@deniz34
|
Günlerim Halim’le birlikte dükkanda durarak geçerken Halim de arada kendi işine gidip beni yalnız bırakıyordu. Babam ve annem tamamen ablamın düğününe koşuşturmakla meşguldü ve dükkanda durma görevini de ısrarla ben almıştım. Babam yorulacağımı düşünüyordu ama ben ablamın peşinde, onun memnuniyetsizlikleriyle koşuşturmaktan daha az yorulduğuma emindim. Birazdan kınaya gidecektik. Kadınlar bir tarafta erkekler bir tarafta olacaktı. Daha sonra da birleşeceklerdi, pek de umursamadım. Ben Halim’le takılsam yeterdi bana zaten. Odamda makyajımla uğraşırken herkes kuafördeydi. Oraya bile gitmek istememiştim. Sadece sabahtan gidip saçlarımı yaptırıp geri dönmüştüm. Evde sadece Halim’le ben takıldığımız için rahattık. O da takım elbisesini giyinmiş benim yatağımda telefonunda takılıyordu. “bitmedi mi makyajın?” dedi Halim sıkılırken. “ne acelen var Halim, otur oturduğun yerde.” “kına yakılacak biz hala gideceğiz.” “seninle özel bir yere gitmekten nefret ettiğimi söylemiş miydim?” “sen babanla giderken de böyle darladığı için nefret ediyorsun. Yani genel olarak erkeklerin seni darlamasından nefret ediyorsun.” “bunu anlaman ne hoş.” Dedim yapmacık bir şekilde gülerken. Parfümümü üzerime adeta boşaltırken bir de yanıma da almıştım. Uzun süre kalırdı ama kınaya gidiyorduk ve ev sahibi de bendim sonuçta. “1 hafta bu evden parfüm kokun çıkmayacak. Bütün gün zaten odan parfümün kokuyor.” “o benim doğal kokum.” Dedim göz kırparken. “hmm, belli. Dışardan gören biri de gerçek zanneder.” “tabi, hadi kalk gidelim mızmız.” “kravatımı bağla.” “uğraşamam seninle, birkaç düğmeni açık bırak işte.” “Birce, bağla dediysem bağla yoksa bagajda götürürüm seni.” Yapar mıydı, yapardı. Yapmışlığı da vardı. Bomboş arabada bagajda gitmiştim pikniğe. İnadı inattı. Elime aldığım kravatı hızlıca boynuna geçirip bağladıktan sonra sıkabildiğim kadar sıktım. Elime vurmasıyla ellerimi çekerken acıyan ellerime baktım. “öldürecek misin beni?” dedi sinirle. “niyetim o yönde olmasa da bir hatırlatmak istemedim değil.” “yürü git, psikopat.” Dedi kolumdan iteklerken. Çantamı aldığım gibi odamdan çıkarken aşağıya indik. Halim hala söylenerek gelirken yan apartmandan çıkan Kuzey’lerle karşılaşınca söylenmesine ara verip baş selamı verdi. Güney yanıma gelip elimden tutarken “çok güzel olmuşsun.” Dedi. Bir tur etrafımda dönerken gülümsemeden edemedim. “teşekkür ederim, sen de çok yakışıklı olmuşsun.” Dedim. “biz böyle iltifat almıyoruz, kıymetini bil.” Dedi Halim. “Halim.” Dedim uyarırcasına. “daha demin beni öldürmeye çalıştığını söylemedim bile!” dediğinde şaşkınca ona baktım. Normalde sadece gerçekten sinirlendiğinde benim hakkımdaki bir şeyi ufak çıtlatırdı. Demek ki gerçekten sinirlenmişti. “neden?” dedi Güney şaka olduğunu zannederken. “birinin onu acele ettirmesini hiç sevmez, ben de çabuk olmasını söyleyince kravatımı bağlarken az daha boğuyordu.” Dedi Halim. “yeter bu kadar.” Dedim yalandan gülümserken. “hadi gidelim.” Güney bize gülerken daha doğrusu kıkırdarken benim utandığımı da anlamıştı. Gerçi yüzüme sürdüğüm fondötenden kızardığımı anlayamazdı ama en azından allığım vardı. Belki biraz pembeleşmiştir. “neyse, geç kalmayalım. Biz ev sahibiyiz de, siz arkadan gelseniz