Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm | Market

@deniz34

Dolabımı düzenlemeyi bitirdikten sonrasında kendimi yatağa atarken buldum. Bugün bütün odamı elden geçirmiştim. Uzun zamandır yapmam gereken bir şeydi ama yapamamıştım. Yakın zamanda da karşı apartmanın altındaki kuyumcuya iş başvurusunda bulunmak istiyordum. Mezun olalı çok olmuştu ama verdiğim ara yüzünden bir mesleki girişimimde bulunamamıştım. Daha doğrusu koşturmam gereken ailemin işleri vardı, onlara yardım ediyordum. Gerçi getirisi kendi mesleğimden daha fazlaydı, bu konuda şikayetçi değildim ama artık patronumun babam olmadığı bir yerde çalışmanın koşullarını da merak ediyordum. Hayat nasıl bir şeydi bundan haberim yoktu açıkçası. Sadece dinlediğim kadarıyla biliyordum, zordu. Babam da sırf bu yüzden başkasının işinde çalışmama izin vermemişti. Bu sefer şansımı kuyumcuda satış danışmanı olarak yapmak istiyordum. Belki kuyumcunun sahibi tanıdık olduğu için izin verirdi diye düşünüyordum. Biliyorum, yine tanıdıklarla iş yapmış olacaktım ama en azından belirli sınırlarımdan da çıkmış olacaktım. Ayrıca onlar babamın tanıdıklarıydı, benim değil. Ben sadece dışarı çıktıkça karşılaşıp ufak bir baş selamı verdiğim kişilerdi, o da uzaktan ve göz göze geldikçe. Onun dışında hiçbir iletişimim yoktu. Yani, en azından çocukken oynadığım kişiler olmasını da saymazsak.


Yakında ablamın düğünü olacaktı gerçi, babam bir düğün olduğunda onlardan başka kuyumcuya da gitmezdi. Bu mahallede doğup büyümenin bir şeyi miydi bilemiyordum. Bildiğim tek bir şey vardı, artık sınırlarımın dışına çıkmak istiyordum. Fazla konfor alanına sahiptim. 1 senecik de olsa başkasıyla çalışıp normal bir hayat nasıldı onu görmek istiyordum.


Seyrettiğim duvardan gözlerimi çekerken yataktan kalktım. Biraz enerjik bir yapım vardı diyebilir miydim, sayılırdı. Arada bir enerji patlamaları yaşar, yıllarca yapmadığım işleri bir çırpıda bitirirdim. Genelde sakin takılmayı severdim, acele edecek bir şeyim yoktu. Fazlasıyla şanslı doğmuştum.


Aşağı kata indiğimde annem merdivenlerin başında durmuş, beni çağırıyordu.


“neredesin sen, 1 saattir sana bağırıyorum. Eniştenler geldi, markete gidip kola, gazoz bir şeyler alıp gel, evde hiçbir şey kalmamış.” Dedi annem.


“tamam.” Dedim merdivenlerden geri çıkarken.


“nereye?”


“üstümü değiştireceğim.”


“üstünde bir şey yok, iki dakika git de gel hadi.”


“anne üstümde pijamalarım var ve ben ne zamandan beri pijamayla dışarı çıktım ki şimdi çıkayım?” dedim söylene söylene yukarı çıkarken.


Annem arkamdan bir şeyler demişti ama duyamadan odama girip üzerime bir şeyler çıkartmıştım hemen.


Cüzdanımı alıp evden çıkarken hafif koşturarak bahçeden çıktım. Kapının önünde duran kuyumcudaki çocuklarla o anda göz göze gelirken bir baş selamı verdim hemen. Onlar da aynı selamı verirken hızlı adımlarla markete ilerledim. Bu selamdan bahsediyordum işte. İletişim sayılmayan bir iletişime sahiptik.


Marketten önüme ne kadar içecek geliyorsa alırken kasada ödemesini yaptım. Biraz fazla almış olmalıydım. Kapının önünde dururken babamı aradım, eğer buradan geçecekse beni almasını isteyecektim.


“alo.” Dedim telefonu açar açmaz.


“efendim?” dedi babam da.


“baba eve ne zaman geliyorsun?” diye sordum.


