Yeni Üyelik
28.
Bölüm

28. Bölüm | Güven

@deniz34

Güvenliğin oraya geldiğimde hemen içeriden bir adam çıkıp yanıma geldi.

“buyrun, bir şey mi istemiştiniz?” diye sordu.

“size nasıl ulaşabilirim?” diye sordum öncesinde.

“size kartımızı verelim, oradan ulaşabilirsiniz. Ayrıca evinizde bulunan telefondan da bize ulaşabilirsiniz. Başka bir arzunuz?”

Bana uzattığı kartı alırken kısa süre inceledikten sonrasında cebime attım.

“buraya yakın market var mı?” diye sordum. Gelirken görmemiştim ama belki vardır.

“en yakın market 3 kilometre uzaklıkta. Bu saatte de açık değildir.” Dedi.

“anladım, teşekkür ederim.” Dedim huzursuzca. Yiyecek bir şeyim yoktu ve açtım. Dünden beri doğru düzgün bir şey yiyememiştim. Dün de bir şey yiyememiştim ama olsun, en azından sabah kahvaltım sağlamdı.

Eve doğru gitmeye başlarken yanımda bir arabanın durmasıyla yoluma devam edecektim ama camlarını indirmesiyle dikkatim oraya kaymıştı.

“hayırdır, bir sorun mu var?” diye sordu Can.

“yok, neden sordun?” dedim.

“üzgün gördüm seni, benimle gelmek ister misin?”

“ne münasebet?” dedim kaşlarım çatılırken.

“bizimkilerle buluşacaktık, Umut da orada olacak. Arkadaşsınız, belki gelmek istersin diye düşündüm.”

“haberim yok Umut’la buluşacağından. Umut ne zaman döner tahminen?” diye sordum.

“geceyi geçer. Bir derdin varsa bana da söyleyebilirsin, yardımcı olmaya çalışırım.”

“bir dakika müsaade eder misin?” diye sordum.

“tabi.” Dedi bana bakarken.

Umut’un numarasını aradım hızlıca. Birkaç çalıştan sonra açarken sesi kulaklarımı doldurdu.

“efendim?” demişti sanki tanıyor gibi.

“ben Birce.” Dedim.

“efendim Birce, bir sorun mu var?” dedi hemen.

“evet.” Dedim nefesimi bırakırken. “çok açım, evde de bir şey yokmuş, arabam yok, sen yoksun.”

“tamam, benim yanıma gel. Ben benim bir arkadaşı arıyayım, seni alsın hemen. Burada bir şeyler yersin.” Dedi.

“rahatsız etmek istemem.”

“ne rahatsızlığı, hem siteden onlar da, tanışmış olursun yeni komşularınla. Ben arıyorum şimdi.” Dedi.

“kimi arayacaksın, Can Altan’ı mı?”

“evet de sen nereden biliyorsun?”

“karşılaştık diyelim, nereye gideceğiz, ona göre giyineyim.”

“normal pantolon tişört giyin gel. Üşümezsin merak etme.” Dedi.

“tamam.” Dedim üzerimi incelerken. Uygundum.

“tamam, ben yine de Can’a haber veririm.”

“yanımda zaten, gerek yok. Şimdi arabasına biniyoruz, haberin olsun.”

“bu ne hız,” dedi şaşırırken. “bekliyorum seni.” Dediğinde Can’ın arabasının kapısını açıp bindim.

“görüşürüz.” Dedim hızlıca.

“görüşürüz.” Dediğinde telefonu kapattım.

“teşekkür ederim.” Dedim Can’a dönerken.

“ne demek, aç olduğunu söyleseydin ben de bir şeyler ayarlardım.”

“yabancılardan yiyecek bir şey almama annem izin vermiyor.” Dediğimde kahkaha attı. Bense çok ciddiydim.

“ben yabancı sayılmam, Umut’la çok yakın arkadaşız. Belli ki siz de.”

“biz o kadar da yakın sayılmayız. Umut’u severim falan ama abim aracılığıyla tanıştığım birisi. Dolayısıyla da seni de sadece televizyonda gördüm, tanımıyorum.”

“güvenmiyor musun bana?” dedi. Benimle konuşmaktan keyif alıyor gibiydi ama ben de onun aksine gergindim. Bir an önce gidip yemeğimi yiyip taksiyle de dönmek istiyordum.

