@deniz._tuncel
|
Yine camdan gelen ışıkla uyanmıştım, bu sefer garip veya gerçekçi bir rüya görmemiştim. Yatakta çok zaman kaybetmeden kalktım ve etrafa bakındım. Bugün okulun ilk günüydü, ne güzel. Kendi düşünceme göz devirip ayağa kalktım, aynaya bakmaz olur muyum? Saçlarım açık uyumuştum o yüzden biraz dağınıklardı ama tarayarak düzeltebilirdim. Odamdan çıktım, su içmek için mutfağa gittim. Gittiğimde annemle babam çoktan uyanmışlardı. "Günaydın" dedi annem enerjik bir şekilde. "Günaydın anne" dedim ve ona gülümsedim. Babam telefonla konuşuyordu benim geldiğimi görünce sonra ararım diyerek telefonu kapattı ve bana döndü. "Günaydın okullu kız, heyecanlı mısın yeni okulun için?" dedi ve gülümsedi babam. "Hazırım" dedim ve tezgaha yöneldim, bir bardak alıp su doldurdum ve içtim. "Hadi kahvaltını yap ve hazırlan" dedi annem. Bende direk masaya oturdum. Kahvaltı yaptıktan sonra odama geçtim ve hazırlanmaya başladım. Okulun kıyafet kuralı çok genişti o yüzden neredeyse dolabımdaki herhangi bir şeyi giyip gidebilirdim. Fakat daha okula uygun bir şey giymeye karar verdim. Beyaz bir gömlek altına siyah pantolon giymiştim. Sade bir kolye taktım ve gümüş sade bir halka küpe taktım. Saçımı açık bırakmayı düşünüyordum ama direkte açık bırakmak istemedim bende saçımın küçük bir tutamını ördüm. Çok hoş durmuştu bence ve tekrar aynaya baktım, aynalar ve ben. Akşamdan hazırladığım çantamı aldım ve kapının yanına koydum. Telefon ve kulaklığımıda aldıktan sonra annemle babama görüşürüz diyip okula yürümeye başladım, okulun yerinin daha önce görmüştüm o yüzden kendim yürüyerek gidebilirdim. Okulun kapısına geldiğimde durdum, binayı inceledim. Aklımda engel olamadığım bir düşünce dönüyordu “Girersem geri dönüş yok. Girme”. Kafamdaki ses beni ne kadar rahatsız etsede onu dinlemedim. Buna alışmıştım. İçeriye adımımı atmamla beraber adlandıramadığım bir duygu hissetmiştim. Birinin adımı seslendiğini duyduğumda sesin geldiği yeri aradım, bir kadın. Büyük ihtimalle bu kadın yeni gelenlere okulu gezdirip anlatmakla görevliydi. Hocaya doğru yürüdüm ve gülümsedim. “Luna Rose Bryne değil mi? Yeni gelen öğrenci.”. Evet anlamında başımı sallayarak konuştum “Evet hocam, Luna diyebilirsiniz.”. “Peki Luna, okulumuza hoşgeldin. Sınıfını biliyor musun?”. Hayır anlamında kafamı salladım. “Bilmiyorum hocam, kayıt dışında okulla görüşme imkanım olmadı.”. “O zaman ben söyleyeyim. Sen 10C-2 sınıfındasın. Normalde 10. Sınıfların öğleden sonra İngilizce dersleri oluyor fakat ilk okula geldiğinde yaptığımız İngilizce sınavı sonucunda derece yaptığın için seni öğleden sonra ek dersi olmayan sınıfa aldık. Sınav için tebrik ediyorum Luna.”. Gülümsedim. “Teşekkürler hocam. Sınıfım neredeydi acaba?”. “2. katta. Merak etme seni sınıfına da götüreceğim fakat hazır sende okula erken gelmişken ilk okulu gezelim.” Kafamı evet anlamında salladım ve hoca yürümeye başladığında bende onu takip ettim. Hoca okulu gezdirmeyi bitirdiğinde zil çoktan çalmıştı. Okul genişti ve çok fazla aktivite odası vardı. Bu okul gerçek anlamda farklıydı. Sınıfın kapısının önüne gelmiştik. Hoca bana döndü. “İlk ben gireceğim Lunacığım-“. “Hocam -m ekini kullanmasanız olur mu? Kendimi rahat hissetmiyorum.” Hocanın yanlış anlamamsı için hafifçe