@deneyimliyazarr
|
Aydan'dan Emre'nin anlatımından sonra hepimiz kara kara düşünmüş ama bir çözüm şuanlık bulamamıştık. Kızlarla hazırlanıp benim arabayla yola koyulmuştuk. Yol boyunca Emre için ne yapabiliriz diye düşünmüştük. Hazal'a dönüp "Kuzum sen şu kızın şeceresini bir döksene bize. Bu işte bir bit yeniği var gibi hissediyorum." dedim. "Heh sen eğer böyle düşünüyorsan kesin var bu kızda bir şeyler." demişti Berfu. Arkadaşlarım beni tanıyordu. İçime bu zamana kadar ne doğduysa hepsi tescillenmişti. Müneccim değildik belki ama ucundan birazcık da vardı sanki. "Tamam kuzum ben soruştururum kızı. Bir bakalım neymiş neyin nesiymiş bu kız." demiş ve telefonundan bir görüşme yapmaya dönmüştü Hazal. Biz de artık Çisem 'in muhteşem (!) sevgilisi ve arkadaşlarıyla buluşacağımız mekana giriş yapmıştık. Çocuklar deniz kenarında bir masada oturmuş ve sohbet ediyorlardı. Aslında içimde hiçbirine karşı kötü bir düşünce yoktu ama Gökhan nedense bana kaçmayı başardığım eski anılarımı hatırlatıyordu.
Gökhan'dan Sanırım biraz kestirsem hiç de kötü olmazdı. Ne de olsa akşama daha çok vardı. "Annecim neredesiniz? Ben sizi göremiyorum." dedi küçük çocuk. "Korkma annecim. Biz yanındayız, biz seni hep görüyoruz." dedi uzaktan gelen bir kadın sesi. "Ama ben sizi yanımda istiyorum. Anne... Annecim ben çok korkuyorum. Burası... burası çok kötü ne olur beni de alın yanınıza." demiş ve ağlamaya başlamıştı küçük çocuk. "Sakın Gökhan, yanımıza alamayız seni evladım. Sen daha büyüyecek ve bizi gururlandıracaksın." "Ben sizsiz bir şey yapmak istemiyorum." diye ağlarken bağırdı çocuk ama korktu, ya bağırdığı için annesi bir daha onunla konuşmazsa, onun sesini duyamazsa hemen, "Özür dilerim annecim. Bağırmak istemedim. Söz veriyorum bir daha asla sesimi yükseltmeyeceğim ne olur gelin" "Biz gelemeyiz Gökhan. Ama senin de şuan gelmene müsaade edemeyiz. Ne olur dayan kara gözlüm. Annen ve baban seni çok seviyor. Bunu sakın unutma. " Son cümle ile ses kaybolmuştu. Küçük Gökhan yine ve yeniden tek başına kalmıştı. Gözlerini açmaya korkuyordu. Çünkü, bir daha annesinin sesini duyamamak demek gecelerde bu kaldığı yurtta ağlaması demek. Belki ağlarsam gelirler diye düşündü Küçük Gökhan. Ne de olsa bu zamana kadar ağladığında hep endişeyle bakan gözlerle annesi ve babası yanına koşmuştu. Yine aynısı olur diye dua etti içinden. Ama bu sefer olmadı. Şansı yaver gitmedi ve yanına kimse gelmedi. Saçlarını kimse okşamadı. Üzülme kara gözlüm biz senin yanındayız diyen bir annesi, hiç erkek adam ağlar mı annesinin önünde diye söyleyip onu güldüren babası gelmedi yanına. Karanlığın içinden biri yaklaştı yanına. Korktu Gökhan ya beni annemle babamdan daha fazla uzaklaştırır diye korktu. O korku ile birden açtı gözlerini küçük Gökhan. ..... Gözlerimi açtığımda yanağımda ki ıslaklığı fark etmeye başlamıştım. Gördüğüm rüya kabus değildi elbet ama uzun zaman sonra görmek kalbimi sızlatmıştı. Onları çok özlemiştim ve ne yaparsam yapayım geri getirmem mümkün değildi. Aklım yurt anılarına gitti birden. Çok zor zamanlar yaşatmıştım oradaki insanlara ama elimde değildi bende küçüktüm. 