@deniz34
|
“bir ömür pişman olmaktan korkuyorum.” Dedim düşünceli bir şekilde. “Kuzey’le mi?” dedi kahkaha atarken. “çok değil, birkaç ay görüşseniz onun bağımlılık yapıcı tarafını anlıyorsun. Sen nereden biliyorsun diye sorma. Sana Güney’i tarif ediyormuşum gibi gelebilir ama Kuzey ailede vazgeçilmez kişidir. Çok sevilir. Dediklerini herkes gayet iyi biliyor, inkar edemeyiz. Benim anlatmak istediğim Kuzey korktuğun gibi birisi değil. Kuzey kendini sana affettirecektir zaten.” “hala onu affetmezsem?” dedim sorarcasına. “fazla naz aşık usandırır.” Dediğinde masaya Mercan teyzenin de gelmesiyle konuyu resmen rafa kaldırmıştık. Mercan teyze bana sıkıca sarılıp hastaneden sonraki halimi hatırımı sorarken olabildiğince gülümseyerek, sanki bir sorun yokmuş gibi cevap vermeye çalışıyordum. Kına zaten çoktan başlamış, bütün kadınlar bugünü beklemiş gibi sahnede kurtlarını döküyorlardı. Kınaya az kalmıştı. Ben yerimden kalkmıyordum. Annem birkaç kere sinirlendiğini belli etse de kalkmayacağımı kesin bir dille ifade etmiştim. Aramızda ne olduğunu bilmiyordu. Bu saatten sonra da öğrenmesini istemezdim. Ablam söylerse ancak öğrenirdi. Onun da söylemeye yüzü tutar mıydı bilemezdim. Kına tepsisini de benim tutmamı istese de ablamın en yakın arkadaşına vermesini istedim. Benim için ablam o gün bitmişti. Her ne kadar sinirli de olsa sözlerine dikkat edecekti. Kuzey de sinirle konuşmuştu ama en azından beni ablam kadar incitmemişti. Bazı şeyler affedilirdi ama bazıları asla affedilmezdi. Salona erkeklerin davet edilmesiyle hepsi yavaş yavaş giriş yaparken Halim’i görmemle gülümsedim. Arkasından gelen Kuzey’le göz göze gelirken gözlerimi ondan çektim hemen. Halim yanıma otururken yerimden kalkmadım. Ayşe’nin dedikleri doğruydu. Burada beni yargılamadan, rahatça oturtacak tek masa burasıydı. Dışarıda da bir süre bekleyebilirdim, donardım bu soğukta. “ne yaptın?” dedi Halim kulağıma eğilirken. “sohbet muhabbet, siz ne yaptınız?” “aynı, bakıyorum kopamıyorsun bu aileden.” Dedi gülümserken. “etrafındaki yamyamlara bak ve beni yargılamadan, rahatça oturtacak tek masayı söyle. O dakika kalkacağım.” Dedim. “tamam, bulamayabiliriz.” Dedi teslim olurcasına. “adam ol.” Dedim yanağına hafif hafif vururken. “öperim bak, rezil olursun.” “bir öp bakalım neler oluyor.” “ha Kuzey’ciğim seni döver diyorsun yani.” “ondan önce ben seni dayak manyağı yapmıyor muyum, görürüz.” Dedim arkama yaslanırken. Kolunu benim sandalyeme doğru uzatırken “tamam, öyle şeyler yapmam.” Dedi. “kolunu çek, millet bize bakıyor.” “kaç yıllık arkadaşız, milletin gözüne bakmadık, şimdi mi batacağız?” “karşımda Kuzey oturuyor, herkes beni Kuzey’le nişanlı sanıyor ve yanımda da sen oturuyorsun. Hem de bu kadar yakın mesafede. Birbirimize karşı bir şeyler hissetmesek de insanların düşüncesi hayatımı tek bir şeyde zehir etmeye yetti. Bundan sonrası böyle.” “Kuzey’le evlen de kurtulalım bu çileden. Ela bile bizi böyle kıskanmamıştı.” “keşke derdimiz kıskanma olsa.” “valla ben sabahtan beridir üzerimde olan bakışları sadece kıskançlık olarak yorumluyorum. Eminim senin şu baygınlık geçirici parfümünün kokusunu almamı bile kıskanıyordur.” “sen de taktın parfümüme.” “3 litre parfüm sıkıyorsun, ne