Yeni Üyelik
12.
Bölüm

12. Bölüm | Arkadaş

@deniz34

Kuzey’in saçlarını yıkadıktan sonrasında banyodan aldığım temiz havluyla saçlarını yavaş yavaş kurulayıp daha sonrasında başına sardım.

“şimdi tam bir sadrazam oldun abi.” Dedi Güney gülerken.

“sen geç dalganı, ben sana yapacağımı bilirim.” Dedi Kuzey.

“geçerim tabi.” Dedi Güney, Kuzey’in fotoğrafını çekerken.

Ben de o sırada suyla dolan kovayı banyodaki gidere boşaltmakla meşguldüm.

“Birce sen bırak, Güney halleder buraları.” Dedi Kuzey.

“hallettim zaten.” Dedim suya tuttuğum boş kovayı son kez çalkalayıp gidere dökerken.

“hadi sen de duş al, çıkalım.” Dedi Kuzey.

“sen neden alıyorsun?” diye sordu Güney.

“kız kaç gündür burada Güney, sence neden alıyor olabilir?” dedi Kuzey.

“o zaman ben sana bir şeyler ayarlıyayım hemen.” Dedi Güney.

“bir tişört çok iyi olur aslında, üzerimdeki ıslandı.” Dedim bol gelen tişörte bakarken.

“benim dolabımdan seçebilirsin yine.” Dedi Kuzey.

“tamam o zaman, ben odadan eşyalarımı alayım.” Dedi banyodan ilk çıkarken.

Onlar da peşimden gelirken ayakkabılarımı çıkartıp dolaptan bana olabileceğini düşündüğüm bir tişörtü çıkarttım hemen. Masanın üzerinde duran pantolonumu da yeniden elime aldım. Zaten en az birkaç gün giymeden kirliye attığım bir şey değildi pantolon. Sonuçta çabuk kirlenmiyordu. En azından bugün de olmazsa eve gidip eşyalarımı alacaktım artık.

“bir şeye ihtiyacın var mı?” diye sordu Kuzey.

“yok, sadece havlu.” Dedim.

“dolaptan alabilirsin. Hepsi temiz.” Dedi Güney.

“tamam, sağol.” Dedim ayakkabılarımı ayağıma geçirirken.

Banyoya girmeden ayakkabılarımı çıkartıp benim için ayrılan terlikleri giyerken banyodan sonra giyeceklerimi kapının arkasındaki askılığa astım. Üzerimdekileri de çıkartıp diğer askılığa asarken iç çamaşırlarımı mecburen ayırdım. Bir daha giymem gerekiyordu.

Sıcak suyu ayarlayıp suyun altına girdiğimde resmen bütün sinirim sıcak suyla erimişti. Kısacık bir duş alacaktım zaten. Mecburen burada olan erkek şampuanını kullanırken saçlarımı iyice yıkayıp duruladım. Lif olmadığı için böyle bir şansım yoktu. Bugün benim gerçekten eve ya da otele gitmem gerekiyordu artık. Bu şekilde rahat edemiyordum.

İyice durulanıp havluyla kurulandım. Hızlıca temiz kıyafetlerimi üzerime giyindim. Kendimi gerçekten rahatlamış hissederken küçük havluya ben de saçlarımı sadrazam gibi sarıp eşyalarımı toplayarak banyodan çıktım.

Odaya döndüğümde Kuzey elinde telefonuyla bir şeyler yaparken ben de ayakkabılarımı çıkartıp içeri girdim. Çekmecede bulduğum normal, dümdüz market poşetine kirlilerimi koydum ama çorabım yoktu. Yani kirlenmişti ve onu elimde yıkasam bile kuruması uzun zaman alacaktı. Evim hemen karşısıydı ama ben giremiyordum, orası ayrı bir konuydu.

“ne düşünüyorsun?” diye sordu Kuzey.

“çorabım yok.” Dedim.

Bir şey demeden birkaç çekmece açıp kapattı. Ardından hiç açılmamış erkek çorabını bana fırlatırken “idare et.” Dedi.

Bir şey demedim ben de. İdare etmek zorundaydım. Açtığım çorabı ayağıma giyerken spor çorap olduğu halde büyük gelmişti. Bebek mezarı gibi ayağı olunca bir insanın, çorabı da böyle olması normaldi tabii. En azından tişörtleri o kadar büyük değildi de sırıtmıyordu. Sadece erkek tişörtü olduğu belliydi. Biraz da uzundu tabii. O kadarı da pantolonumun içine koyup gizliyordum zaten.

Saçlarımdaki havluyu alırken çantamdan çıkarttığım tarakla saçlarımı taramaya başladım. Çantamdan eksik olmayan şeylerin başında geliyordu bu tarak.

