Yeni Üyelik
10.
Bölüm

10. Bölüm | Eczane

@deniz34

Kuzey’in tişötü üzerimde dururken hemen altıma pantolonumu giydim. Kuzey odadan çıkmış, lavaboda elini yüzünü yıkayacağını söylemişti. O yüzden de rahat hareket ediyordum. Çantamı da alarak ben de odadan çıkarken ayakkabılarımı da ayağıma geçirdim.

Merdivenlerin başında onu beklemeye başlarken çok geçmeden o da gelmişti. Eğer vicdanım olmasaydı gerçekten yapacağım şey değildi. Bir dakika bile katlanamazdım.

Kuzey merdivenlerden tutunarak aşağıya inerken ben de önden önden indim. Yine de aşağıda onu beklemeye başladım.

Onun da aşağıya inmesiyle dükkanın içine girerken herkesin bana dönmesiyle olduğum yerde kaldım. Kuzey de soluğu yanımda alırken o da dükkandakilerle bir tur bakıştı. Dükkanın şu ana kadar kapanmış olması gerekiyordu ama belli ki kapanmamıştı.

“Güney.” Dedi Kuzey hemen.

Güney yanımıza gelirken “efendim abi?” dedi.

“bu dükkan neden hala açık?”

“2 saat öncesinde geldiler. Düğün alışverişi yapmaları gerekiyormuş. Henüz bitiremediler, biz de gidin diyemeyiz haliyle.” Dedi.

“neden benim haberim yok?”

“ikiniz de uyuyordunuz, rahatsız etmek istemedik.”

“tamam, çabuk olup dükkanı boşaltın.” Dedi Kuzey.

“tamam abi, bir şeye mi ihtiyacınız var?”

“yok, eczaneye gideceğiz.”

“tamam.” Dedi Güney işine dönerken. Biz de o arada kalabalık dükkandan sıyrıldık.

“arabayla mı gideceğiz?” diye sordum.

“yürümek istiyorum ama yorgunsan gidebiliriz de.”

“ben senin için dedim.”

“o zaman yürüyelim.” Dedi.

Temiz havayı içime çekerken buna ihtiyacım vardı resmen. Sanırım yakın zamanda yağmur da yağacaktı, toprak kokusu burnuma geliyordu. Her yağmurdan önce bu kokuyu mutlaka alırdım, acaba bende mi bir problem var diye düşündüğüm de olurdu. Çünkü etrafımdaki kimse bu kokuyu almıyordu, yağmurdan sonra toprak koktuğunu söylerlerdi. Belki de benim koku duyum fazla açıktı, bilemiyordum.

Yavaş yavaş eczaneye yürürken Kuzey’in sendelemesiyle kolunu tuttum hemen.

“tansiyonum düştü yine sanırım.” Dedi.

“olabilir, yemek de yemedin.” Dedim.

“sen sanki çok yedin.” Diye mırıldandığından kolundan destek olmaya devam ettim sadece. Eğer bir şey deseydim olay kesinlikle büyüyecekti.

Mahalledeki eczaneye girerken Kuzey sandalyelerden birine otururken ben de kimliğini alıp ilaçları vermelerini beklemeye başladım. Melike abla ilaçları ayarlarken “hayırdır, ne oldu?” diye sordu.

“bir şey yok abla, ufak bir kaza geçirdi, dikiş atıldı. Bir de doktor su gelmeyecek dedi ama su geçirmez bone ya da bandaj falan var mı?” diye sordum.

“var var.” Dedi hemen arka tarafa geçerken. Elinde iki paketle gelirken “bunda bone var, duşta daha rahat eder. Bunda da yapışkanlı bandaj var ama yine de dikkatli yıkasın.”

“tamam, halleder artık kendi.” Dedim bakışlarım Kuzey’e dönerken. Bizi duyduğuna adım kadar emindim.

“ufak bir ödemesi var.” Dediğinde direkt kartımı çıkarttım. “temassız.” Dedim.

“Birce, durur musun lütfen.” diyerek Kuzey ayağa kalkarken onu durdurdum. “bence sen otur, daha fazla bir şey olsun istemiyorum.” dedim.