10 yaşında annesi ve babası artık olmayan bir çocuktan daha da azı beklenemezdi bence. Kapının tıklatılması ile "gel" diyerek yatakta doğruldum. Gelen Alpay'dı. Yüzümü inceleyip "İyi misin?" diye sordu. Konuşmaya mecalim yokmuş gibi hissettiğimden sadece kafamı aşağı yukarı salladım onaylarcasına. Ayaklarımı yataktan sarkıtıp kafamı ellerimin içine aldım. "Yarım saate çıkıyormuşuz çocuklar aradı haberin olsun." demişti. "Tamam bir duş alıp geliyorum hemen yanına" dediğimde bana son kez bakıp kapıyı kapattı. Hızlıca kalkıp duşa girdim ve üzerimdeki ölü toprağını atmaya karar verdim yoksa bu şekilde herkesin gününü zehir edecektim. Duştan çıkıp hazırlandıktan sonra aşağıya indim herkes beni bekliyordu. "Hadi hazırım ben çıkalım" dediğimde çocuklarla beraber evden çıkıp arabaya yöneldik. Gideceğimiz restoran bizim ara sıra uğradığımız deniz kenarında çok da lüks sayılmayacak bir restorandı. Restorana geldiğimizde rezervasyon yaptırdığımız masamıza doğru geçtik ve oturduk. Garsona şuan bir şey istemediğimizi söylerken sohbet etmeye başlamıştık. "Eee gençler hazır mısınız bu akşama?" diye lafa atlamıştı Savaş. Ona gülüp "Görmeyeninde bir sevgilisi olmuş." diye yanıt verdi Barış. "Ne var oğlum hem kıskanma senden önce manita yaptım diye." demiş ve Barış'ın omzuna vurmuştu Savaş. "Hayır benim anlamadığım bu kız sende ne buldu acaba Savaş" "Ne mi buldu? Kalbimi kırıyorsun ama Enginjimmm. Sonuçta yakışıklıyım, alımlıyım, zeka desen bende var. Boy pos endam desen o biçim. Tabi ki de ben de bulamayıp sen de mı bulacaktı aaa." "Hooop bana laf yoook. Hem ben uzaklarda aramıyorum yakınımda var." demişti Engin son cümleyi ağzının içinden söylemişti ama hepimiz tabi ki de duymuştuk. "Ooo Engin Bey demek ki siz de az yere bakan yürek yakan değilmişsiniz. Dökülünüz lütfen..." hepimiz Engin'e odaklandığımızda derin bir iç çekip anlatmaya başlamak zorunda kalmıştı. "Sözümü keserseniz, özellikle de sen Savaş vallaha anlatmam ona göre." Savaş küçük bir çocuk gibi parmağını kaldırarak, "Örtmenim bir soru sorabilir miyim lütfen???" dediğinde hepimiz ona gülmüştük ama Engin, "Hayır Savaş soramazsın." diyerek anlatmaya başlamıştı. "Bizim hastanede, anestezi doktoru. Aslında 2 senedir aynı hastanede çalışıyoruz ama sanırım ben onu daha yeni fark ediyorum. Ben bir ara seminere gitmiştim hatırlarsanız. İşte orada o da vardı ve o zaman dikkatimi çekti. Diğer doktorların, asistanların haricinde o kadar sade ve normal giyinmişti ki, bu zaman da böyle yerlere bu şekilde gelebilen kadınların varlığının olduğu düşüncesi ilk başta beni hayrete düşürmüştü. Ardından Selim, beni alıp onun olduğu masaya doğru götürdüğünde gözlerinde gördüğüm o ifade sanırım asıl vurulma noktam oldu. Mesleğimizden konuşurken ki ifadeleri, mimikleri o kadar güzeldi ki bir insanın yaptığı mesleğe bu denli aşık olacabileceğine inandırdı beni. Evet bende severek yapıyorum mesleğimi ama bazen oluyor ki keşke seçmeseydim bu mesleği diyordum ama onunla konuştuktan sonra bir an bile aklıma gelmedi bu düşünce. Sonrasında ameliyatlarımız bir oldu, nöbetlerde karşılaştık ama ben ona açılamadım. Bizimkisi normal bir iş arkadaşlığından başka bir şey olmayan bir duruma dönüştü. Nasıl davransam ya da ne yapsam hiç birine de karar veremiyorum maalesef." demiş ve derin bir of çekmişti Engin. "Peki bu zatı muhterem hanımefendinin adı ney acaba aşık doktor?" "Eda." demişti Engin Alpay'ın sorusuna. Sadece ismini söylemiş ve bir şey diyememişti. "Bence açık açık konuşman gerekiyor. Böyle kendi içinde yaşamak seni daha çok yıpratacak Engin." dedi Barış. "Doğru söylüyorsun söylemesine de ya ters teperse. Onunla ameliyatta ki konuşmalarım, yemekhanede karşılaştığımızda Selimler ile de olsa beraber oturup yediğimiz yemeklerin hepsi kaybolacak. " "Evet belki bu ihtimal de var ama ya onun da sana karşı hisleri varsa ve senin gibi çekiniyorsa? Bunu ona sormadan bilemezsin ki." dedim. Beni kafasıyla onaylayıp "Bu konuyu