Yeni Üyelik
14.
Bölüm

14. Bölüm | Zorunlu Geçiş

@deniz34

Duştan çıkıp üzerimi değiştirdikten sonrasında saçlarımı kuruttum. Makinadan yeni çıkan Kuzey’in kıyafetlerini aldıktan sonrasında aşağıya indim. Salona geçtiğimde herkes burada birlikte sohbet ediyorlardı. Sadece Kuzey bu sohbetten soyutlanmış gibi duruyordu.

“ben hazırım.” Dediğimde Kuzey’in bakışları bana döndü.

“çıkalım mı?” dediğinde sadece başımla onayladım.

“biz çıkıyoruz.” Dedi Kuzey.

“tamam, siz yine de dikkat edin çocuklar.” Dedi annem.

Onu onaylarken birlikte evden çıktık. Sessizce dükkana girerken müşterilerin arasından sıyrılıp üst kata döndük tekrardan. Elimdeki ıslak kıyafetleri odada kurumaları için uygun yerlere koyduktan sonra tek oturabileceğimiz yer olan yatağa oturdum. Kuzey de kendi yatağına geçerken sessizliği bozmak istiyordum artık.

“Kuzey…” dediğimde boğazımda bir düğüm hissettim. “ne yapacağız? Bir planın var mı?”

“aklıma bu sefer bir şey gelmiyor.” dediğinde gözlerim tekrar doldu.

“gerçekten böyle bir şey yapmak zorunda kalır mıyız?”

“bilmiyorum, sadece vakit kazanmak için 1 gece daha istedim.” dedi.

Sessiz kaldım çünkü boğazımdaki yumru konuşmama izin vermiyordu. Gözümden bir damla yaş daha fazla dayanamayıp firar ederken bakışlarımı ona çevirdim. Aklıma gelen ilk fikri ortaya sundum desem daha doğru olurdu.

“ben buradan gitsem, en azından 1 bilemedin 2 sene ortadan kaybolsam sonra da çıkıp gelsem nasıl olur?” dedim.

“bir şey değişmez muhtemelen. Böyle değil, daha farklı bir şey bulmamız gerekiyor. Senin ya da benim kaçmam bir şey ifade etmiyor.”

“o zaman birlikte gidelim. Sen zaten çoğu zaman burada olmuyorsun ki, nerede olduğunu bilmiyorum ama sen oraya gitsen ben de farklı bir yere gitsem, olmaz mı?”

“onların fikirlerini asla değiştiremeyeceğimiz gibi desteklemiş de olacağız yani. Bu çok daha mantıksız. Birimizden biri gitse diğeri kalsa o zaman da daha farklı şeyler söyleyecekler. Resmen her şeyi üzerimize yıkıp çıkın bu işin içinden dediler.”

“bunca yıldır bu mahalledeyim, sanki hiçbiri bizi tanımamış gibi nasıl böyle düşünebilirler?”

“en başında sen demiştin, kendim ve Allah’tan başka kimseye güvenmiyorum diye.” Dediğinde yerden çektiğim bakışlarımı ona çevirdim. “insanların güvenilecek bir tarafları yok. Elbette güvendiklerimiz de var ama gördüğün gibi, ortam böyle.”

“sana güvenebilir miyim?” dedim.

“ben sana güvenebilir miyim?” diye soruyla karşılık verdi.

“güvenebilirsin.” Dedim kendimden emin bir şekilde.

“bana bunu sorman bile hata olarak görüyorum. Ben sana gerçekten güveniyorum çünkü. Samimiyetini kendi gözlerimle gördüm.”

“bazen samimiyet yetmiyor Kuzey. Bunca yıldır samimi olmadığımız insanlar mı mahalledekiler?” dedim.

“en azından bizim aramızda bir güven bağı kurulmalı Birce, artık bu her neyse bilemiyorum çözelim ve bitsin.” Dedi.

“sana her açıdan güvenirim Kuzey ama tek bir şartla.” Dedim. Bakışları ilgiyle beni dinlediğini belli ederken “eğer beni yarı yolda bırakacaksan, geçen sefer olduğu gibi sana tam anlamıyla güvenemem. Biliyorum, ikimiz de henüz birbirimize yabancıyız ama ben ikinci bir vakayı daha kaldıramam.” Dedim.