Melike abla ödemeyi benden alırken hemen kartımı cüzdanıma koyup poşeti aldım.

“üstüne her şeyi yazdım zaten. Antibiyotik saatine dikkat et, o önemli çünkü. Onun dışında ağrın oldukça da ağrı kesici al.” Dedi Melike abla.

“sağol.” Dedi Kuzey.

“geçmiş olsun.” Dedi Melike abla.

Eczaneden birlikte çıkarken “orada olay büyümesin diye bir şey demedim ama bir daha böyle bir şey istemiyorum.” dedi.

“beni koruduklarına sayarsın.” Dedim alayla.

“Birce.” Dedi uyarırcasına.

“bir şeyler yiyip öyle dönelim. Ben çok açım.” Dedim konuyu değiştirirken.

“ne yemek istiyorsun?”

“fark etmez, yiyecek herhangi bir şey.” dedim.

“iyi, gel benimle.” Dediğinde onu takip etmeye başladım.

Bir dönerciye girerken masalardan birine oturup sipariş verdik. Kuzey öncesinde çorba da isterken burada çorba olduğunu bilmediğim bir gerçekti açıkçası. Bana da kendince çorba siparişi verirken bir şey demedim. Midemi ıslatmak bana da iyi gelecekti.

“makyajsız neden dolaşmıyorsun?” dediğinde bakışlarımı dışardan alıp ona çevirdim.

“seviyorum.” Dedim sadece.

“şimdi yapmadın ama.”

“yapacak halim mi vardı sence? Temel ihtiyaçlar her zaman önceliğim.” Dedim.

“vazgeçmeyeceğin bir makyaj malzemen var mı? Yani o olmadan hayat olmaz, diğerlerini kullanmasam da olur dediğin.”

“bu seni neden bu kadar ilgilendiriyor?” diye sordum şüpheyle.

“sadece merak ettim. Belki seri halinde kozmatik ürünü çıkartabiliriz.” Dedi.

“benim için maskara ama sizin ruj yapmanız daha mantıklı. Sonuçta yeni evlenen kişiler daha çok geliyor. Daha çok kırmızı tonlarda, ideal olabilir. Aynı şekilde parfüm de ama birçok marka zaten parfüm çıkarttı.” Dedim.

“doğru.” Dedi arkasına yaslanırken. O sırada çorbalarımız gelirken önümdeki mercimekle bakıştım. Gayet güzeldi.

Sessiz sakin yemeklerimizi yiyip kalktıktan sonrasında Kuzey bu sefer benim ödememe izin vermeden kendi ödemeyi yapmıştı. Burada da bu sefer ben sorun çıkartmamak için sessiz kalmıştım.

“neden benim ödememi istemiyorsun, her zaman sorun çıkartıyorsun?” diye sordu.

Bakışlarımı gözlerinin içine çevirdim. Birkaç saniye ciddi olup olmadığını kontrol ettim. “sana borçlu kalmak istemiyorum.”

“Birce, bu konuyu da konuşalım lütfen.” Dedi.

“seni dinlemeyeceğimi biliyorsun, nefesini boşa tüketme.”

“bunca yıl beni dinlemeden omuzlarında bir yükle yaşamaya hazırsın ama beni bir kere dinlesen o yükü alacağım.” Dediğinde olduğum yerde durdum. İkimiz de bedenlerimizi birbirine çevirdik.

“sen beni hırsızlıkla itham ettin Kuzey, benden böyle bir şey yüzünden şüphelendin. Yapmayacağımı bile bile. İhtiyacım olsa hadi diyeceğim şüphe eder ama yok, sana saniyesinde bankadan daha fazla para aktaracağımı bile bile benden şüphelendin. Bana bu saatten sonra ne söylersen söyle içim rahatlamayacak. Ben sana her baktığımda bana nasıl baktığını hatırlayacağım.” Dedim.

“haklısın, ben sana haksızsın demiyorum ki. Bana ne söylersen söyle hakkın var. İstersen bundan 60 yıl sonra gel, benim boynum sana kıldan ince. Ama beni kırdığım o kalp bırakmıyor.”

