@demirkalem
|
>>>>>>>IV<<<<<<<
Gece ile gündüz kavuşamayacaklarını bile bile birbirlerini kovalamaya devam ettiler. Aşklarının adı gün oldu yıl oldu asır oldu...
>>>>>>>IV<<<<<<<
Bedenimi denize bırakıp nereye savurursa oradaki limana vuracaktım! Fırtına kopuyor işte! Üzerime üzerime geliyor hırçın dalgalar. Bir ses diyor ki derinden, "mücadele etmek yerine arkana al dalgaları, o götürsün seni hayallerine! Karşı koyabilmeyi düşünmek ne büyük budalalık." "...Özür dilerim, Çınar?". Söylediklerimi duymuyor, bana cevap vermiyordu Çınar. Bedeninin ağırlığının altında yatağa gömülmüş haldeydim. Çınar'ın yarası çok fazla kanıyordu, paslı demiri andıran kan kokusunu soluyordum. Birkaç kez daha Çınar'a seslenmiştim ama fayda vermemişti, cevap alamadım. Bedenim ve kollarımla Çınarın sağ omuzuna güç uygulayarak bulunduğum yerden kurtulabilmiştim. Yataktan kalktığımda önümde duran manzara oldukça korkunçtu. Yatakta göğüs üstü boylu boyunca kanlar içinde hareketsiz halde duruyordu Çınar. Odadan hızla çıkıp Çınar'ın beni sürüklediği holden dairenin çıkış kapısına doğru ilerledim. Kapıya vardım kulpunu tuttum tam çevirmek üzereyken durdum. Nereye gidecektim ben? Kimim kalmıştı, kime güvenecektim? Beni korumak için yaralanan Çınar'ı tek başına bırakıp nereye gidecektim. Çınar'ın bulunduğu odaya geri döndüm. Bıraktığım gibi boylu boyunca yatağında duruyordu. Yanına yaklaştım, sırt üstü yatacak şekilde yatakta döndürdüm. Birkaç kez daha kendisine seslendim ama cevap alamadım. Ne yapmalıydım, yoksa ölmüş müydü Çınar? Ellerim titriyordu, Çınar'ın bileğini tuttum, nabzını yokluyordum. Hiçbir şey hissetmiyordum. Yanlış yere mi dokunuyordum, Çınar ölmüş müydü? Titremem şiddetini arttırmıştı, yatağın olduğu yerden uzaklaştım, kan kokusu midemi bulandırıyordu. Kalbimin atışı hızlanmış tüm bedenimi sarsıyordu. Telefon! Çınar'ın telefonunu bulmalıydım. Tekrar yatağa yaklaştım, Çınar'ın pantolon ceplerini yokladım ama bulamadım. Birkaç kez daha Çınar'a haykırır tonda seslendim. Sakinleşemiyordum. Belki telefonu ceketinde olabilirdi? Yatağın üzerini taradım, Çınar'ın fırlattığı yerde duruyordu ceketi. Elime alıp yan ceplerini yokladım, sonra iç ceplerine baktım elime sert bir şey çarpmıştı. Sağ iç cebinden çıkardığım şeyin cep telefonu olduğunu gördüm. Telefon kilitliydi. Çınar'ın yanına yaklaştım, sağ baş parmağını kullanarak ekran kilidini açmaya çalıştım parmak izi eşleşmemişti, sırayla diğer parmaklarını da denedim okuduğu izleri kabul etmiyordu. Sol elini avuçlayıp bu kez de sol elinin parmaklarını okutmaya başladım sol baş parmak izini okuttuğumda ekran kilidi açılmıştı. Rehberi açtım, aile doktorları Selami Bey'i aradım. "Çınar!" "Ben Feraye Selami Bey, Çınar iyi değil, çok kanaması var kendinde değil yaşadığından emin değilim, bir şeyler yapın lütfen bir şeyler yapın!" "Sakin olun Feraye Hanım, ne olduğunu yavaş yavaş anlatın." "Silahlı çatışma oldu, kanaması vardı, hastaneye gidemeyiz dedi, Ataköy'de bir rezidansa geldik sonra yığıldı." "Bana konumu iletin, hemen yola çıkıyorum, Çınar