@deniz34
|
Sabah gözlerimi açtığımda iyice esneyip tavanla bakıştım bir süre. Yatağımdan kalkıp camı açarken temiz havayı içime çektim. Soğuk hava beni titretirken dolabımdan kapşonlumu üzerime geçirdim hemen. Birkaç gündür havalar ılık gidiyordu aslında ama tekrar sıcaklık düşmeye başlamış olmalıydı. Yoksa bu soğuk havanın başka bir anlamı olamazdı. Camı açık bırakıp odamı toparladıktan sonra banyoda işlerimi hallettim. Üzerimi değiştirip kendimi güne hazırlarken aşağıya indim sessizce. Mutfakta bilgisayarımdan diyet listelerini yollamaya başladım. Ayrıntıları ses kaydı attıktan sonrasında masadaki sürahiden kocaman bir bardak su alıp içtim. Gece neden bu kadar susadığım konusunda bir fikrim yoktu. Mutfak masasında öylece oturup kalmamla Halim ve Ela’nın gelişiyle gülümsedim. “günaydın.” Dedim neşeyle. “günaydın.” Dediler aynı anda. “bugün kahvaltı Halim’denmiş, kuşlar öyle fısıldadı.” Dedim Ela’ya göz kırparken. O da bana bakarak gülümserken “öyleymiş, ben de duydum.” Dedi Ela. “benim güzel karım ister de ben hazırlamaz mıyım?” dedi Halim hemen fırsattan istifade Ela’ya bir öpücük verirken. Ela yanıma gelip otururken kaş göz yaptı bana. Birlikte bu sefer salona geçerken koltuklara attık kendimizi. “dün bir şey konuştunuz mu?” dedi. “arabada mı?” dedim onun gibi fısıldarken. “evet.” “şehir dışına maça gideceğiz, onun için her şeyi ayarlamış, dün sabah gelen kutuda bilet falan vardı, bir de not yazmış onu sordum. Gelmemi istediğini söyledi. Sonra işte yılbaşı geldiği için tatillerini sordum, 1 haftalık tatili varmış, planını sordum, ailesinin yanına gidecekmiş. Beni de davet etti, ailesi beni soruyormuş.” Dedim. “gidecek misin?” dedi merakla. “ilk baş istemedim, rahatsız olurlar falan diye düşündüm ama rahatsız olmazlar diyince tamam dedim. maçtan sonra oraya gideceğiz.” “ailesiyle tanıştıracak kadar ciddi düşünüyor olabilir mi?” “bilmiyorum.” Dedim. “Kuzey’e karşı bir şey…” dediğinde durdurdum onu. “onu gram sevmediğimi biliyorsun. Aşk anlamında aramızda en ufak kıvılcım olmadı.” “Can bunu biliyor mu?” “biliyor, farkında o da. Olan biteni de biliyor. Annemlerin yanına gittiğimizde de birebir tecrübe etti.” “peki sen Can’a karşı bir şey hissediyor musun?” Bir iç çektim. “o geceden sonra aklım çok karıştı. Farklı hissediyorum açıkçası. Daha önce hissedemediğim şeyler. Dün gece de açıkçası eskisi gibi hissetmediğimi fark ettim.” “onu sevebileceğini hissediyor musun peki?” “Can dünyada sevilmeyi hak eden en güzel adam gibi düşünüyorum.” “ailesinin yanına gitmek belki düşüncelerini biraz daha netleştirir.” Dedi gülümserken. “inşallah, aklı karışık benle pek güzel olmuyor hiçbir şey. Kendimi aptal gibi hissediyorum.” “bu iyi bir şey, Halim’le tanıştıktan sonra benim de aklım çok karışıktı. Beni bir şekilde kendine aşık etmeyi başardı ama.” dedi yüzünde güller açarken. “hiç bu konuları konuşacağım aklıma gelmezdi.” dedim arkama yaslanırken. “aşk böyle bir şey, yol buraya çıkıyor.” “ben aşık değilim ki.” “olursun.” “nasıl anlayacağım aşık olduğumu, sen nasıl anladın?” “biz bir ara ayrılma noktasına kadar gelmiştik hatırlıyor musun?” dedi. “evet.” Dedim gözlerinin içine bakarken. “onu sonsuza kadar kaybedecekmişim