Yeni Üyelik
30.
Bölüm

30. Bölüm | Liste

@deniz34

“seni sevdiler.” Dedi Umut.

“ben de onları sevdim, iyi insanlar.” Dedim.

“bu sevgi insan sevgisi değil mi?”

“ne demek istiyorsun?”

“eğer bilmem gereken bir şey varsa…”

“bence yok. Hepsiyle tanışalı birkaç saat oldu ya da olmadı.” Dedim sözünü keserken.

“peki, eğer bir abiye ihtiyacın olursa ben buradayım. Halim’den bir farkım olmadığını bil.”

“biliyorum, çok teşekkür ederim.” Dedim gülümserken.

Eve gelirken yine kart kullanarak içeriye girmişti. Evimin önünde dururken “bu karttan bende de olacak mı yoksa giriş çıkışım normal mi?” diye sordum.

“her evin var aslında, seninki torpidoda. Genelde araba giriş çıkışı için kullanılıyor. Alabilirsin.” Dedi torpidoyu gösterirken.

Torpidoda gördüğüm onunkiyle aynı olan kartı alırken “kaybedersem ne oluyor?” diye sordum.

“bir şey olmaz, güvenliğe bildiririz, o kartı iptal eder yenisini veririz.”

“tamam, yarın sen de gelecek misin?” diye sordum.

“muhtemelen o kadar erken gelmem ama senin için bir ara uğrarım, olur mu?”

“sıkıntı değil, sadece merak ettiğim için sordum.” Dedim gülümserken.

“tamam, onlar sabah 7 gibi orada olmaları gerekiyor. İçlerinden birisi seni alır büyük ihtimalle, öyle geçersiniz.”

“almazlarsa nereye gitmem gerekiyor?”

“Seyit bu konularda hassastır, alır ya da aldırır seni, sen merak etme. Zaten zamanla da alışınca anlarsın.” Dedi.

“onlar hakkında bana vermek istediğin bilgi var mı?” diye sordum. Eğer bilmem gereken bir şey varsa önceden öğrenmem iyidir.

“Seyit evli, 2 çocuğu var. Merhametlidir. Bora gördüğün gibi birisi, sevgilisi manken, çoğu zaman burada olmuyor o yüzden, genelde Bora onu görmeye gider. Çok fazla görmezsin. Can Altan da kafayı sporla bozmuş birisi, kendi halinde takılır öyle. Ekstra bir şeyi yok yani. Senin yan komşun aslında dikkatini çekmediyse de. Antrenmanı olmadığı zamanlarda da site içinde çoğu zaman koşarken görebilirsin, önüne çıkmamanı tavsiye ederim.”

“neden?” dedim merakla.

“fazla odaklanmış olduğu için bazen kendini maçta zannedip gözü bir şey görmüyor, hücum kıvamında yani.” Dedi.

“ondan bir şey olmaz.”

“hastaneye kaldırılmadan önce dediklerime dikkat et, onlar profesyonel sporcular ve güçleri normal hayatta olduğundan daha fazla oluyor o an. Sana dokunmasıyla kendini uçarken bulursun.”

“tamam, dikkat ederim.” Dedim. “bir kahve içmek ister misin diye sormak isterdim ama evde su dışında bir şey yok.”

“bugün biraz yorgunum zaten. Eve gidip uyurum büyük ihtimalle. Bir şeye ihtiyacın olursa da bize çekinmeden gel. Annemler seni kapıdan kovmazlar.”

“biliyorum, yarın eksikleri alacağım zaten.” Dedim.

“tamam, dikkat et kendine.” Dedi.

“sen de, iyi geceler.” Diyerek arabadan inerken eve adımladım hızlıca. Yine benim eve girmemi bekliyordu. Arkasından giren arabalarla diğerlerinin de geldiğini anlamıştım ama zaten vedalaştığım için açtığım kapıdan içeri girdim.

