@deniz34
|
Korumaların bizi havaalanına bırakmasıyla içeri girerken etraftaki kalabalıkta kaybolmama ramak kalmıştı. Can elimi tutsa da arada bırakacak kadar fazla kalabalık oluyordu. Bavullarımızı teslim ederken bir oh çekmiştim. Can’ın uçağına 1 saat, benimkine ise daha 2 saat vardı. Onlar takım olarak özel uçakla gideceklerdi, ben de arkasından en erken uçağa biniyordum. Can hayranlarıyla fotoğraf çekinmeye başlarken ben de onun hayranlarıyla fotoğraf çekinip ufak sohbetler etmesini izliyordum. Arada gözleri bana kayıyor, gülümsüyor sonra da tekrar hayranlarına dönüyordu. “gençler, artık uçağıma gitmem gerek, bir dahaki sefere daha uzun konuşuruz.” Dedi Can. Herkesten farklı sesler gelirken yanıma gelip elimi tuttu. Hayranlarına el sallarken yavaşça ilerlemeye başladık. Onun gireceği kapının oraya gelirken elimi bırakıp karşımda durdu. “seni oradan korumalar alacak, konuşmuştuk gerçi ama hatırlatmak istedim. Otelde de ben olacağım zaten.” Dedi. “tamam, iyi yolculuklar.” Dedim gülümserken. “sana da.” Dedi o da gülümserken. Beklemediğim bir şekilde kollarını bana sararken ben de parmak uçlarımda yükselip kollarımı boynuna sardım. Ayaklarımın yerden kesilmesiyle neye uğradığımı şaşırırken beni kaldırmıştı. “Can, düşeceğiz.” Dedim endişeyle ayaklarımı beline sararken. O sadece kıkırdarken belimden sıkıca sarılmaya devam ediyordu. Beni yavaşça yere bırakırken kollarını gevşetti. Derin bir nefes alırken hala gülümseyerek bana bakıyordu. Yanağıma bir öpücük bırakırken “bekliyorum seni.” Dedi. “sadece 1 saat sonra geleceğim.” Dedim. “dikkat et.” “sen de.” Kapıdan geçmeden bana bakarken el salladım gülümseyerek. O da gülümseyerek el sallarken ellerimi ceplerime koydum. Buradan sonrasında ben de kapımı bulup gidecektim. Bekleme odasında takılırdım. Burada hayranlardan dolayı yapacak bir şeyim yoktu. Kapımı bulur bulmaz içeri girerken bekleme odasında koltuklardan birine oturup beklemeye başladım. Telefonumdan sosyal medyada gezinmeye başladım. Keşfette öylece gezinirken sadece birkaç dakika sonrasında bizim vedalaşmamızın videosundan fotoğraflarına kadar düşmüştü. İnsanların bu kadar hızlı olması, bu kadar aktif bir sosyal medya kullanması beni şaşırtıyordu. Hiçbir zaman bu kadar hızlı sosyal medya kullanmamıştım. Takipçi sayım beni şaşırtacak derecede arttığından şoka girmiştim. Sürekli fotoğraflarıma beğeniler yorumlar geliyordu ama hiç kontrol etme ihtiyacı duymamıştım. Bekleme salonundan görünen uçakların fotoğrafını çekerken konum ekleyip paylaşmıştım. Can’ın dediği gibi madem beni bu kadar insan takip ediyordu en azından karşılığını vermeliydim. Çok fazla aktif olmayacağımı ben de biliyordum ama en azından aklıma geldikçe bir şeyler atabilirdim. Uçağın anonsu yapıldığında yerimden kalkarken telefonu cebime attım. Benimle burada bulunan birkaç kişiyle uçağa binerken hostesin yönlendirmesiyle yerime oturdum. First class bilete sahip olduğumu yeni fark ediyordum. Ekonomide de uçardım, benim böyle komplekslerim yoktu. Bu zamana kadar