Yeni Üyelik
46.
Bölüm

46. Bölüm | İyi-Kötü Fan

@deniz34

Her molada hepsi yanıma gelip otururken onların beni bu kadar aralarına kabul etmesi fazlasıyla mutlu ediyordu. Birlikte fazlasıyla da eğleniyorduk.

Tahmin ettiğim gibi Can’la dünkü samimiyetimizden sonrasında aramıza biraz mesafe girmişti. O işine, ben de hayatıma odaklanma peşindeydim. İkimiz de bir bakıma meşgul sayılırdık. Birbirimize çok fazla ayırabileceğimiz vakit yoktu.

Onlar antrenmanın 4. Parçasındayken benim işimin bitmesiyle eşyalarımı toparlayıp bir süre daha onları izledim. Kendi aralarında eğlenerek işlerini yapmaları beni gülümsetiyordu her seferinde. Hepsi yaptığı işten, arkadaşlıklarından fazlasıyla mutluydular.

Onların işlerinin daha da uzayacağını anladığımda daha fazla beklemek yerine tribünden çıkıp otoparka geçtim. Korumalar uzaktan burada olduklarına dair baş selamı verirlerken ben de onlara selam verip arabama geçtim.

Yoğun kalabalık arasından biraz zor olsa da sıyrılırken marketin yolunu tuttum. Arabadan indiğimde korumalardan birinin arkamda diğerinin dışarıda durması dikkatimi çekse de ne yaptıklarını bildiğime emin olduğum için sıkıntı çıkartmadan ve olabildiğince hızlı şekilde alışverişimi tamamlamaya çalıştım. Markette birkaç kişinin beni tanıdığını fark etmem uzun sürmemişti. Yanıma yaklaşmıyorlardı ama aralarında fısıldaşıyorlardı. Bu kadar çabuk tanınacağımı tahmin etmiyordum.

Süt reyonunda bir adam yanıma yaklaşırken kendi de yanımda süt aldığı için sesimi çıkartmamıştım. Şu ana kadar yanıma yaklaşan tek kişiydi. Belki de beni tanımamıştı ki bu çok güzel bir şeydi.

“sizin gibi bir kadının Can’la ne işi olabilir?” dedi bir anda. Yüzüme bakmak yerine eline aldığı süt şişesini inceleyerek konuşuyordu.

“ne demek istiyorsunuz?” dedim kaşlarım çatılırken.

“güzelsiniz ama Can da bilindi bilinesi fazla çapkın bir adam. Sürekli haberleri eksik olmaz. Kıskanmıyor musunuz?”

“emin olduğum şeyler olmasa neden yanında durayım?”

“bilmem, size layık bir adam olarak görmedim.”

“Can’ı sanki çok yakından tanıyor gibi konuşmayın lütfen. Magazinsel asparagas haberler her zaman olur.”

“onu seviyor musun gerçekten?”

“bu sizi değil, bizi ilgilendirir. Can dünyada sevilmeyi hak eden tek adam benim için.”

“keşke bu sevginizi boşa harcamasanız.”

“inanır mısınız, her markete geldiğimde birilerinin ikimizden birisini birimize layık görmediğini fark ettim. Bu düşüncelerden arının lütfen, biz fazlasıyla birbirimizi seven bir çiftiz.” Dedim.

“ben seni ondan daha mutlu edeceğime eminim.” Dediğinde tiksinmeye başlamıştım.

Bu terbiyesiz adama ne diyeceğimi bilemezken hızla reyondan çıktım. Arka reyona geçtiğimde göz ucuyla korumanın olup olmadığını kontrol ettim. Uzaktan beni takip ettiğini gördüğümde içim rahatlamıştı.

Ped reyonuna geçip kendim için ped bakacakken ağzıma bir elin kapanmasıyla çırpınmaya başladım. Olabildiğince sert bir şekilde dirseklerimi arkamdakine geçirirken koşarak gelen korumayı gördüğümde içim rahat etmişti.

Adamdan beni birkaç hamlede ayırırken öksürerek ciğerlerime dolan gazdan arınmaya çalıştım. Yanıma gelen iki kız kollarımdan tutarken iyi olup olmadığımı soruyorlardı. Başımla onlara iyi olduğuma dair onay verdim.

“siz Can Altan’ın sevgilisisiniz değil mi?” dedi bir kız sevimlice gülümserken.

Başımla ona onay verdim. Hala konuşamıyorum desem yeriydi ama kendimdeydim.