Üzerimdeki Can’ın montunu girişte asarken ayakkabılarımı çıkartıp salona geçtim. Burası topluydu. Yapacak da bir şeyim olmadığından yukarı odama çıktım. Kendimi yatağa atarken bir süre tavanla bakışıp ihtiyaçlarımı gözden geçirdim. Kesinlikle en pahalı ihtiyacım arabaydı. Burada arabasız yaşamak diye bir şey yoktu. En yakın zamanda bir araba almam gerekiyordu. Çok pahalı olmayacak şekilde ufak bir araba alabilirdim aslında. O kadar param vardı. Beni idare ederdi büyük ihtimalle. Eğer Seyit’lerle iyi anlaşıp para kazanmaya başlarsam araba modelini yükseltirdim de. Muhtemelen birkaç ay içinde normal bir hayat yaşamaya başlardım.

Ne kadar üstümü çıkartmaya üşensem de kalkıp pijamalarımı giyindikten sonrasında yatağa girdim yeniden. Daha birkaç ay öncesine kadar bunu hayal dahi edemezdim. Bu hayatı da bana bir başkasının veremeyeceğine emindim. Sadece şansım biraz yaver gitmişti. İnsanın çevresinin olması gerçekten başkaydı. Halim eğer Umut’u aramasıydı da çok başka hayata sahip olabilirdim. Her tercih bir geleceğe çıkıyordu. İyi veya kötü.

Gözlerimi alarm sesiyle açarken daha gün doğmadığını fark etsem de kalkıp giyineceğim kıyafetlerimi ayarladıktan sonrasında hızlı bir duş aldım. Saçlarımı kurutup üzerimi giyindikten sonrasında makyaj çantamı boşaltıp kendime makyaj yaptım. Parfümümü de sıkarken hazırdım. Beni ne zaman alacaklarını bilmiyordum, telefon numaralarını da bilmiyordum ama kombinimden de makyajımdan da memnundum. Yanımda bilgisayar ya da defter yoktu. Kalem olarak sadece göz kalemim vardı, onu da yazarken kullanmazdım. Oradan bulduklarımla idare edecektim artık. Arabadan sonra bilgisayar da benim için şarttı.

Mutfağa inip çeşmeden zorla bir bardak su içtim. Ben çeşmeden içemezdim. Evimizde de arıtıcı vardı, bunun da eksik olması ama acil olmaması biraz daha zamanımın olduğuna işaretti. Şimdilik marketten su alabilirdim.

Kapının çalmasıyla bardağı masanın üzerine olduğu gibi bırakıp çantamı aldım. Hızlı adımlarla kapıya gidip açarken karşımda Can bekliyordu.

“günaydın, hazır mısın?” diye sordu.

“günaydın, montumu alayım.” Diyerek vestiyere uzanıp kendi montumu aldım. Onun montunu da alırken “dün gece için teşekkür ederim.” Dedim.

“önemli değil, hadi gidelim.” Dedi.

Anahtarı alıp kapıyı kilitledikten sonrasında montumu üzerime geçirirken evimin önüne bıraktığı çalışır vaziyetteki arabasına bindik. Siteden çıkış yaparken arkama yaslanıp yolun keyfini çıkartmak gelmişti içimden ama sormam gereken sorular vardı.

“sabahları shake içiyor musunuz?” diye sordum.

“evet.” Dedi matarasını çıkartıp gösterirken.

“antrenman günlerinizin listesini alabilir miyim oradan?”

“olur, gösteririm sana nereden alacağını.”

“teşekkür ederim.” Dedim.

Kulübe gelirken otoparka arabayı park etti. Birlikte inip içeri girerken herkese selam veriyordu.

“ben üstümü değiştirip geleceğim, sen de istersen bir şeyler yiyebilirsin burada.” Dedi yemekhaneyi gösterirken.

“tamam, ben buradayım.” Dedim.

Beni başıyla onaylayıp giderken masalardan birine oturup araba sitesinden araba bakmaya başladım. Vakit nakittir.

Çok geçmeden formasıyla gelirken “odaya geçelim mi?” diye sordu.

“olur.” dedim ayağa kalkarken. Birlikte uzun bir koridordan ilerledikten sonra kapalı bir kapıyı açıp içeri girdi. Arkasından ben de girerken önce perdeyi aralayıp biraz kalabalık odan odaya ışık girmesini sağladı. Burada ihtiyacım olan her şey açıkçası vardı.

“bilgisayarı kullanabilir miyim?” diye sordum.

“tabiki.” Dedi. “bunlar zaten sizin için var. Genelde bu kullanılmıyor bile.” Dedi.

