@deniz34
|
Siteye girdiğimizde “isterseniz benim evde konuşalım.” Dedim. “fark etmez.” Dedi Can kendi evinin önüne arabasını park ederken. Birlikte inerken çökmüş gözüküyordu resmen. Sadece birkaç saat içinde bütün enerjisi çekilmiş gibiydi. Umut da arabasını benim evin önüne park ederken arabadan indi. “benim eve geçelim.” Dedim ona seslenirken. Evin kapısını açıp içeri girerken arkamdan onlar da beni takip edip içeri girdiler. Salona geçip otururlarken ben oturmadım. “kahve yapıyorum hepimize.” Dedim. “ben su alabilir miyim?” diye sordu Can. “tabi.” “ben kahveye okeyim.” Dedi Umut. Bir şey demeden mutfağa giderken hızlıca kahveyi ayarlayıp bugün aldığım kurutulmuş meyveleri tabakladım. Üç su bardağı çıkartıp sürahiye koyduğum suyla salona döndüm. Aralarında bu konu hakkında bir şeyler konuşuyorlardı. Pek kulak kabartmadan mutfağa dönerken hazır kahveyi fincana koydum. Kuru meyvelerle hepsini bir tepside toparladıktan sonrasında tekrar salona gidip önlerine koyduktan sonrasında ikili koltukta oturan Umut’un yanında oturdum. Kendime bir bardak su doldurup birkaç yudum aldım. Kimseden ses çıkmıyordu. “bir şeyler düşündün mü?” dedim Can’a bakarken. “hayır.” Dedi. “kararımda kesinim.” “o zaman ben bir fikir sunabilir miyim?” dediğimde hepsi bana baktı. “her şeye ihtiyacım var şu an, sadece mantıklı olsun.” Dedi Can. “madem bizim öyle bir ilişkimiz olmadığı yayınlanmıyor, bırakalım öyle kalsın. Biz onlara sevgili olmadığımızı söyledik ama bunu hayranlar bilmiyor. Ayrıca belki de onlara da saklamak için demiş gibi oluruz. İkimiz de sık sık görüşmek zorundayız zaten. Normal hayatlarımızı yaşarız. İkimiz de çıkıp da bir ilişkimiz var demedikten sonra bir şey olmaz ki. İlerleyen zamanda da bir kadını seversen ona durumu açıklarsın.” Dedim. İkisinden de ses çıkmazken birbirleriyle bakıştılar. “bunu kabul etmek istediğine emin misin?” diye sordu Can. “kariyerini yakmana göz yumamam. Bunun ne kadar acı bir şey olduğunu bizzat biliyorum. Buraya gelmeseydim eğer hala mesleğimi yapamayacaktım. O yüzden ikimizin de bir çaba göstermeyeceği şeyin öyle bilinmesi konusunda benim için bir sıkıntı yaratmaz. Ben en başında söyledim sana zaten. Eğer işine yarayacaksa kullanabilirsin.” “ilerleyen zamanlarda sıkıntı çekebilirsin ama. Gizlice fotoğrafların çekilebilir, rahatsız olmayacak mısın?” “ben fotojenik bir insanım.” Dediğimde biraz olsun gözlerindeki ışıltıyı gördüm. “şimdi siz normal devam edeceksiniz ve onların konuşmasına izin vereceksiniz. Sevgili zannedileceksiniz ama olmayacaksınız. Doğru mu anladım?” dedi Umut. “jeton köşeli galiba.” Dedi Can. “hızlı kavrar normalde aslında.” Dediğimde Umut gözlerini devirdi. “kendi aranızda birbirinizi teselli ederek hızlı hızlı konuşuyorsunuz. Ciddi bir konu var ortada, nasıl yetişeyim?” dedi Umut. “yetiştin ama helal.” Dedim. “benim sizi hiç tanıştırmamam gerekirdi.” Dedi Umut. “biz senden önce tanıştık zaten.” Dedi Can. “evet, onu da sapık hayranlarından biri zannederken.” “sapık değilim ama az hayranı da değildim. Bir imza alabilir miyim bu arada?” dedim. Can kahkaha atarken arkasına yaslandı keyifle. “söz, sana maçtan sonra imzalı formamı vereceğim.” Dedi. “sözünü aldım.” Dediğimde