düşünücem." demişti. Biz öyle böyle her şeyden konuşmaya devam ederken, Alpay kızların geldiğini söylemişti. Ardından kızlar yanımıza geldiğinde merhabalaşıp oturdular. Garsona siparişlerimizi verdikten sonra havadan sudan konuşmaya başlamıştık. Kızlar ne zamandır arkadaş olduklarından bahsediyorlardı. Anladığım kadarıyla Aydan hariç hepsi çocukluk arkadaşıydı. Aydan aralarına sonradan katılmıştı. "Sen onlarla ne zaman tanıştın?" diye sordu Barış Aydan'a dönerek. "Lisede ailem vefat ettikten sonra teyzem ile kızların olduğu mahalleye taşındık. O sıra tanıştım bizim kızlarla. O zaman bu zamandır kopmadık ve bir arada yaşıyoruz." diye cevap verdi Aydan. "Çocukluk hayalimiz hep bir arada yaşamaktı bizim tabi lise ve üniversite de bu pek de mümkün olmadı ama sonrasında iş kurduğumuzda bu hayalimizi gerçekleştirebildik" demişti Berfu. Çisem ve Berfu aşçılık mezunuydu, Hazal ise hukuk okumuş ve şuan savcılık sınavlarına hazırlandığı için çalışmadığını söylemişti. Aydan ise psikoloji ve sosyoloji mezunuydu ve hali hazırda bir yerde çalışmıyordu. "Artık bir terapist tanıdığım oldu. Psikolog Hanım tanıdıklarınızdan danışan alıyor musunuz acaba?" diye bir soru yöneltti Barış gülerek. "Normalde etik olarak alamıyoruz tanıdıklarımızı ama eğer bir randevu istersen seni tanıdığım iyi bir psikolog ile tanıştırabilirim." demişti. Barış "Çok iyi olur aslında, malum bende bir kardeş var düşman başına" diyip gülmüştü. Hepimiz Barış'ın dediğine ve Savaş'ın gözlerini çıkararak uyarıcı bakışlarına gülmüştük. Sonuçta kendi kaşınmıştı bizi sevgilisi ile yemeğe çıkartarak birazcık uğraşmak bizim de hakkımız bence. Yemeklerimiz gelmiş ve güzel bir sohbet eşliğinde konuşmaya devam ediyorduk ki telefonum titremeye başladı. Cebimden telefonumu çıkarttığımda, gözlerim direk Alpay'ı bulmuştu. "Hemen burada açıyorsun ve şahit oluyoruz." dediğinde tamam diyerek telefonu açarak kulağıma götürdüm. "Merhaba Gökhan Bey. Bu saatte sizi aramak durumunda kaldık ama müsait miydiniz acaba?" diyen Baş komiser Selahattin Bey'e "Tabi baş komiserim sizi dinliyorum" diyebilmiştim. Masada ki tüm gözler benim üzerimdeydi özellikle de Alpay'ın. Çünkü bunun çocukluk hayalim olduğunu biliyordu ve Baş komiserden telefon almak benim için tarif edilemez bir duyguydu. "Gökhan Bey lafı uzatmadan direk konuya gireceğim. Puanlarınız ve mülakatta vermiş olduğunuz cevaplarınız heyetimizi oldukça bir heyecanlandırmış ve aynı zamanda gururlandırmıştır. Sizleri bizzat aramamı isteyen Emniyet Genel Müdürümüz, sizden pek bir ümitli ve bu ümidi boşa çıkartmayacağınızı düşünüyoruz." dediğinde, "Tabi ki de Baş komiserim. Bu cümleleri sizlerden duymak beni ne kadar mutlu etti tarif edemem." dedim. "Uzun lafın kısası Gökhan Bey, sizleri yeni oluşturulacak çocuk şubede aramızda görmekten onur duyarız." dediğinde içimde öyle bir sevinç oluşmuştu ki şu an deliler gibi bağırıp sesimi kısılana kadar başardım demek istiyordum. "O onur bana ait Baş komiserim. Uygun gördüğünüz ilk anda göreve başlamaya hazırım." "O zaman pazartesi günü emniyet müdürlüğümüzde sizleri bekliyoruz Gökhan Bey. Yeni görevinizde başarılar dilerim." demiş ve kısa teşekkürün ardından telefonu kapatmıştık. Kafamı telefondan kaldıramıyordum. O kadar mutluydum ki, sonunda tüm hayallerim gerçekleşmeye başlıyordu. "Sonunda oldu be." dediğimde çocuklardan coşkulu bir "Oley be" gelmiş restorandakilerin bize bakmasına sebep olmuştuk ama inanın ki hiç de umurumda değildi. Çünkü ben artık emniyette çocuk şube de görevli polis memuruydum.
|
0% |