@deniz34
|
Onlar önümde antrenmanlarını yaparken ben de bilgisayardan isteklerine ve oranlarına göre bir liste çıkartıyordum. Bir yandan da antrenman listesini de elimden düşürmüyordum. Profesyonellerle çalışmak farklı olduğundan onlara her gün neredeyse farklı bir şey yapmam gerekirdi ve böylece gelişimlerini izleyebilirdim. Zaten haftada bir de kilo, yağ ve kas oranlarını kontrol etmek için burada olacaktım. O yüzden sıkıntı olmayacaktı. Şu an 1 haftalık listeyi her gün farklı olacak şekilde çıkartmakla meşguldüm. Başıma geçirilen şapkayla başımı kaldırırken bizimkiler etrafımı sarmıştı. “antrenman bitti mi?” dedim şaşkınca. Bu kadar hızlı bitmesini beklemiyordum. “mola verdik sadece.” Dedi Seyit suyunu diklemeden önce. “ben de listelerinizi hazırlıyorum ama bitmedi.” Dedim. “sen de mola ver.” Dedi Bora. “olur, vereyim.” Dedim bilgisayardan ellerimi çekerken. Can dizlerimdeki bilgisayarı kucağımdan alırken yanındaki boş yere bıraktı. Ardından yayılırken diğer tarafımda da Bora onun gibi yayılmıştı. Kendimi koruma eşliğinde takılıyor gibi hissetmiştim bir an. Tek pürüz onların benden daha zengin olması olabilirdi. İçten içe güldüm bu halime. Önümüze takımdan birkaç tanıdık yüz daha gelirken gülümsedim onlara. “bu güzel hanım kim?” diye sordu içlerinden birisi. Bora umursamazca “Can’ın sevgilisi, Birce.” Dedi. Can kılını bile kıpırdatmazken ben sadece hepsinin yüz ifadesine bakıyordum. Bora neden böyle demişti ve Can buna bizimle olduğu gibi tepki vermemişti anlayamamıştım. “Can ve sevgili, şaka olmalı, hem de bu kadar güzel bir kızla.” Dedi onun yanında duran. “ben Birce, sadece Birce. Can’ın sevgilisi olmayan Birce.” Dedim rahatsızca. Bora yarım ağız gülerken Can hala istifini bozmamıştı. İkisi de elini uzatırken tokalaştım. “bizi tanıyorsundur sanırım.” Dedi birisi. “maçlarınızı izlerim ama isminizi ezberleyecek kadar değil, milli takımda da olmadığınızdan bilemiyorum.” Dedim. “o zaman tanışalım Birce, ben Hasan.” Dedi diğerinden daha kısa ama orta boylu olan. “memnun oldum.” Dedim. “ben de Zeyd.” Dedi diğeri. Biraz Türkçe’si kırıktı. Yabancı olduğu belliydi. “memnun oldum.” Dedim ona da aynı şekilde. “burada ne yapıyorsun, gerçekten Can’ın sevgilisi değilsen?” diye sordu Hasan. “sizin sevgilileriniz mi geliyor sadece?” diye sordum merakla. “onlar da genelde gelmez, şaşırdık o yüzden.” “ben diyetisyenim.” Dedim gülümserken. “vay, kimin?” diye sordu hemen Hasan. “bu 3 delikanlının.” Dedim yüzümdeki gülümsemeyi bozmadan. “bize de istesek danışmanlık verebilir misin?” diye sordu Zeyd. “gençler, kusura bakmayın, Birce çok dolu birisi. Bize de zar zor boşluk bulup sıkıştırdı. Yoksa eminim ki çok isterdi.” Dedi Can. Bakışlarım hayretle ona dönerken bana sus dercesine bakıyordu. “yapma ya, bizi de sıkıştıramaz mısın?” diye sordu Hasan. “diyetisyeniniz yok mu?” diye sordum. “var ama pek memnun değiliz.” “varsa o zaman hiç düzeninizi bozmayın, benim çok fazla vaktim yok.” Dedim. “peki, yine de teklifimiz aklında bulunsun ama. Biz her zaman hazırız.” Dedi Hasan. “tamam.” Dedim gülümserken. Yanımızdan uzaklaştıklarında “ne oluyor, birisi açıklayabilir mi?” diye sordum. “onlar takımın en küçük isimleri