Yeni Üyelik
20.
Bölüm

20. Bölüm | Kuyumcu

@deniz34

Duştan sonra tekrar odama dönerken Halim perdeyi sonuna kadar açmış, camdan sarka sarka mahalleyi izliyordu.

“sen ne yapıyorsun orada?” dedim kaşlarım çatılırken.

“seninki görürse belki duygularından emin olur.” dedi.

“benimki diye birisi yok, isimlerle hitap edelim.”

“anladın ama.”

“bu gerçeği değiştirmez.”

Kurutma makinamı çıkartırken önce saçlarımı tarayıp ardından da kurutmaya başladım. Halim arkamdan gelip saçlarımı olabildiğince dağıtırken sesimi çıkartmıyordum. Eğer kızarsam daha beterini yapacaktı çünkü, biliyordum.

Saçlarımı son kez tekrar tararken yarın giyeceklerimi de ayarlayıp yatağın üzerine atıyordum. Halim hiçbir şeyi beğenmese de 2. Kombinden sonra eşofman giymekle tehdit edince susmuştu. Zaten gitmek istemiyordum, bir de üzerine süslemeye çalışıyordu beni.

“Halim.” Dedim tek dizimi kırıp yatağa otururken. “ben düğüne de gitmek istemiyorum. Acaba yarım saatten sonra bayılma ihtimalin var mı?” dedim şirince sırıtırken.

“oradan bakınca drama mı çekiyorum?”

“yardım et ve beni kurtar işte.” Dedim.

“merak etme, benden önce seni Kuzey kurtarır gibime geliyor.” dedi ima dolu gülümsemeyle.

“o nasıl olacak?”

“mutlaka konuşmak isteyecek. Sürekli ondan kaçmakla olmaz.”

“zorla konuşacak hali yok ya.”

“o seni bir şekilde ikna eder.”

“Allah rahatlık versin Halim.” Dedim yataktan kalkarken.

“çıkarken camı kapatıp perdeleri de çek.” Dedi.

“Kuzey seni sabaha kadar izlerdi ne güzel, neden kapatıyorsun?”

“hayaller hayatları yaşatma adama da kalp krizi geçirmeden ört.” Dedi.

Söylenerek dediğini yaparken onun penceresine hiç bakmadan hızlıca kapattım. Eşyalarımı da alıp odamdan çıkarken aşağı kata, misafir odasına girdim. 2 hafta buraya yerleşecektim artık. Olmadı alıştım der komple yerleşirdim ama bu oda küçüktü, benim odam çok genişti. Hiçbir eşyam sığmazdı.

Daha fazla düşünmeden yatağa girdim. Yoksa beynimi şişirecek bir şey mutlaka bulurdum ben.

Sabah gözlerimi açtığımda direkt üzerimi değiştirip yukarı çıktım. Dişlerimi fırçaladıktan sonra odama dalarken hala uyuyan Halim’i görmemle gözlerimi ondan çekip cama gittim. Perdeleri çekip camı açarken “hadi kalk kalk kalk!” dedim.

Aynamın önüne gidip kendime makyaj yaparken o da yataktan çıkmaya çalışıyordu.

“bir huzur vermiyorsun be bitli.” Dedi yataktan çıkarken.

“kahvaltıdan sonra seninkini görmeye gideceğiz.” Dedim alayla.

“dün saatlerce ağladın, bence seninki.” Dedi odadan çıkarken.

Ben makyajımı tamamladığımda odama girmişti. Yanıma gelip dudaklarını sıkıca yanağıma bastırırken “günaydın.” Dedi.

“bir daha beni öpersen seni aşağı atarım.” Dedim sakince tehdidimi savururken.

“aman, kalsın.” Dediğinde parfümümü de sıktım. Saçlarımı salık bırakıp taradıktan sonra odadan çıkıp aşağıya indim. Annem kahvaltıyı hazırlamıştı çoktan.

“Halim kalkmadı mı?” dedi annem beni görür görmez.

“kalktı, gelir birazdan.” Dedim.

“geç otur.” Dedi annem. Yerime otururken babam da elinde ekmeklerle mutfağa girmişti bile. Babamın arkasından Halim de giriş yaparken “günaydın.” Dedi herkese gülümserken.

“günaydın.” Dedi annemle babam aynı anda.

“Bengü yok mu?” dedi Halim.

“yok, o bundan sonra kendi evi düzene girsin diye orada kalacak.” Dedi annem. İçim rahat etmişti. Ondan bundan sonrasında haber almak dahi istemiyordum.