“söz. Ben verdiğim sözden dönmem. Bu işten sıyrılsak da devam etmek zorunda kalsak da bir daha böyle bir şey yaşanmayacak.”

“o zaman seninle bütün samimiyetimle konuşabilirim bundan sonra.” Dedim.

“ben de seninle konuşacağımdan şüphen olmasın.”

“olmayacak.” Dedim kararlı bir tonda.

“konumuza dönersek Birce, aklıma bir şey gelmiyor. Sadece tek bir şey var onu da sen kabul eder misin bilemiyorum.” Dedi.

“anlat, belki yapabileceğim bir şeydir.”

“ailelerimizin istedikleri gibi evleneceğiz, hatta en çabuk nasıl evlenebilirsek o kadar hızlı evleneceğiz.” Dediğinde şaşkınca ona baktım.

“planın bu mu gerçekten?”

“dinle bir, hemen karar verme.” Dedi gözlerimin içine bakarken. Sessizce onu dinlemeye devam ettim. “sonrasında dediğin gibi burada oturmayacağız, şu bahsettiğin uzun zaman gittiğim şehirde ev var zaten, oraya gidelim. İkimiz de burada olduğu gibi kendi hayatlarımızı yaşamaya devam edelim. Çalışmak istersen benim açımdan sıkıntı değil, zaten istediğin de buydu, çalışabilirsin. Eğer istemezsen de benden yana problem yok. Çalışmadan istediğini de yapabilirsin.” Dedi.

“sonra ne olacak? Sonsuza kadar birlikte bekar hayatı mı yaşayacağız? Hiç düzenimiz bile olmayacak mı?” dedim.

“dayanabildiğimiz yere kadar dayanırız. 1 sene, 2 sene belki 3 sene, bilemiyorum. Sonra da anlaşamıyoruz der ayrılırız. Zaten uzakta olduğumuz için bizi göremeyecekler.” Dedi.

“ayrılamayız.” Dedim.

“neden?”

“annemler ayrılmamamız için elinden ne gelirse yaparlar, mahkemeyi bile basarlar ama ayrılmamıza izin vermezler. O kağıda imza attıktan sonrasında geri dönüş yok Kuzey.”

“ikimiz de kendi kararlarını alabilecek yaştayız. Bize engel olamazlar. Olmadı önce boşanır sonra haber veririz.”

“ikimiz de kendi kararlarını alabilecek yaştayız evet ama ikimiz de bu evliliğe dur diyemiyoruz.” Dedim. “bu kararlar pek de umurlarında gibi değil, ne dersin?”

Sessizce bir süre düşündü.

“aileme karşı gelmek istemiyorum. Kalplerini kırmak ya da onları incitmek istemiyorum. Aynı şekilde senin ailenin de. Aslında kendi yaptıkları bir hata var ve bunu bir şekilde bize uyarladılar. Buna da bir şey demiyorum, kısmen haklı oldukları konular da var. Olayın buraya kadar varacağını da bilemezdik. Bunun için başka yol da aklıma gelmiyor.” dedi.

“evleneceğiz o zaman.” Dedim bana yabancı gibi gelen kelimeleri söylerken.

“en az senin kadar ben de bunu istemiyorum. Sadece olayın bu boyuta varacağını ikimiz de tahmin edemedik.”

“iki dakika yan yana yürüdük diye bize demediklerini bırakmamışlar, pes.” Dedim hayretler içinde.

“daha dikkatli olmam gerekirdi, özür dilerim.”

“bu senin ya da benim hatam değil Kuzey, kendini suçlu hissetme lütfen.”

“sen de üzülme. Zaman ikimize de yol gösterici olacak. Belki de her şey daha başlamadan bitecek.” Dedi.

Başımı olumsuzca sallarken gülümsemeye çalıştım. “hiç sanmıyorum Kuzey, sadece birbirimize yardımcı olacağız gibime geliyor.”

“elimden geldiğince yanında olmaya çalışacağım ve her zaman seni destekleyeceğim. Elimden bir şey gelmeyen tek konu bu, üzgünüm.”

“üzülmek yok, suçlamak yok demiştik.” Dedim gülümsemeye çalışırken. “Kuzey, ben de elimden geldiğince yanında olmaya, seni desteklemeye hazırım. Ben sadece evlilik fikrine hazır değilim. Bir de hiç tanımadığım bir adamla olması… beni yanlış anlama, sorunum seninle değil.”