ve bizden daha deli kana sahipler.” Dedi Seyit. “diyetisyen bahanesiyle numaranı alıp gece gündüz seni dışarı davet ederler, sıkılırsın, kurtulamazsın.” Dedi Bora. “uzak durman gereken isimler yani.” Dedi Can. “zararsız olduklarına inanmak istiyorum sadece.” Dedim emin olmak istercesine. “zararsızlar, bir şey yapmazlar.” Dedi Seyit. “aşıları tam.” Dedi Bora da kahkaha atarken. Antrenörün çağırmasıyla hepsi ayaklanırken “şapkayı çıkartma, güneşten yüzünü buruşturuyorsun.” Dedi Can. “tamam.” Dedim sadece. Can’ın bıraktığı yerden laptopu alırken kaldığım yerden hızla devam etmeye başladım. Listeleri ayarladıktan sonrasında bilgisayardan kendime de yedek olması adına mail atıp bir kenara bıraktım. Bir süre yaptıkları antrenmanı izledim. Hepsi gerçekten canavar gibiydi. Kendi aralarında da acayip eğlenmeleri dikkat çekiciydi. Hasan ve Zeyd’le de bizimkiler yakındı. Sanırım sadece beni nasıl olduklarını bildikleri için uzak tutmak istemişlerdi. Seyit de olmasa bu işin içinde ne oluyor diye düşünürdüm ama sanki gerçek abimmiş gibi geldiği için o diyorsa her şey doğrudur gibi bakıyordum. Dün akşam tanıştığım insanlarla bu kadar samimi olmayı beklemesem de aşırı derecede samimi bulmuştum. Çok iyi insanlardı gerçekten. Zaman geçirdikçe birbirimizi daha da iyi tanıyacaktık. Onlara bakıp aklımdan geçen düşüncelere ara verirken telefonumdan birkaç araba modeli daha bakmaya başladım. Çok eski olup satmakta zorlanmak da istemiyordum, çok pahalı olmasını da istemiyordum. Kriterlerim biraz zorlayıcı olduğundan da şansımı gerçekten zorluyordum bence. Omzuma dokunan elle başımı kaldırırken Umut gelmişti. Yanıma ne ara gelmişti onu bile fark etmemiştim. “selam.” Dedi yanıma otururken. “selam.” Dedim gülümserken. “sıkıldın mı burada?” “yo, işlerimi hallettim, biraz antrenmanlarını izledim, tam telefona bakıyordum sen geldin.” Dedim. “arabaya mı ihtiyacın var?” dedi. “evet, her zaman sizinle gezemem.” Dedim. “nasıl bir şey arıyorsun?” “paramın yettiği kadar ama eski de olmayan. Bir süre beni idare etsin ama sonra satması kolay olan bir araba.” Dedim. “bütçenizi öğrenebilir miyim?” Banka hesabımı açıp gösterdim direkt. “sadece biraz da bana kalsın istiyorum.” Dedim. “güzel, sana göre bir araba var.” Dedi. “nasıl?” dedim şaşkınca. “seveceğini düşündüğüm bir model. Benim eski arabayı hatırlıyor musun?” “evet.” Dedim. “onu kullanmıyorum, çok da kullanamadım zaten direkt benim şimdikini aldım. O geçiciydi. Öyle duracağına değerlensin. Değiştirmek istediğin zaman tekrar bana satabilirsin.” Dedi. “şaka yapıyorsun.” Dedim ciddiyetini kontrol etmek istercesine. “gayet ciddiyim, ver parayı al arabayı. Yarın gider işlemleri de yaparız.” Dedi. “sen ciddisin.” Dedim gözlerinin içine bakarken. Bana bayık bayık bakarken kahkaha attım resmen mutluluktan. O arabası gerçekten güzeldi. Hala onda olmasına şaşırmıştım bile. Çünkü elinde böyle şeyler tutan birisi olmadığını biliyordum. Kollarımı boynuna sararken onun da güldüğünü anlamıştım. O da bana sarıldığı sırada “ne bu sevinç?” diye ilerden Bora’nın sesi gelmişti. Birbirimizden ayrılırken kendimi toparladım. “hanımefendinin arabaya ihtiyacı varmış, onu hallettik.” Dedi Umut bana