oraya geldiyse yarası çok kötü değildir. öncelikle sakin olun ve bana güvenin, şimdi Çınar'ın nabzını kontrol edelim." Selami Bey'le konuşmak iyi gelmişti sırayla dediklerini yaptım, konumu ilettim bir yandan da tekrar Çınar'ın nabzını kontrol ettim ama bileğinden nabzını hissedemiyordum sonra boynunda gırtlağının iki tarafına parmaklarımı bastırarak tekrar nabız kontrolü yaptım. Yüzümü Çınar'ın yüzüne yaklaştırarak nefes kontrolü yaptım. Selami Bey'e durumu bildirdim, bana Çınar'a yardımcı olabilmek için ilk yardım malzemelerini bulmamı söyledi. Çınar'ın buraya bir şeylere güvenerek geldiğini düşünüyordu Selami Bey. Hızla odanın banyosuna girdim ve dolapları açtım. Dolap içinde birkaç karton kutu vardı. Sırayla içlerini açtım, bornoz, havlular, hijyen malzemeleri. İlk yardım malzemesi olan bir kutu bulamadım. Tekrar yatak odasına döndüm bu seferde odadaki dolapları açtım. Giysi dolabında da karton, plastik bir sürü kutu bulunuyordu. Hızla onları kontrole başladım, biri arşiv kolisi gibiydi içerisinde bir sürü evrak ve dosyalar bulunuyordu, diğerlerine baktım ama yoktu, aksesuarlar giysiler evraklar burada da bir şey yoktu. Bir umut şifonyere baktım, ilk çekmecede aile cüzdanı görmüştüm. İstemsizce aradığım şeyleri bir anlık unutup elime aile cüzdanını alıp bakmak istedim. Sayfalarını açtım, Çınarla benim evlilik cüzdanımızdı bu, hemen yerine bırakıp hızla çekmeceyi kapattım. Odadan çıktım, bir yandan da telefonda Doktor Selami ile konuşmaya devam ediyorduk. Dairedeki diğer odaları da sırayla aramaya başladım. İçerisinde koşu bandı, ağırlıklar, eliptik kum torbası bulunan spor salonunu aratmayan bir odadaydım. Odanın bir duvarı ise raflarla kaplıydı bazı raflar sürgülü kapaklıydı. Bu kez de burada ilk yardım malzemelerini aramaya başladım. Kutulardan birinin içerisinde serum, ilaç, bandaj makas neşter gibi sağlık malzemelerinin bulunduğunu görmüştüm. Hızla yatak odasına geri döndüm. Selami Bey'in yönlendirmeleriyle söylediklerini Çınar'a uygulamaya başladım. Yaranın olduğu yerdeki kıyafetini kestim. Doktorun dediği kontrolleri yaptım, kurşunun sıyırdığını zannediyorduk, yaraya sargı bezleriyle kompres yapmıştım. Kompres üzerini sargılayıp kanamayı durdurmaya çalıştık. Selami Bey serum da verilmesi gerektiğini söylemişti. Damar yolu yapmaktan bahsediyordu. Yapamazdım, asla yapamazdım. Görüntülü arayarak bana destek olacağını söyledi ve beni ikna etmeyi de başardı Selami Bey. Çınar'ın sağ koluna turnikeyi bağlayıp sıktım, işlem yapacağım damar üzerini sildim, intraketi açtım ve Selami Beyin dediği şekilde iğneyi damara doğru batırdım. Bu cesareti kendimde nasıl bulabilmiştim, bilmiyordum. Selami Bey'in yönlendirmeleriyle; "Feraye şimdi de intraketin iğnesini çıkarıp stopper takmalısın." "Stopper!" "Kapak,yani iğneyi çıkardıktan sonra kapağı kapamalısın." "Sanırım yaptım, şimdi ne yapmalıyım?" "Flasterle intraketi sabitlemelisin.". Damar yolunu tamamlamıştık. Serum setini de hazırlayıp, hava kontrollerini yapıp, damar yoluna bağladım. Yatağın başına da serumu