Yeni Üyelik
17.
Bölüm

17. Bölüm | Kan

@deniz34

Odaya Kuzey girerken zamanın nasıl geçtiğini bile anlamamıştım.

“günaydın.” Dedi.

“günaydın.” Dedim hala uyku akan sesimle.

“kalkmaya niyetin yok anlaşılan.” Dedi yanıma gelip camı kapatırken. Yatağın ucuna dizini dayadığından ben de yatakta ona doğru yuvarlanmıştım.

“burada son kalışım ve ben bu yatağın konumunu aşırı derecede sevdim.” Dedim hala açık perdeden gökyüzüne bakarken.

“o zaman senin için evin en güzel odasını vereceğim.” Dedi.

“kendin de alabilirsin. Annemin karnından gökyüzünü izleyerek doğmadım sonuçta. Ayrıca bende tembellik de yapar, yataktan çıkmak istemem sonra. Arada bir yatmak, tadında bırakmak iyi.”

“tamam tamam hallederiz. Hadi kalk, Güney’ler gelecek şimdi. Dükkan açılmadan seni göndereceğim dedim.”

“Güney biraz geç gelsin o zaman.” Dedim yatağa iyice gömülürken.

Elimden tutup kaldırırken yatakta oturur pozisyona geldim. Dağılan saçlarımı ufak bir müdahaleyle omuzlarımın arkasına atarken gülümsedi.

“her sabah bu kadar tembel olacaksan işimiz var.”

“her gün istediğimi yapabileceğini sen söyledin. İster çalışırım ister evde oturup koca parası yerim.” Dediğimde kahkaha attı.

“tabi, istersen bütün malvarlığımı üzerine de yaparız, sen yeter ki mutlu ol hanımefendi.”

“yok, benim öyle çok yükseklerde gözüm yok.” Dedim hala bırakmadığı ellerimle ellerinden destek alarak yataktan çıkarken. Böyle de çok yakın olmuştuk.

“gözünüz nerede Birce hanım?”

“bu sizi hiç ilgilendirmez Kuzey bey.” Dedim ellerini bırakırken. “müsaadenizle annemler bekler.”

Gülümseyerek bana bakarken ayakkabılarımı giyindim.

“telefonumu unuttum Kuzey, verir misin?” dedim.

“gelip alabilirsin.” Dedi hala olduğu yerde dururken.

“ayakkabılarımı yeni giyindim ama.”

“bu da beni hiç ilgilendirmez Birce.”

“ufacık ya ufacık.” Dedim ayakkabılarımın bağcıklarını çözerken. Nefes nefese başımı kaldırıp odaya yeniden girerken “biraz olsun yardımcı olsan ne olur? şöyle intikam almadan.” Diye söylendim. Hızlı adımlarla yanına ilerledim. “tam diyorum, oldu işte, iyi anlaşıyoruz sonra yeniden bir şey çıkıyor.”

Telefonumu alıp yanından geçerken kolumdan yakalayıp ona dönmemi sağladı. “sana da iyi günler Birce.” Dedi gülümserken. Resmen beni tiye alıyordu.

Kolumu elinden kurtarıp kendime çekerken “iyi günler.” Diyerek hızla odadan çıktım.

Aşağı kata indiğimde kapı kapalıydı. Ay bir de anahtar almaya dönemezdim. Oturup burada Güney’in dükkanı açmasını beklerdim daha iyi. Öyle de yaptım. Sandalyelerden birine oturup kollarımı birbirine bağlarken Güney’i beklemeye başladım.

Kuzey ıslık çalarak, keyifle dükkana girerken bana baktı. “neyi bekliyorsun?” diye sordu.

“Güney’i, seninle değil onunla evlenmeye karar verdim. En azından iyi anlaşıyoruz.”

“Birce.” Dedi uyarırcasına.

Cevap vermeden beklemeye başlarken yanıma geldi. Kapının arkasındaki alarmdan şifreyi girerken kapı açılmaya başladı. Ayağa kalkıp çıkmaya hazırlandım ama Kuzey kapının önünden çekilmeyerek çıkmama izin vermiyordu.

“bir konuda anlaşalım.” Dedi.

“sonra anlaşırız, ben gidiyorum.”

“önce anlaşalım, sonra git.”

“ne istiyorsun Kuzey?”

“bir daha böyle espriler yapmazsan…” sözünü kestim.

“ne oldu, gerçekleri söyleyince zoruna mı gitti?” yaptığına, beni umursamayışına sinirlenmiştim ve üzerime geliyordu. Buna çok fazla dayanamazdım.

