Yeni Üyelik
15.
Bölüm

15. Bölüm | Manevra

@deniz34

Kuzey’le aramızda bir sessizlik oluşurken bir anda gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Sanırım saatlerdir kendimi sıkmamın sonucuydu. Rahatladığımı hissediyordum. En azından Kuzey’in bana yardım edeceğini bilmek iyi geliyordu.

“neden ağlıyorsun?” dedi gözlerimin içine bakmaya çalışırken. Gözlerimi sürekli ondan kaçırdığımdan bir türlü göz göze gelemiyorduk.

Ellerimi yüzüme yelpaze yaparken “bilmiyorum.” Dedim. “sadece içimde rahatlama oldu. Sabahtan beri kendimi kasıyordum.”

Yerinden kalkıp yanıma otururken “buna gerçekten gerek yok. Benim yanımda kendin olabilirsin. Mutluyken mutlu, üzgünken üzgün. Bir çare bulamasak da en azından destek olurum.” Dedi.

“teşekkür ederim.” Dedim elimle gözyaşlarımı silerken.

“hadi dışarı gidelim demek isterdim ama emin değilim.” Dedi.

“zaten olan oldu Kuzey ya, evlilik yoluna girdik işte, kalk gezelim, ne olacak sanki?”

“seni benim ağlattığımı düşünürler bu sefer.” Dediğinde ciddi olup olmadığını kontrol ettim. Kendini gülmemek için zor tutarken benim de gülmemle birlikte gülmeye başladık. Evet, ağlanacak halimize güler olmuştuk bir günde.

“bir şey diyen olursa onları ayakkabımı çıkartıp döveceğim.” Dedim.

“ikimize de bir şey deme cesaretleri olmadığı için annemleri sıkıştırmışlar ya zaten.”

“haklısın. Herkes benim bu konularda sınırımı bilirdi yoksa.” Dedim.

“benim de mahalledekilerle pek alakam yok, zaten bir gidiyorum sonra gelmiyorum.”

“harbiden sen nereye gidiyorsun? Askere de uzun zaman önce gittin.” Dediğimde güldü.

“yolumu mu gözledin?”

“yok da merak ettim.” Dedim ciddiyetle. Böyle şakayı kabul edecek seviyede değildim. O yüzden safa yatıyordum.

“çıkalım, yolda anlatırım o zaman.”

“tamam.” Dedim ayağa kalkarken. Ayakkabılarımızı giyinip hala yoğunluğu bitmeyen dükkandan çıkarken yürümeye başladık birlikte.

“bizim şubelerimiz var. Bazen Cihangir gidiyor bazen Güney ama en uzun ben kalıyorum genelde. Buranın havasını çok fazla sevemiyorum. Beni bunaltıyor. Onlar kontrolleri yapıp dönüyorlar bense kalıcı oluyorum.”

“anladım. Buranın havasını sevememenin farklı sebepleri var mı yoksa gerçekten havayı mı sevemiyorsun?”

“neredeyse 30’una yaklaşmış gencin aile evinde kalması çok da kolay olmuyor aslına bakarsan.” Dediğinde gülümsedim.

“tahminimce 28 yaşındasın.” Dedim.

“evet, 28. Sen nereden biliyorsun?”

“liseye başladığımda aynı okuldaydık, sen de 3. Sınıftın.”

“doğru, hatırlıyorum.” Dedi düşünürken.

“bu sefer ne yiyoruz? Benim artık fast food yemekten içim dışıma çıktı.”

“yemek yaparsan alışveriş yapalım.”

“mutfakta yeterli malzeme var mı?” diye sordum dükkandaki mutfağı kastederken.

“yok.” Dedi.

“o zaman benim de yemek yapmamla bir bağlantısı yokmuş.” Dedim yalandan sırıtırken.

“yapamıyorum demiyorsun da.”

“bu seni ilgilendirmez.”

“hamburger yiyelim.” Dedi.

“inadına mı yapıyorsun?”

“ultra lüks restorandan rezervasyon yaptıramadım, üzgünüm.”

“ben senden onu mu istedim acaba? Alt tarafı ev yemeği yapan bir yere gidelim dedim.”

“tamam, sen götür o zaman, neresi ev yemeği yapıyorsa.” Dedi.