sabitleyip serumun kilidini açtım. Selami Bey'e son durumu kamerayla gösterip onayını almıştım. "Feraye çok başarılısın, bir iki saate orda olurum, serum toparlanmasına yardım edecektir.". "Ben...ben çok teşekkür ederim Doktor Bey, çok teşekkür ederim.". Gözlerim dolmuştu, sanırım artık her şey yolundaydı. Selami Beyle görüşmemizi sonlandırmıştık. Çınarın üzerindeki kanlı gömleği çıkarıp nemli bezle üzerindeki kanları sildim, bedeni buz gibiydi bu yüzden üzerini örttüm. Tüm yaşananların üzerimde yarattığı o ağırlıkla daha fazla mücadele edebileceğimi zannetmiyordum, Çınar'ın yanında kıvrılıp uzandım, çok geçmeden uykuya kendimi teslim ettim.
Çınar Yalçınkaya Kapının çalınan zil sesine uyandım. Yaram sarılı ve koluma serum takılı halde yataktaydım. Feraye kollarını belime dolamış bitkin bir halde yanımda uyuyordu. Onu uyandırmamak için çabalasam da doğrulduğum anda gözleri aralanmıştı. Kollarını, doladığı belimden çözüp elini alnıma dayadı ve sonra kendi alnına dayadı sonra tekrar benim alnıma dayadı uyku mahmurluğunda sayıklar bir halde, "Neden bu kadar soğuksun..." derken kapı zili bir kez daha çalınmıştı, Feraye'nin bedenime sarılı kollarını çözüp yanıma yatırdım. Bedeni sıcacıktı. "Feraye ben soğuk değilim sen yanıyorsun, ateşin var." Ateşler içinde yanıyordu Feraye, bu haldeyken benimle mi ilgilenmişti. Serumun iğnesini kolumdan çıkardım ve çalınan kapıyı açmaya gittim. Gelen Doktor Selami idi. "İyi Gözüküyorsun! Feraye gerçekten çok iyi iş çıkarmış, şimdi yarana bir de ben bakayım.". "Benden önce Feraye'ye bakın, Feraye ateşler içinde, sayıklıyor." "Telefonda görüşürken gergin ve bitkindi. Tahlil sonuçlarına göre de vitamin değerleri düşük görülüyordu. Bünyesinin bu kadar zayıf olmasının sebebi olarak iyi beslenemediğini düşünüyorum, son zamanlarda yaşananları da hesaba katarsak hasta olması kaçınılmazdı zaten." Selami Beyle birlikte yatak odasına geri döndüğümüzde, Feraye "Çınar özür dilerim..." diye sayıklıyordu. Selami Bey'le göz göze gelmiştik çok geçmeden Feraye'yi muayyene etti ve içerisine ilaç ve vitamin eklediği serumu Feraye'ye bağladı, ardından yaramı tedavi etti. Kurşun sıyırmıştı kan kaybının verdiği tansiyon düşüklüğü ile baygınlık geçirmiş olmalıydım. "Çınar Bey, bu olanlardan biz de sorumluyuz, Feraye'nin yaşadıkları kolay değil eminim bu olacakları tahmin edemezdi. Firuze Hanım gelene kadar hepimizin ona göz kulak olması gerek, psikolojisini de düşünmemiz gerekir bir an önce profesyonel destek alması gerekebilir. Bahsettiğiniz semptomlara göre strese bağlı ataklar baş gösteriyor diyebilirim.". "Selami Bey yıllardır ailemizle ilgilisiniz, yaşadığımız durumlara vakıfsınız bu durumdayken nasıl destek alabiliriz. Psikolojik destek aldığı duyulduğunda "Korhanlı" ailesi bu durumu da manipüle edecektir. Sadece Firuze'nin isteği için değil, gerçekten Feraye'yi düşündüğüm için çabalıyorum inanın bende endişeliyim. Ona baktığımda geçmişteki kendimi görüyorum. Bizimki gibi ailelerin ferdi olmak oldukça zor, bu savunmasız haliyle daha ne kadar dayanabilir