ben de arkama yaslandım rahatça. “e hallettik o zaman meseleyi.” Dedi Umut. “hallettik kardeşim.” Dedi Can. Gözlerine pırıltı yeniden gelmişti. Bir insanın gözündeki pırıltının tekrar kazanmasını sağlamak gerçekten başka bir duyguydu. “e ben kalkayım o zaman siz de biraz zaman geçirin.” Dedi Umut pis pis gülerken. Onu ikimiz de tınlamazken Can bana göz kırptı. Ben de ona gülümserken “olur, sen kalkabilirsin.” Dedi. “sen de dünden razıymışsın, o benim kardeşim haberin olsun. İzin veriyoruz diye cıvıtmak yok.” Can’ın telefonu çalmaya başlarken uzanıp orta sehpadan alıp yanıtladı. “efendim kardeşim?” dedi. Karşıyı dinledikten sonrasında bana bakarken “Birce kapıyı açar mısın?” dedi. “tabii.” Dedim salondan çıkıp kapıyı açarken. Kulağında telefon Bora karşımda dururken telefonu kapatıp “selam.” Dedi. “selam.” Dedim ben de içeri girmesi için çekilirken. Ayakkabılarını çıkartıp salona geçerken “sen neden bu kadar sakinsin?” dedi Can’a. Daha oturmamıştı bile ama aşırı endişeli gözüküyordu. Tekrar Umut’un yanına geçip otururken “sen de otursana.” Dedim Bora’ya. Tekli koltuğa geçip otururken hala Can’ı göz hapsinde tutuyordu. “işte yeni sevgilim.” Dedi Can beni gösterirken. Bora’nın gözleri büyürken “şaka yapıyorsunuz!” dedi. Kimseden ses çıkmazken onun tepkisini izliyorduk sadece. “ben biliyorum bu işi ya, dün dedim bugün çıktı işte. Siz en doğru kararı verdiniz.” Dedi derin bir oh çekerken. “Bora, en doğru kararı verdiğimize eminiz de bir sakin olur musun abicim?” dedi Can. “ne oldu ki sanki, sizin adınıza sizden çok sevinmiş gözüküyorum.” Dedi olayın farkına varırken. “sadece dışarıdakiler öyle bilecek. Normal arkadaşlar.” Dedi Umut. “ama neden?” dedi Bora. Can olayı anlattıktan sonrasında Bora aydınlanma yaşarken normale dönmüş, düşünceli bir ruh haline bürünmüştü. “bu ortaya çıkar ama, sonuçta çok yakın değilsiniz.” Dedi Bora. “gittiği yere kadar gideriz.” Dedi Can. “iyi, yani sizin için sorun yoksa benden sır çıkmaz zaten.” “biliyoruz kardeşim, o yüzden buradasın ya.” Dedi Can. “bu akşam bir çıksak mı?” dedi Umut. “liste bozmamak şartıyla çıkabilirsiniz. Önünüz maç, unutmayın.” Dedim. “sen de gel o zaman, nereden bilicez ne yiyeceğimizi?” dedi Bora. “sabah listeni vermiştim ya birtanem.” Dedim. “ama ev farklı, dışarısı farklı.” “o zaman evde buluşmanız gerekiyormuş demek ki. Herkes evden yemeğini getirsin birinizin bahçesinde toplanın.” Dediğimde Umut kıkırdadı. “ben dedim size, diyetleri çok katı.” Dedi Umut. “bu haklı olduğunu değiştirmiyor. Haftaya maç var, düzeni bozmayalım şimdi.” Dedi Can. “çok sıkıcı olmaya başladınız. Ben Birce gelince daha çok eğleniriz demiştim ama onu da size uydurdunuz.” Dedi Umut. “evde de eğlenebiliriz. Arkadaşlarının kariyeri söz konusu.” Dedim. “evde ne yapıcaz, UNO mu oynayacağız?” dedi Umut. “bak güzel bir fikir.” Dedim gülümserken. “size iyi eğlenceler şimdiden. Başka güzel fikirler de çıkar.” “sen neden gelmiyorsun?” dedi Bora. “siz kendi aranızda takılıyorsunuz işte, ben şimdi bozmuyayım.” Dedim. Can’ın telefonu tekrar çalarken açtı. “efendim abi?” dediğinde hepimiz sessiz kaldık. “biz de onu tartışıyorduk tam, güzel oldu o zaman. Herkes burada zaten ben