oda istedi.

"Yalnız mısın?" Sordu danışman.

Bu ne samimiyetti? Bu nasıl bir bakıştı, nasıl bir ses tonuydu?

"Tek kişilik oda rica ediyorum, sadece bu gece için." ,dedi mesafeli bir şekilde  ve adamın tavırlarını güçte gelse hiç sayarak kimliğini uzattı giriş işlemleri için. Adamın kendisine olan bakışı bir anda arkasındaki bir noktaya hiç olmadığı kadar sevecen bir ifadeyle sabitlendi.

Dönüp ardına baktığında Uraz'ı görmüştü Güneş. 

Neden buradaydı ki şimdi? Elleri boş olmasa eşyalarını getirdiğini düşünecekti.

Sorusunun yanıtını dolaylı olarak danışmadaki adamdan almıştı Güneş.

"İyi geceler muallim bey, Ankara'ya alışabildiniz mi? Bir ihtiyacınız var mı?"

"Teşekkür ederim, yedek anahtarı alabilir miyim benim ki odada kaldı sanırım."

"Olur öyle şeyler, ben hemen yedek anahtarı vereyim size." 

Danışman anahtarını Uraz'a uzatıp iyi geceler diyerek uğurlamıştı. Uraz anahtarı teslim alır almaz merdivenlere doğru yöneldi.

Danışman, yüzünü tekrar bir önceki ifadesine büründürüp karşısında kendisini bekleyen müstehcen sayılabilecek kıyafetteki kıza dönüp, oda anahtarını uzattı.

"Yakışıklı değil mi? Burada kalan kadınların çoğunun gözü onda ama buraya geldiğimden beri kimseye yüz verdiğini görmedim. Bence sende boşa heveslenme. Odan ikinci kat dört numaralı oda."

Bu adamın had bilmez biri olduğunu anlamak için ne zeki bir beyne ne de her halini gözlemleyecek kadar zamana ihtiyaç vardı.

Güneş duygusuz bir ifadeyle adamın uzattığı anahtarı ten temasına engel olmak için adamın elinden parmak uçlarını kullanarak aldı. Sabah üniformasıyla adama gözükmemek için de odanın gecelik fiyat ödemesini yaptı.

"Teşekkürler."

Kendi de merdivenlere doğru ardına bakmadan ilerledi. İlk kata çıktığında Uraz'ın kendisini beklediğini gördü.

"Oda katın, numaran kaç?"

Güneş bir anda afalladı ama hemen toparlandı. Kıyafetleri için sormuş olmalıydı.

"İkinci kat dört numaralı oda." 

"Birinci kat altı numaralı oda." , dedi Uraz ve odasının anahtarını Güneş'e uzattı.

Güneş Uraz'ın ne yapmak istediğini anlayamamıştı.

"Sen benim odamda kal ben de seninkinde kalacağım."

Güneş Uraz'ın elindeki anahtarlara baktı. İki anahtar vardı. Demek ki anahtarı odasında unutmamıştı.

"Yedek anahtarda burada, benim odamdayken kimse seni rahatsız etmez . Daha güvende olursun. Sen yine de kapıyı emin olmadan kimseye açma. Eşyalarını alır almaz da sana getiririm."

"Madem burası tekin bir yer değil neden beni kalmam için bu pansiyona getirdiniz?"

"Bu soruyu yanıtlamamı istiyor musun gerçekten?"

Güneş Uraz'ın ellerindeki anahtarları alıp yerine kendisininkini koydu. Cevabını tahmin ediyordu ama yine de Uraz'dan duymak istercesine olduğu yerden ayrılmayarak sorusunun cevabını duymak istediğini belli etti.

"Pek ala! Daha güvenli lüks bir yere gitseydik, okul arkadaşların ya da aileleriyle bu halde karşılaşma ihtimalin oldukça yüksekti."

"Peki neden siz böyle köhne bir yerde kalıyorsunuz?"

"İşte bu seni ilgilendirmez küçük kız!", dedi Uraz ve cebinden cüzdanını çıkardı.

" Gecelik ücretini odanı kullandığım için ödemeliyim, danışmana direk ödersem yanlış anlaşılabilir...di"

Güneş Uraz'ın cümlesini tamamlamasını beklemeden avucunu gergince açtığı elini uzattı. Uraz afallamıştı.

" İki yüz YTL" , diye düzeltti Güneş Uraz cüzdanından yüz YTL çıkarmak üzereydi.

"Ben geceliği yüz YTL diye hatırlıyordum."

