@denisinmumu
|
"Ne!?" dedim bana bakan abime, "Sen salak mısın, bir konu açılsın belkş hoşuna gider diye kamp işini söyledim sana!" dedi. "Hoşuma gittiği için gitmeyi kabul ettim zaten!" dedim sinirle, "Size de ne yapsak yaranamıyoruz..." "Kamp falan yok Anıl." dedi abim, "Haftaya okulun başlıyor, sınavın var anca kamp derdine düş sen, sınav bir kere aklına gelmesin!" Arkama yaslandım, "Söylenme annem gibi!" dedim, ellerimi iki yana açtım, "İki günde hallederim sınavları." "Okula başlamadan bana da bir değişiklik olur." dedim, ellerini beline koyup tezgaha yaslandı, "Sen okuldan önce benim evime yerleşmeyecek misin, hangi ara eşya toplayacaksın?" dedi. "Ya kıyafetleri katlayıp valizlemekte ne var ki, iki saat içinde hallederim ben..." dedim. Biraz düşününce kamp işi benim de hoşuma gitmişti, en azından birkaç gün evden uzakta olmak bana iyi gelebilirdi. Kararımı verirken bu adamın dönekliğini unutmuştum, onca işi ortaya atıp sonra da o işe ortaklık etmemize engel olmak için her bir işi yapıyordu maalesef. Mutfaktaki masada oturuyor, kahvaltıdan kalan portakal suyunu içiyordum, o da karşımdaki tezgaha yaslanmış, ellerini beline koymuştu. (Masanın üstünde oturmuyor) Dilini üst dudağının içinde gezdirdi, orada bir şişkinlik olunca anladım. Başını dikleştirdi, "Kamptan döndüğünde iki saatin olmazsa ne olacak Anıl?" dedi. Bardağı sol tarafıma koydum, "İlk günü ya da haftayı burada bir şekilde çıkarırım, ertesi haftasonunda toplanır yanına taşınırım." dedim. Her bahanesine bir çözüm üretebildiğimi görünce, "İyi tamam ne hâlin varsa gör." deyip çıktı işin içinden. Gülümsedim, tedirgince bana baktı, "Derya'yı sevdin mi?" dedi. Dudağımı büktüm, ona karşı iyi ya da kötü bir şey hissetmiyordum. "Zararsız çocuğa benziyor." dedim. "Zararsız..." dedi, "Derya çok masum bir genç, sütü helalmiş." "İlk görüşten anlayamazsın, biraz da bu yüzden gidiyorum kampa, bakalım yalnızken nasıl?" dedim. Karşıma oturdu, "Anıl, peşindeki adamlardan kurtulamadın daha, çocuğun başına bir iş gelirse Erman bizi rahat bırakmaz biliyorsun değil mi?" dedi. Ellerimi masaya koydum, "Allah'ın dağında bizi nereden bulacaklar?' dedim, tek kaşım havaya kalkmıştı, dudağını büktü, " Sen yine de dikkatli ol, onun arabasıyla gidin." "Arabayla değil de taksiyle gidebiliriz." dedim, "Daha güvenli olmaz mı?" "Olmaz, adamlar seni fellik fellik arıyor, sen taksi diyorsun!" dedi çıldıracakmış gibi. "Abart Feriha!" diye çıkıştım. Kıkırdadı, "Abicim, ben senin ve yanındaki saftiriğin iyiliğini düşünüyorum, belli ki Tuncay da kardeşinin ve senin iyiliğini düşünüyor." dedi. "Düşünseydi, sofrada 'Başınıza bir iş gelirse peşinize düşmem' demezdi. Ki ayrıca ben o herifi hiç sevmedim ya..." dedim. Elini enseme koydu, "Sen hiçkimseyi sevmiyorsun, ilerideki aşk hayatını düşünemiyorum gerçekten." dedi. Bileğini tuttum, "Her şey olabilir, bakarsın belki gay çıkarım." dedim. Sesli güldü, o sırada annem mutfağa gelmişti, üzerinde her zamanki saten gecelikleriden biriyle ve şıkır şıkır eden terlikkeriyle saçını karıştırarak buzdolabını açtı, soğuk suyun olduğu sürahiyi çıkarıp bardağa doldurdu, abimle beraber pür dikkat onu izliyorduk şu an. Acaba varlığımızı ne zaman fark edecekti? Suyundan iki yudum içip mutfağın kapısına yürüdü, dışarı çıkarken ışığı kapattı. Abimin boğazından çıkan kıkırtıyı duyunca ben de kıkırdadım, ayağa kalkıp ışığın butonuna yürüdüm, "Bence annem uyurgezer" dedim ışığı açıp ona baktım ve bir onay bekledim. "Bence uykudan uyandığı için sersemledi." dedi. Yanına doğru gidip, "Bu gece burada mı kalacaksın?" dedim. Başını salladı, "Eskisi gibi yapalım mı?" dedim. Gözlerime baktı, sırıttı, yüzümü inceledi, çok istiyordum yapmayı. Hem de çok özlemiştim. "Sanki onun için biraz büyümüş gibisin." dedi gülerek. Omuz silktim, "Kalk! İstiyorum!" dedim. Başını salladı, beni kolunun altına alıp, "Gel tamam gel, izletelim sana Tom ve Jery'ni!' dedi dalga geçerek. Karnına vurdum, "Dalga geçme! Eskiden sen istiyordun." dedim.
|
0% |