“evet gitti, birkaç ay sonra karım olacağını bildiğim kadının, kardeşim ve benim hakkımda böyle konuşması zoruma gitti.”

Gözlerinin içine baktığımda sakinliğinden çok da eser yok gibiydi. Tek bir şey daha söylersem sonucunun kötü yerlere gideceğinden adım kadar emindim.

“birkaç ay sonra karın olacağını bildiğin kadını bundan sonrasında umursayıp söylediklerine değer verirsin o zaman. Bir anda kestirip sana da iyi günler Birce demezsin. Şimdi çekilirsen çıkacağım.”

“benim karım bu kadar atarlı olursa o ilişki yürümez Birce.”

“benim kocam da alttan almasını bilemezse bu ilişki yürümez. Ayrıca bizim yürütülecek bir ilişkimiz bile olmayacak ki. Ev arkadaşından farksızız, gerçi ev arkadaşıyla bile iyi anlaşırsın.”

“neden evlenelim ki o zaman? Ne gerek var? Hayatlarımızı mahvetmeyelim. Genciz, sevecek başka birini buluruz.”

“çok haklısın. Her sabah böyle tartışmaya uyanmaktansa baştan noktalayalım. Sonuçta 3 gün konuşurlar 4. Gün başka konu bulurlar.”

“yolun açık olsun o zaman, güle güle.” Dedi kapının önünden çekilirken.

“yolun açık olsun.” Dedim açtığı kapıdan çıkarken. Gözlerim nedenini bilmediğim şekilde dolmuştu. Bu kadar kolaydı işte sevginin olmadığı bir ilişkiyi bitirmek.

“Birce!” sesiyle ileriden gelen Güney’i görürken büyük adımlarla yanıma geldi.

“günaydın.” Dedim.

“günaydın, bir şey mi oldu?”

“yok ya, klasik, abine sinirlendim. Nasılsın?”

“ben iyiyim de siz ne karar verdiniz?”

“olmaz dedik, aramızda sevgi adına ufacık bir kırıntı bile yok ki bir arada kalalım Güney. Aslında çok da konuşmaya gerek yoktu ama enine boyuna düşündük işte. Neyse sana kolay gelsin, daha bir dünya işin var.” Dedim.

“ne olursa olsun, neye ihtiyacın olursa ben buradayım Birce. Telefonlarımız da var birbirimizde. En ufak bir şeyde çekinme.”

“aynı şekilde sen de arayabilirsin.” Dedim gülümsemeye çalışırken. “görüşürüz.” Dedim.

“görüşürüz.”

Hızla bahçeye girerken vaz geçip fırına yöneldim. Taze simit alacaktım. Sokağın sonundaki fırına girip simitlerimi alarak çıkarken yolda sinirden gözlerim doluyordu. Kimsenin görmemesini istediğim için de silip duruyordum. Evin bahçesine geldiğimde arka bahçedeki çardağa geçip oturdum. Biraz kendimi toparladım.

Arka kapıdan apartmana girerken yukarı çıktım. Kapıyı birkaç kere tıklatıp ayakkabılarımın bağcığını çözmeye başladım.

“nerede kaldın annecim ya.” Diyerek annem kapıyı açarken simitleri ona uzattım.

“simit almaya gittim, babam gitmedi değil mi?” dedim mutfağa geçerken.

“gitmedi, seni bekliyor da sen neden ağladın?” dedi annem.

“Birce, ağladın mı kızım?” dedi mutfakta oturan babam da.

“yok, ağlamadım. Nereden çıkarttınız ağlamayı?” dedim masaya otururken. “ayrıca ondan daha önemli bir problemimiz var.” Dedim.

Annem de masaya otururken beni dinlemeye başladılar. Polisin bana bahsettiklerini annemle babama anlattıktan sonrasında arkama yaslandım. İkisi birbiriyle bakışırlarken “emin misin kızım?” diye sordu babam.

“bizzat kendim konuştum baba. Kuzey’in önce benim sonra çıkma sebebim de oydu zaten. Yoksa polisin benimle ne işi olur?”

“Allah Allah.” Dedi babam hayretle. “tamam, Ferhat’ın yaptıkları mahallede belli de, bilemedim.”

“siz ne karar verdiniz? Yarın geliyorlar değil mi? Daha ev temizlenecek, kalk Birce.”

“dur anne,” dedim onu durdururken. “biz olumlu düşünmüyoruz. Yani evlenmeyeceğiz.” Dedim.

“neden kızım?” dedi babam şaşkınca. Evleneceğimize gerçekten de eminler gibiydi.