“maşallah, çantandan da bir şey eksik değil.” Dedi Kuzey.

“galiba senin eksik ama, saçların hala taranmadığına göre.” Dedim göz kırparken.

“buradaki tarağı bulamadım sadece.” Dedi umursamazca. “bu arada telefonunu şarja taktım. Seni çağırmak isteseler kimse ulaşamayacak.”

“Allah razı olsun.” Dedim saçlarımı taramaya devam ederken.

“hepimizden. Burada kurutma makinamız yok ama idare et artık.” Dedi.

“ederim.” Dedim iç çekerken.

Saçlarımı taradıktan sonrasında tarakta kalan saçlarımı toplayıp odadaki küçük çöpe attım.

“normalde kimseyle paylaşmam ama sen şanslısın.” Dedim yanına gidip tarağımı uzatırken. Elimden almaya çalıştığında tarağı geri çekip gülümsedim. “ama bir şartla veririm.”

“ne istiyorsun yine?”

“aşk olsun, ben senden bu zamana kadar ne istedim ki?”

“hadi söyle.”

“saçlarını ben tarayacağım.”

“masaj da yapacak mısın?” dedi gülümserken.

“o köprünün altından çok sular aktı artık. İlk ve sondu yani.”

“bekleyen de yoktu zaten. Hadi, tarayacaksan tara.”

“tabi tabi, zaten o yüzden sordun değil mi?” dedim saçlarını taramaya başlarken. İstediğim şekli saçlarına verirken kendimi gülmemek için zor tutuyordum. Gözlerini yüzümden hiç çekmeyip beni rahatsız edercesine izlemesi de huzur vermiyordu ama umursamamaya çalışıyordum.

“taradım, aynaya bakmaya ne dersin?” dediğimde ayağa kalkıp dolabın aynasının karşısına geçti. Bir süre onun için yaptığım ortasından tren geçecek gibi ayırdığım saçlarıyla bakışırken eliyle dağıttı.

“ne yapıyorsun, ne kadar güzel olmuştu.” Dedim yanına giderken.

“senin saçlarını da benim yapmamı istemiyorsan sessiz ol bence.” Derken elimdeki tarağı da kapmıştı.

Onu umursamadan makyaj çantamı çıkartıp içinden maskaramı aldım. Eyeliner sürmeyecektim ama maskarasız da gerçekten kendimi kötü hissediyordum. Hala aynanın karşısında dikilirken yanına gidip biraz itekledikten sonra rimelimi sürmeye başladım. Dikkatle beni izlerken maskarayla işim bittiğinde kapatıp ben de ona baktım.

“bir şey mi diyeceksin?” dedim.

“maskara sana yakışıyor ama şu gözünün üstüne sürdüğünü sürme.” Dedi.

“onu sürmeyi de seviyorum.” Dedim umursamazca.

“cadı gibi gözükmeye devam etmek istiyorsan sürmeye devam et.” Dedi aynadan geri çekilirken. Renkli dudak nemlendiricimi de aynanın karşısına geçip sürerken umursamaz gözüküyordum. İlk defa bir erkek makyajım hakkımda yorum yapıyordu.

“benden uzak duracaksan hemen de sürebilirim.” Dedim alayla.

“onu sürsen de sürmesen de benim senden uzak duracağıma emin olabilirsin.” Dedi.

“mükemmel.” Dedim gülümserken.

Aynadan geri çekilirken çantamı toparladım. “ben hazırım, sen de hazırsan çıkalım.” Dedim. O da ben duştayken üzerini giyinmişti.

“üzerine dolaptan kapşonlu al, hava serin bugün.” Dedi.

Bir şey demeden dediğini yaptım. Gerçekten de rüzgar sesini duyabiliyordum. Epey serin gözüküyordu. Çantamı alırken ayakkabılarımı giyindim. O da ayakkabılarını giyinirken beraber aşağıya indik.

Dükkan bugün de oldukça kalabalık gözüküyordu. Neden birkaç gündür bu kadar kalabalık gittiğini merak ediyordum doğrusu. Normalde bu kadar olmazdı.

Güney yanımıza gelirken “abi, birkaç kişi sizi sordu.” Dedi.

“neden?” dedi Kuzey kaşlarını çatarken.

“bilmiyorum, sadece burada mısınız değil misiniz diye sordular.”

“belki o kadının arkadaşları sormuştur.” Dedim.

“olabilir, zaten 2 gündür bir yoğunluk var.” Dedi Güney. “siz nereye?”

“kahvaltıya gidicez. Oradan da sağlık ocağına geçeriz.” Dedi Kuzey.

