Yeni Üyelik
47.
Bölüm

47. Bölüm | İlk Adım

@deniz34

“sadece benim için endişelendiğin için öyle Can, benim olmadığım zamandaki gibi olmaya başlasan her şey düzelecek.” Dedim.

“endişeden başka bir şey bu. Bir daha da benden seni yok saymamı isteme. Adımın yanında adın varsa zaten bu seni yok sayamayacağım anlamına geliyor.” dedi.

“bu konuyu bir daha tartışmayacaktık hani, koruma dedin kabul ettim, benden daha ne istiyorsun ki? Dediklerinin dışına da çıkmıyorum. Bir tek sana duygularımı söylememem mi sorun? Söylüyorum aslında ama görmek istemiyorsun.” Dedim hızlıca. “seninle gurur duyuyorum, başarını başarım olarak kabul ediyorum. Her zaman başarmak zorunda da değilsin, aksilikler olur, sen de bir insansın. İyi zamanın da kötü zamanın da olacak, sorun değil. Ben sana her baktığımda gurur duyacağım. Her yanında olduğumda mutlu olacağım. Sen benim çocukluğumdan beri tuttuğum, her maçını severek izlediğim takımın geleceğisin. Yüzünde gülümseme, kalbinde ferahlık olmasını istiyorum. Benim için endişelenip bunlardan uzak kalmanı istemiyorum işte. Seni kötü görürsem ben de kötü olacağım çünkü, anla. Seni karşımda dimdik görmek beni de güçlü kılıyor. Bana güç veriyorsun ve bunun farkına varmanı istiyorum. Sadece bana da değil, sen seni seven herkese güç veriyorsun, senin sayende gururlanıyorlar, bak benim dahil olduğum, her şeyiyle takip ettiğim takım kazandı diyorlar. Böyle güzellikler varken ufak pürüzleri de bana bırakmanı istiyorum. Senin yolunda sorun olmak için yanında değilim, yolundaki sorunu ortadan kaldırmak için yanındayım. Ben senin için yanındayım.” Dedim.

Nefes nefese kalmıştım. O kadar hızlı söylemiştim ki artık beni ve derdimi anlamasını istiyordum. Karşımda gözlerimin içine bakıyordu sadece. Tek kelime etmiyordu, kımıldamıyordu. Kalbini kırıp kırmadığımı düşünmeye başlamıştım ama kalbini kıracak bir şey de söylememiştim, buna emindim.

Bir adım geri çekilirken evin içine girdim. Hala tek kelime etmeden bana bakıyordu.

“Can…” dememe kalmadan açtığım mesafeyi kapatıp belimden nazikçe tuttu. Tam gözlerimin içine bakarken mesafe kalmamıştı. Burunlarımız birbirine değecek kadar yakındık. “bir şey söyler misin?” diye fısıldadım. Bu hali gerçekten garip gelmeye başlamıştı. Bana laf yetiştiren adam dibime kadar girerken tek kelime etmiyordu. Bir eliyle yüzüme düşen saçları iterken yanağımda tüy kadar hafif dokunuşlarını hissettim.

Yüzünü biraz daha yanaştırırken öpmek ya da öpmemek arasında gidip geliyor gibiydi. Kendimi ona kaptırmıştım, büyülenmiş bir şekilde ne yapıyorsa tepki vermiyordum. Nefesi nefesime karışırken gözlerimi kapatıp başımı hafifçe eğdim. Dudakları yanağıma çarparken tüyden hafif bir öpücük kondurduğunu hissettim. Yavaş yavaş geri çekilirken yaptığına bir anlam veremedim.

Belimdeki ellerini yavaşça çekerken geri çekildi. İkimiz de fazlasıyla afallamıştık. Hadi ben afallamıştım ama bunu yapan oyken neden onun da afalladığını anlamlandıramıyordum.

“sonra görüşürüz.” Dediğinde olduğum yerde kalakaldım. Açıklaması tamamen bu muydu yani? Sonra görüşürüz.

Arkasını döndüğü gibi bahçemden çıkarken koşar adım arabasına binip evinin bahçesine giriş yaptı. Hala olduğum yerde durduğumu fark ettiğimde bir adım geri çekilip kapıyı kapattım.