Olduğum yerde dururken düşünmeye başladım. Karşımda durup elleri ceplerinde beni beklerken hafif bir gülümsemeyle bana bakıyordu. O da biliyordu ki bu çevrede ev yemeği yapan bir yer yoktu.

“bulamadın mı?” dedi.

“bulamadım.” Dedim.

“zaten istediğin bir şey olduğunda alırım Birce. Sadece imkan olsun yeter.”

“en azından daha normal bir şeyler yiyelim o zaman.”

“ne gibi?”

“bilmiyorum, ben yemek işlerini full sana paslamıştım.”

“tamam, bildiğim bir yer var. Oraya gidelim.” Dedi.

“olur.” dedim tekrar yürümeye başlarken.

Deniz kenarında bir köfteciye gelirken içeri girdik. Adamla Kuzey selamlaşırken ben de etrafı incelemeye başladım. Çok fazla bir seçenek yoktu, köfte, ızgara tarzı şeyler vardı.

“Birce, ne yemek istersin?” diye sordu Kuzey.

“benim için fark etmez, kendine ne alacaksan ondan alabilirsin.” Dedim.

“tamam o zaman, sen yukarıda bir masaya geç ben de geliyorum.” Dedi.

“tamam.” Dedim.

Ben yukarı çıkıp denizi göreceğim bir masaya geçerken çok geçmeden Kuzey de gelmişti. Karşıma geçip otururken sessizce yemeklerin gelmesini bekledik. Çok fazla kalabalık değildi ama yine de birkaç kişi vardı. Sanırım saat henüz erken olduğundan dolayı kimse yoktu.

Masaya piyaz ve mezeler gelirken gözlerim ışıdı resmen.

“mutlu oldun bakıyorum.” Dedi Kuzey gülümserken.

“ben yemek gelmeden sadece bunlarla da doyabilirim.”

“bence önce köftesinden yemen gerekiyor, sonra bunlardan yersin.”

“bunların hepsi bitmez bile.” Dedim masadaki çeşitlere bakarken.

“sıkıntı yok. Sen istediğin kadar ye yeter ki. Aç halin hiç çekilmiyor.”

“aşk olsun Kuzey, ben hiç sana öyle şeyler diyor muyum?”

“çünkü aç olduğumda kendimi kaybetmiyorum.” Gülümsemesi yüzüne yayılmıştı. Bu hali fazla çapkın duruyordu.

“haklılık payının çok az olduğunu savunabilirim.”

“çünkü hala açsın.” Dedi.

“olabilir. Birazdan da fikrim değişmeyecek.”

“bakarız.” Dedi önümüze köfteler bırakılırken. Gerçekten leziz gözüküyorlardı.

“afiyet olsun.” Dedim başlamadan önce.

“sana da.” Dedi.

Köftenin yanındaki bulgur pilavı ve közlenmiş domatesle bile kendimden geçerken köfteler hakkında yorum bile yapmak istemiyordum. Onlar başka güzeldi. Köfte demeye bin şahit gerekirdi. Onlar adeta pamuk etti.

Açlığımın bastırılmasıyla hafiften yemeğimi yavaş yavaş yemeye başlarken arkama yaslandım. Hem yemeğin hem de manzaranın keyfini çıkartıyorum.

“neden fast food yemeği sevmiyorsun?” diye sordu Kuzey köftesinden bir parça yerken.

“bak böyle yemekler yemeği gerçekten seviyorum. Evde yapılmış tarzda. Ama şu döner, çiğköfte, hamburger bunlar çok ağır geliyor bana. Çok severim orası ayrı bir konu ama olsun olsun ayda bir kere olsun, ne bileyim, canın çekince hadi kalk yiyelim demek için varlar onlar. Zevk için yani.” Dedim.

“anladım. Cipsten bir farkları yok yani senin için.”

“aynen öyle. Beslenmek için değiller benim için.”

“yani, haklılık payın da var tabi. Ben de çok fazla yemem ama birkaç gündür böyle oldu. Bundan sonrasında daha düzgün bir şeyler yeriz artık.” Dedi.

“olur.” dedim itiraz etmeden. İtiraz edilecek zaten bir durum da yoktu.