“çok yakışıyorsunuz, favori çiftim oldunuz. Dün gittiğiniz gezinin fotoğrafları da çok güzeldi. Keşke biraz daha fazla gezebilseniz.” Dedi diğer kız.

Ne dediklerini anlayamasam da çok umursamadım. Muhtemelen dün mahalleden yapmaz dediklerim fotoğraflarımızı yaymışlardı.

“hanımlar, Birce hanım kaza geçirdi. Müsaade edin lütfen.” Dedi diğer koruma yanımıza gelirken.

Hala kolumda olan kızlar çıkacakken onları durdurdum. Bir de kendime düşman kazanmak istemiyordum, madem sevenim vardı bari onların sayısı azalmasındı.

“iyiyim ben, destek oldular bana sağolsunlar.” Dedim gülümsemeye çalışırken.

“gerçekten iyiyseniz hatıra bir fotoğraf çekinsek olur mu?” dediler yüzlerinden gülümseme eksik olmazken.

Düşünceli bir şekilde dalıp giderken aynadaki halimi merak ettim. Buz dolabından yansıyan görüntüme baktığımda o kadar da kötü olmadığımı fark ettim. Hatta belli olmuyordu, sadece ciğerlerim acımıştı.

“tabiki olur, kızlara yardımcı olur musunuz?” dedim korumaya.

Telefonlarını korumaya uzatırlarken gülümseyerek poz verdim. Birkaç pozun ardından koruma telefonları teslim etti.

“bir de selfie çekinsek sizi çok mu yorarız?” dedi kızlardan birisi.

“yok, hayır ama sanırım gitmemiz gerekiyor. Hızlıca birkaç tane çekinelim.” Dedim.

Yüzlerinde gülümseme oluşurken onlarla ön kameraya gülümseyerek poz verdim.

“çok teşekkür ederiz, çok naziksiniz.”

“rica ederim.” Dedim gülümserken.

“Can beye selamlar.” Dediğinde sadece gülümsedim bu sefer. Can hiçbirini tanımıyordu bile.

Ped reyonundan da sepete elime ne gelirse atarken kasaya ilerledim. Diğer koruma adamı ne yapmıştı bilemiyordum. Bir koruma yanımdan eksik olmazken hızlıca kasadan geçirip poşetlemesini yaptım. Poşetleri koruma alırken iki tanesini de ben aldım. Eksiklerimi almıştım.

Dışarı çıktığımızda arabaya poşetleri bırakırken diğer korumanın burada olmadığını gördüm.

“diğer arkadaş nerede?” diye sordum.

“büyük ihtimalle gelen polislere adamı teslim etti. Size eve kadar ben eşlik edeceğim.” Dedi.

“tabi ama bir ricam olacak. Diğer arkadaşa da söylerseniz sevinirim.” Dedim.

“buyrun.” Dediğinde iç çektim.

“Can şu an antrenmanda. Antrenmandan sonra haber verin ya da ben eve geldiğinde haber veririm zaten.” Dedim.

“peki, nasıl isterseniz.” Dediğinde itiraz etmeyişine sevindim. Arabama binerken kapımı kapatıp kendi arabasına bindi.

Market alışverişlerinin bu kadar tehlikeli olabileceği aklımın ucuna gelmezdi. Bu da hayatıma Can’dan sonra dahil olmuş bir alışkanlıktı. Devamını istemiyordum. Sadece normalde olduğu gibi alışverişimi yapmak istiyordum.

Hızla eve sürerken siteye girip evimin önünde durdum. Arabadaki poşetlerimi tek tek eve taşırken koruma yardım etmek istese de izin vermedim.

Bütün poşetler mutfak masasındaki yerini alırken her şeyi yerleştirdim. Banyoya gidecek olanları kenara ayırırken kollarımı sıvayıp hemen kendim için akşam yemeği hazırlamaya başladım. Birkaç gün gidecek kadar yemek yapardım her zaman. Kafam rahat ediyordu böylece. Ayrıca mutfağa girmek kafamı da dağıtıyordu.

Mutfakta işim biterken banyoya gideceklerle dünkü bavulumu da yukarı çıkarttım. Her şeyi tek tek yerlerine yerleştirdikten sonra kendimi duşa attım. Duş iyi gelmişti.

Üzerime rahat bir şeyler giyindikten sonrasında aşağıya indim. Kendime dolaptan içecek bir şeyler ayarladıktan sonra salona geçip oturdum. Bugün yapacak bir şeyim kalmamıştı aslında.