"Yüz YTL pansiyon geceliği için , yüz YTL de sizin yüzünüzden kaybettiğim mesai ücretim ha ayrıca danışmadaki lüzumsuzun da lobidekilerinde ne düşündükleri umurumda olmazdı. Ucuz beyinlerinde dönenleri, ucuz karakterleriyle sergileyen insanlar için canımı sıkacak değilim. Benim gibi para, statü  peşinde olan biri ucuz mallarla vakit kaybetmez değil mi!"

Uraz cüzdanından çıkardığı ikici yüzlükle birlikte parayı Güneş'in avucuna bıraktı.

"Gerçekten, sen gerçekten sabır törpüsüsün. Bir taşla kaç kuş vurdun şimdi sen!"

"Bilmem, sayamadım! Müsaadenizle..."

Uraz Güneş'in ardından baka kalmıştı. Öfkesini dindirmeye çalışırken tam tersini söylüyordu iç sesi.

O ukalalığını da kalkık burununuda yere sürtmesini bilirdim de ... şanslısın ki astım değil sadece öğrencimsin.

Aheste aheste bir kat daha yukarı çıktı Uraz, ardından da Güneş'in kiraladığı odaya geçti. Odanın dekoru kendi odasınınkine benziyordu. Yine de danışmandan haz etmediğinden odayı da kilidini de kolaçan etti. Bu pansiyona eli kirli kaçakçıların illegal kayıtlarla kaldıklarını biliyordu. Burada geçirdiği süre zarfında askıya alınan görevi içinde görevine geri döndüğünde fayda sağlayabileceğini düşündüğünden bilgi toplamaya çalışıyordu.

Güneş Uraz Öğretmeninin odasına girdiğinde burnuna çalan parfüm kokusunu içine soludu istemeden. Çok keskin bir koku değildi ama soft da sayılmazdı. Odada göz gezdirdiğinde ortalıkta pek bir şey görememişti. Sadece yatağın kenarında ki komedinin üzerinde duran walkman dikkatini çekmişti.  Banyoya girdiğinde banyo tezgahının üzerinde özenle dizilmiş kişisel bakım malzemelerini gördü; Şampuan deodorant, parfüm, traş bıçağı köpüğü kolonyası...

Üzerindekileri çıkarıp duş kabinine girdi Güneş, suyu açtığımda  vananın soğuk su ayarında olduğunu fark etmişti. Uraz Öğretmeni de kendi gibi soğuk suyla duş almayı seviyor olmalıydı. Gerçi kendisi soğuk suda duşu seviyor değildi. Çocuk esirgeme yurdunda kaldığı zamanlardan kalma bir alışkanlıktı. Duş almak için saatlerce sıra bekler sıra denk geldiği zamanlarda da  sıcak  su ayarında sorun yoksa sıcak duş alabilirdi. Kendince çözümü bedenini soğuk duşa alıştırmakta bulmuştu. Duşun yanında tek kullanımlık şampuan paketinin açınız köşesini dişiyle ısırıp tek elinin parmaklarıyla paketi açtı ve boştaki eline içindeki sıvıyı boşaltıp saçlarını ovaladı. Çok fazla köpürmemişti şampuan, kokusuda hoş sayılmazdı ama saçlarını temizlemeye yetmişti. İyice durulandıktan sonra duştan çıktı ve askıdaki temiz olduğunu düşündüğü bornozu üzerine giyindi. Karşısında duran aynadaki aksine baktı. Yine her zaman ki soruyu sordu aynada gördüğü aksine;

"Kimsin sen?"

Tıklanan kapı sesiyle kendi gerçekliğine döndü Güneş. Kapıyı açmak için koşar adımlarla ilerledi ve kapını kulpunu kavradığında aklına gelen nasihatle duraksadı.

Kapının ardındakinin kim olduğunu nerden bilecekti?

Ses etmeden bekledi eğer Uraz'sa kendisinin olduğunu doğrulayacak bir ses verebilirdi. Beklediği ses gelmedi kapı tekrar tıklandı. 

"Merhaba, orada mısınız? Diş macunum bitmişte sizden ödünç alabilir miyim?" 

Sesin sahibi kadındı. Neydi şimdi bu!

Oda sevisi miydi bura, hayrat mı yoksa market mi? 

Güneş nedense kapı ardındakinin ucuzluğuna sinir olmuştu.  Bornozunun önünü göğüsünde dekolte bırakacak şekilde açıp ıslak saçlarını bornozun içinden çıkarıp sol omzunda şekil vererek topladı sol bacağını sağ bacağının önüne doğru bornozun önündeki açıklıktan dışarı çıkartarak  dizini hafifçe kırdı ve ardından kapıyı araladı. Karşısındaki kadının yüzü, Güneş'i görür görmez düşüvermişti. O az evvelki cilveli sesinden eser kalmamış şaşkın ve çekimser bir ifadeyle Güneş'i süzerek,

"B ben özür dilerim odaları karıştırdım, g galiba."

