@deniz34
|
Benim yüzümden olmuştu her şey öyle mi? Üstelik benim için de bir şey yapamazdı. Ben onun için, kariyeri için her şeyi hiçe sayabiliyordum ama o benim için pek bir şey yapamıyordu. Haklıydı aslında. Bana sadece korumayla gezmemi istemişti, kendi içinin rahat etmesi için, ben ona izin vermiyordum. Bir haftadır öylece evde takılıyordum. Şennur’un attığı fotoğrafın altındaki yorumları okuyordum. Can’ın fan hesaplarından gizlice çekilmiş resimlerimin altındaki yorumlara bakıyordum. Pek umursadığım söylenemezdi. Herkes Can’ın sevdiği kadın hakkında yorum yapıp öyle düşünüyordu. O ben değildim. O yüzden de içim rahattı. Kendi kişisel hesabımı da bulmuşlardı ve bir dünya istekle uyanıyordum her sabah. Hiçbirini kabul etmiyordum. Her sabah sorumluluğumu yerine getirip listelerini atıyordum. Can’ın mesajları hariç de herkese cevap veriyordum. Onun sadece yemekle ilgili bir şey sormasına cevap veriyordum. Birkaç gün içinde birkaç kargo gelmişti. Hepsi Can’dandı. Bir gün bugün oynanacak maçın davetiyesini, diğer gün o gün giyebileceğim takımın formasını, birkaç kere de kuruyemişli barlardan yollamıştı. Bugün Umut’la gidecektik maça. O yüzden hazırlanıyordum. Üzerime Can’ın yolladığı formayı giyip altına da kotumu giyinmiştim. Üzerime sadece ceket almıştım. Umut oranın sıcak olduğunu söylemişti. Zaten arabayla da gideceğimiz için bir sorun yoktu. Saçımı makyajımı yapıp parfümümü de sıktıktan sonrasında çantamı da alıp aşağıya indim. Günler sonra birkaç insan yüzü göreceğim için heyecanlıydım. Gerçekten kargocu hariç kimseyi görmemiştim. Telefonumun çalmasıyla Umut’un geldiğini anlayarak dışarı çıktım. Koşar adım arabasına binerken bana bir tuhaf bakıyordu. “selam.” Dedim emniyet kemerimi bağlarken. “selam da sen kilo mu verdin kilo mu aldın?” dedi. “yağdan verip kastan aldım, hadi gidelim, geç kalacağız.” “evde kalmak sana yaramış anlaşılan.” Dedi gözlerini benden çekerken. “diyetlerime uysan sen de kaslanacaksın ama dinlemiyorsun ki.” “eğer bu kadar kısa sürede sonuç alacaksam yarın başlayalım.” “başlayalım.” Dedim gülümserken. Fazlasıyla erken çıktığımızdan trafiğe fazla yakalanmadan stada gelmiştik. Biraz da uzak olduğundan yol uzun sürmüştü. Arabada sadece müzik dinleyerek, konuşmadan geldiğimiz için mutluydum. Kimse hala bir şey bilmiyordu. Sadece benim evden çıkmamamı garipsiyorlardı, o kadar. Farklı bir kapıdan stada girerken güvenliklere davetiyemizi göstererek giriş yapmıştık. Bizim için ayrılan lobiye gidip oturmak yerine Umut bana stadın içini gezdirmeye başlamıştı. Şikayetçi de değildim. Nereden baksan 2 saat vardı maça ve beklemek gerçekten sıkıcıydı. “bizimkilerin yanına gidelim mi?” dediğinde bakışlarımı ona çevirdim sanki dehşet verici bir şey söylemiş gibi. “hayır, şimdi konsantrasyonları dağılmasın.” Dedim. “dağılmaz, seni gördükleri için mutlu olurlar hatta. Hadi gidelim.” “gerek yok Umut, ben yoruldum zaten, lobiye gidelim.” “Can’la aranızda ne oldu?” dedi bir anda. Ne diyeceğimi bilemezken bir süre kalakaldım. “ne olabilir Allah aşkına, normaliz işte.” “Can beni o gün evden yolladı ve