Yeni Üyelik
29.
Bölüm

29. Bölüm | Jest

@deniz34

“bunun böyle dediğine bakmayın, okulundan birincilikle mezun oldu.” Dedi Umut.

“olabilir ama 3 senedir de mesleğimi yapmıyorum.” Dedim.

“ben kilo verdim ya.” Dediğinde baştan aşağıya süzdüm.

“hiç de vermiş gibi durmuyorsun. Bu zamana kadar verdiğim hangi listeyi yaptın?”

“tamam, hadi ben neyse, bizimkilere de liste hazırladın. Bence onlar gayet fit oldular.”

“sevindim ama lütfen sen kendini reklam olarak tanıtma, gelecek olan varsa da gelmez.” Dediğimde herkes gülmeye başladı.

“ne yaptım sanki, gayet de diyetime sadıktım.”

“diyet listeni sana yolladığım gün kaç tane midye yediğini söyle istersen.” Dedim.

“ne var alt tarafı 30 midye yediysem, canım bir şey çekmeyecek mi?” dediğinde masadan yuh sesi yükseldi.

“aman, ben sporcu muyum sanki, oturduğunuz evleri yapıyorum sadece. Beni bırakın da Birce’yle hepiniz iyi anlaşacağınıza eminim.” Dedi Umut.

“ben tamamım, deneyebiliriz.” Dedi Seyit.

“ben de tamamım.” Dedi Bora.

“bana da uygun.” Dedi Can.

“e bana da liste yaparsın artık.” Dedi Umut.

“önce karar ver, sonra yaparım. Beni boşu boşuna yorma.” Dedim.

“bakarız.” Dediğinde tekrar kıkırdadık.

“iradene hastayım.” Dedi Can.

“ben de diyetlere. Alerji yapıyorlar.” Dedi Umut.

“o zaman neden kızı yoruyorsun oğlum?” dedi Seyit.

“e hepinizin diyetisyeni vardı, benim olmasın mı?”

“onların var da uyguluyorlar. Hepsinin fitliğine bak, bir de sana.” Dedim. Herkesten bir kıkırtı daha yükselirken eli göbeğine gitti.

“ben ve göbeğim mutluyuz.” Dedi.

“size mutluluklar.” Dedim son lokmamı ağzıma atarken. Herkes yeniden kıkırdadı.

“biz seninle daha önceden neden tanışmadık Birce?” diye sordu Bora.

“bilmem, ben düne kadar Umut’la da tanışmıyordum ki.” Dedim.

“abartma istersen. Tanışıyorduk ama çok görüşmüyorduk. Halim’i tanıyorsunuz zaten, onun kardeşi sayılır Birce.”

“Halim’le nasıl kardeş sayılırlar?” dedi Seyit.

“annemin sütü gelmeyince Halim’in annesi beni emzirmiş, süt kardeş sayılırız. Fazla yaş aramız da yok zaten.” Dedim.

“vay be, nereden nereye. Siz de çocukluktan tanışıyorsunuz Halim’le.” Dedi Seyit.

“evet, başta bu cadıyı ben de tanımıyordum, sonra Halim havalı havalı dünyalar güzeli bir kız kardeşi olduğundan bahsedince merak ediyordum, bir gün tanıştırdı bizi. İyi de anlaşmıştık. Uzak oturduğumuzdan çok görüşmesek de denk gelince sohbetimiz sarıyordu.” Dedi Umut bana bakarken. Dedikleri doğruydu aslında. Uzun zamandır da görüşmüyorduk.

“ben evlilik görüyorum hocam.” Dedi Bora.

“saçmalama.” Dedik aynı anda.

“ben kardeşimin kardeşine yan gözle bakmam.” Dedi Umut.

“ben bakarım ama kesinlikle tipim değil. İradesi zayıf.” Dedim.

Kıkırtılar yükselirken “Bora da saçmalamaya başladığına göre artık alkolü biraz azaltalım.” Dedi Can.

“2. Kadeh bu, abartmayalım istersen.” Dedi Bora.

“olabilir, adam kardeşini Umut’a emanet etmekle zaten bir hata yapmış, üstüne evlilik diyorsun, çok ayıp.”

“neden hataymış?” dedi Umut kaşları çatılırken.

“bugün bu kızı nereden çıkarttım biliyor musun?” dedi Can.

“nereden?” dedi bakışları bana dönerken.

“sürekli sana yaptır dediğim köprünün dibinden. Bir anda düştü aşağıya, ben olmasam kim çıkartacaktı acaba.”