"Anlamadım, az evvel diş macunu istememiş miydiniz?  Kimden istediğinizin bir önemi olmasa gerek,  sorununuz çözülsün yeterki."

"Tabi öyle de burada kalan beyle daha önceden konuşmuşluğumuz vardı o samimiyete istinaden bu saatte ben..."

Kadının üzerinde askılı badi ve mini şortla, ne kadar samimi olduklarının tartışılır olduğu bir adamın kapısına bu saatte diş macunu istemek için gelmesi ve söylediği bahaneler Güneş'i nedenini bilmediği bir sebepten rahatsız etmişti.

 "Duşta." , dedi Güneş karşısındaki kişinin kıvranarak sıraladığı bahanelerine ve gözleriyle her bir nano mikronunu inceleyen bakışlarına tahammül edemediğinden  sözünü yarıda keserek.

 "Eefendim."

"Kendisi duşta, diş macununu banyoya gidip sizin için ben getireyim."

"Gerek yok madem duşta rahatsız etmeyelim."

"Emin misiniz bu saatte diş macunu aradığınıza göre elzem bir durum olmalı sizin için. Hem kendisi rahatsız olmaz benden, siz bir dakika bekleyin diş macunu getireyim."

 "Yok yok! Sizi rahatsız ettim zaten siz en iyisi geldiğimi de söylemeyin. Şey iyi geceler."

"İyi geceler..."

Güneş ismini bilmediği kadının ardından alaylı bir tebessüm etti. Kadın iki oda sağındaki odaya panikle dalıvermişti. Odaya girdiğinden emin olduktan sonra Güneş'de odasının kapısını yavaşça örtü. Odanın içine girip odadaki tek koltuk olan tekli koltuğa oturdu. Nedense oda servisince temizlenecek olmasına rağmen  Uraz'ın yattığını bildiği yatağa oturmak istememişti. Gözü tekrar walkman'e takıldı. Neden mp3 hatta mp4'lerin bu kadar yaygın olduğu bir dönemde discman bile değil de walkman kullanırdı ki bir insan?

Tıklanan kapı sesiyle emaneten oturduğu koltuktan bir çırpıda kalkıverdi , bıraksalardı kafasının içindeki dağınık odaları toplasaydı, bıraksalardı kendisini bulsaydı. Yurtta da oda arkadaşlarından terasa kaçınıp soğuk sıcak demeden kedi yavrusu gibi köşeye kıvrılıp, sessizlikte kendini arardı Güneş. Bu yüzden yokluğu odasını paylaştığı sözde arkadaşlarınca anlaşılmazdı.

Bir çırpıda kapının kulpunu açmak için tuttu. Bu kez de kapının ardındaki sağ iki oda öteden gelen kumral mıdır yok sa kızıl mı diye düşündü... Danışmada ki adamın sözleri aklına gelince bu pansiyona kadınların Uraz için geliyor olma ihtimalini düşündü? Uraz bir de seni benim odamda kimse rahatsız etmez demişti!

Kapıyı açtığında karşısında gördüğü manzaranın umduğu gibi olmadığı anladı.

"Sana emin olmadan kimseye kapıyı açma demiştim!"

Uraz Güneş'i karşısında ihtiyatsız bir halde bornozla buluverdiğinde sesini güçlükle kontrol etmişti.

Karşısındakini görünce neye uğradığını şaşıran kız az evvel kapısına dayanan kadını sinir etmek için dekolte verdiği göğsünü bornozunun yakasını kapatarak gizlediğinde Uraz karalarını koridora devirip konuşmaya devam etti.

"Bunlar , kıyafetlerin! Odadaki dolapta ütü de var , pansiyon sahibinden dün almıştım geri vermek için fırsatım olmadı. Kırışıklıkları ütülersin." 

Bir yandan da elindeki çantayı Güneş'e doğru alması için uzatmıştı. Elindeki çantayı, ağırlığının hafiflemesini hissettiğinde elinden bırakıverdi. Uraz, Güneş'in karşılık vermesine fırsat dahi vermeden çantayı verir vermez oradan uzaklaşırken Güneş çantayı kavradığı gibi geri çekilip kapıyı örtmüştü. 

Genç kız kendini her zaman cüretkar biri olarak görmüştü peki neden şimdi bu kadar utanmış hissetmişti ki...

Bornozun yakası evet hatırı sayılır şekilde açıktı ama günlük hayatta bir çok kadının giydiği göğüs dekoltesinden fazlası değildi. 

