Yeni Üyelik
37.
Bölüm

37. Bölüm | Senin İçin

@deniz34

Oyunun bitmesinin ardından hepimiz ayaklanırken geç olduğu için kalkmıştık. Aslında fazla bile kalmıştık desem yeriydi.

Şennur’un sıkıca sarılmasının ardından vedalaşırken Umut beni evinin önüne kadar götürmüştü. Can’la evlerimiz yan yana olduğundan birlikte dönecektik. Buraya yürüme mesafemiz vardı.

Umut cebinden çıkarttığı arabayı bana verirken gülümsemeden edemedim.

“ben yıllardır bu anı bekliyorum.” Dedim.

“benim arabamı almayı mı?” dediğinde başımı olumsuzca salladım. Bu adam gerçekten iflah olmazdı.

“sence konu senin araban mı gerçekten?” dedim.

“tamam tamam, hadi ben kaçıyorum. Size hayatta başarılar.”

“iyi geceler.” Dedik Can’la.

Arabaya binerken derin bir nefes aldım. Arabayı çalıştırıp yavaş yavaş çevirdikten sonrasında sadece 2 dakika süren yolda ilerledim. Biraz köprüden geçerken gerilsem de Can’ın “yavaşça geçersen bir şey olmaz.” Demesiyle cesaretlenip geçmiştim.

Onun evinin önünde dururken “senden bir şey isteyeceğim.” Dedi.

“tabi.” Dedim. Direkt konuya girmesini beklemiyordum.

“yorumları okuma desem de okuyacağını az çok tahmin edebiliyorum, sadece kafana takma. Kimisi güzel kimisi çirkin bulacak ama onların demesiyle çirkin olmuyorsun, unutma.”

“olur.” dedim sadece.

“emin misin? üzülmeni istemem.”

“birlikte okumayı teklif edeceksin gibi duruyor.” Dedim alayla.

“seni korumaya çalışıyorum, benim için bu noktadasın.”

“senin için de katlanabilirim, sıkıntı yok.”

“her şeyi benim için yapıyormuşsun gibi geliyor.”

“senin için eve gitmiyorum ya da…” dedim düşünürken. “senin için yemek yemiyorum. Rahatlatıcı şeyler değil mi?”

“pek sayılmaz, içim rahat değil.”

“Can.” Dedim diyeceklerimi toparlarken. “elinde olmayan sebeplerle bazı şeyler gelişti. İstemediğin şeyi yapmaya zorlandın ve yapmazsan da geldiğin bu noktaya adeta veda etmen demek. Yeni tanışmış olabiliriz ama ikimiz de insanız. Ben sana yardım ediyorum, sen de bana bu iyilik karşısında mahcup olma. Bu sefer ben de mahcup oluyorum. Sen en iyisi önündeki maça odaklan, gerisini bana bırak. Benim için 2 ay önce nasıl endişelenmiyordun, şimdi de endişelenme. Senden tek istediğim bu.”

“sana bir şey olursa çok pişman olurum.”

“olma,” dedim kesin bir ifadeyle. “bunu ben istedim. Eğer istemeseydim şu an yanımda bile olmazdın.”

“eğer bir şeye ihtiyacın olursa ben her zaman burada olacağım.”

“biliyorum, arama listemde zirvedesiniz zaten hepiniz.” Dedim gülümserken.

“ben en üste tek kalsam da olur.”

“olmaz, hepinizin kendine göre sorumlulukları var. Yarın da antrenmanın var. Fazla geç oldu, uyku da önemli.”

“iyi geceler, dediklerimi unutma.” Dedi.

“unutmam, iyi geceler.” Dedim.

Arabadan inerken arabayı hemen yan evin önüne, benim evimin önüne park ettim. Arabadan indiğimde elleri ceplerinde beni beklediğini gördüğümde gülümseyip el salladım.

O da el sallayıp elini cebine soktu tekrardan. Hava epey serindi. Hızlıca eve girdiğimde o da arkasını dönüp eve doğru gidiyordu. Eve girdiğimden emin olmak istemişti anlaşılan.

Sabah gözlerimi açtığımda hızlıca kalkıp üzerimi değiştirdim. Ardından listeleri aldığım gibi herkesin evine doğru yola çıktım. Her şeyi ayrıntılı yazıyordum ama bir de ayrıntılı anlatmak farklı bir şeydi.