de olur.” dedi Halim. “doğru, siz gidin.” Dedi Güney gülümserken. Halim’in arabasına binerken söylenmeyi de ihmal etmiyordum. Bir yandan da Halim elbisemin eteklerini toplayıp arabaya tıkmakla meşguldü. Neyse ki kazasız belasız kına yerine gelirken bir tur da annemden geç kaldığımıza dair söylenmelerini dinlemiştik. Halim’in bana bakışları ama sesini çıkartmayışı her zaman arkamda olduğunun bir kanıtı olarak görmüştüm şahsen. Canım arkadaşım. Onu bu kadar severken yerden yere vurmama da diyecek bir şeyim yoktu açıkçası. Salona girdiğimde bize ait bir masanın olmayışı beni yıkmıştı. Annem istediğin bir yere geç otur demişti sadece. Akrabalardan tanıdıklarım, erkek tarafı, mahalleden komşular… bir daralma gelmişken gözüm Cihangir abinin eşine takılırken bana gülümsediğini görmemle yanına yaklaştım. “merhaba, hoş geldiniz.” Dedim. İsmini bilmiyordum. Herkes yenge dediği için bende de yenge kalmıştı. “hoş buldum, nasılsın?” dedi. “iyiyim, siz nasılsınız?” dedim kızı Balım’ın saçlarını severken. “biz de iyiyiz, otursana, tabi oturacak yerin varsa ben tutmuyayım.” Dedi. “aslında kendime yer arıyordum, rahatsız olmayacaksanız oturayım.” “estağfurullah, senden çok bahsedildi bana. Tanışmak isterim.” Dedi gülümserken. Dediği gerilmeme sebep olmuştu. İyi mi bahsedilmişti, kötü mü? Anlamış olacak ki yanına otururken “herkes övgüyle bahsedince bu güzel kız kim merak içindeydim hep.” Dedi. Gülümsedim sadece. “estağfurullah, siz de çok güzelsiniz.” Dedim. “ben Ayşe bu arada, Cihangir’in eşi olduğumu bilirsin.” Dedi. “biliyorum, ben de Birce. Birlikte tanışamadık hiç.” “öyle oldu, ilk karşılaşmamız da malum, hiç iyi değildi.” Dedi. “maalesef.” Dedim gözlerimi kaçırırken. “öyle olsun istemezdim.” “kim ister ki? Kuzey de normalde hiç öyle bir çocuk değildir aslında ama bizi şaşırttı.” “beni pek şaşırtmadı, zaten Ferhat yüzünden tanışmak zorunda kalmıştık, sonrasında da hep kavga ederken gördüm.” “Kuzey’le tanışmak istemez miydin, neden zorunda kaldığını düşünüyorsun?” dedi merakla. Beni yargılamadan sorduğu çok belliydi. “bu şekilde istemezdim en azından. Gerçi biz aynı mahallede büyüdük eskiden böyle bir olayını duymamıştık hiç ama son zamanlarda pek öyle değil.” “Kuzey içi dışı birdir. Çabuk sinirlenir, alev alır ama bence kuzenlerin içinde de en yufka yüreklisidir. İyi çocuktur. Dediğin gibi yanlış zamanda tanışmışsınız. Bir de yaşadıklarınız tabi…” dedi cümlesini tamamlamadan. Gerilmiştim iyice. Oturmasaydım keşke diyeceğim noktaya gelmiştim. “biz… yani birlikte kaldık ama mecburiyettendi, aramızda konuşulanlar gibi bir şey geçmedi.” Dedim açıklama gereği duyarken. Ablamın bile inanmadığını insanlara inandırma niyetinde değildim ama Ayşe’nin yumuşak tavrından mıdır, bakışından mıdır bana yakın hissettirmişti kendini. Sevmiştim onu. “biliyorum. İlk duyduğumda da olmaz öyle şey dedim zaten. Kuzey’i gerçekten tanıyan birisi bir kadına nikah olmadan dokunmayacağını gayet iyi bilir. Seni tanımıyorum ama ilk gördüğüm zaman senin de o yapıda olmadığını anlamıştım zaten. Utanmana gerek yok, için rahat olsun.” Dedi. “teşekkür ederim.” Dedim gülümsemeye çalışırken. Tekrar hüngür hüngür ağlamak istiyordum. “kına yakılırken erkekler de salona alınacak, malum, Kuzey