sen o günden sonra evden burnunu bile çıkartmadın. Herkesi de geçiştirdin. Sana bir şey mi söyledi?” “hayır dedim ya Umut, saçmalama. Can’la neden bir şey olsun aramızda. O kadar yakın bile değiliz.” “seni az çok tanıyorum Birce, o seni tanımasa da bir şey olduğunun farkındayım. Eninde sonunda ortaya çıkar. Şimdilik üstelemiyorum.” Dedi. Bir şey demedim. Daha ne diyebilirdim ki? İkisi de üzerime geldikçe kötü ben oluyordum zaten. Yavaş yavaş koridorda ilerlerken “Basın toplantıları nasıl yapılıyor görmek ister misin?” dedi. “fark etmez.” Dedim umursamazca. Bir şey demeden bir odaya girerken her yerde kameralar ve oturan insanlar vardı. Hızlı hızlı bir şeyler not alıyorlardı. Sahnede teknik direktör ve Can’ı görmemle biraz geri çekildim. Beni görmesini sebepsizce istemiyordum. Can’ı ilk defa bu kadar ciddi görüyordum. Bir kadın soru sorarken bütün ciddiyetiyle onu dinliyordu. “öncelikle teşekkür ederim sorunuz için. Özel hayatımla ilgili pek konuşmak istemiyorum, maçlara odaklanmak daha önemli benim için ama tabi ki özel hayatımda da beni maçlara daha fazla odaklanmamı sağlayan şeyler var. Sevdiklerimle vakit geçiriyorum, arkadaşlarımlayım çoğu zaman. Zaten günümüzün çoğu antrenmanlarla geçiyor, geriye kalanla da sevdiğim insanlarla geçirmeyi tercih ediyorum. Benim motivasyon kaynağım genelde bu şekilde.” Dedi Can. Gözleri bana takılırken bir an göz göze geldik. Ne yapacağımı bilmezken yüzünde en ufak bir gülümseme dahi olmadı. Benim de olmadı. Zaten bir adamın basın toplantısını sonlandırdıktan sonrasında gözlerini gözlerimden alıp ayağa kalktı. Arkamı döndüğümde Umut’la göz göze gelirken şüpheyle bakıyordu. “biraz konuşmamız şart anlaşılan.” Dedi. “gidelim mi?” dedim. Bir şey demeden odadan çıkarken ben de arkasından çıktım. Koridorda ilerledikten sonrasında bir lobiye girerken burada tanımadığım insanlar olduğunu da fark etmiştim ama ilk gözüme çarpan kesinlikle Şennur’du. Gülümseyerek bana el salladığında ben de gülümseyerek yanına gittim hemen. Sıkıca birbirimize sarılırken “bir an hiç gelmeyeceksin sandım.” Dedi. “bu maçı kaçıramam.” Dediğimde gülümseyerek geri çekildi. “formamız da yakışmış.” Dedi ellerimden tutup bir adım uzaklaşarak. “sana da çok yakışıyor.” Dedim gülümserken. Tekrar birbirimize sarılıp ayrılırken onun bu kadar neşeli ve heyecanlı olması üzerimdeki ölü toprağını biraz olsun atmamı sağlamıştı. Sayesinde içimde günler sonra bir heyecan kıpırtısı olmuştu. “kızlar nerede?” diye sordum merakla. “onlara dadısı bakıyor, biz geç döneceğimiz için uyku saatlerini kaçırmasını istemiyoruz.” Dedi. “anladım.” Dediğim sırada dışarıdan ıslıklar yükselmeye başlarken lobinin balkonuna çıktık. Herkes tezahürat yapıyordu, bizimkiler sahaya çıkmışlardı. Şennur alkışlarken Umut da ıslık çalmaya başladı. Yüzümde bir gülümseme oluşurken ben de alkışladım. Hayatımda ilk defa maça gelmiyordum ama ilk defa lobiden izleyecektim. Farklı bir şeydi bence. Herkes izliyordu ama her şey farklıydı. Şennur anında story çekmeye başlarken kamerasını fazlasıyla yaklaştırıp ona el sallayan kocasını bulmuştu. Onların bu