“için rahat olsun Kuzey, hakkım sana helal ama benden seni affetmemi bekleme. Seni affetsem bile dediğim gibi o bakışların her zaman gözümün önünde olacak.”

“başımıza ilk defa böyle bir şey geliyor ve ne tesadüftür ki senin çalışmaya başladığın bir zamanda. Seninle bu konuları konuşmuşken üstelik. Sonra aslında Cihangir abinin haber vermeden aldığını öğrendim. Senin başına aynı şey gelse, siz de esnafsınız, ne düşünürsün?”

“inan bana ben senden şüphelenmezdim Kuzey, ablamdan şüphelenir onu arardım ama senden şüphelenmezdim.”

“içinde biraz olsun hiç mi şüphe olmayacaktı, acaba demeyecektin?”

Sessiz kaldım. O zaman ne düşünürdüm bilemiyordum.

“tamam, benim de en baştaki hatam diğerlerine sormadan seni hedef gösterdim. O dakika Cihangir abiyi aramak yerine senden şüphe ettim. Hatamı da kabul ediyorum. Ama sen de benim yerime kendini koyduğunda düşüncenin biraz değiştiğini gördün. Benim sana olan bakışlarımda en çok hayal kırıklığı vardı. Hayatımda ilk defa birine güvenip iş yerine almıştım ve benim güvenim boşa çıkmıştı. Bunun hesabını vereceğim kişiler varken üstelik ben sana güvendim.”

“güvenini boşa çıkarttım mı peki?”

“çıkartmış olsaydın şu an karşımda olmazdın.”

“bir de benim sana olan güvenimi sorgulamam gerekiyor.” Dedim.

“bana güvenmeseydin aynı odada uyumayı bırak yolun ortasında karşı karşıya bile durmazdın.”

“şş, birisi, duyup yanlış anlayacak Kuzey, ne dediğinin farkına var.” Dedim ona bir adım yaklaşırken.

Gülümseyerek bana bakarken “o zaman bana güvenmediğini söyleme.” Dedi.

“söylersem ne yapacaksın?” dedim meydan okurcasına.

“herkese birlikte yattığımızı söylerim.” Dedi hafifçe bana doğru eğilirken.

Elimi dudaklarına bastırırken “ne dediğinin farkına varır mısın lütfen? Çocuk musun sen?” dedim.

Dudaklarının üzerindeki elimi çekerken “o zaman benimle çalışmaya devam et.” Dedi.

“asla!” dedim geri çekilirken.

Bırakmadığı elimle beni kendine çekerken omzundan tutup aramıza mesafe koydum.

“ne yaptığını sanıyorsun sen Kuzey, mahallenin ortasındayız ve çok yanlış anlaşılacak bir pozisyonda. Birbirimizi bu kadar sevmiyorken yaptığın doğru mu? Kısmetimi kapatacaksın.” Dedim.

“iyi işte kimse seninle evlenmez.” Dedi gülümserken.

“sen de kimseyle evlenemezsin ama.”

“evlenmem.” Dedi omuz silkerken.

“sen iyileştin galiba, doğruca eve gidiyorsun.”

“bunu konuştuk.” Dedi geri çekilirken.

“en azından rahat bir yerde yatmalı, ev yemeği yemelisin.”

“gerek yok, bir dünya nasihat dinleyeceğime en azından burada birkaç gün rahat nefes alırım.”

“sana annenden iyi bakan olmaz.”

“sen varsın ya.”

“ben bakmayacağım sana.”

“valla hiç öyle durmuyor, en ufak ağrımda aklın çıktı.”

“beni vicdanımdan vurma, yoksa ben de seni vururum.”

“ondan şüphem yok, 2 dikişle sonuçlandı.”

Cevap vermeden önüme dönerken kuyumcuya doğru gitmeye başladım. Gidecek başka yerim yoktu zaten. Vardı aslında, gitsem giderdim de ama Kuzey’in dedikleri de doğruydu. Haklılık payından dolayı da sesimi çıkartamıyordum çok fazla. Ya eve gidecektim ya da burada kalacaktım. Kısacası babamın beni eve alacağı günü bekliyordum.


Bölüm Sonu.


Loading...
0%