“yarım saat sonra falan, neden?”


“tamam o zaman, eniştemler gelecekmiş de içecek aldım, buradan geçeceksen beni de al diyecektim, ben kendim giderim.” Dedim.


“ağırsa bırak markete sonra dönüp bir daha al.”


“yok yok, götürürüm.” Dedim.


“iyi tamam, hadi görüşürüz.”


“görüşürüz.” Diyerek telefonu kapatıp cebime tıkarken poşetlerle bakıştım.


“yardıma gerek var mı?” diye arkamdan bir ses gelirken tanıdık sesle arkamı döndüm. Eniştemin kardeşiydi tanıdık ses.


“Ferhat.” Dedim mutlulukla. “seni göreceğime hiç bu kadar sevinmezdim.”


“bir şey mi oldu?” dedi benim mutlu halime nazaran.


“bir çift erkek koluna ihtiyacım vardı. Sen ne yapıyorsun burada?”


“içecek bir şeyler almaya yolladı annem, size geliyoruz ya.”


“hiç gerek yok, ben her şeyi aldım, sen sadece şunları taşımaya bir el at yeter.”


“olmaz öyle, ben de bir şeyler alayım gideriz.”


“Ferhat, Allah aşkına ne alacaksın?” dedim atarla. Biz gerçekten çok fazla anlaşamazdık. Topu topu birkaç kere görüşmüştük, onda da tartışmasız bir dakikamız olmamıştı. Şimdi de yardımına ihtiyacım olduğu için alttan almaya çalışıyordum ama ne mümkün? Çocuk gıcıklıklar abidesiydi.


“kola.” Dedi.


“aldım, hatta bak neler aldım sayayım hemen.” Dedim poşeti aralayıp bakarken. “soda, fanta, ıce tea, gazoz, meyve suyu


çeşitleri.” Dedim başımı kaldırıp ona bakarken.


“eğer bir şey daha alırsan seni eve almam.”


“sen mi alacaksın sanki, ne halin varsa gör.” Diyerek arkasını döndüğü gibi arabasına gitti.


“Ferhat dur ya!” dedim arkasından seslenip poşetleri kaldırmaya çalışırken. Beni dinlemeyip arabasına binerken ona koşuşturucam diye belimden gelen kıt sesiyle olduğum yerde kaldım. Resmen tutulmuştum. Elimdeki poşetleri yere bırakırken kendimi toparlamaya çalıştım ama olmadı. Gözlerimden gelen yaşlar acının tarifsiz boyutunun temsilcileriydi adeta.


“iyi misin?” sesi yanımdan gelirken Ferhat hala arabada beni izliyordu.


“değilim, belimden kıt sesi geldi ve şimdi de hareket edemiyorum.” Dedim. Bu nadiren kuyumcuda gördüğüm çocuklardan biriydi. Çocuk da değil, adamdı ama her kız gibi çocuk demeye devam ediyordum işte. Bizim yaşlarımızdaydı sonuç olarak. Genelde sadece sigara içmek için çıktığını görürdüm onda da sadece birkaç kere denk gelmiştim. Galiba çok sık gelmiyordu. Adının Kuzey olduğunu biliyordum sadece. O da çocukken oynadığımız içindi.


“hiç mi edemiyorsun?” dedi önüme geçerken.


“hiç edemiyorum.” Dedim gözümden akan yaşları silip.


“dokunmama izin verir misin?” diye sordu.


“neden? Ne yapacaksın?”


“biraz anlarım bu işlerden, bakmama izin ver sadece.”


“tamam.” Dedim. Başka çarem yoktu. Ferhat ölse o arabadan inmezdi. Anca babamı arardım, onu da endişelendirmekten başka bir işe yaramazdı.


Eli belimde birkaç noktaya baskı yaparken ağrıyan noktalara dokunduğunda istemsizce inledim.


“bir anda ağırlık kaldırdığın için kasların kasılmış.” Dedi.


“ne yaparsam düzelir?”


“kas gevşetici içmelisin ama önce eve gitmen gerekiyor, o da sabaha kadar ağrısını biraz zor alır, kasılmaların da zor geçer. Tavsiyem hastaneye gitmek, en azından damardan enjeksiyon alırsan hem ağrın geçer hem de gevşersin.” Dedi.