de buraya gelecek. Ben o zamana kadar oturabilirim ama ondan sonrasında kalkacağım yanlış anlamazsan.” Dedim. “tabiki yanlış anlamam ama senin yanında bir arkadaşın olduğunu duydum, o da olmayacak mı zaten?” “Halim mi?” dedim şaşkınca. Kim söylemiş olabilirdi ki? “sanırım, bilemiyorum.” Dedi gülümserken. “evet, o da olacak.” Dedim. “o zaman bir şey olmaz. Kuzey’le birçok yerde denk geleceksin muhtemelen ve ondan kaçmanın pek de anlamı yok.” “haklısın ama herkes senin gibi düşünmüyor.” Dedim. “etrafına bak, birçok kişi işine geldiği gibi düşünüyor, kimin masasına oturacaksın?” dediğinde başımı önüme eğdim. “muhtemelen dışarda duracağım.” Dedim gülümsemeye çalışırken. “Kuzey neden ayrıldığınızdan yani evlenmekten vazgeçtiğinizi söylemedi, eğer özel değilse… yani anlatmak istemezsen tabi ki bir şey deme ama merak ediyorum. Benden sır çıkmaz merak etme.” “anlaşamadık. Aramızda sürekli bir tartışma oldu. Sonra da gençliğimizi harcamaya değmeyeceğini düşündük.” Dedim sadece. Özeti buydu. “anlaştığınız konular var mıydı?” “vardı ama evliliği kendi isteğimizle yapmayacaktık. Evlensek bile ev arkadaşından farksız olacaktık açıkçası. Aramızda sevgi bağı bile olmazken çok da birbirimize katlanamazdık.” “bana kalırsa çok iyi anlaşırdınız. Biraz vakit geçirmiş olsanız Kuzey’i seveceğine de adım gibi eminim. Senden bana bahseden kişi de Kuzey’di. Bence bir de kendini ondan dinlemelisin.” “sadece benim sevgim yetmez. Kuzey çok inatçı, dediğim dedik olabiliyor. Bazen intikam da alıyor desem eksik kalmaz sanırım. Ben de açıkçası çok alttan almasını bilen birisi değilim. Benim toleransım sevdiklerime olur genelde. Belki dediğin gibi sevmeye başlasam alttan da alırım ama nasip değilmiş.” Dedim. “dediklerin doğru.” Dedi gülümserken. “ama dediğim gibi yufka yüreği de vardır. İntikam da alsa fazla ileri gidip seni incitmez. Kuzey duygularını da samimi olmadığı birine çok belli edemez ya da onu tanıdıkça duygularını anlamaya başlıyorsun, bilemiyorum. Başta bana da senin dediğin gibi gelmişti ama şu an bence öyle birisi değil. Zamanla seni sevdiğini de anlarsın.” Şaşkın bakışlarla ona bakarken gözlerimi kırpıştırıp kendimi toplamaya çalıştım. “öyle bakma.” Dedi kahkaha atarken. “eğer Kuzey birisine bir şeyi gerçekten bir peri masalı anlatıyor gibi anlatırsa ki seni bana öyle anlattı, o onun sevdiğinin kanıtıdır. Sadece yanındaki arkadaşından biraz rahatsızlık duyuyor olabilir.” Hala kendimi toparlayamasam da “yanımdaki arkadaşımdan rahatsızlık duymasını gerektirecek bir şey yok. Kuzey benim bir şeyim değil.” Dedim. Ne dediklerimin farkına varırken tekrar gözlerimi kırpıştırdım. “bir an işte böyle yükseliyorum.” Dedim. Gülümserken “ben seni gayet iyi anladım, merak etme.” Dedi. “bir şey itiraf etmem gerekirse Kuzey sevilmeyecek bir adam değil ama hala anlaşacağımızı düşünmüyorum. Benim bir anda yükselmelerim, onun agresifleşmesi birleşince aramızda ufak bir savaş çıkıyor her zaman.” Dedim. “her savaştan sonra Kuzey gönlünü almayı bilmedi mi?” dedi. “son savaşımızdan sonra hayır.” Dedim. “alsaydı eğer böyle olmaz mıydı?” “biz tamamen yollarımızı ayırdık, buradan geri dönüşü olmaz sanırım.” “eğer ikiniz de isterseniz her şey mümkün.” Dedi.
Bölüm Sonu. |
0% |