Yeni Üyelik
3.
Bölüm

Bölüm 2

@deneyimliyazarr

Sabah uyandığımda saat 12.00 a geliyordu. Yataktan kalkıp elimi yüzümü yıkadıktan sonra aşağıya indim. Aşağıda Alpay'ı görmeyi beklerken tüm çocuklar bizdeydi. Engin koltuğun birinde uyukluyor Savaş ve Barış PlayStation oynuyor, Alpay ise masada dosyalara boğulmuştu.

 

"Günaydın ahali. " diyip tüm dikkatleri üzerime çektiğimde Savaş

 

"Ooo bizim prenses güzellik uykusundan uyanmış. Hiç uyanmasaydın abi." Diye laf söylenmişti. Ona göz devirip mutfağa geçmiş bir bardak su alıp boşta olan koltuğa kuruldum.

 

Çocuklar oyunlarını bitirip konsolları ellerinden bıraktığında Barış "Abi tamam anladık işkolik manyağın tekisin de bir hafta sonumuz var, iş yapmayı bırak be" Diye söylendiğinde Alpay konunun muhatabının kendisi olduğunu anlamıştı.

 

"Şuan elimdeki dosya emin olun hayatımın belki de en önemli dosyası ve takıntılı bir işkolik olarak bu davayı kazanmazsam eğer cidden takarım birader haberiniz olsun. "

 

"Ne dosyasıymış bu anlat da biz de bilelim" Gözleri kapalı Engin ilk defa konuya dahil olmuştu.

 

Alpay'ın davayı anlatması ve herkesin birer birer olaya yorum yapmasının üzerine karar vererek hep beraber kahvaltı yapmaya çıktık. Alpay ve benim arabama binerek hepimiz Sarıyer'de ki kahvaltı mekanına doğru yola çıktık. Normalde her zaman gittiğimiz bir kafe vardı ancak Savaş'ın uzun ve sinir bozucu ısrarları üzerine Çisem ve arkadaşlarının işlettiği kafeye gitmeye karar verdik.

 

20 dakikalık bir sürüşün ardından geldiğimiz kafe, denizin kenarında ufak ama insanın içini ısıtan bir cinstendi. Arabaları park edip kafeye doğru ilerledik ve içeriye girdik.

 

Çisem bizi gördüğünde ilk önce bir şaşırmış sonra da hoş geldiniz diyerek bizi deniz manzaralı bir masaya buyur etmişti.

 

"Habersiz geldik ama... Sürpriz yapmak istedim. " Demişti Savaş. Bu cümlesi hepimizi şaşırtmıştı. Çünkü Savaş ciddi anlanma dürüst davranıyordu.

 

"Ne iyi yapmışsınız. Ne alırdınız, sanırım kahvaltı yapmaya geldiniz. " Çisem 'in sorusu üzerine hepimiz kafa salladığımızda

 

"Tamamdır o zaman ben size güzel bir serpme kahvaltı ayarlayayım. Hazırlanana kadar bir şeyler içmek ister misiniz? " Dedi.

 

Çay istediğimizi belirttiğimizde Çisem gülümseyerek yanımızdan ayrılmıştı. Biz muhabbet ederken ileride sahil boyunda bir kız dikkatimi çekti. Kucağında minik bir kedi vardı ve sanki onu bir oyuncakmış gibi seviyordu. Alpay'ın "Gökhan nereye daldın gittin? " Sorusu üzerine hiç diyerek cevap verip çocuklara dönmüştüm.

 

Çisem ve Berfu kahvaltılıkları masaya yerleştirip afiyet olsun diyerek yanımızdan ayrıldılar. Gerçekten bu Savaş belki de ilk defa kedi olalı bir fare yakalamıştı. Çisem gözlemlerime göre iyi ve kendini bilen birisiydi.

 

Biz sohbet eşliğinde kahvaltımızı yaparken içeriye söylene söylene giren birisini duyunca hepimiz dönüp ona bakmıştık. Ama o hiç kimseyi fark etmeyecek kadar sinirliydi. Hışımla söylenmeye devam ede ede Çisem, Berfu ve Hazal'ın yanına gelmişti.

 

Kıza daha dikkatli baktığımda demin sahil kenarında gördüğüm kız olduğunu anlamıştım. Çok da ilgilenmeyerek kahvaltıma devam ettim. Aradan vakit geçtiğinde Çisem ve içeriye yeni gelen kız masamıza doğru geldiler.

 

"Sizleri dün bahsettiğim arkadaşımla tanıştırayım Aydan. "

 

Hepimiz tokalaşırken bu kızın bir yerden daha tanıdık geldiğini hissetmeye başladım. Barış "Sakıncası yoksa neden o kadar sinirliydin acaba? "

 

"Ya kusuruma bakmayın lütfen. Demin sahilde kafeye doğru gelirken yavru bir kedi gördüm mama verip biraz severken, tiki kızlardan birinin süs köpeği kediye saldırmaya çalıştı. Hayır hayvan bunlar tabi ki ama sonuçta senin köpeğin değil bir tut yani köpeğini de. Bende kadınla tartıştım da ondan o kadar sinirliydim. Kusuruma bakmayın tekrardan. " Demişti Aydan.