“güven hak edilen bir şeydir. 2 dakikadan kısa süre konuşmamızla güven oluşmaz. Diyeceksin ki illaki beni destekledin ama bu onun gibi bir şey değil.”

“bu acıttı işte.”

“üzgünüm, daha önce sana gerçekleri söyleyen olmadı sanırım.”

“olmadı, genelde kırk yıllık arkadaş gibi konuşurlar. Ya da fotoğraf çekinip uzaklaşırlar.”

“bugünden sonra ben de aynısını yapacağım merak etme.”

“neden?” dedi bakışları birkaç saniye bana dönerken.

“beni geriyorsun.” Dedim açıkça.

“o neden peki?”

“seninle yanlış bir şey konuşmaktan korkuyorum. Yani bir şey söylerim kırılırsın, garipsersin, tuhaf bulursun… bilemiyorum işte, bunun gibi bir şey olur, en iyisi hayran idol kıvamında kalmak.”

“hayranım olduğunu bilmiyordum.”

“ligde oynadığın takımı da tutuyorum.” Dedim.

“o zaman beni nasıl tanımadın?”

“sence seninle öyle bir yerde tanışmak aklımın ucundan geçen bir şey miydi? Hayır onu da geçtim seninle tanışmak da aklımın ucundan geçmezdi ki. Ben normal normal takımı tutup maçları izleyip geçiyordum. Pek alakam yok böyle şeylerle.”

“valla ne yalan söyliyeyim ben de bir hayranımla böyle bir yerde karşılaşmayı beklemezdim.” Dedi.

“ne güzel, sanki beni normal bir hayranmış gibi algılamaya başlayabilirsin.”

“sanmıyorum, aynı sitede oturuyoruz.”

“bir daha karşılaşmayız.”

“belli olmaz.” Dedi bir mekanın önünde arabayı durdururken. İkimiz de emniyet kemerimizi çözerken arabayı valeye teslim etti.

Birlikte mekana giriş yaparken burada yiyecek bir şeyler bulacağımdan şüpheliydim. Biraz bar tarzı bir yerdi. Pek benlik değildi. Müzik sesi arkada fon kıvamındaydı.

İleride Umut’u görmemle adımlarımı hızlandırırken soluğu yanında aldım.

“naber?” dedi oturduğu yerden kalkıp iki yanağımdan öperken.

“iyiyim, senden naber?”

“ben de iyi, aklıma sonradan geldi, bize gitseydin ya.” Dedi.

“sensiz, beni tanımayan ailenin yanına gidip dilenci gibi bana ekmek verin diyemezdim Umut, özür dilerim.” Dediğimde masadakiler de kıkırdamıştı.

“bir ara tanışırsınız, neyse sen de bize katılmış oldun. Komşularınla da tanışmış olursun hem.”

“ben fazla kalmayacağım zaten, hemen bir şeyler atıştırıp çıkarım.”

“acelen mi var?”

“yok ama sonradan dahil oldum, şimdi ayıp olmasın.” Dedim masadaki kadroya bakarken. Televizyonda izlediğim adamlar kanlı canlı karşımda duruyordu. Gol atamayınca küfür ettiğim adamlar da bunlardı ama bunu bilmelerine gerek yoktu bence.

“ne ayıbı, gel otur.” Dedi Umut bana yanındaki sandalyeyi çekerken.

“teşekkür ederim.” Diyerek Can anında otururken masadakiler gülmeye devam etmişti.

“gel sen böyle çiçeğim.” Dedi Umut cam tarafındaki sandalyeyi çekerken.

“sen nereye oturacaksın?” dediğimde garsona bir el hareketi yapıp yanına çağırdı.

“bana bir sandalye getiriri misin koçum?” dedi Umut.

Garson onay verip giderken ben de yavaşça oturdum. Masasında oturduğum adamlara göz gezdirirken kalbim hızla çarpmaya başladı bir an.

“nasılsınız?” dedim gülümsemeye çalışırken.

“iyiyiz, sen nasılsın?” dedi henüz tanışmadığım ama hayranı olduğum iki adam.

“ben de iyiyim, kusura bakmayın tekrar.” Dedim.

“önemli değil, bu kadar heyecana da gerek yok, rahat ol biraz.” Dedi Seyit. Evli ve 2 çocuğu olduğunu biliyordum.

“hayatımda ilk defa ünlü görüyorum, asıl siz heyecanlanmayın.” Dedim. “ama sizi tutuyorum.”