gülümsedim. “Üzgünüm Luna. İlk ben gireceğim sonra seni çağıracağım olur mu?” Kafamı salladım ve içeri girdi. Kadın iyi bir hocaya benziyordu içim ısınmıştı, benide anlayışla karşıladığı için çok mutlu olmuştum. Hoca bana gel işareti yapınca içeri girdim. Yüzümde hafif bir gülümseme vardı. İçeri girdiğimde ilk olarak etrafı inceledim, tekli sıralar vardı, güzel. Biraz daha bakındığımda sadece en arka cam kenarı boştu ve bu tamda istediğim şeydi. Hoca konuşmaya başladı, “Gençler, Luna yeni gelen öğrencimiz, lütfen ona nazik davranın ve okulumuzu anlatın. Luna arkadaki boş sıraya geçebilirsin. İyi dersler gençler.”. Kadın cümlesini bitirdikten sonra sınıftan çıktı. Bende arka sıraya doğru ilerledim. Sınıftakilerin bazılarının gözünün bende olduğunu anlamıştım. Aldırış etmeden yerime oturdum. Son bir defa sınıfa göz gezdirdim sonrasında cebimden telefonumu çıkarıp telefonda gezinmeye başladım. Öğretmen zili çaldığında ise telefonumu çantama koydum ve hocanın gelmesini bekledim fakat bir sıkıntı vardı. Ders neydi? Kimse bana ders hakkında bir şey söylememişti. Sesizce hocanın gelmesini bekledim. 10 dakika geçmişti ders zilinin çalmasının üstünden fakat kimse yoktu görünürde. Ders boş filan mıydı? Önümde oturan bir çocuk vardı, sanırım telefona bakıyordu emin değilim. Hocanın söylediğine göre bu sınıfa tek yeni gelen bendim, o zaman bu çocuk geçen senede buradaydı. Çocuğa ders programını sormak çok mantıklıydı, bende yaptım. Önümdeki çocuğu hafifçe dürttüm. Çocuk kafasını bana doğru çevirdi. Çocuğun saçları koyu kahve idi. Bana baktığında ise gözlerinin açık kahve olduğunu görmüştüm. Kirpikleri çok uzun değildi. Saç kesimi normaldi, yanlar daha kısaydı üstlere göre. Saçlarının uçları hafif dalgalıydı. Ve ben tüm bu analizi 1 saniye içerisinde yapmıştım. Çocuk bir kaşını kaldırdı.”Efendim?” Dedi hafif soğuk bir sesle. Çocuğa gülümsedim. “Merhaba, acaba ders programı hakkında bir bilgin var mı? Bana hiçbir şey söylemediler çünkü.”. Çocuk ilk olarak yüzüme boş boş baktı sonra ise cevap verdi, bir ders programı söylemek ne kadar zor olabilirdi ki? “Bu ders normalde fizikti ama senenin ilk günü olduğu için boş bırakmışlar.” dedi. “Yoksa fizikçi asla dersi boş geçirmez.” dedi. “Teşekkürler.” Dedim ve yine gülümsedim. “Ben Lowell, sende Luna’ydın değil mi?”. Kafamı salladım. “Tanıştığımıza memnun oldum Lowell.” dedim. “Arkadaşlarım bana Low der, sende diyebilirsin istiyorsan. Nede olsa artık sınıfımızın bir üyesisin.” Dedi ve gülümsedi bende ona karşılık verdim. “Peki Low, sonraki ders ne?”. Lowell ilk biraz düşüdü. “Sanırım coğrafya” dedi. “Hoca biraz yaşlı haberin olsun, iyi duymuyor. Yeni geldiğin için büyük ihtimalle senle konuşmak isteyecek yani onu dikkatli dinlesen iyi edersin. Yoksa hoca çok kötü kızabiliyor.”