 

"Yok ne kusuru siz doğru olanı yapmışsınız." Dedi Alpay ve hepimiz başımızla onu onayladık.

 

Çisem ve Aydan yanımızdan ayrılırken bizde artık doymuş ve öylesine muhabbet ediyorduk.

 

Kızlar gelen müşterilerle ilgileniyordu ancak Aydan bana fazlasıyla tanıdık geliyordu. Sanki çok daha öncesinden tanışıyormuşuz gibi.

 

Savaş yanımızdan kalkıp Çisem 'in yanına doğru gitti. Çisem ve kızları etrafına toplayıp fısır fısır bir şeyler konuşuyordu. Bu çocuk yine bir şeyler karıştırıyordu ama bakalım.

 

"Eveeet arkadaşlar. Bu akşam hep beraber yemek yiyoruz." diye şakıya şakıya yanımıza geldi Savaş.

 

"Ne yemeği oğlum bu? Bir dünya işim var benim."

 

"Dedi bay işkolik Alpay Bey."

 

"Harbiden Savaş ilk kez doğru söylüyor abi az kafanı kaldır be. Etrafına bak bir dünyaya dön be." demişti Barış. Aslında haklıydı ikisi de ne kadar sessiz kalsam da aslında Alpay gibi bende yemeğe çıkmak istemiyordum ama Barış da haklıydı çok içimize kapanmıştık.

 

"Eğer acil bir hasta olmazsa bende gelirim." dedi Engin. Ve herkesin yüzü bana dönmüştü.

 

"Şuan tek bir lafımla bir tür kıyamet açığa çıkacakmış gibi hissediyorum. Teslim olmaya karar verdim konum verin." demiş ve Savaş'ın bakışlarına daha fazla maruz kalmamak için denizi izlemeye karar vermiştim.

 

Kızlarla saati de konuştuktan sonra hazırlanmak için evlere ayrılmıştık. Alpa ile eve geldikten sonra kendimi yatağa atmıştım. Sanırım biraz kestirsem hiç de kötü olmazdı. Ne de olsa akşama daha çok vardı.

 

Aydan'dan

 

Gerçekten bugün ne lanet bir gündü ya. Sessiz sakince sahilde tur atarken yine bir bela gelip beni buluyordu. Hayvanların hepsini çok seviyordum ama küçük bir kediyi de köpekten korumam gerekliydi. Köpeğin sahibi öylece izlediği için.

 

Kafeye hışımla girmiştim ve içeride müşteri olup olmadığı ciddi anlamda hiç umurumda değildi. Kızlar beni biraz daha sakinleştirince gözlerim kafenin içerisinde dolaşmaya başladı. Çok kişi yoktu iki üç masa doluydu ancak dolu olan bir masadaki gülüşme sesleri dikkatimi çekmişti. 5 erkek arkadaş oturmuş kahvaltı yapıyorlardı. Ben onları izlerken Çisem kulağıma yaklaşıp

 

"Hangisini daha çok beğendin söyle bakalım." demişti.

 

"Ne o manavdan meyve mi seçiyoruz. He tabi bunlardan olsa olsa belki armut belki hıyar olur." diyip kıkırdamıştım. Kızlarda dediğimi duymuş sessizce gülüyorlardı.

 

"Hadi gel seni sevgilim ve arkadaşları ile tanıştırayım" demiş ve beni o çocukların masasına doğru yürütmeye başlamıştı Çisem. Sanırım birazcık ayıp etmiş ama onun sorduğu soru da neydi yani öyle. Masaya geldiğimizde çocukların hepsi ile tanışmıştım. İçlerinden birisi sadece bana daha önce tanışmışlık hissi veriyordu. Tabi ki bu isminden de kaynaklanmış olabilirdi. Tanışma faslı geçtikten sonra masadan ayrılıp işimizin başına dönmüştük.

 

Biz müşterilerle ilgilenip siparişleri hazırlarken Savaş yanımıza gelip

 

"Selam kızlar. Kolay gelsiiiiin." demişti sevecen bir şekilde. Bu çocuk ciddi anlamda değer veriyordu sanki arkadaşıma ama tabi ki de hemen karar vermemek gerekli değil mi?

 

"Teşekkür ederiz. Bir şey mi istemiştin?" diye sordu Çisem. Bak bak nasıl da kur yapıyor.

 

"Aslında evet ama hepinizden." dediğinde hepimiz işlerimizi bırakıp Savaş'ı dinlemeye başlamıştık.

 

Savaş akşam yemek yemeğe gitmek istediğini. Hep beraber vakit geçirmenin daha iyi olabileceğini söylediğinde Çisem tabi ki de hemen kabul etmişti. Kızlarla da bakışınca hepimiz arkadaşımızın bu mutluluğunu baltalamak yerine daha da desek olmaya karar verdik ve Savaş'a akşama yemeğe tamam dediğimizi söyledik. Savaş yanımızdan ayrıldıktan sonra Çisem

 

"Siz benim birtanelerimsiniz ya gelin buraya" diyip hepimizi kolları altına almıştık. Hazal'ın

 

"Bu kadar minnoşluk yeter hadi bakalım iş başına marş marş" demesi üzerine Berfu ve Çisem oflamış ben ise sadece gülmekle yetinmiştim. Çünkü bu Hazal'ın her zaman ki haliydi.