düşüncesi, aklımdan çıkmayışı, yanında olamacağım düşüncesi beni yedi bitirdi. Sonra da Halim ufak bir jestle gelince havada kaptım.” Dedi kıkırdarken. Ben de gülümserken iç çektim. Bunu anlamak çok zordu anlaşılan. “kahvaltı hazır.” Sesiyle ayağa kalkarken mutfağa gittik. Halim bize tost ve domates salatalık ayarlamıştı. Benim için ideal kahvaltı diyebilirdim. “çay nerede?” dediğimde gözlerini kırpıştırarak bana baktı. “ne var yani, unutmuş olamaz mıyım, niye insanın yüzüne hatalarını vuruyorsun?” dedi. “yeşil çay içer misin Ela?” dedim onu umursamadan. “bana uyar.” Dedi masaya otururken. Hızlıca su kaynatırken bardaklara yeşil çay yerleştirdim. Çayları alıp ben de masaya geçerken birlikte şaşırtıcı derecede sessiz bir kahvaltı yaptık. “biz birazdan yola çıkarız hayatım değil mi?” dedi Ela. “evet, kahvaltıyı yapalım da, çıkarız.” “nereye ya, daha yeni geldiniz.” Dedim. “e hafta sonu bitiyor bugün, gitmemiz gerek.” Dedi Halim. “sen zaten ne zaman yola çıkacaksın?” dedi Ela. “akşama gideceğiz büyük ihtimalle.” “e daha ne, boş evde mi takılalım?” dedi Ela. “nereye gidiyorsun?” diye sordu Halim. “maça davet edildim, oraya gideceğiz.” “bir ara da birlikte gidelim.” Dedi. “olur, gideriz.” Dedim. Ben zaten burada olduğum sürece gidecekmişim gibi geliyordu. Kahvaltıdan sonrasında onları odalarına toplanmaya yollarken ben de mutfakta Halim’in dağıttığı yerleri toparlamaya çalıştım. Çalıştım çünkü hangi adam yumurtayı bile dışarı çıkartıp hiçbir şey yapmazdı ki? Belli ki aklından bir sürü menü geçmişti ve en son tost yapmaya karar vermişti. Ben daha dolabın yarısını yerleştirmişken ikisi de aşağıya inmişti. Hemen ellerimi yıkayıp koridora çıkarken gülümsedim. “ne yani, gidiyorsunuz demek şimdi.” Dedim. “daha 300 kilometre yolumuz var, bırak da gidelim.” Dedi Halim. “abartmayalım.” Dedim. Hep birlikte dışarı çıkarken bavullarını bagaja koydular. Bagajı kapattıktan sonrasında ikisi de bana bakarken bir iç çektim. Halim’e sıkıca sarılırken o da bana sıkıca sarıldı. “bana bazı şeyleri anlatmasan da abiler bakışlardan da bir şeyler olduğunu anlar Birce, biliyorsun değil mi?” dedi geri çekilirken. “yeni öğrendim ama bu zeki abiler için geçerli sanırım.” Dedim gülümserken. “hiç yağ çekme, kiminle olduğunu biliyorum bu bakışmaların ama ne olduğunu bilmiyorum. Seni önce Allah’a sonra da o kişiye emanet ediyorum.” “Umut ne olacak?” “bir şey olmaz, o da senin abin sayılır.” “öyle." dedim iç çekerken. Bu sefer Ela’yla sıkıca sarılırken “iyi eğlenceler.” Dedi. “teşekkür ederim.” Dedim. “e hadi bize müsaade.” Dedi Halim ön tarafa geçip arabasına binerken. Ela da yanındaki yerini alırken kollarımı birbirine doladım, gerçekten şiddetli bir soğuk başlamıştı. Hiç o ılık günler gibi değildi hava. Araba hareket etmeye başlarken arkalarından el salladım. Yüzümdeki gülümsemeyle karşıya baktığımda korumaları hala orada görmemle baş selamı verdiler bana. Ben de onlara selam verirken içeri geçtim. Sanki burada birisi molotof atacaktı bana. Soluğu tekrar mutfakta alırken olabildiğince çabuk hareket etmeye çalışıyordum. Daha 2 bavul hazırlayacaktım. Mutfaktan çıkar çıkmaz yukarı çıkıp önce Ela’ların odasını kontrol ettim. Çarşafları