“beyaz atlı prensini bulmuşsun.” Dedi Bora göz kırparken.

“beyaz atlı olduğunu sanmıyorum, önce güvenliği aramaya kalktı.” Dediğimde herkes kahkaha attı.

“bu Can’ın başına birkaç kere daha gelmişti, onlardan birisi sanmıştır seni, o yüzden.” Dedi Seyit.

“evlen de kurtul şu muhabbetlerden be kardeşim.” Dedi Bora.

“iyice sardın sen de benim evliliğime, gören de emekli oldum hala evlenmedim zanneder.” Dedi Can.

“benim sevgilim var, Seyit’in çocuğu bile var, Umut zaten Allah’a emanet hadi ona bir şey demiyorum da sen de aklı başında adamsın oğlum, yap bir sevgili.” Dedi Bora.

“acelesi yok, her şeyin zamanı var.” Dedi kadehinden yudumlarken.

“valla şu anda sadece ikiniz bekarsınız gözümde, haberiniz olsun.” Dedi elleriyle yanımda oturan Can’la beni gösterirken.

“ben daha yeni bir travma atlattım, yaşım 25, öncelik büyüklerimindir.” Dedim sırıtıp onları gösterirken. “müsaadenizle, bu konular beni çok sarmıyor. Bir lavaboya gideceğim.” Dedim yerimden kalkarken.

Herkes onay veren sesler çıkartırken yerimden kalkıp bizim masayla ilgilenen garsondan lavabonun yerini öğrendim. Kendime çeki düzen verdikten sonra lavabodan çıkarken hızlıca yine bizim masayla ilgilenen garsonu buldum.

“pardon, ben hesabı alabilir miyim?” dedim yanına giderken.

“masaya getiririz efendim, siz buyrun.” Dedi masayı gösterirken.

“arkadaşlarıma jest yapmak istiyorum, siz masaya getirirseniz bu pek mümkün olmaz.”

Bir süre düşünse de “normalde böyle bir şey yok ama sizi kırmayalım.” Dedi kasadan fiş çıkartırken.

Hızlıca ödemeyi yaptıktan sonrasında cebimde kalan nakitle de garsona bahşiş bıraktım.

Teşekkür edip masaya geçerken herkes yine başka konulardan konuşuyorlardı. Camdan dışarıya dikkatlice baktığımda burası ormanın içinde bir yerdi. Etraftaki ağaçlarda ışıklandırma vardı ve geri kalan her yer zifiri karanlıktı. Eminim ki gündüzleri ve yazları da çok güzel bir yerdi. Şimdilik sadece ürkütücü gözüküyordu.

“Birce.” Diye bana seslendiklerinde onlara döndüm tekrar.

“efendim?” dedim merakla.

“yarın antrenmana gideceğiz, genelde oradaki tartıda yağ ve kas oranlarımıza bakıyorduk. Yarın gelmek ister misin yoksa müsait olduğun bir zamanda mı yapalım?” dedi.

“yarın gelirim, sıkıntı yok.” Dedim. Çıkışta da markete uğrardım hem de. Gerçi burada taksi bulmak da zordu ama olmadı güvenliklerden rica ederdim.

“o zaman yarın başlayalım, haftada bir gün böyle kontrolümüzü yaparız ama her gün yemek talimatını evdekilere vermen gerekecek.” Dedi Seyit.

“tabi, ben günlük olarak listeleri evlerinize teslim edeceğim. Ondan sonrasında bir sıkıntı olmaz sanırım.” Dedim.

“işinde gerçekten çok ciddisin.” Dedi Bora gözlerimin içine bakarken. “geldiğinden beri seni ilk defa bu kadar dikkatli görüyorum.”

“eğer konu işse karşınızdaki Birce farklı Birce oluyor, onu söylemeyi unuttum. Bu arada yaptığınız kaçamakları da mesajla bildirmenizi istiyor, ona göre sizi toparlıyor.” Dedi Umut.

“herkes senin gibi değil Umut’cum, eminim ki kimse bir oturuşta 30 midye yemeyecek.” Dediğimde kıkırtı yükseldi.

“şu konuyu kapatabilir miyiz?”

“kapatalım.” Dedim gülümserken.

“gençler geç oldu, yavaştan kalksak mı?” dedi Seyit.

“evli adamın hali başka oluyor ya, bir de şu boşlara bak.” Dedi Bora.