 

Aradan vakit geçtikten sonra çocuklar hesabı ödeyip kalkmışlardı. Sonrasında da bir kaç masa daha gelip gittiğinde artık bizde kafeyi kapatarak hazırlanmak için eve çıkmaya karar vermiştik. Kafeyi kapatıp yan taraftaki merdivenlerden eve çıktık. Kızlarla gülüşe gülüşe çıkarken kapının önünde yere oturmuş kafasını dizlerine gömmüş birini gördüğümüzde hepimiz irkildik. Kızlar kim bu acaba diye düşünürken ben tahmin ettiğim kişi olmasın diye dua ediyordum.

 

Elimle omzuna vurarak dürterken "Hey, kalksana kapımızdan" demeyi de ihmal etmiyordum. Ve tabi ki kafasını kaldırdığımda bir kez daha müneccim olan içimdeki teyzeye küfrediyordum.

 

"Emrecim, senin burada ne işin var acaba?" diye Hazal sormuştu bu soruyu.

 

"Ne var yani sizleri özlemiş olamaz mıyım ben he?" diye sitem eden Emre aslında sesinde ben bir bok yedim ve yardımınıza ihtiyacım var diyordu.

 

"Kalk yerden başımızın belası kalk içeri geçiyoruz ve sen her şeyi en başından hiç bir şey atlamadan anlatıyorsun Emre yoksa seni kapı dışarı ederim." demiş ve kapıyı açarak hepimiz içeri girmiştik.

 

Berfu hepimize kahve yaparken Emre de bize olanları anlatmaya başlamıştı.

 

"Ben baba oluyorum." ağzından çıkan kelime ile hepimiz "NEEEE!" diye bağırmıştık.

 

"Emre bana sakın bir kıza zorla bir şey yaptığını söyleme emin ol seni içeride süründürttürürüm." diye tısladı Hazal. Evet canım arkadaşım aslında avukattı. Sadece şuan savcılık sınavlarına hazırlandığı için aktif olarak çalışmıyordu.

 

"Hayır tabi ki Hazal, bakmayın hem bana öyle kaç senelik arkadaşınızım bir kadına zorla sahip olmaya çalışacağımı nasıl düşünürsünüz?" Emre'nin sesi biraz kırılmış geliyordu.

 

"O zaman Emrecim bize her şeyi anlatır mısın artık. İçimden dedikodu Fatma Teyzeyi fırlattırıcaksınız artık bana yani" diye söylenmişti Çisem.

 

"Anlatıyorum ama kimse sözümü kesmeyecek." demiş ve anlatmaya başlamıştı Emre.

 

"Şöyle ki, benim en son bir kız arkadaşım vardı hepinizin bildiği gibi. Bundan yaklaşık 1 ay önce Eda benimle tatile gitmek istediğini söyledi. Beraber ya Sapanca'ya ya da Bursa'ya gidelim demişti. Ben de Eda'nın ailesinin Bursa'da yaşadığını bildiğim için Sapanca'yı tercih etmiştim. Şuan için aile tanışmasına hazır değildim. Biz Sapanca'ya gittik gölün yakınında bir otel tuttuk ve otele giriş yaptık. Herhangi bir sorun yoktu 2 gün kalmıştık ve son günümüzdü. Ertesi gün öğlen çıkış yaparak İstanbul'a geri dönecektik. Ta ki otelde Eda annesi ile babasını görene kadar. Allah'tan onlar bizi fark etmemişti ve biz de saklanmıştık ama Eda tanıştırmak istediğini söyledi. Bense buna daha hazır olmadığımı ve emrivakilerden hiç hoşlanmadığımı söyledim. Muhteşem bir kavga ettik ve o kavganın sonu bir tık ateşli bitmiş olabilir. Neyse burada size detay vermeyecem. Sonrasında biz ertesi gün döndük İstanbul'a herhangi bir sorun vs. yoktu, ta ki bugüne kadar. Eda bugün bir elinde hamilelik testi diğer elinde ultrason resmi ile sabah yatağımdaydı. Görünce bir şok geçirdim. Ne demem gerektiğini bilemedim ve dona kaldım. Eda'da bunu onu sevmediğimi ve bu durumdan hoşnut olmadığımı hatta amacımın sadece onu kullanmak olduğunu bağırarak söyledi ve gitti. Ben arkasından bakakaldım. Kendime gelebildiğimde de çıkıp buraya geldim, sizi beklemeye. İşte olay bu kızçeler."

Hepimiz birbirimize bakmış ve derin bir nefes almıştık. Ama ben bu işin altında sanki başka bir şey varmış gibi hissediyordum. Yakın da çıkartırım ben bu kızın foyasını ortaya diye düşünerek bizimkilere geri döndüm.

 

 

Loading...
0%