göz kırparken. “hayırlı olsun Birce.” Dedi Bora yanıma otururken. Diğerleri de boşluklara otururken hayırlı olsun demeyi ihmal etmemiştiler. “sağolun.” Dedim mutlulukla. “akşam eve gelince ben sana getiririm arabayı, yarın da gideriz birlikte.” Dedi Umut. “tamam olur.” dedim. “ben kaçıyorum o zaman gençler, birkaç dakika için uğradım zaten.” Dedi. “eve mi geçiyorsun?” diye sordum. “yok, şirkete geçiyorum. Bir şeye ihtiyacın olursa ara.” Dedi göz kırparken. “görüşürüz.” Dedim başımı tamam anlamında sallarken. Diğerleriyle de vedalaştıktan sonra hızla çıktı. “antrenman ne zaman bitecek?” diye sordum Bora’ya. “bir set daha kaldı, bu biraz uzun. Sonra da çıkarız.” Dedi. “tamam, ben de şu çıktı işlerini halledeceğim zaten.” Dedim. Onlar birbirleriyle antrenman hakkında konuşurken ben sadece dinliyordum. Konuşmalarından pek de anladığım söylenemezdi. Daha çok kendi aralarındaki muhabbetlerden ilerleyerek bir şeyler anlatıyorlardı. Antrenör yeniden çağırdıklarında ellerindeki şişeleri bırakıp ayağa kalktılar. “görüşürüz.” Dediklerinde onlara el sallayıp gülümsedim. Onlar tekrar antrenmana başladıklarında ben de bilgisayarı alarak içerdeki odaya geri döndüm. Burada çıktı alabilirdim. Yazıcıya bağlanıp hepsinin listesini tek tek çıkarttıktan sonra sıralayıp tarihlerini attım. Hepsinin listesi birbirinden farklı olsa da karışmaması adına sıraladım. Zaten hepsini tek seferde vermeyecektim. Her gün bir liste götürecektim. Eğer değiştirmek istedikleri veya rahatsız oldukları bir şey varsa listeler üzerinde değişiklik yapmam gerekiyordu. Burada biraz oyalandıktan sonrasında bilgisayarda her şeyi kaydetmeden sildim. Ne olur ne olmazdı. Bilgisayarı da kapattıktan sonrasında sabah oda nasılsa aynı o haline getirip kapıyı da çekerek çıktım. Tekrar tribünlere dönüp otururken bu sefer iç rahatlığıyla antrenmanlarını izlemeye başladım. Bu biraz da bana ne kadar kalori almaları konusunda fikir de veriyordu. Onları izlemek gerçekten keyifliydi. Bir maça nasıl hazırlandıklarını görmek, eğlendiklerine şahit olmak başkaydı. Üstüne bir de neredeyse aklımın ucundan geçmeyeceği şekilde yakın olmak başka bir şeydi. Hayranı olup izlediğin insanlarla resmen arkadaş olmak… garip bir şeydi işte. Onları izlerken zaman daha hızlı geçiyordu, her gün davet etseler her gün gelirdim. Fazlasıyla keyifliydi. Antrenmanın ne ara bittiğini bile anlamamıştım. Saat öğlene geliyordu hatta ama sanki yarım saat geçmiş gibiydi. Nefes nefese yanıma geldiklerinde üzerlerine direkt kapşonlularını giyinip fermuarlarını çektiler. Hava soğuk olduğundan üşütmek istemiyor olmalıydılar. “biz duşa gidiyoruz şimdi, sen de içerde otur istersen.” Dedi Seyit. “olur.” dedim ayağa kalkarken. Can’ın şapkasını çıkartıp ona uzattığımda almadı. “senin olsun.” Dedi. “teşekkür ederim.” Dedim başıma geri takarken. Gülümseyerek önüme geçerken hep birlikte içeri girdik. Ben yine masalardan birine oturup beklerken hepsi sırayla, şakalaşarak koridorda ilerliyorlardı. Arkalarından onları izledikten sonrasında etrafa göz attım bir süre. Zaman burada farklı akıyordu, atmosferi tamamen çok farklıydı. Kendini bir anda motivasyon depolarken bulabiliyordun.
Bölüm Sonu.
|
0% |