bilmiyorum. Firuzeden de henüz hiçbir haber alamadım. Kendimi hiç bu kadar aciz hissetmemiştim. Birinin hayatının geleceğinin sorumluluğunu almak, hele de kendisi istemiyor ve direniyorken gerçekten o kadar zor ki. Ben onu korumak için çabalarken o benden kaçıyor, bana nefret, öfke, korku, tiksinme dolu gözlerle bakıyor. Yarın akşam düzenlenen organizasyonda resmi olarak evliliğimizi ilan etmeliyiz. Biz bu haldeyken ve Feraye her şeye karşı direnirken nasıl olurda onca davetliye, basına evliliğimizi ilan edebiliriz, onları bu evliliğe nasıl inandırabiliriz." "Anlıyorum, bu aşamada onunla her şeyi açıkça konuşmayı deneyin, güvenini kazanmanız için aklında hiçbir soru işareti olmamalı. Her şeyin sebebini anlatıp tepkilerine karşı sabırlı olun. Müsaadenizle." Selami Bey gittiğinde gün ağrımak üzereydi. Kendisini geçirdikten sonra yatak odasına geri döndüm. O kadar masum bir halde uyuyordu ki Feraye, tüm yaşadıklarının üzerine bir de ben yüklenmiştim ona. Bu lanet olası bozuk düzeni lehimize döndürmemiz gerekiyordu. Yarın organizasyonda evliliğimizi duyurursak en azından bu kovalamaca durulabilirdi. Firuze o zaman dönebilirdi. Feraye'nin ateşi düşmüş görülüyordu, yanaklarının solgunluğu da ala çalmıştı. Alnına ateşine bakmak için dayadığım elimi avuçlayıp başının yanına aldı. Yüzünde belli belirsiz bir tebessüm vardı ara ara dudakları kıvrılıyor sanki gülümsüyordu. Elimi geri alabilecek gibi değildim, yorgunluğun da etkisiyle Feraye'nin o duru yüzüne bakarken uykuya dalmıştım.
Tomris Korhanlı Bunca yıllık emeklerimi Firuze'nin mahvetmesine asla izin veremezdim. İrfan Yalçınkaya'nın ölümü sonrası şirketlerimiz arasındaki anlaşmayı bozduğunda bir planları olduğunu anlamıştım. Firuze'nin "Feraye" zaafını bilsem de Çınar'ı planlarına alet edebileceğini ve bu noktaya gelineceğini düşünmemiştim. Çınar'la bu kadar yakın olmalarını da beklemiyordum. Sonuçta Çınar onun üvey oğluydu ve Çınar'ın annesinin intihar sebebiydi İrfan'ın Firuze aşkı. Babamın ölümüyle, babamla Firuze arasındaki hisselerin yönetime dair anlaşma da son bulmuştu. Firuze Halamın hisselerini, vefat edene kadar babam yönetiyordu. Firuze hisselerini artık kendi yönetecekti. Babamdan sonra hisse oranı en fazla olan hissedar da Firuzeydi. Murat'la ben Şirkette çalışıyor olmamız sebebiyle Babam hayattayken yüzde beşer oranlarla hisselere sahip olabilmiştik. Babamın vefatı ile de babamın sahip olduğu Hisseler eşi ve çocukları arasında pay edilecekti. Yönetim kurulunun seçimlerinde diğer ortakların bizimle ittifakta olacağına emindim. Melek Murat ve Annemle sahip olduğumuz hisseler yönetim için alınacak kararlarda yetkinliğimizi sağlıyordu. Firuze'yi Feraye'ye rağmen yönetimde her türlü ekarte edebilirdik. Peki neden Melek değil de Feraye ile Çınar'ın evlenmesi uygun görülmüştü? Hâlâ Firuze Halamın planlarını çözememiştim. Çınar'a eş olarak Melek seçilseydi, Firuze, Melek, Feraye irtifakı daha güçlü bir ihtimal olacaktı. Bu da yönetimde etkinlikleri için mantıklı bir adım sayılacaktı. Şu durumda Melek'i karşılarına