Karşısındaki adamın tavrı yanlış bir şey yapmış gibi hissettirdiğinden utanmış hissediyor olabilirim diye düşündü önce ama ne zaman birinin senin hakkında ne düşündüğüyle ilgilenmeye başladın ki diye sordu iç sesi...

Genç kız çantasından çıkardığı iç çamaşırlarını giydi. Gece boyu barda çalışacağından pijamalarını yanına almasına gerek yoktu. Planladığının aksine gelişen olaylar sebebiyle, bir otel odasında sabahlayacaktı, bu yüzden kuruyan bornozunu üzerine tekrar giyip tekli koltukta kedi yavrusu gibi kıvrılıp, uyuyuverdi.

 

...

 

Güneş kendini naza çekmeyip ihtişamıyla yine kendi etrafında pervane olurken, dönme dolap gibi dönüp üzerindeki canlıları oyalayan dünyaya göz kırptı.

'Sen üzerindekilerin gözünü boyayıp kalplerini unuttururken ben kalplerini ısıtıp varlıklarını hatırlatmaya devam edeceğim', dedi...   Güneş Dünyaya verdiği sözü unutmayıp Dünya üzerindekilere ışığını ulaştırıp kalplerini ısıtmaya devam etti.

Aydınlanan günün ilk ışıklarıyla kapalı olan gözlerini araladı  genç adam. Ardından yattığı yataktan doğruldu ve yine her zamanki el alışkanlığı ile sanki oda servisi diye bir şey yokmuşçasına yatağını hiç kullanılmamış gibi düzelti. Banyoya girdiğinde banyo tezgahı üzerinde kişisel bakım malzemelerini göremeyince kaldığı odanın kendisinin olmadığını hatırladı. 

Ciğerlerine doldurduğu soluğunu sesli bir şekilde özgürlüğüne kavuştururken üzerindekilerden kurtulup duş kabinine girdi. Kurulandığından emin olduğunda tekrar aynı kıyafetleri giydi. Saat epeyce bir erkendi ama odasına da gitmesi gerekiyordu. Bu yüzden kaldığı odadan ayrıldı. 

Odasının kapısına sağ elinin işaret parmağı eklemiyle seri halde iki kez vurarak aynı anda sesli olarak da odadaki genç kıza varlığını hissettirdi.

Aralanan kapının ardındakinin temkinsiz bir halde olabilme olasılığına karşılık bakışlarını koridorda tutuyordu genç adam.

Kapının aralandığını, genç kızın boğazını temizlemek istercesine yapay bir şekilde öksürdüğünde doğrulamıştı. Ağırca aralık olan kapıya doğru başını çevirdiğinde, genç kızın okul üniforması içinde okuluna gitmek için hazır halde olduğunu gördü.

Dün geceki halinin aksine makyajsız berrak yüzü özellikle özensiz topladığı saçıyla okula gitmek için hazır  halde gördüğü öğrencisi odasını anahtarıyla birlikte kendisine teslim etmişti. Uraz da Güneş'e ait olan anahtarı geri vermişti. Bir birlerine bir tek kelime etmeden başlarını sırayla hafifçe eğerek birbirlerini selamlamakla yetindiler.

Genç kız ardına bakmadan koridorda ilerlerken, öğretmeni koridordaki varlığı son bulana kadar öğrencisine ardından bakakalmıştı. 

Uraz odasına girer girmez ortalığı kolaçan etti. Her şey bıraktığı gibi yerli yerindeydi. Genç kız hiç bir şeye dokunmamış ya da dokunduysa da öğretmeninin bıraktığı halindeki gibi her şeyi yerli yerine koymayı başarabilmiş olmalıydı. Uraz banyoya girdiğinde de aynı şaşkınlıkla etrafı incelemiş, kullanılmış havlunun dahi askıda özenle asılı olduğunu görmüştü. 

Kişisel bakım malzemelerine kavuşan Uraz, rutin bakımını yapıp tıraşını olduktan sonra okula gitmek için artık hazırdı. 

 

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

 

       Bölüm sonu ...fiyuuu

 

 

 

@FTM_TUNC_AY instagram adresinden takip edebilirsiniz. Hikayelerimle alakalı yorum ve geri dönüşlerinizi bekliyorum. Siz kalp bırakın ya da bırakmayın ben okuyan herkese kalp bırakıyorum. Bu hikaye benim için çok anlamlı bir hikaye. Kurguyu planlayıp kaleme alırken satır aralarında karakterleri hissedip göz yaşı döktüğüm doğrudur. Bu hikaye aşktan öte duyguları barındırıyor.  Hissettiğimi doğru bir üslupla okuyucuma buluşturmak isterim.

 

 

  sevgiler ...

 

 

 

 

Loading...
0%