. Konuşurken sürekli kaşları yukarı çıkıp iniyordu. Konuşurken çok fazla mimik gösteriyordu ve sanki mimikleri onun konuşmasını destekliyor gibiydi. “Notumu aldım. Coğrafyacı dinlenecek.” dedim. Oda bu dediğime dişlerini göstererek güldü. “İyi dersler o zaman, bir ihtiyacın olursa benden yardım isteyebilirsin aklında bulunsun.” dedi. “Teşekkür ederim, buda not edildi.” dedim. Lowell gülümseyip önüne döndü. Bende camdan dışarı bakmaya başladım. Rüzgar hafif hafif yüzüme vuruyordu, rüzgar yüzümü okşuyormuş gibi hissettiriyordu. Tekrardan zil çaldı ve sınıftaki çoğu kişi dışarı çıkmaya başladığında bende dışarı çıkmaya karar verdim, hoca okulu gezdirdiğinde bahçeyide göstermişti. Bahçeye indim ve etrafa bakındım. Hiç beklemediğim bir şekilde tanıdık bir yüz gördüm, Daisy. Ona doğru yürüdüm birkaç kişiyle konuşuyordu. Omzuna dokundum. Dokunmamla beraber bana doğru döndü. “Luna, senin burada ne işin var?” Gülümsedim. “Bu okula yeni geldim, tanıdık bir yüz görüncede yanına geldim.” yüzümün önüne düşen bir tutam saçı kulağımın arkasına sıkıştırdım. “Artık aynı okuldayız yani diyorsun, e artık benim kitap sohbetlerimden kaçış yok haberin olsun.” Daisy’nin dediğine ikimizde kıkırdamıştık. “Hangi sınıftasın?”. “10C-2 sınıfındayım.” “Cidden mi?” Daisy şaşırmış gözüküyordu niye şaşırdığını anlayamamıştım. “Cidden? Niye şaşırdın ki?” Daisy ilk bana bir süre baktı sonra cevap verdi “C-2 sınıfındayım dedin. Bu yabancı dil sınavını geçmiş olduğun anlamına geliyor. Senin dil sınavının ne kadar zor olduğu hakkında bilgin var mı?” Kafamı hayır anlamında salladım. “Bana normal gelmişti.” “Dil sınavı kolay bir sınav değildir bunu cidden başarabilmen büyük bir şey. Şanslısın okuldan erken çıkıyorsunuz bize göre. Ek ders olmayan iki sınıf var ikiside 15 kişilik yani normal sınıfların yarısı kadar. Bu yüzden hocalar sınıfa girdiğinde sınıf az kişi olduğu için daha çok önem ve dikkat veriyorlar öğrencilere. O yüzden hem şanslı hem şansızsın ama olsun her türlü iyi bence.” Dediklerine kafa sallayarak cevap verdim. Konuşurken çok enerjik ve pozitif konuşuyordu, aura rengi sarı gibi hissettiriyordu. Sarı olduğundan emindim hatta. “Bunları bilmem iyi oldu, sen hangi sınıftasın?” “Ben 10B-1 sınıfımdayım. Senin sınıfının karşısı.” gülümsedim. Onun sözünün bitmesiyle beraber zil de çalmıştı. “Beraber çıkalım mı sınıfa Luna?” Kafamı salladım. “Bana uyar, seni önden alalım benim tarifimle kaybolmak istemeyiz dimi?” İkimizde kıkırdadık ve yürümeye başladık. Aslında hafızam iyidir ama bunu durduk yere söylemeye gerek yok. Sınıfın kapısında ayrıldık ve ben sınıfa girdim. Sınıfa girdiğimde direk sırama yöneldim ve oturdum. Ders coğrafyaydı ve hocanın gelmesini beklemeye başladım. İlk gün olduğu için ders işleneceğini sanmıyorum. Öğretmen zili çaldıktan birkaç dakika sonra hoca içeri girdi. “Selam çocuklar. Yeni senenize hoşgeldiniz.”. Hoca sınıfı incelemeye başladı ve beni gördü. “Yeni bir öğrencimiz var gibi duruyor, adın nedir kızım?”. Lowell’ın dediğine göre hoca iyi duymuyordu o yüzden gür sesle konuştum. “Luna hocam.” “Luna, güzel isimmiş. Buraya yeni mi taşındınız yoksa zaten buradaydın sadece nakil aldırdın?” “Yeni taşındım hocam.” “Bu sınıfa geldiğin için tebrik ediyorum demek ki yabancı dilin iyi. Herkese bir duyurum var bu sene bazı dersler İngilizce olarak işlencek. Zaten sizin için sıkıntı olacağını sanmıyorum.” Hoca öğretmenler sandalyesine oturdu ve sınıfı izlemeye başladı. “Serbestsiniz çok ses yapmayın.” Sınıfta sesiz konuşmalar başlamıştı bazıları ise hocanın yanına gitmiş sohbet ediyorlardı. Sınıfı bir süre izledikten sonra cama doğru döndüm ve dışarıyı izlemeye başladım. Sınıfta erkekler çoğunlukta gözüküyordu ve Daisy’nin dediğini gibi 15 kişiydik.