“anlaşamıyoruz, zaten evlendikten sonrasında şehir dışında yaşamak istedi, işi oradaymış. Sürekli etten püften anlaşamamazlık çıkınca da yeter dedik.” Dedim.

“şehir dışı olmaz zaten ama bir orta yol bulunurdu be kızım, neden hemen kestirip attınız?” dedi babam.

Annem saçlarımın üzerine kapıya tıklar gibi iki kere hafifçe vururken “iki gün sonra çok ağlarsın da bir işe yaramaz. Elin ayağın da konuşanları duydukça durmayacak, işte ben o zaman seninle görüşücem Birce hanım.” Dedi annem.

“Bırak kızımı, ne istiyorsa ona karar versin. Ben onu başka şehre mi yollayacağım bir de?” dedi babam.

“sanki diğer kızın çok yakına gidiyor.” Dedi annem.

“en azından o sevdiğiyle, benim kızım sevmek zorunda kaldığı adamla olacaktı. Aklım onda mı kalsın?” dedi babam.

“diğer kızını da bakalım ne olacak, akşama bir konuşalım bakalım, ağzını arayalım.” Dedi annem.

“e hadi baba, dükkana gitmiyor musun?” dedim ayağa kalkarken.

“sen bir şey yemedin ki, bir şeyler ye de öyle gidelim.”

“yok ya, ben yedim zaten yolda gelirken de. Sonra bir şeyler de atıştırırım, hadi çıkalım.” Dedim. “ben üzerimi değiştirip geliyorum hemen.”

Yukarı koşarak çıkarken dolabımdan işe uygun kıyafetler alıp üzerimi değiştirdim. Hiç istemesem de makyajımı yapmaya başladım. Kalem ve rujumu sürüp aşağıya indim.

Babamla dükkanın yolunu tutarken aklımdakileri işle birlikte atmaya çalışacaktım. Öyle de yapmıştım. Bütün gün aralıksız sadece kendimi işe vermiştim. Yorulana kadar daha doğrusu kendimi iyice yorana kadar çalışmaya devam etmiştim. Uzun zamandır gitmediğim iş bana terapi gibi gelmişti.

Babamın arabayı eve sürmesiyle ayaklarımın acısını anca anlayabilmiştim. Diz kapaklarım bile ağrıyordu. Biraz da başım dönüyordu. Çok fazla su içmemiştim, sanırım ondandı. Çok da umursayacağım bir şey değildi.

Eve gelir gelmez duş alırken üzerime pijamalarımı giyindim. Mecburen, alışkanlığım olan camımı açtım. Yoksa odamda oluşan o buharı sevmiyordum. Saçlarımı kurutup taradıktan sonra etrafı toparladım. O sırada en azından odam da havalanırdı.

Annemin aşağıdan gelen akşam yemeği teklifini de reddederken yatağa girdim. camı da kapatmamıştım. Bunalıyordum çünkü. İçim sıkılıyordu. Gece üşürsem kalkıp kapatırım diye düşünmüştüm.

Gözlerimi açtığımda hala uyumak istediğime hemfikirdim. Zorlu ve uzun günler geçirmiştim ve bu beni tamamıyla yormuştu. Yine de işe gitmek için yatağımdan çıktım. Kafa dağıtma konusunda birebir bir terapiydi. Önce kalkıp camımı kapatıp perdelerimi çektim. Ardından üzerime işte rahat edeceğim kıyafetlerimi giyerken aşağıya indim.

“anne! Babam nerede?” diye evde deli dana gibi gezmeye başladım.

“şimdi çıktı. Senin için uyuyup dinlensin, dün çok çalıştı dedi.”

“anne ya, ben bugün de gidecektim. Babamı arayıp ben inene kadar dur desene.” Dedim.

“tamam koş, bekletme adamı.” Dedi annem.

Dediği gibi ayağıma sporlarımı geçirdikten sonrasında merdivenlerden hızla depar atarcasına indim. Apartmandan kendimi dışarı attığımda babam arabayı çalıştırmış beni beklerken görürken arabaya doğru koştum.

Bir an burnumdan sıcak sıvının akmasıyla elim burnuma gitti. Kan gelmişti.

“Birce!” diye Güney’in bağırmasıyla bakışlarım karşı kaldırıma döndüğünde endişeyle bana bakıyordu. Gözlerimin önü kararmasıyla ayakta durmaya çalıştım ama sanki deprem oluyormuş gibi her yer sallanıyordu, bir de üzerine hiçbir şey göremiyordum. Kendimi boşlukta gibi hissederken birinin belime dokunduğunu hissetmiştim.




Bölüm Sonu.




Loading...
0%