almış oldular. Melek ile Çınar evlenseydi bizim Feraye üzerindeki baskımız fazla olacaktı. Halamın Feraye'yi bizim baskımızdan kurtarmak için böyle bir plan yaptığını düşünüyor olsam da içimde bu olanların sebebinin bu kadar basit olmayacağına dair bir his vardı. Firuze Halam oldukça zeki bir kadındı, öngörüsü isabetli, sezgileri yerindeydi ve emindim ki hisselerini babama devretmek yerine yönetimde faaliyet gösterseydi, şu anda Korhanlı Holding piyasayı tekeline alacak hacime sahip olabilirdi. Benim bilmediğim ya da akladığım detay neydi muhakkak bulmam gerekiyordu.
Kafam allak bullak karşılaşabileceğimiz engelleri hesaplamakla meşgulken odamın çalınan kapısıyla dikkatim dağılmıştı. "Tomris, benim Ekrem. Müsaitsen gelebilir miyim?". "Sanki seni beklemiyormuşum gibi bir de izin mi istiyorsun! Gel ve neler olduğunu anlat." Kendisine müsaade ettiğimde o iğrenç sırıtmasıyla odaya salına salına girmişti Ekrem. Eğer kirli işlerde işime yaramıyor olsa bu adama bir saniye tahammül edemezdim. Onun bağlantıları sayesinde edindiğim istihbaratlarla sağlam adımlar atabiliyordum. "Feraye'yi yine elimizden kaçırdık." "Aksi bir durum olsa senden önce haberi gelirdi zaten! Yine beceremediniz. Bari kendisini nasıl bulduğumuzu anlamamış olsun?" "Hayır, o konuda şüpheleneceği bir şey olduğunu zannetmiyorum, bu arada elimdeki fotoğraflara bir bak istersen belki "Yalçınkaya" Holdingin organizasyon gecesinden önce işimize yarar. " Ekrem, elindeki fotoğrafları bana uzattı, fotoğrafta Feraye ile arkadaşının samimi oldukları anlara ait kareler vardı. "Evet bu fotoğrafları manipüle edebiliriz, farklı açılardan sanki öpüşüyorlarmış gibi gözüküyor. Feraye'nin sosyal medya hesaplarına da bir bak. Çınar'ın özel hayatı sahip olduğu pozisyon sebebiyle çok hassas bir çizgide. Bu kareler bizi sonuca götürmese de ortalığı bulandırır ve iş görür gözüküyor. Ne yapıp edip Çınarla Feraye'yi ayırmalıyız." "O zaman iyi bir iş çıkarmış olduk değil mi? Bir ödülü hakkettim mi karıcım?" "Henüz değil! Peki Feraye'yi kimin öldürmek istediğini buldun mu?" "Hayır, Feraye'yi öldürmek isteyen adamı Çınar öldürdü. Bence Feraye'nin bize güvenmemesi için Firuze ile Çınar'ın planladığına eminim." "Ben de öyle düşünüyorum." "Bizimkileri daha fazla bekletmeyelim istersen, kıymetli kayınvalidem sofraya geç kalanlara zehirli bakışlarından atıyor ve ben gerçekten çok acıktım." "Peki inelim. Ekrem! Unutmadan senden bir şey daha isteyeceğim.Firuze'nin avukatı? Adını hatırlayamadım halamla birlikte gelen avukat." "İhsan Taner mi?" "Evet ta kendisi, zamanında babamla da çalışmıştı. Halamla babam arasında yapılan protokollerin İhsan Taner tarafından hazırlandığına eminim. Ne yap et bir şekilde o evraklara eriş. Aklımı kurcalayan şeyler var? Halam babama hisselerinin yönetim vekaletini neyin karşılığında vermişti? Üstelik istemediği bir evliliği yapması için zorlanırken. Şimdiye kadar düşünemediğimiz akladığımız bir şeyler olduğundan şüpheleniyorum.". "Benim karım öyle diyorsa kesin öyledir, hay hay ne gerekiyorsa yaparız."