Bora’nın teklifi üzerine bir süre düşündüm. Listeleri online atıp ayrıntıları ses kaydı atmamı söylemişti. Böylece benim yorulmayacağımdan bahsetmişti. Aslında mantıklıydı. Diğerlerine de söylediğimde onay vermişlerdi. İşim böylece biraz daha hafiflemişti.

Evde kahvaltımı yapıp bulaşıkları yıkarken kapımın çalmasıyla ellerimi yıkayıp kuruladıktan sonra kapıyı açtım. Umut gelmişti.

“hazırsan çıkalım mı?” dedi.

“olur, hazırım ben.” Dedim hemen çantamla montumu alırken.

Birlikte çıkarken o kendi arabasına ben de arabama binerken art arda yola çıktık. Onu takip mesafesinde takip ederken yarım saatlik bir yolculuğun ardından notere gelmiştik. Arabayı park ettikten sonrasında aşağıya indik. İçerde işlemleri halletmek epey uzun sürse de Umut tanıdık vasıtasıyla süreyi biraz daha kısalttı.

Çıkışta elini uzatırken “e hayırlı olsun.” Dedi.

“sağol, sen de hayrını gör.” Dediğimde güldü.

Banka hesabımdaki miktarın azalması beni biraz üzse de tekrar o parayı kazanacağımı bilmek iyi hissettiriyordu. Ben bir şekilde hallederdim.

“sen buradan doğruca eve gidiyorsun, ben de şirkete geçeceğim.” Dedi.

“yol üzerinde bir su alıp geçerim, çok susadım.” Dedim.

“çabuk oluyorsun o zaman, eve geçince haber ver bana.”

“tamam, görüşürüz.”

Arabalara binip ters istikametlerde yola çıkarken yol üzerinde gördüğüm ilk markette durdum. Burası biraz kalabalıktı. Şapkamı iyice kafama oturturken rafların arasında gezinmeye başladım. Su reyonundan suları market arabasına doldurup büyük şişe de alsam mı acaba diye düşünürken “Birce?” diye seslenilmesiyle başımı kaldırdım.

Tanımadığım bir kızdı. Dünkü uyarılar aklıma gelse de bu kızda hiç düşmanca yaklaşacak bir tip yoktu.

“tanışıyor muyuz?” diye sordum önce.

“muhtemelen sen beni tanımıyorsun ama ben seni tanıyorum, yani Can sağolsun.” Dedi gülümserken.

“öyle mi?” dedim ben de yalandan gülümserken. Hayranlardan birisi olduğunu böylece anlamıştım.

“Can burada değil mi? Tek misin?” dedi merakla.

“Antrenmanda, tek değilim aslında.” Dedim yalandan.

“e tabi, senin gibi birini tek bırakmak istemez Can, koruma vardır elbette.”

Aşağılamış mıydı övmüş müydü anlayamamıştım.

“benim gitmem gerek, malum çok beklettim.” Dedim yalandan gülümserken.

“tabi tabi buyur.” Dedi koridoru gösterirken. Market arabasını reyonlar arasında hızlı hızlı sürerken tekrar ismimin seslenilmesiyle durdum. Ne istiyordu bu kız benden? Kaç yıllık arkadaşımmış gibi de konuşuyordu.

Arkamı döneceğim sırada saçlarımdan tutulmamla neye uğradığımı şaşırdım. Nefesim kesilirken çığlık dahi atamamıştım.

“bir daha Can’a yaklaşmayacaksın, duydun mu beni? Bir dahakine bu kadar nazik de olmam tek de bulmam seni. Hangi cesaretle ona yaklaşıyorsun ki zaten?” dedi daha kuvvetli çekerken.

“bırak!” diyebildim acıdan gözlerimden yaşlar gelirken.

“çirkin bir de bırak diyor,” diyip asılmaya devam etti. Yüzümü reyonlara doğru hızla çektiğinde kendimi koruyamayıp kaşımı vurmuştum. “tüh, sevgilin şimdi seni hiç beğenemeyecek. Baksana çirkin suratına bir çirkinlik daha eklendi.”

“bırak!” diye çığlık attığımda bir market görevlisinin bizi görmesiyle yanımıza koştu. Kız müdahale edeceğini anlayınca beni bütün kuvvetiyle market arabasına doğru itip bıraktı. Kendimi korumak adına kolumu siper ederken acıdan yerde kıvranmaya başladım.

“hanımefendi iyi misiniz?” dedi market görevlisi.