Herkesten kıkırtı yükselirken garson elinde sandalyeyle gelip Umut’un oturması için bırakırken “ben de bir menü alabilir miyim?” diye sordum hemen. Can ve ben hariç herkesin önünde birer kadeh vardı. Sevmezdim alkolü.

“tabi.” Diyerek garson yeniden uzaklaştı.

“ben gerçekten çok acıktım. Kusuruma bakmayın. Normalde böyle birisi değilimdir.” Dedim açıklamak istercesine.

“en son ne zaman yedin de bu kadar acıktın?” diye sordu Umut.

“dün sabah, ablamın düğününe gitmeden önce. Sonra gece olaylar oldu, sen geldin, uyudum derken bu vakti buldu işte.” Dedim.

“şerefsiz.” Diye mırıldandı Umut.

Herkesin bakışları ona dönerken kime dediğini anlamaya çalıştılar. Ben gayet iyi anlamıştım.

“bakmayın öyle, kızın başına gelmeyen kalmamış.” Dedi Umut.

“ne oldu ki?” dedi karşımda oturan Bora bana bakarken.

“uzun hikaye aslında. Önce birisiyle tartıştım diye ailem onunla barışana kadar eve gelmememi söyledi, sonra onunla birkaç günde barışmam gerektiği için aramızda dedikodu çıktı. Sevmeden evlendirilmek istendi, istemedim, birkaç hafta sonra yaparız belki dedik tekrar konuşmaya karar verdik, bu da dün oluyor zaten, bu sefer ailelerimiz şart koştu. Korkak olduğu için de bu sefer yine noktayı koydum. Benden cesaretsiz bir adamla ömür geçmez.” Dedim.

“bu, bu kadar kısa anlatılmaz yalnız.” Dedi Umut.

Omuz silktim. O sırada garson menüyü getirirken içinde hızlıca bir şey seçtim. Can da menüye bakmadan bir kadeh sipariş etmişti. Garson tekrar yanımızdan ayrılırken Umut’a baktım.

“eğer izin verirsen anlatayım ben.” Dedi Umut.

Elimle buyur dercesine gösterirken masadaki sudan bir yudum aldım. “sıkıntı değil, televizyonda gördüğüm adamların hayatımın bir kısmını bilmeleri benim için şereftir. İçten küfürlerinizi beklerim.” Dedim.

Umut anlatmaya başlarken sadece Halim’den duyduğu kadarını bildiği için arada düzeltmeleri de ben yapıyordum. O sırada yemeğim gelmiş keyifle yerken neredeyse uyumak üzereydim. Çok yorulmuş hissediyordum ama bir o kadar da canlıydım.

Umut anlatmasını bitirdiğinde hepsinden benzer tepkiler almak beni güldürmüştü.

“bu hikayede eksik bir şey var ama.” dedi Can.

“ne?” dedim merakla.

“duyguların yok, ona karşı bir şey hissediyor muydun?” diye sordu.

“ona karşı bir şey hissetseydim eğer bu kadar çabuk noktalamazdım, beklerdim. Umut az çok abimin anlattığı kadarıyla beni tanır. İstediğim dondurmayı alana kadar bile 3 hafta beklemişliğim var benim.” Dedim.

“doğru, ben de şahidim.” Dedi Umut.

“o zaman yeni hayatında başarılar dileriz. Ucuz kurtulmuşsun.” Dedi Bora.

“ucuz insan olunca bozdurması da kolay oluyor tabi.” Dedim tabağımdaki son lokmayı yerken.

“sen bu saate bunu yedin de normalde ağzına lokma koymazdın. Daha sağlıklı bir şeyler alsaydın keşke.” Dedi Umut.

“kusura bakmayın Umut bey, açlıktan bayılmamak için en hızlı karnımı doyuracak seçeneği seçtim. Ben kıvamını biliyorum merak etmeyin.” Dedim göz kırparken.

“bu arada siz diyetisyen buldunuz mu?” diye sordu masadakilere Umut.

“yok, kimseyle doğru düzgün çalışılmıyor. Ya sadece meraktan gelip işini bilmiyorlar ya da saçma sapan programlar hazırlıyorlar.” Dedi Seyit.

“iyi işte, diyetisyeniniz ayağınıza geldi.” Dedi Umut beni gösterirken.

“pes!” dedim ellerimi teslim olurcasına kaldırıp.


Bölüm Sonu.


Loading...
0%