@deniz34
|
Akşama kadar tek tük insan gelmiş, alım satım işleri olmuştu, onun dışında da vitrindeki ve stantlardaki boşalan yerleri doldurmakla vaktimizi tamamlamıştık. Cevahir’le de tanışmıştım. O da bizimle yaşıt duruyordu. O yüzden konuşurken ismiyle hitap etmemi istediğinden rahatça konuşabiliyordum. Güney kadar kanım kaynadı diyemezdim ama en azından sıcak kanlı ve güler yüzlüydü. Zaten benimle de akraba olmasını bekleyen yoktu. Akrabalarımla bile bu kadar yakın değildim sonuçta. “Birce, bugünlük sen dinlen. Sabah 10’da açıyoruz, yine bu sabah gibi aynı şeyleri yapıyoruz. Yarın bu kadar kalabalık bir beklentimiz yok. O yüzden daha rahat bir gün olacak. Akşam da 7’de çıkmış oluyoruz ama erken kapatıyoruz. Buraları düzenlemek için ekstra kalıyoruz. Her zaman senden kalmanı da istemem, zaten ben de hallediyorum. Sadece arada hesap zamanları oluyor, o zaman yardıma ihtiyacımız oluyor, sen kalırsın. Mesai olarak da maaşına yansır. Yani diyeceklerim bu kadar.” Dedi Güney. “tamam, teşekkür ederim. O zaman ben çıkıyorum şimdi, doğru mu anladım?” diye sordum. “evet, iyi akşamlar.” Dedi gülümserken. “iyi akşamlar.” Dedim ben de gülümseyerek çantamı kasaya bıraktığım yerden alırken. Hemen yolun karşısına geçip apartmana giriş yaptım. Yukarı çıkana kadar bacaklarımın henüz ağrıdığını anlamamıştım oysaki. Neyse yarın daha rahat olacaktı. Sabah gözlerimi zar zor açtığımda yatağımda resmen ölü gibi yatıyordum. Nereden baksam 2 haftadır da babamın işine de uğramadığımdan hamlamıştım. Her yerim ağrıyordu. Yavaş yavaş alışacaktım. İlk kalkıp lavaboda işlerimi hallettikten sonrasında üzerime beyaz gömleğimi ve altına da kumaş pantolonumu giydim. Saçlarımı yine bağlayıp makyajımı yaptıktan sonrasında parfümümü sıktım. Odamdan çıkıp aşağı mutfağa indiğimde evde kimse yoktu. Bugün biraz geç uyanmıştım. Dün akşam da kimsenin bana dokunmaması için uyardığımdan kimse gelip de uyandırmamıştı anlaşılan. Allah’tan alarm kurmayı akıl edebilmiştim de zamanında uyanmıştım en azından. Mutfakta kendime ufak atıştırmalık ayarladıktan sonrasında yaptığım kahveyle yedim. İyi bir ikili değildi kahvaltıyla kahve ama acelem de vardı. Zamanında orada olmak istiyordum. Ben gerçekten işini layıkıyla yapan birisiydim. Camdan Güney’in geldiğini görmemle evden çıkıp hızla merdivenleri indim. Yolun karşısına geçip Güney’in yeni açtığı kapıdan girerken “günaydın.” Dedim. “günaydın.” Dedi gülümserken. “enerjini toplamış gibisin.” “yani, sayılır. Sıkıntı değil ama. Uzun zamandır babamla da çalışmadığımdan oldum. Yoksa bu kadar olmazdı.” Dedim. “olsun, alışırsın. Rica etsem çay koyabilir misin?” dedi. “tabii.” Dedim çantamı çıkartırken. Arka tarafa geçip mutfağa girerken dünkü yıkanmış demliğe biraz dolapları karıştırarak bulduğum çayı demledim. Altını da kısık bırakıp ön tarafa geçerken Güney’in yanına gidip hemen yardım etmeye başladım. Yine vitrin diziyordu. Her akşam vitrindekileri toplayıp kaldırıyor, sonrasında sabah yeniden yerine diziyordu. Hırsızlık için önlem alıyordu anladığım kadarıyla. Biz vitrini dizerken Kuzey ve