“olsun, biz de güzel güzel kahvaltımızı yaparız, dimi Erkan amca?” dedi babamın yanına geçerken.

“evet evet, soğutmadan başlayın.” Dedi babam ekmekten bir dilim alırken.

Kahvaltının ardından herkes hazırlanırken karşı dükkana, kuyumcuya doğru yola çıktık. Gittiğimizde ablamlar kocasının tarafıyla çoktan gelmişti. Ferhat’ın da burada olması beni germeye başlarken en köşedeki koltuğa gidip oturdum. Halim’i de yanıma çekerken biz sadece oturuyorduk.

“günaydın Birce.” Dedi Cevahir gülümserken.

“günaydın Cevahir.” Dedim ben de gülümseyip. “nasılsın?”

“iyiyim, sen nasılsın?” dedi.

“ben de iyiyim şükür.”

“bu arkadaş kim, daha önce hiç görmedim.” Dedi merakla.

“aslında bize sık sık gelip gider ama dikkatini çekmedi sanırım. Arkadaşım Halim.” Dedim.

“memnun oldum, ben de Cevahir.” Dedi tokalaşırken. “bir şey içer misiniz?”

“sağol Cevahir, sen yoğunlukla ilgilen, biz burada takılıyoruz.” Dedim gülümseyerek.

“eğer bir şey ihtiyacın olursa mutfak her zaman açık biliyorsun.” Dediğinde başımla onayladım. Bir daha oraya girmezdim ben.

Yanımızdan ayrılırken Cihangir abi ve Güney’le de selamlaşmıştık.

“senin de ne çok sevenin varmış.” Dedi Halim.

“Kuzey hariç hepsiyle iyi anlaşırım ve birbirimizi severiz de.” Dedim.

“senin de kaderin sevilmemekmiş be Birce.”

“öyle, sevmesin aman, severse daha zor koparım.” Dedim yüzümü buruştururken.

“sen var ya dua et de aşık olma ona, yoksa çok fena yanarsın.”

“of, sus Halim, başka adam mı kalmadı?”

“aşk ota da…” dediğinde susturdum onu.

“terbiyesiz.”

“tabi, elin adamlarıyla 3 gece aynı odada kalan sen, terbiyesiz olan ben.” Dedi göz kırparken. Bengü’nün taklidini yaptığı için dudaklarımı birbirine bastırıp gülmemeye çalıştım.

“kaldıysam kaldım, sana ne be.” Dedim sessizce.

“vücudu güzel miydi bari, gördün mü?”

“gördüm,” dedim gözlerimi kaçırırken. “klasik erkek göbeği. Kas yok.”

“çıkışta şekerpare yiyelim o zaman.” Dedi göz kırparken. “dayak da yiyebilirsin.” Dediğimde ağzına fermuar çekti.

Birinin bakışlarını üzerimde hissettiğimde Kuzey gözlerime takıldı. Bizim olduğumuz tarafa doğru bakıyordu. Elbette azılı düşmanım değildi ama eskisi gibi nasılsak o şekilde olacaktım. Merhaba, merhaba.

Halim’le şakalaşırken önümde birinin durmasıyla başımı kaldırdım. Ferhat’tan başkası değildi.

“selam Birce.” Dedi önce gülümserken. Tepki vermeden yüzüne bakmaya devam ettim. “ben seni Kuzey’le birliktesiniz sanıyordum ama senin de maşallahın varmış, bugün de bu adamla çıktın sahneye.” Dedi.

“ben hiçbir zaman Kuzey’le birlikte değildim bu 1. Bu adam da ailemin de yakından tanıdığı arkadaşım, aile dostumuzun oğlu bu da 2. Bir kere daha sana açıklama yapmayacağım, şimdi git buradan.” Dedim.

“hmm,” dedi işaret parmağını dudağına bastırırken “o zaman şimdilik ilişkilerini saklama peşindesin.” Dedi.

“bas git oğlum işine, elimden bir kaza çıkmasın.” Dedi Halim ayağa kalkarken.

Herkes bize dönerken Murat abi hemen yanımıza geldi. “sakin gençler, neyde anlaşmadınız?”

“bizde sıkıntı yok enişte, Ferhat’ta biraz anlama sıkıntısı var sanırım. Arkadaşım dediğim adamla ilişkim varmış, öyle diyor. Olmayan ilişkilerimden falan da söz ediyor.” Dedim.

“yok oğlum, onlar çok eskiden beri arkadaşlar.” Dedi annem araya girerken. “öyle bir şey olur mu hiç.” Annem bu duruma kahkaha bile atmıştı. Halim’le o derece alakamız yoktu.

