@denisinmumu
|
Derya uyandığında ortamı sadece kamp ateşi aydınlatıyordu, Derya sol bileğindeki künyyle oynuyordu, künyeye bakıyordu. Bana bakmıyordu. "Niye dövüyor lan o sni?" dedim hesap sorar gibi, "Alıp veremediği ne?" Çenesi sağa doğru kıpırdadı, eski hâline gelince, "Kuralları var, bana asla söylemediği kurallar..." dedi. "Nasıl, sen kuralların ne olduğunu bilmiyor musun?" dedim. Başını kaldırıp bana baktı, "Söylemedi ki." dedi, bıkkın bir nefes alıp, "Bir kere karşıma geçip 'Derya şunu yapma bunu yapma' demedi!" diye söylendi. Kütüğün üzerinden kalkıp onun yanına yürüdüm, çadırın içine; onun dibine oturduğumda omuzlarımız birnine değdi, "Gidelim..." dedim. Bana baktı, "Nereye?" dedi. "Neresi olursa, ikinizin de ailesinden bir cacık olmaz." dedim. "Ne yapacağız iki erkek tek başımıza?" dedi, arkadaki tuluma uzandım, "Çadırımız var, balık tutarız..." dedim, "Belki de bir işimiz olur." "Ya da aşık oluruz." dedi, başımı salladım, "Birbimize olmayalım da, kime olursak olalım." dedim. "Ben sana aşık olmam zaten." dedi, b oğazımdan ufak bir gülüş çıkarken, "Büyük konuşma Derya..." dedim. "Üstüne büyük lokma bile yerim." dedi. "Balık yemeyen, büyük lokma da yemez." dedim, bana baktı, "O kadar alakasız bağdaştırmsların var ki..." dedi. "Üstüne atlayıp dövesim geliyor." Kıkırdadım, "Aynen canım, 1,78 boyla..." dedim, "Elimle diğer tarafa savururumki ben seni." "Deneyelim mi?" dedi, başımı sallayıp ayağa kalktım, "Kalk dene!" dedim karşısına dururken. Hava serinlemişti, sırtıma soğuk bir rüzgâr vurmuştu, ayağa kalktı, gözlerini bana dikip, "Ben kısa değilim, illa senin gibi de sırık olmak zorunda değilim." dedi. Sonra tekrar oturdu, neşesi yoktu... "Gündüzki Derya'ya ne oldu?" dedim kaşlarım çatılırken, önüne çömeldim, bana bakmamıştı. "Şşt, çocuk mu avutacağım söylesene?" dedim. "Sen beni kandırıyorsun, gitmezsin ki..." dedi, kaşlarımı çattım, "Ne?" dedim. "Sen benimle beraber buradan gitmezsin." dedi. "Derya." dedim, "Ben bir şeye niyetlendiysem onu yaparım, tıpkı bu kampa gelmem gibi." Bcaklarını karnına çekti, "Zaten gidemeyiz ki, iki tane üniversite bebesi, ailesinin verdiği harçlıkla nereye terk ediyor ülkeyi?" dedi. "Derya sen bipolar mısın?" dedim, aniden değişen duygu durumundan nefret ederdim. Ya aniden değişmediyse, rol yapıyorsa? Sustu, gözleri dolmuştu, "Ağlayacak mısın?" dedim. İç geçirdi, bana baktı, "Anıl kampı erken bitirelim mi?" dedi. Kaşlarım çatıldı, "Derya..." dedim, "Ağlayacaksan ağla..." Sol gözünden bir damla yaş süzüldü, "Ben yoruldum artık, kafamsaki o tümörden, abimin bana öğretmediği ama uymadığım için beni cezalandırdığı kurallarından, sürekli tekrarlanan sakarlıklarımdan." dedi, laf arasında ağlamaya başlamıştı bile. Ensesinden tutup ona sarıldım, hıçkıra hıçkıra ağlayan çocuğun saçlarını okşarken, "Kamptan sonra eve dönüp pılımızı pırtımızı neyimiz varsa toplayıp gidiyoruz buradan." dedim. Elimi başında tutup, "Tümöre de bir çre bulacağız..." dedim, "Yaralarına da pansuman yapacağız..." "İkimiz de o evlerden birlikte kurtulacağız." dedim. Başını kaldırıp yaşlı gözleriyle bana baktı, "Yapmak zorunda değilsin." dedi, "Zorundayım." dedim, "Zorundayız..."
|
0% |