Çınar Yalçınkaya Kaç saat daha uyumuştum bilmiyordum, gözlerimi açtığımda sol tarafımda yaralı kolumun verdiği acının ağırlığı, sağ tarafımda yastık yerine konulmuş olmamın verdiği Feraye'nin bedeninin ağırlığı vardı. Elimde olmadan onun dağılmış haline gülüverdim. Gülmenin bedenimde yarattığı hareketlilik Feraye'nin uyanmasını sağlamıştı. Feraye başının göğsüm üzerinde olduğunu algılayamayıp yüzünü yastık yerine koyduğu göğsüme ovuşturdu. Durumun farkına vardığı andaki panikle de kendini geri çekti. Öyle ki yataktan düşmek üzereyken son anda kendisini yakalayabilmiştim aynı hızla bedenini kendime doğru çektim. Artık bedeni bedenim üzerinde gözlerimizse birbirine kilitli bir haldeydik, bu halimizin onu fazlasıyla rahatsız ettiği belliydi. Yüzü kıpkırmızı olmuştu. Kendini toparlayıp üzerimden kalktığında söylenmeye başlamıştı. "Üzerinde neden giysi yok...". "Bilmem sence gömleğim nerede? En son hatırladığım üzerimde gömleğimle... ". "Ah evet! Hayati bir durumdu, yaralı birinin yardımıma ihtiyacı vardı? Teşekkür edeceğine bir de benle alay ediyorsun." "Alay mı ediyorum? Şikâyet eden sensin üstelik dün yaşananların sebebi..." Selami Bey'in söyledikleri gelmişti aklıma, ona daha fazla yüklenmemeliydim bu yüzden kurduğum cümlemi tamamlamadım ve "Teşekkür ederim, Selami Bey iyi bir iş çıkardığını söyledi." dedim. "Önemli değil Selami Bey'in dediklerini yapmaya çalıştım o kadar, hem bu yaşananların sebebi de benim değil mi? " Ne yaşandıysa da yaşandı ikimiz de hayattayız." "Selami Bey buraya geleceğini söylemişti?" "Geldi. İkimizi de muayyene edip gitti. Dün gece ateşin yükselmişti kendinde değildin, yine serum vermek zorunda kaldık. Doktor, beslenmene dikkat etmen gerektiğini söyledi. Ne yemek istersin?" "Kolumdaki acının ve yara bandının sebebi buymuş demek ki... Gerçekten bir şeyler yemeye ihtiyacım olduğunu bende hissediyorum, açlığımı gidersem yeter ama benim yemek dışında ihtiyaç duyduğum şeyler var." Yattığım yerden doğruldum. Feraye'nin üzerinde ki elbise kanlar içindeydi, bu berbat halde bile güzel gözüküyordu ama bu kıyafetlerle benimle dışarıya çıkması mümkün değildi. "Bu daireye uzun zamandır gelmiyorum, mutfak eksiklikleri için dışarıya çıkacağım, ben hazırlanana kadar sende ihtiyaçlarını listeler misin?" "Şey kıyafetlere ve birkaç kişisel eşyalara ihtiyacım var." "Tamam, ne istersen senin için alacağım." "Telefonundan istediklerimin model ve resimlerinin ekran alıntılarını almam yeterli olur mu?" "Daha iyi olur, bulmamda kolaylaşır bu arada sana da bir telefon ayarlayacaktık. Hamiyet Hanım bu isteğini iletmişti. Özellikle istediğin bir model var mı?" "İphone dan başka kullanamam sanırım, androidler bana karmaşık geliyor. Bir de eski