Cevahir de gelmişti. Bir de öğleden sonrasında Cihangir abi dedikleri kişinin de geleceğini söylemişlerdi. Herkes kendine çay doldururken ben almak yerine vitrine ürün dizmeye devam etmiştim. Müşteriler gelmeden bir an önce bitse iyi olurdu. Hiçbir kuyumcunun bu kadar iş yapacağını düşünmezdim ama Allah bereket versin çok da güzel iş yapıyorlardı. Ben de elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyordum onlara. Güney elinde çayla gelirken “hadi sen de iç. Bugün zaten boşuz, akşama kadar içeriz.” Dedi. “çok teşekkür ederim.” Dedim. “sen dinlen biraz ben de geri kalanını hallederim. Sayende az bir yer kaldı zaten.” Dedi. “tamam.” Dedim elimdeki çayla stantların arkasındaki sandalyeye otururken. Cevahir de elinde bir bardak çayla gelirken o da diğer standın arkasındaki sandalyeye oturdu. İkisinin atışarak yaptığı keyifli sohbeti dinlerken hiç katılmadan çayımı yudumluyordum. Arada beni de güldürmeyi başarıyorlardı. İçeri bir tane kadının girmesiyle hepimiz ayaklanırken “hoşgeldiniz.” Dedi Cevahir gülümseyerek. “hoşbuldum, ben kendime kolye bakmak istiyordum da.” Dedi kadın. “tabii, nasıl bir şey hayal ediyorsunuz, aklınızda bir şey var mı?” diyerek kolyelerin olduğu bölüme geçti hemen Cevahir. İşini gerçekten iyi yapıyordu. Dün onu izlerken çok net farkına varmıştım. “hiç yok desem, hem yatırım olsun hem de gezmeye giderken kullanabileyim istiyorum.” Dedi. “o zaman size şöyle birkaç model göstereyim.” Diyerek Cevahir kolyeleri çıkartırken ben de inceliyordum uzaktan. “bebeğiniz veya küçük bir çocukla yakınlığınız var mı?” dedim merakla. “evet, bir tane bebeğim var daha 1 yaşına yeni girecek. Bir de yeğenlerim var daha yeni doğdular. Etrafımda da baya çocuk var aslında.” Dedi gülümseyerek. Onları hatırlamak mutlu etmiş olmalıydı. Cevahir’in çıkarttığı daha ince kolyeleri elerken bir yandan da açıklama yapıyordum. “o zaman bebeklerin bir anda bir şeyi yakalayıp çekiştirdiğine birebir şahitlik etmişsinizdir.” Dediğimde güldü. “saç yolmaktan masadaki yemeyi ağzına saniyesinde götürmeye kadardan mı bahsediyorsunuz?” “evet.” Dedim ben de kahkahamı bastırırken. “benim de çevremde birkaç bebek var, bu olaylara baya şahit oldum. O yüzden eğer uzun ömürlü bir kolye almak isterseniz daha kalın zincirler tercih etmenizi tavsiye ederim. Bebek yakaladığında kopmaya karşı dayanıklı olurlar. Yine de tercih sizin tabiki bizim birçok modelimiz var.” Dedim. “ayy, doğru diyorsunuz aslında. Bir de kolyeyi sürekli yaptırma derdi falan olacak.” Dedi. “onu sormayın. Kolyelerimi kaç kere tamire götürdüğümü ben bile bir süre sonra saymadım.” “o zaman önereceğiniz modeller var mı?” dedi gözlerinin içi parlarken. “benim tavsiyem şunlar.” Dedim hem Cevahir’in çıkarttıklarını hem de stanttan aldığım birkaç kolyeyi gösterirken. “benim annem de altınlara bayılır ve ne zaman bebek görmeye gitse bunlardan takar, bu zamana kadar bir sorun yaşadığını görmedim.” Dedim. “ay bu modeller de çok güzelmiş.” Dedi incelerken. “eğer isterseniz uçları da değişiyor. Siz bu modeli alırsınız ama yarın bir gün gelir bu kolyeye