Ders bitmişti ve hoca sınıftan çıkmıştı. Son 3 ders kalmıştı.Ek dersimiz olmadığı için günlük 5 dersimiz vardı. Sırtımı sandalyeye yasladım ve sınıfa bakınmaya başladım herkes birbirine yakın gözüküyordu. Sınıfı izlerken birinin bana doğru geldiğini fark ettim ama çok önem vermedim. Kafamı sırama çevirdim ve gelenin gelmesini bekledim. “Selam .”. Yanımdan hafif kalın bir ses geldi. Ona doğru döndüm. “Selam” dedim. Çocuğun saçları siyahtı. Saçları hafif uzundu ama çok değildi. Gözleri maviydi ve gözlerinden heyecan okunabiliyordu. “Ben sınıf görevlisiyim, adım Mason.”. Mason gülümsedi ve direk gözlerime bakıyordu. Gözleri kristalleri andırıyordu. Bende gülümsemesine karşılık verdim. “Tanıştığımıza memnun oldum Mason. Bende Luna.”. “Sınıfta veya okulda herhangi bir şeye ihtiyacın olursa görevli olarak ben buradayım. Arkadaş bulmakta buna dahil.” Mason gülümseyerek sırama yaslandı. Bende ona bakıp güldüm cidden içimi ısıtan bir sınıfa girmiştim. “O zaman herhangi bir sorunum özellikle arkadaş bulma hakkında bir sorunum olursa direk sana geleceğim.” İkimizde kıkırdadık. “Luna ismi ay ve ay ışığı anlamına geliyor değil mi?”. Evet anlamında kafamı salladım. “Bu arada ders programını bilmediğini düşünüyorum. Bu ders yine coğrafya, ondan sonraki iki ders ise kimya. Kimya hocası tatlı bir kadındır, sinirlenmedikçe tabii. Büyük ihtimalle oda ilk ders olduğu için boş bırakacaktır. İstiyorsan telefona bakabilirsin, hocalar ders işlemedikçe telefon serbest.” Bunu duymak iyi olmuştu. Koskoca 3 dersi camdan dışarı bakarak geçirmek istemiyordum. “Bilgilendirme için teşekkürler Mason.”. Bir an duraksadım, nedense çok tanıdık gelmişti bir an gözüme. “Mason, ben seni bir yerden tanıyor muyum?” Mason birkaç saniye yüzüme baktı, sonra sanki nereden tanıdığımı anlamış gibi biraz geri çekildi. “Şey, dün kitap evinde karşılaşmıştık. Aslında Daisy ile karşılaştın.” Sözünü keserek bir soru sordum. “Daisy’i çağıran çocuk sendin değil mi?”. Sanırım soruyu çok ani sormuştum çünkü şaşırmış gibi bakıyordu. “Evet o bendim, bendim de nasıl hemen anladın?”. “Daisy ile tanıştın dedin ve Daisy’i çağırdığını duymuştum sesin ve yüzünde benziyor yani sen olduğunu anlayabilmem kolay oldu.”. Gülümsedi “Wow. İyi ve doğru bir çıkarım. Daisy benim ikizim, ısrar edince kitap evine götürmüştüm.” Daisy ile kardeş olduklarını duyduğumda kaşlarımı kaldırmıştım. Gözleri aynıydı fakat diğer fiziksel görünüşleri tamamen farklıydı. “İkinizde arkadaş canlısı gibisiniz, ikizlerde genetik herhalde.”. Dediğime ikimizde kıkırdamıştık. “Ben artık sırama geçiyorum hoca az sonra gelir. Dediğim gibi büyük ihtimalle bütün gün boş olacağız. Yine de iyi dersler.” Deyip yaslandığı sıradan dikleşti. “Görüşürüz.” dedim. Oda benim sözlerimle beraber sırasına doğru yürüdü. Sırasına baktığımda kapı kenarından 2. sıraydı. Sırasına oturduğu gibide birileri onla konuşmaya başlamıştı, demek ki sosyaldi.