“senin de sevgilin var ama mekan mekan geziyorsun, sorumluluk duygun sıfır.” Dedi Can.

“sevgilim burada değil, ayrıca benim en azından bekleyenim var, senin o da yok.” Dedi Bora. Ciddi değillerdi, daha çok birbirlerine takılıyor gibiydiler. Can biraz bu konudan rahatsız gibi olsa da güldüğünü gördüğüm için de bir şey diyemiyordum.

“hesap alabilir miyiz?” dedi Umut yanımızdan geçen garsona.

“hesabınız ödendi efendim.” Dediğinde herkes birbiriyle bakışmaya başladı.

Garson yanımızdan giderken “öyle bakmayın, ben ödedim.” Dedim.

Bu sefer bakışlar benim üzerimde toplanırken “böyle de bakmayın.” Dedim.

“yanında ben varken hesap ödetmeyeceğimi bilmiyor musun?” dedi Umut.

“bilmiyorum.” Dedim. “ayrıca yeni komşularıma da bir jest yapmak istedim.” dedim.

“şimdi nemlendirici rujumu çıkartıp sürmem mi gerekecek?” diye sordu Bora.

“ne yani şimdi prenses mi oldum?” dedi Can.

“hesap kavgası yapmayacak mıyız?” dedi Seyit.

Dayanamayıp gülmeye başlarken onlar da bana eşlik ettiler. Yüz ifadeleri o kadar komikti ki aklıma geldikçe gülerdim artık.

“her zaman hesap kavgası mı yapıyorsunuz gerçekten?” dedim.

“evet.” Dediler aynı anda.

“neden sırayla ödemeyi ya da herkes kendininkini ödemeyi düşünmüyor ki?” dedim.

“jest olsun diye.” Dediklerinde yine kıkırdamadan duramadım.

“her zaman tartışmaktansa sırayla jest yapmanız daha kolay.” Dedim üzerime ceketimi alırken. Bir hata yapıp ince giyinmiştim. Eminim ki dışarısı şu an buz gibiydi.

“bir ara bunu konuşalım.” Dedi Umut. “neden daha önce düşünmedik ki.” Diye hayıflanmayı da ihmal etmemişti.

“kadınlar gerçekten başkalar ya.” Dedi Bora da üzerine montunu geçirirken.

Hep birlikte ayağa kalkarken Umut önde biz de arkadan sırayla ilerliyorduk. Dışarı çıktığımızda tahmin ettiğim gibi soğuk hava bedenimi esir alırken bir titreme dalgası vücudumdan geçti.

Valenin önünde arabaları beklerken omuzlarıma konan montla başımı kaldırıp kim olduğuna baktım. Can’dı. Benim daha bir şey dememe fırsat kalmadan Bora’dan bir “ooo” yükseldi. Herkes Umut ve Seyit arkasını dönüp bakarken bizi gördüler.

“önce kurtar sonra soğuktan koru. Yapıyorsun bu işi kral.” Dedi Bora göz kırparken.

“saçmalamayı bırak, dikkat etseydin de sen verseydin montunu, kız dondu.” Dedi Can.

“benim başım bağlı kardeşim, senin kadar rahat hareket edemem.” Dedi Bora.

“teşekkür ederim ama şimdi arabaya bineceğiz zaten, ikinizin montuna da gerek yok, teşekkür ederim.” Dedim montu omuzlarımdan almak için hareket ederken.

“buranın havası çarpar, yarına kadar hasta olursun.” Dedi Can beni durdururken.

“ben hasta olsam da evdeyim de siz maçtan maça gidiyorsunuz, sen kendini koru.” Dedim.

“hepimiz alışkınız, sen rahatına bakar mısın?”

“Birce, al abim, onlar alışkın dediği gibi.” Dedi Umut.

“tamam.” Dedim monttan kollarımı geçirirken. “çok soğuk ve alışkınsanız da itiraz edemem, kusura bakma Can.” Dedim.

Gülümserken “sorun yok.” Dedi.

Önce Umut’un arabası gelirken “gel Birce.” Dedi kapımı açıp.

Birkaç adımla arabaya giderken hemen yerleştim. Kapımı kapatıp yanıma gelirken camı açıp “iyi akşamlar.” Dedim gülümseyerek.

Hepsinin yüzünde gülümseme olurken “iyi akşamlar.” Dediler.

Umut gaza bastığında camı kapatıp arkama yaslandım.


Bölüm Sonu.


Loading...
0%