uygun uç alırsınız farklı iki kolyeniz olmuş gibi olur. Hem daha uygun olur hem de muhteşem bir yatırım aracı.” “kolye uçları nasıl oluyor?” “siz zinciri beğenin önce, daha sonrasında kolye ucu bakarız, o sıkıntı değil. Zaten ben burada olmasam bile beyefendiler size mutlaka yardımcı olurlar.” Dedim. “ben her zaman buradan alırım altınlarımı zaten. Ondan hiç şüphem yok.” Dedi kolyeleri incelemeye devam ederken. Kararsız kalmış gibi bir hali varken diğer standa uzanıp aynayı alarak ona çevirdim. “bu kolye size yakışacaktır eminim, bir bakmak ister misiniz?” dedim gülümseyerek. Elimden aldığı kolyeyi boynuna götürürken memnuniyetle gülümsedi. “siz bu işi biliyorsunuz gerçekten. Daha önce sizi de burada görmemiştim, yeni mi başladınız?” “evet.” Dedim başımla da onaylarken. “yeni başladım.” Elindeki kolyeyi bana uzatırken “o zaman ben daha fazla aklımı karıştırmadan bunu alayım. Bir de buna uygun uç seçmek istiyorum.” Dedi. “tabii, Cevahir bey uygun kolye uçlarımızı getirebilir misiniz?” dedim gülümseyerek. Nerede olduklarını bilmiyordum elbette ki. Sadece annemden edindiğim tecrübelerime ithafen konuşuyordum. “bu arada bir şey içer miydiniz?” diye sordum kadına. “ay bir çayınızı alırım vallahi, sabah çocuk durmadığından içemedim. Sizinki de yarım kaldı, buyurun.” Dedi kadın güler yüzlülüğüyle. “estağfurullah.” Dediğimde Güney mutfağa gitmişti çoktan. “bu arada bebeğiniz kız mı?” dedim. “kız.” Dedi gülümseyerek. Bebeğini gerçekten çok seven bir anneydi. “Allah bağışlasın. Kendiniz için geldiniz ama bebişinize künye de bakmak ister misiniz? Hem ismini de yazabiliyoruz. Büyüdükçe zinciri de genişleyebildiğinden ilerleyen yaşlarında da kullanabiliyor.” Dedim. “olur, bakarım vallahi.” Kadının çayını Güney getirirken elinde kadife tepsiyle de Cevahir gelmişti. Kolye uçlarını kadına doğru çevirirken kolye zincirini ortaya koydum. “bence bu zincire şu 3 tanesi çok yakışır ama siz zevkinize göre seçebilirsiniz. Ben sizi etkilemek istemem.” Dedim. “benim gözüme de ilk şu çarptı inanır mısınız?” dedi gösterdiğim 3 taneden birisini gösterirken. “sanırım zevklerimiz birbiriyle uyuşuyor. Ben buradakilerin hepsini çok seviyorum aslında ama size en yakışan bunlar olacaktır bence.” Dedim. “bence de. Ben diğerlerine hiç bakmıyayım. Gerçekten kararsız biriyimdir ve dönüp dolaşıp ilkini alırım her zaman. Bu sefer sizi de sevdim. Hiç yorulmaya gerek yok.” Dedi kadın. “estağfurullah, hiç öyle şey olur mu? Bu sizin özel anlarınızda kullanacağınız değerli bir parçanız olacak. Ben elimden geldiğince o parçayı bulmanızda yardımcı olmak isterim.” Dedim gülümseyerek. “evli misiniz acaba?” dedi kadın bir anda. “bekarım.” Dedim. “sizi alacak bey yaşadı bence. Kendinden emin bir güzel, ne istediğini bilen bir kadın.” “teşekkür ederim.” Dedim gülümseyerek ne diyeceğimi bilemezken. Ben onu analiz ederken bir anda o beni analiz etmeye başlamıştı. Bazen insanların bunun ne kadar rahatsız edici olduğunu bilmesi gerekiyordu. Zamanında onların da rahatsız olduğuna emindim ama zamanı geçince çekinmiyorlardı demek ki.
. |
0% |