Okul sakin bir şekilde bitmişti. Mason’un dediği gibi kimya derside boş geçiyordu. Hoca “Toparlanıp çıkabilirsiniz.” dedi. Benimde masamın üstünde çok bir şeyim yoktu o yüzden kalem kutumu çantama koydum. Çantamdan kulaklığımı aldım ve çantamı arkama takıp sınıftan çıktım. Sanırım ilk çıkanlardan biri bendim. Merdivenlere yöneldim ve inmeye başladım, aynı zamanda da telefonumu kulaklığıma bağlamaya çalışıyordum. Arkadan birinin bana seslendiğini duydum ve arkama baktım, seslenen Daisy idi. “Luna.” Dedi ve adımlarını hızlandırarak yanıma geldi. “İlk okul günün nasıldı?”. O yanıma gelince gülümsemiştim. “İyiydi, tüm dersler boştu aslında.” “Ne güzel işte boş geçmiş bütün günün, benim hala dersim var.” Okulun kapısına gelmiştik o yüzden onla konuşmak içim durdum. “İlk gün diye boş geçer bence onlarda merak etme.” “Umarım, boş geçer ya stres olmama gerek yok. Bu arada herhangi bir şeye ihtiyacın olursa beni bulabilirsin. Benim sınıfıma girmektende çekinme, bana ihtiyacın olursa çekinmeden gir sıkıntı olmaz.” “Teşekkürler, bir şeye ihtiyacım olursa sana gelirim.” Biz konuşurken arkadan bir ses geldi. “Selam.” diyerek arkadan Mason gelmişti. “Ve tanıştırayım benim gıcık ikizim Mason.” Daisy’nin sözlerine gülmüştüm. “Biz zaten tanışıyoruz küçük kardeş merak etme.” “Hey benden sadece 2 dakika ile büyüksün.” Daisy dirseğiyle Mason’un karnını dürtmüştü. Aralarında bariz bir boy farkı vardı. Daisy benden kısaydı Mason ise benden uzun. “Siz nereden tanışıyorsunuz ki?” Diye sordu Daisy. “Mason sınıf görevlisiymiş, bizde aynı sınıftayız.” Diye cevapladım. “Doğru 10C-2. Neyse tanışmanız iyi olmuş, benim gitmem lazım şu an öğle arasındayız ve açım, yarın görüşürüz Luna.” “Yarın görüşürüz Daisy.” Ona el salladım ve oda okula girdi. “O zaman bende yarın görüşürüz diyorum Luna.” “Görüşürüz Mason.” Dedim ve oda yürümeye başladı. Bende telefonumdan bir müzik seçtim ve kulaklığımı taktım. Ev ile okul arası mesafe 10 dakika falandı o yüzden etrafı inceleyerek eve doğru yürümeye. Nasıl olduğunu anlayamamıştım ama bu okulun hatta bu şehrin ayrı bir enerjisi vardı. Bu bana çok iyi geliyordu. Yürürken bir park fark ettim, çimenler çok güzeldi ve çimenlerin arasında piknik masaları ve banklar vardı. Yanında ise küçük bir market vardı. Bazıları marketten bir şeyler alıp parkta oturuyorlardı. Saate baktım ve saat daha 12.03 idi. Banklardan birine doğru yürüdüm ve oturdum. Rüzgar hafif hafif yüzüme vuruyordu. Çantamdan kitabımı çıkardım ve okumaya başladım. Yarım saatimi orada kitap okuyarak geçirdim sonrasında ise telefonum çaldı, arayan annemdi. Telefonu açtım bana eve geldiklerini ve ilk günümün nasıl geçtiğini merak ettiklerini söylediler bende hemen geldiğimi söyledim. Çantamı toparladım ve eve doğru yürümeye başladım. Çok geçmeden evdeydim ve kapıyı açtım. “Ben geldim.” diye içeri seslendim ve annemler hemen kapıya geldi. Babam “Hoşgeldin, geç içeri bakalım. Okulun ilk günü nasıldı?” İçeri geçtim ve koltuğa oturdum. “Gayet iyidi, herhangi bir sıkıntı yoktu. Ama bir öncekilerden daha iyiydi denebilir.” “Muhteşem” dedi annem ve gülerek üçümüzede kahve getirdi. Babam ve ben anneme teşekkür ettik. “Bugün