“yakala onu!” diye bağırdım. “kapatın kapıları!” diye çığlık attım.

Göremediğim yerden sesler gelirken kendimi toparlamaya çalışıyordum ama acı izin vermiyordu.

Telefonumu çıkartıp anında polisi ararken ihbarda bulundum. Görevliden buranın adresini öğrenirken polis ekibinin gelmesini bekledim.

“yakaladınız değil mi?” diye sordum hala yerimde otururken.

“evet.” Dedi görevli.

“siz kimsiniz?” dedi yanıma takım elbiseli bir adam gelirken.

“Birce Akdoğan.” Dedim sadece. “sakın o kızı bırakmayın.”

“kızı arka tarafa götürdük ama yaralarınıza bir bakalım isterseniz.”

“istemiyorum, polis gelsin, bu işi çözelim.” Dedim.

“bizimle alakalı…” dediği sırada sözünü kestim.

“sizinle ilgili bir sıkıntı yok, o kızdan şikayetçi olacağım. Siz bir şey yapmadınız.”

“peki, yine de size yardımcı olalım ekip gelene kadar.” Dediği sırada dışarda polis siren sesi duyulmuştu. Yakınlardaki bir ekip yönlendirilmişti sanırım. Yoksa bu kadar hızlı olmaları şaşırtıcı olurdu.

Adam yanımızdan ayrılırken kısa süre içerisinde polis memurları başımda dikildi.

“hanımefendi, iyi misiniz?” diye sordu birisi.

“değilim, içerdeki o kızdan şikayetçiyim.” Dedim hırsla. Sinirden ağlayacak noktadaydım. Kimseyi endişelendirmek istemedikçe başıma böyle şeyler geliyordu.

“nasıl oldu bu?” diye sordu memur yaralarıma bakarken.

“beni tanıyormuş, ben kendisini tanımıyorum, bir anda darp etti.”

“siz onu tanımıyorsunuz ama o sizi nereden tanıyor?” diye sordu şüpheyle.

“ben Birce Akdoğan, futbolcu Can Altan’ın kız arkadaşıyım, muhtemelen oradan tanıyor.”

“anlaşıldı.” Dedi polis ellerini beline koyup etraftaki arkadaşlarına bakarken. Kızı ben görmeden götürürlerken “sizin için bir ambulans çağırıyoruz.” Dedi.

“istemiyorum, ben iyiyim.” Dedim ayağa kalkıp. Reyondan aldığım destekle ayakta duruyordum. Eğer reyonlar olmasaydı büyük ihtimalle yere düşecektim. Titriyordum. Korkudan mıydı bilemiyordum ama titriyordum.

“ifadenizi alalım, bizimle karakola kadar gelebilir misiniz?”

“önce kamera kayıtlarını alın buranın, kamera kayıtlarında da her şey gözüküyor, şikayetçiyim.” Dedim.

“alacağız Birce hanım, buyrun.” Dedi memur.

Zar zor yürürken marketteki adam elime birkaç şişe su sıkıştırdı. Bir de kasanın yanından aldığı yara bandını verirken dışarı çıktık.

“ben arabamla sizi takip edeceğim.” Dedim.

“iyi değilseniz size bizim arkadaşlar eşlik etsin.” Dedi memur.

“iyiyim, sadece şoku atamadım.” Dedim.

“peki.” Dediğinde arabama bindim. Birkaç derin soluğun ardından su içip ekiplerin ardından yola çıktım.

Karakolda dururken aşağıya indim. Kendimi daha iyi hissediyordum. En azından ayakta yürürken zorlanmıyordum.

İçeri girip ifademi verdim. Birkaç yeri imzalattıktan sonrasında ekipteki memurla durumu görüştüm. Halledeceklerini ve gidebileceğimi söylediğinde arabaya geçtim tekrar. Yüzümü orada yıkatmışlardı ama ince ince kan yeniden süzülüyordu. Pek duracak gibi durmuyordu. Sadece eve gitmek istiyordum. Hiçbir şeyi umursamadan eve gitmek ve dinlenmek. Ben bu kadarını da gerçekten beklemiyordum. En azından kimse duymadan bu işi hallettiğim iyi olmuştu diye düşünüyordum. Yoksa korumalarla gezme fikri hiç bana göre bir fikir değildi. Çok rahatsız ediciydi.

 

 

 

Bölüm Sonu.

 

 

 

Loading...
0%