söylerim.” dedi. Ardından vedalaşıp telefonu kapattı. “Seyit bizi akşam yemeğine davet ediyor. Listeye uygun.” Dedi Can bana bakarken. “Birce sen de şu tatlından yapsana.” Dedi Umut. “sen hala onu unutmadın mı?” dedim. “nasıl unutabilirim?” dedi sırıtırken. “bir tatlısı var, bir yiyen bir daha istiyor. Dehşet bir şey.” “fit olanını yaparım ama.” dedim. “orası beni ilgilendirmez, ben aynı tadı isterim.” “hallederiz.” Dedim arkama yaslanırken. Arada sırada arkama yaslanmayı unutuyordum, belim ağrıyordu sonra da. “biz kalkalım o zaman.” Dedi Bora. “UNO varsa sen yine de getir, bende yok.” Dedim. “hallederim ben.” Dediğinde ayağa kalkmıştı. “akşam yemeği saati galiba Birce’nin yazdığı saat oluyor, ben hariç herkes saati sormadığına göre.” Dedi Umut. Herkes gülerken “evet.” Dedik. “6 gibi orada ol.” Dedi Can gülmeye devam ederken. “olurum.” Dedi kapıya giderken. Ben de onların peşine takılırken kapıyı açıp herkesin tek tek çıkmasını izledim. Başımı kapının kenarına yaslarken onların kendi aralarında konuşmalarını da izliyordum bir taraftan. Birlikte gerçekten çok iyi anlaşan insanlardı. Onları dışardan gören kesinlikle imrenerek bakıyordu. Herkes “görüşürüz.” Diyerek çıkarken arkalarından el salladım. Bir tek Can el salladığımı fark ederken gülümseyip el salladı. Diğerleri ona ne yapıyor diye bakarken onların bu hali daha komikti. Kapıyı kapatıp direkt mutfağa geçerken biraz mutfak malzemelerinin nerede olduklarını keşfettikten sonrasında özel istek üzerine fit tatlımdan yapmaya başladım. Evde bir aşçının kullanabileceği kadar mutfak malzemesi vardı açıkçası. Bu durum beni biraz şaşırtmıştı. Tatlıyı hazırladıktan sonrasında yukarı çıkıp kendimi direkt duşa attım. Üzerimdeki bu şeyden kurtulmak istemiştim. Duşun duygulara da çok iyi geldiğini düşünüyordum. Eğer bir duygumu sıfırlamak istersem direkt duşa girerdim. Duştan çıktıktan sonrasında üzerime beyaz tişört ve siyah kot giyindim. Üzerime de siyah kot ceketimi alıp takılarımı taktım hızlıca. Vaktim daralmıştı. Makyajımı yapıp parfümümü de sıktıktan sonra aşağıya inip direkt mutfaktan hazırladığım tatlıyı aldım. Saçlarımı arkama atarken özenle tatlının üzerini kapatıp evde bulduğum poşete yerleştirdim. Daha nasıl giderdi bilemiyordum. Saatimi kontrol ettikten sonrasında hemen tatlıyı kapıp beyaz sporlarımı ayağıma geçirdim. Evin kapısını da kilitledikten sonrasında yavaş yavaş ilerlemeye başladım. Yolda elleri ceplerinde Can’ı gördüğümde onun da beni fark etmesiyle gülümsedim. Daha yeni evden çıkıyordu belli ki. Yanına ulaştığımda elimdeki tatlı poşetine uzanırken itiraz etmeden verdim. Biraz ağırdı ve yürüme yolumuz da vardı. “daha iyi misin?” diye sordum yanında yürürken. “sayende, çok iyiyim. Sen nasılsın?” “ben de iyiyim, sabah biraz öfkeliydim aslında ama şu an geçti. Bizim değiştiremeyeceğimiz şeyler.” “öyle, yine de değiştirebilirdik.” “ikimiz de nasıl değişeceğini biliyoruz ve senin de içten içe o şekilde değişmemesini istediğini biliyoruz.” Dedim. “sen insanların düşüncelerini de mi okuyabiliyorsun?” dedi gülerken. “empati düzeyim yüksek, tavsiye etmem.” “ne yazık, benim de yüksek maalesef.” “çok acı.” Dediğimde ikimiz de gülmeye başladık.
Bölüm Sonu.
|
0% |