Bilgisayarı açarken masanın üzerindeki mezurayı aldım. Karşımda dururken “biraz eğilebilir misin?” diye sordum. Dediğimi yaparken boynunun çevresinin ölçüsünü aldım. Kollarının ve belinin ölçüsünü de her ihtimale karşı alırken bilgisayarın açılmasıyla hepsini not ettim.

“şimdi tartılabiliriz.” Dedim.

Kramponlarını ve çoraplarını çıkartırken tartının üzerine çıkıp kollardan tutarak tartının ölçüm yapmasını bekledi. Bir yandan da eşleşmiş bilgisayardan verilerin gelmesini beklerken birkaç dakika içinde ayrıntılı veriler karşımdaydı. Önce inceledim.

“rahatsız olduğun herhangi bir şey var mı?” diye sordum.

“üst vücudumun kas oranını da arttırmak istiyorum.” Dedim.

“tamam.” Diyerek not alırken bir yandan da kas ve yağ dengesine bakıyordum. “biraz sporla desteklersek halledebiliriz. Yağ oranın üst tarafta bir tık daha fazla. Yağdan verirsen kaslandığını hisseddeceksin.”

“tamam.” Dedi çoraplarını ve kramponlarını giyerken.

“ayırt ettiğin, sevmediğin, alerjinin olduğu bir şey var mı?”

“her şeyi yerim.” Dedi. Bu iş kolay olacaktı bu sayede.

“tamam, ben siz antrenmandayken hazırlayacağım listenizi ama antrenman listenizi nereden alabilirim?” diye sordum.

Yanıma gelirken bilgisayarı biraz kendine çekip birkaç şey yaptıktan sonrasında “buradan bulabilirsin. Ben yazdırıyorum.” Diyerek yazıcıya gönderdi.

“teşekkür ederim, Bora ve Seyit ne zaman gelir?” dediğimde odanın kapısı açılırken ikisi de içeri girdiler.

“günaydın böcüklerim.” Dedi Bora bütün neşesini saçarken.

“günaydın.” Dedi Seyit de.

“günaydın.” Dedik birlikte.

“ben antrenmana gidiyorum o zaman.” Dedi Can.

“tamam, ben akşama evlerinize bırakacağım zaten.” Dedim.

“çıkışta kim bırakacak seni?” diye sordu Can.

“ben eve gitmeyeceğim.” Dedi Seyit.

“benim de merkeze gitmem gerek.” Dedi Bora.

“tamam, beni bekle, birlikte gideriz.” Dedi Can gözlerimin içine bakarken.

“Umut uğrayacaktı, eğer işi yoksa onunla dönerim. Varsa da bir taksiye biner giderim.” Dedim.

“burada taksi bulamazsın.” Dediler aynı anda.

“nasıl yani?” dedim şaşkınca.

“gelmesi en az 1 saat.” Dedi Bora.

“Umut bırakırsa Umut’la gidersin, yoksa birlikte gideriz.” Dedi Can.

“ben alışveriş yapacağım ama.” dedim.

“tamam, benim de almam gereken birkaç şey var.” Dedi.

“tamam o zaman.” Dedim arkama yaslanırken. İtiraz edip de yürüyecek değildim.

“hadi başlayalım o zaman.” Dedi Seyit kramponlarını çıkartırken.

Hızlıca Can için yaptığım işlemleri onlara da yaptım. Onlar kramponlarını giyinirken kalkıp antrenman listesini elime aldım. Şimdi listeyi oluşturma zamanıydı.

“bu bilgisayarı dışarı çıkartabiliyor muyum, yani en azından bu odanın dışına. Çok bunaltıcı burası.” Dedim.

“sıkıntı değil. Kulüpten dışarı çıkartmadığın sürece sorun olmaz. Sonra gelir bırakırsın.” Dedi Seyit.

“tamam.” Dedim hızlıca laptopu elime alırken. Onlar da antrenman için hazır olduğundan birlikte çıktık odadan.

Onlarla birlikte ilerlerken tribünlere geçip oturdum. Güneş vurduğundan dolayı olsa gerek hava sıcaktı ama montumu da çıkartacak derecede değildi. İçerde oturmaktan bin kat iyidir en azından diye düşünüyordum.


 

Bölüm Sonu.


Loading...
0%