Elimde telefonumla sosyal medyada gezinirken dünden çekilmiş fotoğraflarımızın Can’ın fan sayfalarında gezindiğini gördüm. Nereden, ne kadar istersen fotoğrafımız vardı. Sahilde gezerken, evin önündeyken, birileriyle konuşurken…

Yorumları okuduğumda yavaş yavaş iyi yorumların gözüme çarpmaya başladığını gördüm. Önceki gibi kötü yorumlar çok fazla yoktu. Destekleyici mesajları okumak içimi biraz olsun rahat ettirmeye yetmişti. İnsanların sosyal medyadaki etkileri gerçekten çok büyüktü. Önceden bunun nasıl bir şey olduğunu anlamazdım. Beni etkilemeyeceğini bile düşünürdüm ama kesinlikle olay öyle değildi. İnsanın hayatını doğrudan etkilemese de etkiliyordu. Kendinden şüphe eden bir insan için özgüven kaybına bile neden olabilirdi.

Zilin çalmasıyla ayaklanırken telefonu bir kenara bırakıp kapıya gittim. Karşımda Can dururken geçen seferki gibi endişeliydi.

“iyi misin?” diye sordu.

“iyiyim, merak etme.” Dedim. Ona çoktan haberin uçtuğunu yüzünden anlayabiliyordum zaten.

“Birce, beni her seferinde gerçekten şaşırtıyorsun.” Dediğinde anlam vermeye çalıştım ama anlayamamıştım. Bu ne demekti şimdi?

“anlamadım?”

“korumaların anlattığı olayı nasıl yaşamamış gibi karşımda durabiliyorsun? Bir başkasının başına gelse dünyası başına yıkılırdı. Üstüne bir de fanlarla fotoğraf çekinmek ne demek?”

“öncelikle sakin ol. Evet, kötü bir şey yaşadım, korkmadım ya da endişelenmedim değilim. Hücrelerime kadar korkuyu hissettim. Bunu sana gösterip neden modunu düşüreyim ki, tam olarak ne istiyorsun? Korktuysam geçer, yanımda sen varsın, sen yoksan koruma var. Senin bunları düşünmeni istemiyorum. Haftaya da maç var, oraya odaklan.”

“benden duygularını saklamamanı istiyorum artık. Her şeyi bana anlatmanı, daha ne kadar bunu açıklayacağımı bilmiyorum.”

“Can, beni bir daha ağlarken görmeyeceğini söyledim. Karşında gülümseyebiliyorsam bu senin sayende, senin için. Ömrüm boyunca yaşamadığım, alışık olmadığım şeyleri yaşıyorum. Şok oluyorum, bana da biraz anlayış gösteremez misin? eğer gerçekten canım yanarsa ilk söyleyeceğim kişi sensin. Senin odaklanman gereken bir kariyerin var. Ben başımın çaresine bakıyorum.”

“kariyerim senin için bu kadar önemli mi gerçekten?” dedi.

“evet, senden istediğim, eğer beni mutlu etmek istersen geleceğine, kariyerine odaklan. O zaman bunların hepsine değdiğini düşüneceğim.”

“insan hayatı benim için çok daha önemli.” Dedi.

“insan hayatı mı senin için önemli yoksa karşındaki insanın senin için bir şeyler yapmaya çabalamasının karşılığını vermek istemen mi?” dedim tek nefeste. Sakindim. Bir iç çekerken “bak Can, senden hiçbir karşılık beklemeden bunu yapıyorum. Sadece sen olduğun için. Her seferinde bunu tartışamayız. Senden bir beklentim yok. Sadece senin için bir şeyler yapmak istedim, içimden geldi, yardım etmek istedim. Yardımcı olmanın benim için karşılığı yok. Ben canım çok yandı diyene kadar canım yanmamıştır.”

Gözlerimin içine bakarak beni dinliyordu. Bir adım ona yaklaştım.

“sadece kendine odaklan, olur mu? Her başarında seninle gurur duyacağım. İsminin yanında ismimin olması da zaten bu gurur için yeterli.” Dedim.

“olmuyor,” dedi bir iç çekerken. “senin için endişelenmekten vazgeçemiyorum. Bugün korumaların da çok işe yaramadığını görünce içim rahat etmiyor. Yanımdan ayrılmanı artık istemiyorum. İçimde garip bir his var ve gitmiyor.”

 

 

 

Bölüm Sonu.

 

 

 

Loading...
0%