Hala ne olduğunu kavrayamazken olduğum yere çöküp elimi kalbime götürdüm. Daha demin sanki yok gibiydi ama şimdi resmen at koşturuyordu. Sertçe yutkunurken kendimi sırt üstü tamamen yere bıraktım. Kafam allak bullak olmuştu ama hiçbir şey de düşünemiyordum. Garipti, daha önce hiç böyle olmamıştım. Sanki bayılacak gibiydim ama bayılmıyordum da. Öylece tavanı izledim bir süre.

İlk şokumu atlattıktan sonrasında ayağa kalkarken mutfağa gittim. Karnım guruldamaya başlamıştı. Ya da hisler beni acıktırmıştı. Bilemiyordum. Şu an hiçbir şey bilmiyordum.

Tabağıma hazırladığım yemeklerden alıp öylece yemiştim. Eve daha fazla sığamayacağımı hissettiğimde yemeğim bittiği halde oturduğum mutfak masasından kalkıp bulaşıkları makinaya yerleştirdim.

Salona geçip telefonumu alırken kendimi bahçeye attım. Koşmak istiyordum, her şeyden kaçarcasına koşmak.

Daha bahçeden çıkmadan koruma yanıma gelirken “sitede biraz koşacağım, gelmeseniz de olur.” dedim.

“peki Birce hanım.” Dediklerinde derin bir nefes alıp koşmaya başladım.

Onu ilk gördüğüm köprüye geldiğimde biraz duraksadım. Akan suya bir süre baktıktan sonrasında birkaç saat öncesinde olanların zihnime dolmasıyla hızla gözlerimi kapattım. Tekrar koşmaya başlarken site büyük olduğu için nereye gittiğimi de tam olarak bilemiyordum.

“Birce!” diye seslenilmesiyle dururken Şennur’u görmüştüm karşımda. Bana bütün ışıltısıyla gülümserken ben de gülümsedim ama onun kadar neşeli sayılmazdım. Üzerimdeki durgunluğu hala hissedebiliyordum.

Yanına yavaşça yaklaşırken “seni durdurmak istemezdim ama koşudan sonra bize gelsene, Seyit de yok, kız kıza takılırız.” Dedi.

“bugün olmasa olur mu?” dedim.

“afedersin, yorgun olacağını düşünemedim bir an.” Dedi hemen.

“yo yo, yorgun değilim. Aslında kafamı dağıtmak da iyi gelirdi ama aklım çok karışık, kararsızım.” Dedim.

“biraz konuşursak belki düşüncelerin sadeleşir. Tabii anlatmak istersen.”

“isterim tabiki, bana gelmek ister misin?” dedim.

“kızlar evde akşamları tek oluyor, herkes gittiği için. Onları bırakamam.”

“düşünemedim.” Dedim elimi alnıma götürürken. “tamam ben bir duş alıp geleyim.”

“süper, bekliyorum.” Dedi gülümserken.

“görüşürüz.” Diyerek tekrar koşmaya başlarken evin yolunu tutmuştum bu sefer. Hava iyice kararmaya başladığından site içindeki ışıklar yanmıştı.

Eve geldiğimde kendimi odama atarken direkt duşa girdim. Haddinden fazla terlemiştim ama çok iyi gelmişti. Biraz açıldığımı hissediyordum.

Üzerime rahat ama şık bir şeyler giyindikten sonrasında saçımı bile kurutmadan aşağıya indim tekrar. Oraya kadar tekrar yürümeye kalksam kesinlikle yeniden kan ter içinde kalacağım için arabamın anahtarını da aldım.

Korumalar tekrar bana yaklaşırken “Seyit’lere gideceğim, hala site içindeyim yani.” Dedim.

“peki.” Dediklerine arabaya bindim. Onların gelip gelmeyeceğini bilemiyordum.

Birkaç dakika içinde Seyit’in evinin önünde olurken arabayı park edip indim. Şennur’a geldiğime dair mesaj atarken gülümseyerek kapıyı açtı. Kızların uyuma saatiydi bu saatler.

“hoş geldin canım.” Dedi bana sarılırken.

“hoş buldum.” Dedim ben de sıkıca sarılırken.

Birlikte direkt mutfağa geçerken “kahve mi çay mı?” diye sordu.

“eğer zahmet olmazsa çay alayım, hatta sallama da olur.” dedim.

“tamam.” Diyerek çay suyu koymaya başlarken davlumbaz ışığının loşluğundaydık.

“ay ben hep böyle takıldığım için unuttum, ışığı açayım.” Dedi.

“hayır hayır, böyle daha iyi.”