“tamam abicim, sen otur arkadaşınla.” Dedi Murat abi. “Ferhat sen de git artık.”

“Kuzey, nasıl oldu da kadınını kaptırdın, Birce de çok güzel hatun gerçi, elini sallasa ellisi.” Diye bağırdı kuyumcuda.

“Murat, elimden bir kaza çıkmadan al götür şunu.” Dedi Kuzey.

“tamam abicim, sakin.” Dedi eniştem Ferhat’ı kuyumcudan çıkartmaya çalışırken. O anda ablamın delici bakışlarını üzerimde görmemle gözlerimi devirdim. Resmen beni göz hapsinde tutmaya kararlıydı.

“Bengü de iki koca gördü diye düşman belledi iyice bizi, şu bakışlara bak.” Dedi Halim.

“sus, dedikodu sırası değil, birisi duyacak.” Dedim.

“ne dedikodusu be, belli işte diyecekleri var ama Kuzey’in korkusuna yanaşamıyor. Neyse bir ara boşlukta sokar seni.”

“hiçbir şey yapamaz.” Dedim güvenle. “Kuzey öğrenirse dediklerini yapacağını hepimiz biliyoruz. Beni de Kuzey’le yakın bildiği için yanaşamaz.”

“sen de çocuğu istemiyorsun ama maşallah, ona güvenin de benden fazla.”

“saçmalama, sen kalbimde taht sahibisin.” Dedim koluna girip başımı omzuna yaslarken.

“bence çık kolumdan güvendiğin dağlar birazdan beni dümdüz edecek gibi bakıyor.”

“bir şey yapamaz.” Dedim.

“o niye?”

“annemler burada, herkese evlenemeyeceğimizi ilan ettik. Bu saatten sonra ikimiz de biliyoruz ki geri dönüşü yok. O yüzden yanıma gelmiyor zaten.”

“annenler olmasa gelecek yani.”

“gelir.” Dedim iç çekerken.

“gelmesini istiyor gibi bir halin var.” Dedi.

“yok Halim, daha kaç defa konuşacağız?”

“tabi tabi.” Dedi umursamazca.

“Birce, bir bakar mısın?” diye Güney’in seslenmesiyle ayağa kalktım. “efendim Güney?” dedim yanına giderken.

“şu kelepçeyi takamadım, bir el atar mısın? sen iyi anlıyorsun bu işlerden.” Dedi.

“senin yapamadığını ben nasıl yapacağım?” dedim hayretle.

“yaparsın ya. Geldiğinden beri yapamadığımdan satamıyorum da.” Dedi.

“ver bana.” Dedim elindeki kelepçeyi alıp koluma geçirirken. “şimdi şuradaki kilidi iter misin?” dedim tek elimle yerleştirdiğim mekanizmayı gösterirken.

Elimi tutup itmeye çalışsa da olmuyordu. Kuzey uzaktan bizi izlerken daha fazla dayanamayıp yanımıza geldi. Güney’in elinden elimi alırken önce kilidi inceledi, gözlerimi ondan alamazken “nereye geçecek?” diye sordu.

“buradan yukarı doğru itmen gerekiyor.” Dedim gözlerimi ondan çekip bileğimdeki kelepçeye alırken.

Dediğimi yapsa da olmamıştı. “mekanizmada hata var, bir dakika, gel.” Diyerek elimden tuttuğu gibi kasanın oraya götürdü. Elindeki aletle mekanizma üzerinde birkaç şey yaptıktan sonra dediğimi yaptığında kelepçe takılmıştı. Düzünü çevirip bileğime baktığında “yakıştı.” Diye mırıldandı.

“ben kelepçe sevmem, hiç de yakışmadı, çıkartır mısın mekanizmayı?” dedim.

“insan kendinde olan güzelliği sıradan görünce böyle oluyormuş demek ki.” Dedi kendi kendine konuşur gibi. Duymamazlığa verirken gözlerimi dükkanda gezdirdim.

Tek hamlede bileğimdeki kelepçeyi çıkartırken özgürlüğüme kavuşmuşçasına rahatladım. Gidecekken bileğimden yakaladı. “dizlerin nasıl oldu?” diye sordu.

“bunca insanın içinde seninle bunu konuşacak değilim Kuzey.”

“tek kelime daha kısaydı.” Dedi elimi bırakırken.

“bazen insanlara susmak da yeterli cevap oluyor.” Dedim. Tezgahın arkasından çıkıp Halim’in yanına dönmüştüm hemen.




Bölüm Sonu.




Loading...
0%