ekonomide uçmuştum, hepimiz aynı noktaya varmıştık neticede. Fark eden bir şey olmamıştı. Uçak indiğinde ekonomi ve first class farkını net bir şekilde anlamıştım. Bundan sonra deneyimlemediğim hiçbir şey için yorum yapmazdım, yapamazdım. Farklı deneyimdi benim için. Bavulumu alıp havaalanında yürürken buranın da kalabalık olması taktire şayandı. Benden önceki uçağı beklediklerinin farkındaydım. Şapkamı iyice indirirken rahat rahat korumaları aramaya başlamıştım. Birkaç kızla göz göze denk gelirken beni tanıdıklarını anladım. Gülümserken onlar da gülümsemeye başladı. Yoluma devam edecekken yanıma gelmeleriyle duraksadım. “Birce abla, bir fotoğraf çekinebilir miyiz?” dedi tatlı tatlı. Ben bu kızı nasıl kırardım şimdi? “olur, çekinelim.” Dedim gülümserken. Yanındaki arkadaşına telefonunu verirken yanımda durdu. Bavulu biraz itekleyip kadrajdan çıkartırken elimi beline attım. Birkaç poz çektikten sonra çeken kızla da birkaç tane çekindik. “beğendiniz mi kızlar, bakın güzel değilse tekrar çekinelim.” Dedim. “çok güzel çıkmış, Can abi nasıl?” dedi kız tamamen gülümserken. “çok iyi, otele geçti, ben de yanına gideceğim şimdi.” Dedim. “çok yakışıklı.” Dediğinde istemsizce kıkırdadım. “öyle denilir mi, Birce abla da çok güzel.” Dedi yanındaki kız. “haklısınız, çok yakışıklı.” Dedim onları rahatlatmak adına. “Birce, senin adına fan sayfam var, benimle de fotoğraf çekinir misin?” sesiyle bakışlarım arkada duran bir kıza takıldı. “olur, gel.” Dedim bavulumu bir kere daha iteklerken. Gülümseyerek yanıma gelirken birkaç poz da onunla çekindim. “bak bu benim senin için açtığım sayfa. Bir sürü var ama en büyüğü benimki. Adını buraya yazdım, sayfama bakarsan sevinirim.” Dedi. “olur bakarım.” Dedim elindeki kağıdı alıp cebime atarken. Birkaç kızın daha yaklaştığını gördüğümde bunun sonunun gelip gelmeyeceğini düşündüm. O kızlar da fotoğraf çekinmek isterken sırayla hepsiyle çekinmeye başladım. Beğenmedikleri olduğunda tekrar çekindim. Etrafımda ufak çember oluşurken “Birce hanım!” sesiyle bakışlarım çemberden içeri giren iki korumaya kaydı bakışlarım. “efendim?” dedim yanıma gelen adamlara. “Can bey sizi otelde bekliyor.” Dedi birisi. “tamam, hemen geliyorum.” Dedim. “kızlar çok tatlısınız ama gitmem gerek.” Dedim. Hepsinden ayrı ses çıkarken bavulumu korumaların almasıyla iki yanımda durdular. “görüşürüz.” Diyerek el sallarken onların da bana el sallamasıyla ilerlemeye başladım tekrar. Bu sefer hızlı adımlarla ilerlerken korumalarla arabaya bindim. Kulaklıklarımı takıp müzik dinlemeye başlarken geçtiğimiz yerleri izliyordum. Sadece yarım saat içinde araba bir otelin önünde dururken açılan kapıdan aşağıya indim. Bavulumu korumalar vermezken otelin içine kadar benimle girdiler. Ardından bavulumu görevliye teslim ederken ben de otelin lobisinde ilerlemeye başladım. Can’ı elinde telefonuyla otururken görürken yanına ilerledim. Ona yaklaştığımı fark ederken telefonu önündeki sehpaya bırakıp ayağa kalktı. Gülümserken önünde durdum. Tekrar eğilirken sarılacağını