değiştirip kirliye atmıştı bile. Bu kızı gerçekten seviyordum. Kendi odama geçerken küçük bavuluma önce yaptığım kombini, geceliğimi koydum. Bir de geri dönüşte giyeceğim bir eşofman takımı koydum. Giderken de eşofman giyecektim. Uçakta rahat olmak tamamıyla önemliydi benim için. Seyahat için aldığım ama bu zamana kadar kullanmadığım malzemelerimi de bavula koyarken ufak bir de makyaj çantası ayarladım. Makyajım her zaman sabit olduğu için genelde her şeyi yedekli alırdım, şu an yedekleri kullanma zamanıydı benim için. Parfümümü de küçük tüpe doldururken bavulda kıyafetlerimin arasına attım. Biraz sıkışık bir seyahat olacaktı benim için. Oradan dönüp ardından tekrar yola çıkacaktık büyük ihtimalle. Can’ın vakit kaybetmek istemediğini tahmin ediyordum. Yarın için ufak bavul hazır olduğunda bu sefer 1 haftalık bir bavul hazırlamam gerekecekti. Oranın soğuk olacağına emindim, kış ayındaydık neticede. Yılbaşına girecektik ayrıca. Yılbaşında orada olacağımız düşüncesi heyecanlanmamı sağlıyordu. Bunca yıllık hayatımda ilk defa yılbaşını dışarda kutlayacaktım. Evde olsak bile farklı bir evdi neticede. Her güne ayrı ve yedek kombinler yaparken abartıp abartmadığımı düşündüm ama abartmıyordum, her şeye hazırlıklı olmam gerekirdi. Bir makyaj çantası da bu bavul için yaparken artık yedeklerim de tükenmişti. Başka bir çanta daha hazırlayacak olsam eminim ki şimdi kullandıklarımdan başka götüremeyecektim. Sadece bakım malzemelerim kalmıştı, onu da duş alıp kendime geldikten sonra ayarlamaya başladım. Uzun kalacağımız için seyahat boy kullanamazdım. Kesinlikle yetmezdi. Kullandığım her şeyi ufak bir çantada topluyordum, böylece bir eksik de kalmıyordu. Her şey bittiğinde bavulu kapatırken derin bir nefes aldım. Sadece bavul hazırlamak bile saatlerin geçmesinde yeterliydi. İçime kısa kol, üzerime de sweatshirt giyinmiştim. Altıma da yine sweatimin takımı olan eşofmanı. Önce hafif bir makyaj yaparken sonrasında saçlarımı tekrar taradım. Kendime gelmiştim diyebilirdim. Karnım hafiften acıkmaya başlarken küçük bavulla aşağıya inip mutfağa girdim. Hemen iki ekmeksiz sandviç ayarladım. İkisini de streç filme sardım. Yolda yerdik büyük ihtimalle. O sırada zil çalarken ellerimi yıkayıp kapıya gittim. Can karşımda dururken “hazır mısın?” diye sordu. “hazırım ama bir sorum var.” Dedim. “sor.” “yarın akşam buraya döneceğiz, sonra da tekrar yola çıkacağız değil mi? Ona göre bavul hazırladım.” Dedim. “evet, biletleri aldım. Evde sadece 4 saat kalacağız.” Dedi. “tamam o zaman, bavulu evde bırakıyorum.” Dedim. “şapkanı almayı unutma.” “tamam, montumla şapkamı alıp geliyorum.” Dedim. Bir şey demezken bavulumu orada bırakıp yukarı koştum. Hızlıca onun hediye ettiği şapkayı takarken dolaptan çıkarttığım montumu da üzerime giyindim. Büyük bavulu da aşağı indirip indirmemek arasında kalsam da yarın akşama erteleyip aşağıya indim. Kapıya gittiğimde Can bavulu korumaların arabasına yerleştiriyordu. Uçakla gideceğimiz için en mantıklı seçimdi büyük ihtimalle. Kapıyı iyice kilitlerken çantama attım anahtarımı da. Gitmeye şimdi hazırdım işte. Dikkatimi onun da benim gibi eşofman giydiği çekerken yanına ilerledim.
Bölüm Sonu.
|
0% |