diyeyim?” “bu seni ilgilendirmez.” Dedim önüme dönerken. “kokuma deli var diyorsun yani.” Dedi alayla. “Halim, yeter.” Dedim. “iyi tamam be, ne zaman bitecek bu çile? Bir de gelmek zorunda olduğumuza inanamıyorum. Annene söylesen böyle bir şeye gerek kalmayacak.” Dedi. Kına müziği o kadar yüksek çalıyordu ki artık birbirimizin kulaklarının dibinde bağırıyorduk ama yine de birbirimizi duymuyorduk. “sakın Halim! Ağzını bıçak açmayacak.” “tamam, ne bağırıyorsun.” Dedi yüzünü buruşturup geri çekilirken. “sence nasıl bir ortamdayız?” dedim hayretle. “şaka yaptım, hemen de alınırmış.” Dedi burnuma vururken. Eskiden de vururdu ve hiç sevmezdim. Bile bile de yapardı. Bazen gerçekten arkadaş mıyız yoksa birbirimizi sinirlendirmekten zevk alan iki manyak mıyız ayırt edemiyordum. Etraftakilere bakınırken ablamın olduğu tarafa asla bakmıyordum. Ben bakardım gerçi ama onun bana bakmaya yüzü olur muydu orası muamma. Müzik dururken ortamda bir sessizlik hakim olmaya başladı. Kına sürüldü, ardından dans müziği çalarken “hadi kalk.” Dedi Halim elimi tutarken. “hiç dans edesim yok, oturalım.” “bu son şansın bak, Ela’m yarın gelecek ve başka ne zaman dans ederiz bilemem.” “iyi tamam.” Dedim. Eşinden sahiplenme ekiyle bahsetmesi gülümsememe yeterli oluyordu. Yengemi gerçekten seviyordu, aynı şekilde ben de. Piste çıktığımızda kollarımı boynuna doladım. “her dans müziğinde sıkılmadan benimle nasıl dans ediyordun?” diye sordum. “abiler, kardeşlerini dansa kaldırsın ki elin oğlu dansa kaldırdığında bunun özel olduğunu düşünmesinler diye varlardır. Bu özel bir şey değil Birce, olması gereken bir şey. Bir kadın dans müziği çalarken dans etmek istemiyorsa bile o teklifi yanındaki adam yapmalıdır.” Ne diyeceğimi bilememiştim. “neden herkes bana 2 haftadır tavsiye veriyor?” dedim. “ihtiyacın olduğunu düşünüyorum ben.” Dedi. “neden?” “bazı şüphelerim vardı, biliyorsun. Kuzey hakkında.” Dedi bakışları oturduğumuz masaya saniyelik dönerken. “o şüphelerim gitti Birce. Eğer Kuzey duruyorsa yerinde seni üzmemek için duruyor. Benim Ela’ya baktığım gibi bakıyor sana, bir süredir gözlemlediğim bu. Karar yine sana kalmış ama seni üzmeyeceğine eminim.” “Ayşe, Cihangir abinin eşi, Kuzey’in beni sevdiğini söyledi.” Dediğimde şokla bana baktı. “niye baştan anlatmıyorsun?” “onunla aynı masadayken Halim, Kuzey beni seviyormuş mu diyeyim?” “sessizce de, ne olacak?” “olmaz, sus, öğrendin zaten.” “ee, başka ne dedi? Anlat hadi.” “aslında çabuk öfkelense de yufka yürekli olduğunu, kendini bana affettireceğini söyledi. Yani genelde öyle yaparmış. Beni Ayşe’ye anlatmış zaten. Ayşe de oradan anlamış. Gidip de dememiş kadına böyle.” Dedim. “sen ne düşünüyorsun, geri döner misin?” “sevmediğim adama mı?” “tamam, önceden sevmeden evlenecektin ama şimdi onu tanımaya, sevmeye bir fırsatın olacak.” Dedi. “düşünmem gerekiyor.” Dedim. “bir de senin bana yakın olmandan rahatsızmış.” Dedim. “şimdi bir karar ver. Sadece birkaç saniyen var. Kuzey bir uçurumun kenarında ve aşağıya atlayıp ölecek, onu yakalar mısın yoksa kendi haline bırakır mısın? hadi süren az.” “yakalarım.” Dedim. “o zaman bu dans burada sona erdi.” Dedi belimdeki ellerini çekerken. Daha müzik bitmemişti bile. Boynundaki ellerimi