“bu halde nasıl gideyim Allah aşkına, yok mu başka çaresi?”


“ben de doktor değilim, benden bu kadar. Eğer istersen hastaneye götürebilirim ama.”


“sana nasıl güveneceğim? Ya beni kaçırırsan?” dedim tereddütle. Ben Müge Anlı izleyen biriydim. Bana güvence vermeliydi.


“komşu kızı sayılırsın. Babanı tanıyorum. Sen de benim nerede çalıştığımı gayet iyi biliyorsun.” Dedi.


“biliyorum ama seni tanımıyorum.”


“istersen Ferhat’ı çağır, hala arabada, buraya bakıyor.” Dedi.


“sen onu nereden tanıyorsun?” diye sordum şaşkınca.


“hepimiz bu mahallenin çocuğu sayılırız.”


“o ölsem günahını vermez bana, zaten yardım et dediğim halde yardım etmediği için oldu bunlar.” Dedim.


“o zaman babanı arıyayım.”


“basit bir kas kasılması için adamı endişelendiremem.”


“ne yapmamı istiyorsun peki? Basit bir kas kasılması için ambulansı aramamı mı yoksa bana güvenmeni bekleyeceğim o zamanı beklememi mi?”


“bak bana bir şey olursa, Allah korusun, burada kameralarda gözüktün bir kere, Müge Anlı seni bulur, benden demesi.”


Gülümseyerek bana bakarken “sebebi belli oldu, komşumuza bile güvenmeyeceksek kime güveneceğiz artık?” dedi.


“kimseye, ben önce Allah’a sonra kendime güvenirim. İnsanoğluna belli olmaz.”


“tamam, sana bir şey yapmayacağım. Namusum ve şerefim üzerine yemin ederim. Şimdi bana ya git de ya da hastaneye götüreyim.”


“hareket edemiyorum, nasıl gideceğim?”


“izin verirsen arabaya kadar kucağıma alayım.” Dedi.


“marketten araba alıp ona binsem?” dedim.


“neden?”


“ben biraz ağırımdır, senin de belini sakatlarsak ikimiz de araba kullanamayız.”


“bir şey olmaz bana, hadi omzumdan sıkıca tutun.” Dedi.


Dediğini yaparken beni tek hamlede kucağına aldı. Arabasına ilerlerken arkadan bize bağırma sesiyle olduğu yerde durup arkasına döndü.


“ne yaptığını sanıyorsun sen, nereye götürüyorsun lan kızı?” dedi Ferhat.


“Evlendirme dairesine gidiyoruz, gel sen de şahidimiz olursun.” Dedi Kuzey alayla.


“Birce?” dedi sorarcasına.


“saçma sapan düşüncelerden çık, senin yüzünden ne hale düştüm. Bir daha gözüme gözükme Ferhat yoksa seni gördüğüm yerde gebertirim.” Dedim.


“önce ne olduğunu anlatsana sen, bu adamın kucağında nereye gidiyorsun?”


“o adamlık yapıp ben ağlarken orada bırakmadı. Yardım isteğime senin gibi sessiz kalmadı, anladın mı beni? Senin yüzünden sakatlandım resmen hala gelmiş bana ne diyorsun ya, yürüyemiyorum ben, oldu mu? Hastaneye gidiyoruz. Herkese gidip de yalan yanlış şeyler anlatma. Hadi gidelim.” Dedim en son da Kuzey’e dönerken.


Yeniden arabasına yönelirken “bakalım annen bu işe ne diyecek Birce, benden günah gitti.” Dedi Ferhat.


“sen içecekleri al eve git!” diye bağırdım öfkeyle. Resmen haykırmıştım.


“sakin ol.” Dedi çocuk.


Ön koltuğun kapısını ben açarken beni yavaşça bıraktı. Belim o kadar kasılıyordu ki ağrısı şiddetleniyordu resmen. Zar zor emniyet kemerimi takarken o da şoför koltuğuna geçmişti bile.


Bölüm Sonu.


.


24.07.2024


Loading...
0%