“gerçekten yemek yapamıyor musun?” diye sordu bir anda.

“tencere, tava olmazsa evet. Onun dışında bence herkes yemek yapabilir.”

“herkes yemek yapar ama lezzetli yemek yapamaz.”

“ona da yiyenler karar versin.” Dedim bulgurumdan bir çatal alırken.

Gülümseyerek köftesinden aldıktan sonra öksürmeye başladı. Masadan bir bardak su uzatırken elimden alıp içmeye çalıştı ama öksürmekten içemiyordu. Hızla kalkıp yanına giderken sırtına yukarıya doğru vurmaya başladım.

“Kuzey ayağa kalk.” Dedim kolundan tutarken.

Yüzü iyice kızarmaya başlamışken 2 tane garson yanımıza gelmişti.

“abi, iyi misin?” diye sordu bir garson.

Kuzey boğazını tutarken soluk borusunu zorladığını anlayabilmiştim. Gerçekten boğuluyordu şu an. Sırtına vurmayı bırakırken arkasına geçip parmaklarımla hesapladığım noktaya yumruğumu yerleştirdim. Birkaç kere heimlich manevrası uygularken hala devam ediyordu.

“abla biz yapalım mı?” diye sordu garson.

“biliyor musunuz?” diye sordum son kez denemek için kendimi ayarlarken.

“biliyoruz.” Dediler ikisi de aynı anda.

Son kes baskı uyguladıktan sonrasında Kuzey’in derin bir nefes aldığını görmek içimi rahatlatırken ben de derin bir nefes almıştım.

Garsonlardan birisi Kuzey’e su verirken Kuzey bu sefer biraz içmişti. Nefes nefese kendine gelmeye çalışırken sandalyesine oturdu. Bütün enerjim çekilmişçesine ben de yanındaki sandalyeye oturdum. Aklım çıkmıştı bir şey olacak diye.

“iyi misin?” diye sordum.

Başıyla onay verirken “iyiyim.” Dedi sadece. Yüzündeki kızarıklık yavaş yavaş geçerken birkaç kere daha öksürdü. Sanırım boğazını rahatlatmak istiyordu.

“geçmiş olsun abi.” Dedi garson çocuklar.

“sağol, kardeşim.” Dedi Kuzey.

Garsonlar uzaklaşırken ben yanında kalarak gerçekten iyi olduğunu anlamaya çalıştım.

“hadi yemeğine devam et, ben iyiyim.” Dedi.

“az daha ölüyordun.”

“iyi işte, kurtulurduk.”

“saçmalama.” Dedim kızarken. “aklım çıktı Kuzey.”

“tamam, korkma. Ben iyiyim.” Dedi.

“eğer kendini kötü hissediyorsan kalkabiliriz.” Dedim. Sağlık benim için fazla ciddi bir durumdu.

“hayır, daha sana dondurma ısmarlıyacağım. Gayet iyiyim.” Dedi gülümseyerek.

Emin olmak istercesine gözlerinin içine baktıktan sonrasında kalkıp kendi sandalyeme oturdum. Ne olursa olsun gerçekten sağlıkla kimsenin sınanmasını istemezdim.

Kalan köftemi ağzıma atarken onun da yemek yemeye devam etmesi beni biraz daha rahatlatmıştı. En azından normal bir şekilde devam ediyorduk.

“manevrayı ne zaman öğrendin?” diye sorduğunda bakışlarımı tekrar ona çevirdim.

“üniversitedeyken, katıldığım kulüpte öğrenmiştim. Hiç bu zaman işime yarayacağı aklıma gelmezdi, sen de biliyor musun?”

“biliyorum. Neyse, en azından birbirimizle rahat yemek yiyebiliriz.” Dediğinde gülümsedim.

“bir daha bana bu tecrübeyi sunma lütfen. İlkti ve son olsun.”

“valla ben de ilk defa boğuluyorum. Şaşkınım. Normalde aç olan sensin ama açlıkla boğulmanın pek de alakası yokmuş demek ki.”

“Kuzey.” Dedim uyarırcasına.

“tamam, kızma.” Dediğinde bulgur pilavımdan son çatalı almıştım.


Bölüm Sonu.


Loading...
0%