halleri tekrar tekrar imrenmeme sebep olurken sadece sahada ısınan takımları izledim. Seyit Bora ve Can’a bir şey söyleyip burayı işaret ederken onlar da el salladılar. Hepimiz el sallarken Şennur da bizi çekiyordu. Onlar ısınmalarına dönerken içeriden kendime su aldım. Birçok atıştırmalık, içecek olsa da canım hiçbir şey çekmiyordu. Suyu yudumlarken Şennur yanıma gelip kolumdan tuttu. “hadi maç başlamadan biraz fotoğraf çekinelim.” Dedi. “olur, çekinelim.” Dedim. Ne kadar kötü yorumlar gelse de iyi yorumlar da geliyordu ve hedefin ben olmadığımı bildiğim için de umursamıyordum doğrusu. Şennur’la da arkadaştım, kendi hayatımın bir parçasıydı. O yüzden de her şey bir kenara kendi hayatım bir kenaraydı. Hayatımda kendimi kenara çekmeyecektim. Şennur’la kaç poz çekindiğimizi bilmezken onun her zaman en iyilerini seçtiğini bildiğim için sorun yapmıyordum. Sadece kendisini seçip diğerlerini harcayan bir tip değildi kesinlikle. Gerçek bir arkadaş diyebilirdim. Umut da bizim birkaç fotoğrafımızı çektikten sonrasında Şennur kendini tamamen fotoğraf seçmeye odaklamıştı. Uzun bir maraton onu bekliyor gibi duruyordu. Gerçekten çok fazla fotoğraf vardı. Maçın başlamasının ardından kendimi tamamen maça kaptırmıştım. Resmen maçı yaşıyordum da diyebilirdim. Kendimi ilk defa bu kadar kaybettiğimi hissediyordum. Her pozisyonda top kimdeyse onun adını haykırmaktan boğazım acımıştı ama fazlasıyla keyifliydi. O kadar ses vardı ki kimsenin kimseye ters baktığı bir ortam değildi. Maçlar bir kadın için de stres atmaya birebir bir yerdi. Araya gidildiğinde elimdeki son yudum suyu da başıma dikledim. Boğazımı biraz dinlendirmem gerekiyordu. Gerideydik. Sıcaktan üzerimdeki ceketi falan çıkartmış sandalyelerden birinin üzerine atmıştım. İçeri girip bir su daha alırken Umut yanıma geldi. “bu kadar fanatik olduğunu bilmiyordum.” “benimle hiç maç izlemediğin için olabilir. Halim’e sor o yaptıklarımı anlatır.” Dedim gülerek. “o kadar mı?” “o kadar, ama bağımlısı değilim kesinlikle. Maçtan sonra çoğunun ismini unutur birisiyle konuşulacağı zaman o kimdi diye kalırım. Numaralardan sadece ezberimde.” Dedim. “ezberlersin yavaş yavaş, hepsiyle takılmaya başladığın için.” “yani, olur.” dedim. Şennur yanımıza gelirken “ben başlamadan lavaboya gidiyorum, gelmek ister misin?” diye sordu. “olur.” dedim. Birlikte koridora çıkıp ilerlerken bir yandan da hala fotoğraf seçiyordu. “seçtiklerini bana da atar mısın, paylaşmak istiyorum.” Dedim. “gerçekten mi?” dedi heyecanla. “evet.” Dedim gülümserken. “tamam atacağım ama sen de artık hesabını gizliden çıkartır mısın?” “buna henüz hazır değilim.” Dedim. “neden, çok güzel fotoğrafların var.” Dedi. “biliyorum ama gelecek ağır yorumları düşünemiyorum.” “onlar bana da geliyor, takmayacaksın sadece. Sanki onlar senden daha güzel. Zaten seni sevenler de olduğu için onlar sana bırakmadan hallediyorlar.” “emin değilim.” “bak sen aç, eğer dediğim gibi olmazsa ben halledip eski haline getireceğim sayfanı.” Dedi. “iddialısın.” Dedim hayret edercesine. “e kimin karısıyım?” dediğinde kahkaha attık.
Bölüm Sonu.
|
0% |