“tamam. Biz buradayız zaten.” Dedi Güney.

Cihangir abiye ve Cevahir’e de selam verirken dükkandan çıktık. Biraz yürüdükten sonrasında Kuzey kapşonlumun şapkasından tutup kafama geçirdi.

“rüzgar esiyor, hasta olacaksın.” Dedi.

“sen de ört, saçların hala nemli.” Dedim.

Bir şey demeden dediğimi yaparken birlikte yine mahallede bulunan bir restorana girdik. Kuzey ikimiz için de serpme kahvaltı söylerken bir şey konuşmadan dışarıyı izliyorduk. Kahvaltı önümüze koyulduktan sonrasında yine sessizce kahvaltımızı yapmaya devam ettik.

Kahvaltıdan sonrasında yine ufak bir tartışmayla hesabı Kuzey ödemiş, ardından da sağlık ocağına gidip doktoru görmek için sıra beklemeye başlamıştık. Mahallede bizi tanıyanlar selam verirken biz de onlara verdik. Her ikimiz de sevilen esnafların çocuğuyduk. Mahallede de beraber büyüdüğümüzden burada oturmaya devam edenler bizi tanıyordu. Bu olayı asla garipsemiyordum o yüzden. Benim için günlük rutin gibiydi.

Aile hekimimizin yönlendirmesiyle hemşirenin yanına gittik. Kuzey otururken hemşire eldivenlerini takıp pansumanı yapmaya başladı.

“bugün saçlarını yıkadık, su değdirmemeye çalıştık ama bir sorun gözüküyor mu?” diye sordum.

“gayet güzel duruyor, ne zaman dikiş atıldı?” diye sordu hemşire.

“iki gün önce.” Dedi Kuzey.

“o zaman hızlı iyileşiyor. Şu anlık bir sorun yok.” Dedi hemşire.

“dün gece çok yoğun ağrıları olduğu için 2 kere ağrı kesici aldı. Bir sorun olur mu peki?” diye sordum.

“darbe başa geldiği için gayet normal. Bugünden itibaren daha rahat uyumaya başlarsınız. Eğer gece uyanmak istemiyorsanız hatta yatmadan 1 ağrı kesici alabilirsin.” Dedi hemşire hızlıca dezenfekte ettiği yaradan pamuğu kaldırırken. Ufak bir gazlı bezle kapatırken neredeyse gözükmeyecek kadar iyi ayarlamıştı.

“geçmiş olsun.” Dedi hemşire gülümserken.

“teşekkürler, elinize sağlık.” Dedi Kuzey odadan çıkarken.

Birlikte sağlık ocağından çıkarken yavaş yavaş yürümeye başladık.

“bir yere gitmek ister misin?” diye sordu.

“sadece eve gitmek istiyorum.” Dedim huzursuzca.

“benim yanımda olmaktan bu kadar mutsuz musun?”

“aslında sana alışmaya başladım.” dedim gözlerinin içine bakıp ardından yola bakmaya devam ederken. “sadece biraz düşünmeye ihtiyacım var.”

“yani benimle barışma şansın da var.”

“barışsak bile ne değişecek Kuzey, ikimiz de hayatlarımıza kaldığımız yerden devam edeceğiz.” Dedim.

“yani, doğru diyorsun. Yine de ben de sana alıştım diye bir itirafta bulunabilirim. Aslında iyi arkadaş olabilirdik.”

“kadın ve erkek arkadaş olmaz Kuzey. İkisi arasında illaki bir çekim oluyor. Sen hiç annenin erkek arkadaşını gördün mü mesela?” dediğimde bana baktı.

“haklısın.” Dedi. “olsa garipserdim sanırım.”

“öyle.” Dedim ellerimi ceplerime koyarken. “o yüzden bunu daha fazla uzatmayalım. Zaten iyileşiyormuşsun da. Ben annemlerin aramasını bekleyemeyeceğim. Barıştık varsayalım.”

“benimle gerçekten barıştığını nasıl anlayacağım?” diye sordu merakla.

“buna ihtiyacımız olmayacak ki. Zaten her şey eskisi gibi olacak. Bundan 2 hafta öncesinde nasılsak yarın da aynısı olacak.”

“arada bir gel, sohbet ederiz yine. Ben sana bulaşmayı özlerim büyük ihtimalle.”

“çok uzağa gitmiyorum, saçlarımı kuruturken selam verirsin.” Dediğimde kahkaha attı.

“o perde yüzüme çekilmeyecekse veririm.”

“belli olmaz, sen yine şansını denersin.” Dediğimde bu sefer ben de gülmeye başladım.

Bundan sonrasında daha dikkatli olacağım kesindi.


Bölüm Sonu.


Loading...
0%