“biliyorum. Aynı fikirde olduğumuzdan da seni yanlış anlamıyorum. Ama şu düşünce beni biraz rahatlatıyor. Ne kadar anlaşamasak da şimdi farklı açıdan birbirimize bakacağız. Ben ileride yani çok da geç olmayan ileride zaten evlenecektim ve bu büyük ihtimalle hiç tanımadığım bir kızla olacaktı. Onu da tanımıyorum seni de. Benim için bu yönden pek bir şey değişmedi. Seni tanımaya başlayacağım sadece.” Dedi.

Dediklerinin haklılık payı vardı. Ayrıca öyle çirkin bir adam da değildi. İşinde gücünde, eli yüzü düzgün sınıfına giriyordu. Ben sadece evlilik fikrine hazır değildim, bunu nasıl anlatabilirdim bilmiyorum.

“haklısın ama benim korktuğum yönü sana şöyle anlatabilirim, ben daha kendime bakamıyorum, bir de sana nasıl bakacağım diye düşünüyorum. Ayrıca sen de dedin, ikimiz de kedi köpek gibiyiz. Anlaşamadığımız çok nokta olacak.”

“Birce.” Dedi gözlerimin içine bakarken. “ben seninle 3 gün öncesine kadar bu konuşmayı bile yapamazdım ama şu an beni dinleyip çözüm üretmeye çalışıyorsun, bilmiyorum farkında mısın?” dedi.

“değilim.” Dedim düşünceli bir şekilde. “demeye çalıştığın şey birbirimize alıştığımız ve zıtlıklarımızı tolere ettiğimiz mi?”

“hayır, birbirimizi tanımaya başladıkça bazı şeyler yerine oturuyor ve birbirimizi öyle kabul etmeye başlıyoruz. Dediğim gibi, her şey zamanla ve eğer gerçekten anlaşamazsak ben planı uygulamaya hazırım.” Dedi.

“benimle evlenmek istiyor musun?”

“böyle bir soru için erken olsa bile en azından böyle bir evlilik olsun istemezdim. İkimizin de rızasının olması daha hoş olurdu.”

“ama evleneceğin bir kız potansiyeli var yani.” Dedim.

“seninle neden evlenmek istemeyeceğimi düşünüyorsun ki? Güzelsin, eğitimlisin, nerede ne yapması gerektiğini, ben dışında, iyi biliyorsun.” Dediğinde istemsizce güldüm.

“seninle gerçekten bir problemim yok Kuzey, sadece dediklerin bana çok ters geliyordu.”

“artık gelmiyor mu?”

“bazen.”

“demek ki dediklerimde haklıyım.” Dedi haklı bir gururu yaşıyormuş gibi.

“içinde bulunduğumuz durumu bilmesem beni evliliğe ikna ettiğini düşüneceğim.”

“sadece seni rahatlatmaya çalışıyorum.”

“işe yarıyor.” Dedim. Gerçekten de daha ılımlıydım şu an. Ama sabaha kadar fikrim kaç kere değişirdi bilemem.

“bende yaramıyor.”

“neden?”

“hala birbirimizi sevemeyeceğimiz düşüncesi beynimde dönüyor. Seninle anlaşabilecek potansiyele sahibiz, farkındayım ama anlaşamazsak düşüncesi içimi kemiriyor.”

“ben de düşündüğün kadar uyumsuz birisi değilim. Sana küs olduğum halde saçlarını yıkadım, buradan anlayabilirsin.”

“benimle barışacağını biliyordum Birce.”

“nereden biliyordun?”

“dediğin gibi, saçlarımı yıkadığında anladım.” Dedi.

“ne güzel.” Dedim gözlerimi yüzünde gezdirip kollarımı birbirine bağlarken. İşte şimdi meydan okuyordum. “bu zamana kadar benim ters köşelerime denk gelmediğin için böyle düşünmen çok hoş tabii.”

“sağol, içime su serptin.” Dedi yapmacık gülerken.

“rica ederim.”

“evleniyor muyuz şimdi?” dedi konuya dönerken.

“ben evlenme teklifi almadım.” Dediğimde önce ciddi olup olmadığımı kontrol etti. Ciddiydim.

“gerçekten evli kalabileceğimizi anladığım gün sana evlenme teklifi edeceğim.”

“iyi, bakarız o zaman.” dedim.


Bölüm Sonu.


Loading...
0%