yeni kişilerle tanıştım, aslında biri yeni değildi. Aslında dün evde olsaydınız anlatırdım ama sanırım işteydiniz geç saate kadar?” Annemde babamda kafasını salladı. “Dün biraz dolaşmaya çıkmıştım ve kitap evinde Daisy diye bir kızla tanıştım ve bugün aynı okulda olduğumuz öğrendim fakat şu an o hala okulda. O İngilizce sınavını geçememiş yanı onun 8 ya da 9 dersi var toplamda. Benim ise 5 ders. Sonra sınıftan iki kişi ile tanıştım. Biri benim önümden oturuyor adı Lowell diğeri ise Mason, Daisy’nin ikizi.” Ailem beni gülerek dinliyordu sanırım biraz fazla heyecanla anlatmıştım ama olsun, zaten heyecanlıydım. Günümü özetleyip yemeğimi yedikten sonra odama geçmiştim. Her gün yaptığım gibi enerji çalışacaktım. Yani ders işlenmemişti o yüzden normal dersim yoktu. O zaman kendi dersime çalışacağım. Sandalyeme oturdum ve ilk ne çalışacağım hakkında düşünmeye başladım ama ilk alıştırma yapmam gerekiyordu. Etrafa bakındım ve dünden kalan kağıdımı alıp masanın üstüne koydum. Geriye doğru itmeye çalışacaktım. İlk olarak dünden kalan özgüvenle ellerimi sürtmeden yapmaya çalıştım nede olsa olmaz diye fakat düşüncelerim beni yanılttı, ellerimde enerji birikmemesine rağmen kağıt dünkü gibi uçmuştu. “Hadi canım ordan.”. İnanmaz bir biçimde kağıda baktım. Camıma baktım belki açıktır diye ama o da açık değildi. Gömleğin boynuma batmasıyla düşüncülerimden uyandım. Üstümü değiştirsem güzel olacaktı o yüzden ayağa kalktım ama aklıma bir şey geldi, niye telekinezi ile yapmaya çalışmayayım? Mantıken normalden daha güçlü olduğum için ve daha öncede dolap kapısını çok zorlanmadan açtığıma göre şu an zorlanmam gerekiyordu. Dolap kapağına odaklandım ve elimi açtım, birkaç saniye geçmeden dolap kapağıda açıldı, peki daha önce hiç denemediğim bir şey denesem? Nefes verdim ve kıyafete odaklandım, bana doğru avucumun içine gelmesini düşledim. İlk olarak olmayacak sansamda üstün kolu oynayınca inancım arttı. Kıyafetler beklediğimden daha kolay bir şekilde önümde belirmişti ve havada süzülüyorlardı. Bu aşırı ani olmuştu o yüzden refleks olarak kıyafetler düştü. Eğilip kıyafetleri aldığımda nefes nefese kalmıştım. Hızlıca üstümü değiştim ve tekrar sandalyeme oturdum. Dolap kapağı hala açıktı ve çıkardığım kıyafetler yatağa öylece atılmıştı. Gömleğe odaklandım ve gömlek havada süzülmeye başladı. Dolaptan bir askılık aldım ve gömleği ona geçirdim. İlk defa güçlerimle bu kadarını yapabiliyordum ve bu tam anlamıyla MUHTEŞEMDİ! Askıyı dolaba koydum ve pantolona odaklandım. Oda havada süzülmeye başlayınca katlandığını hayal ettim ve düşlediğim gibide oldu. Sonrasında dolaba koydum ve dolabın kapağını kapadım. Hepsini dokunmadan yapmıştım. Hiçbirine dokunmamıştım ama hepsi yerli yerlerindeydi ve sadece bileklerim biraz ağrıyordu. Şu an deli gibi gülüyordum ve muhteşem hissediyordum. Tabii bu his dudağımın üstünde hissettiğim ıslaklıkla duraksadı. Telefonumdan yüzüme baktığımda burnum kanıyordu ama çok değildi. Peçeteyle hemen burnumu sildim ve yaptıklarımın keyfini çıkarmaya başladım fakat bunlardan sonra vücudum çok yorulmuştu o yüzden yatağıma uzanıp kitap okumaya başladım ve günüde bu şekilde bitirdim. |
0% |