numaramı kullanmak istiyorum." "Telefonu alırım ama aynı numara hattı alabilmen için senin şahsen gelmen gerekebilir şimdilik faturasız bir hat alsak olur mu?" "Şahsen başvurmadıkça evlilik cüzdanı bile alabiliyorken hat alamıyor olmak şaşırılacak şey doğrusu." "Şu tükenmiş görünen bedeninde sakladığın enerjiye hayranım Feraye!" Uzlaşmaya çalışıyordum, her kelimesi ok misali beni yaralamak üzere, üzerime atılıyordu. Telefonumu ihtiyaçlar listesi yapması için kendisine verdim. Hazırlanmak için kendisinden duşumu almak üzere müsaade istedim, bu durumda lavaboya gitmek iyi bir kaçış olacaktı. Böylelikle Feraye'yi üzerimde giysi olmayışının verdiği rahatsızlıktan da kurtarmış olacaktım. Konuşurken sürekli farklı yönlere dönüyor kızdığında söyleyeceklerini yüzüme dönüp kelimelerin üzerine bastıra bastıra söylüyor, bedenime kayan bakışlarının verdiği utançla tekrar başını farklı yönlere çeviriyordu. Banyoya girdiğimde aynadaki yansımamda kendi gayri ihtiyari gülerken bulmuştum. Sanırım şehvet yerine utangaç gözlerle bana bakan birini ilk kez görüşümdü bu. Kolumu ıslatmadan hızlıca duşumu aldım. Parfümümü sıktım. Odaya döndüğümde Feraye çoktan odadan ayrılmıştı. Dolabımdan lacivert spor takım elbiseyi, ona uygun gömlek ve aksesuarları çıkarıp üzerime giyindim. Artık hazırdım. Odadan çıktığımda Feraye ortalıkta gözükmüyordu. Yapmış olamazdı değil mi? Tekrar kaçmış olamazdı. Hızla odaları kolaçan ettim yoktu, mutfağa doğru yaklaştığımda buram buram kahve kokusu geliyordu burnuma. Mutfakta da yoktu, ama buradan geçtiği belliydi. Mutfağın kapısı terasa açılıyordu, oradan devam ettiğimde ise Feraye'yi bacaklarını terastaki havuza sokmuş bir elinde telefonum diğer elinde kahve fincanı, kahvesinden keyifli keyifli yudumlarken bulmuştum. Beni fark ettiğinde, "Parfümünün kokusu kahvemin kokusunu bile bastırıyor, işte telefonun listeyi notlara ekledim ayrıca bazı ürünlerin ekran alıntısını da galeriye kaydettim, şimdiden teşekkürler..." Feraye'yi anlamakta zorlanıyordum, bazen çocuksu bazen olgun bazen çekingen güvensiz bazense hiç olmadığı kadar cesur ve güçlü gözüküyordu. Gerçekte hangisiydi? Şu anda karşımda hiçbir sorunu olmayan, hayatın tadını çıkaran ehli keyif biri duruyordu sanki. "Çok geçmeden dönmeye çalışırım.", dedim. Bana uzattığı telefonumu alırken "Acele etmene gerek yok. Geciksen de gecikmesen de döndüğünde beni burada bulacaksın. Yapılacak bir işim, gidecek bir yerim ve senden başka güvenebileceğim kimsem yok.", dedi. Yüzündeki gülümsemesinin yapmacık olduğunu ele veren hüzün dolu gözleriyle bana bakıyordu. Boğazlarıma bir şey düğümlenmişti sanki. Hiçbir şey diyemedim ve telefonumu alıp daireden ayrıldım. Dördüncü bölüm sonu devam edecek...
|
0% |