“gözlerimi parlak ışık çok alıp ağrı yapıyor.” Dedi yüzünü buruştururken.

“benim de, ben de böyle loş ışıkları daha çok severim. Gözlük kullanıyorum yoksa.” Dedim.

“hadi ya, ben de hiç kullanmak istemediğim için almadım bile.”

“bazen rahat oluyor, özellikle parlak ışıklarda. Al, bir kenarda dursun yine de bence.”

“doğru diyorsun, dur ben onu yarın halledeyim.” Dedi kaynayan suyun sesiyle bardak çıkartırken. “haftaya sen de geliyorsun değil mi?”

“otele mi?” dedim merakla.

“evet, eğlenceli oluyor.”

“sanmıyorum, zaten herkesin listesini uzaktan hallediyorum artık. O kadarı beni aşar.” Dedim.

“Can davet etmedi mi yoksa?” dedi bir bardak çay koyarken. “dem de koydum da o demlenene kadar bununla idare edelim.”

“sıkıntı değil.” Dedim masadaki kuruyemişlerden bir tane ağzıma atarken.

“Can diyordum.” Dedi çaprazıma otururken.

Başımı olumsuzca sallarken “hayır ama zaten gelmek de istemem. Sürekli bir şey çıkıyor, bunaldım.” Dedim.

“ne oldu? Bir daha mı saldıran oldu yoksa?” dedi endişeyle.

“saldırılmadı da girişimde bulunuldu. Korumalar vardı zaten, hallettiler hemen.”

“ay iyi bari.” Dedi bir iç çekerken. “Can çok sorun yapıyor mu bunu?”

“evet.” Dedim bıkmışçasına. “sürekli endişelendiğini söylüyor. Korumayla gez dedi, tamam dedim. Bir şey olursa bana söyle dedi, ona da tamam dedim. Ne dediyse yaptım ama bu sefer de farklı şey istedi.” Dedim.

“ne istedi?” dedi ciddiyetle beni dinlerken.

“duygularımı da söylememi istiyormuş. Üzgünsem üzgün olduğumu, korktuysam korktuğumu falan işte.” Dedim umursamazca.

“Can biraz korumacıdır. Seni dışardan gerçekten korumak istediğini hepimiz biliyoruz. Umut’tan Seyit’e kadar onun korumacı yapısının farkındayız.”

“tamam, korusun, ben ona bir şey demiyorum ki ama benim duygularımla ne işi var? Çok korktum Şennur, yalan yok, titreyecek kadar korktum hem de ama bunu onun bilmesini istemiyorum.” dedim.

“neden ki, o istiyorsa söyle gitsin işte.”

“biz gerçekten sevgili değiliz ki, onun sevgilisi gibi davranmamın sebebi tamamıyla kariyerine odaklanmasıydı. Ben, bana değil kariyerine odaklanmasını istiyorum. Ona çok korktuğumu söylesem gün içinde işine odaklanamayacağını biliyorum. Ben onun için zaten bunu hallediyorum, kariyerinde bir sıkıntı çıkmaması için. Bunlara kafasını takmasını değil yoluna odaklansın istiyorum.”

“çok ince düşünüyorsun, erkekler bu kadar ince düşünmüyorlar. Ona da bunu açıkladın mı?” dedi çayını yudumlarken.

“hem de daha ayrıntılı, onunla gurur duyduğuma kadar anlattım.” Dedim.

“e anlamıştır o zaman, o ne dedi peki?” dedi merakla.

“hiç.” Dedim gözlerinin içine bakarak. “hiçbir şey.”

“nasıl yani, sen ona bir dünya şey anlattın o hiçbir şey demedi mi?” şaşkındı.

“evet. Ben de şok oldum. Sadece…” dedim nefesimi bırakıp arkama yaslanırken. “aklım da bu noktada karıştı Şennur, beni allak bullak edip gitti.”

“ay ne oldu, anlatsana.”

Olanı en başından anlatmaya başladığımda sessizce ama şaşırdığını yüzünden anladığım şekilde dinliyordu. Şennur fazlasıyla mimiklerini kullanan bir insandı ve ben onun ne düşündüğünü, hissettiğini kolayca anlayabiliyordum. Ondan sır çıkmayacağını da biliyordum. İyi bir arkadaştı ve bizim gerçekten iyi arkadaş olacağımızı düşünüyordum.

 

 

 

Bölüm Sonu.

 

 

 

Loading...
0%