çekerken birlikte masaya döndük. Yerimize otururken Halim bu sefer daha mesafeli davranıyordu. Nedenini anlamamıştım. “neden böyle yaptın?” diye sordum. “sen eninde sonunda Kuzey’e dönersin de ondan.” “ne alaka, alt tarafı ölümden kurtardım, daha önce de yapmıştım.” “o başka, bu başka. O zaman kocanı kurtarıyorsun, şimdi senin için bir anlam ifade etmeyen birini. Yani ediyor da etmiyor. Bir an önce o aklını kullan da düşünmeye ayır. Her an seninle konuşmak isteyebilir.” Dedi. Cevap vermek için ağzımı aralamıştım ki başımda mahalleden bir teyze bitip “Birce!” dedi. “efendim.” Dedim. “kızım sen Kuzey’le nişanlı değil miydin, neden bu çocukla dans ediyorsun?” diye sordu. “bu çocuk benim arkadaşım, daha önce bütün düğünlerde de birlikte dans ederdik zaten.” Dedim. “öyle mi, dikkat etmemişim yavrum.” Dedi omzuma iki pat pat yapıp giderken. “neden nişanlı olmadığını da söylemedin?” dedi Halim. “ya nişanlanırsak?” dediğimde kahkaha attı. “sende de açık kapılar han kapısı gibiymiş Birce, iki konuşma yapmak aklını başına getirmiş.” “sus, daha düşünmedim.” “benden yakışıklı olmasın, yakışıklı adam. Dinlediğim kadarı da bana yeterli. Tek olumsuz yanını da herkes onaylamış zaten ama çözümü de varmış. 2 haftadır buradayım, senden başka kıza baktığını da görmedim.” Dedi göz kırparken. “olur bu iş.” “of, Halim.” Dedim arkama yaslanırken. “yürü git işine, ben biraz düşüneyim.” “fazla naz aşık usandırır.” Dediğinde aklıma Ayşe’nin de aynı şeyleri söylemesi geldi. Kına devam ederken sıkıntıdan patlayacaktım neredeyse. Zaten istemediğim bir ortamda diken üstünde oturuyordum Halim de telefonuyla Ela’yla mesajlaşıyordu. Bugün gelecekti Ela. “Ela yaklaşmış, onu alıp gelirim ben.” Dedi. “beni de götür.” Dedim. “olmaz, sen otur burada, hemen geleceğim.” Diyerek alnımdan öperken salondan çıktı. İyice bütün keyfim kaçmıştı. Tamam Ela’nın da gelmesine seviniyordum ama tek kalmaya hayır. Güney yanıma otururken “naber?” dedi. “iyiyim, senden naber?” dedim onun gibi neşeli olmaya çalışarak. Aklım çok fazla dolu olduğu için pek de neşeli kalamıyordum doğrusu. “ben de iyi, Halim nereye gitti?” diye sordu. “eşini almak için gitti. Birazdan dönecekler.” Dedim. “Halim evli miydi?” dedi şaşkınca. “evet.” Dedim bu kadar şaşırmasına ben daha çok şaşırırken. “ben bekar zannediyordum.” “yok, Ela’nın yani eşinin işi dolayısıyla birlikte gelemediler, şimdi düğün için geldi, sonra da gidecekler zaten.” Dedim. “ben sizi o kadar yakın görünce…” dedi cümlesini yarım bırakarak. “biz çok önceden beri böyleyiz, aslında dışardan gözüktüğü kadar da yakın değiliz, biraz kedi köpek misali ama severiz birbirimizi.” “Ela bu kadar yakın olmanıza bir şey demiyor mu?” “yakınlık derken?” dedim kaşlarım çatılırken. “alt tarafı iki dans ettik diye yakın mı oluyoruz? Halim benim abim sayılır, ben de onun kardeşiyim.” Dedim. “ne bileyim, yabancı sonuçta.” Dedi. “yabancı değil, süt kardeşim.” Dediğimde daha çok şaşırdı. Bunu ilk defa birine söylüyordum. Normalde söylemeyi de sevmezdim. Sadece kafasında kurduğu bağlantılar yerinde otursun istemiştim. Gerçekten yanlış anlaşılmaktan bıkmıştım. Bir de şimdi beni anlayanların da yanlış anlaması son isteyeceğim şeylerden birisiydi. Bölüm Sonu. |
0% |