anlamıştım bu sefer. “kaldırmayacaksan sarılacağım.” Dedim hareket etmezken. “kaldırmayacağım.” Dedi gülümsediğini anladığım sesiyle. Kollarımı tekrar boynuna sararken bu sefer dediği gibi kaldırmamıştı. Sarılmamız da kısa sürerken otelin sıcak olmasından dolayı üzerimdeki montumu çıkarttım. “ee, ne yaptın bakalım?” dedi benim oturmamı izleyip kendi de yanıma otururken. “bir şey yapmadım, uçtum geldim.” Dedim gülümserken. “korumalar seni bulamamış.” “ben de onları bulamadım başta ama sabit durduğumda onlar buldular beni.” “fotoğraflarını gördüm.” Dediğinde şaşırdım. “bu kadar hızlı olmaları gerçekten beni korkutuyor. En kötü anımı bulsalar anında yayılacak.” “bir şey olmaz, çoğu seni sevdi zaten. Kötü bir şeyini paylaşmazlar.” “çok tatlı kızlarla tanıştım ama, bunun güzel yanı da bu sanırım.” Dedim gülümserken. Beni gülümseyerek dinlerken “bir tanesi adıma fan hesabı açmış, bana ismini falan verdi hatta. Bakmamı istedi sayfasına.” Dedim. “ha bir de herkes bana seni soruyor, azıcık kıskanmıyor değilim, seni çok seviyorlar. Tanımadığın insanın bile seni sevmesi müthiş bir şey.” Resmen bir büyülü şeyi anlatıyor gibi hissediyordum kendimi. Bu muhteşem, hayali bile kurulamayacak kadar güzel bir şeydi. “sen böyle anlatınca daha güzel geldi.” Dedi. “bence alıştığın için artık böyle göremiyorsun. Bütün kızların seni yakışıklı bulması ne demek biliyor musun, efsane. Beni tanıyan bütün kızlar beni güzel bulsa dünyalar benim olur. Kendimi kainat güzeli bile zannedebilirim.” “öylesin zaten.” Dediğinde bakakaldım. “sosyal medyada senin için yapılan yorumları görünce anlarsın. Beni dünyanın en şanslı adamı yaptın sayende.” “bana da dediler bunu. Dünyanın en şanslı kadını olduğumu söyleyeni de duydum. Bunun bizimle alakası yok bence, herkesin düşüncesi farklı.” “bence ben dünyadaki en şanslı adamıyım. Bu kadar güzel bir kadın benim için her şeyi yok sayabiliyor.” “bence ben de dünyadaki en şanslı kadınım. Bu kadar yakışıklı bir adam sayesinde hayalini bile kuramayacağım şeyler yaşıyorum.” Dedim gülümserken. “seni mutlu edebildiysem ne mutlu bana.” “seni şanslı hissettirebildiysem ne mutlu bana.” Dedim onun gibi. Bu nereye kadar devam ederdi bilemiyordum. Zaten farklı duygulardan kaynaklı çok mutluydum bir de beni şımartıyordu bu adam. En az benim kadar onun da mutlu olmasını istediğimden devam ettiriyordum ben de. Mutluluk en çok onun hakkıydı, bana bu duyguları bu anıları yaşama fırsatı sunduğu için. “hey, aşk yaşamaya mı geldiniz buraya?” sesiyle başımı kaldırırken Bora buradaydı. “sevgilim değil mi, istediğimi yaşarım.” Dedi Can. “ayrıntıları toplum içinde hatırlatmıyorum Can’ım.” Dedi Bora gerçekten sevgili olmadığımızı hatırlatmak istercesine. “seviniriz.” Dedi Can’da yalandan gülümserken. “gençler, bu saatte ne yapıyorsunuz burada, sabah antrenman var.” Dedi Seyit de gelirken. “Birce.” Sesiyle arkasındaki Şennur’u görürken gülümseyerek ayağa kalktım. Sıkıca birbirimize sarılırken “geleceğini duyduğumda çok mutlu oldum.” Dedi. “ben de burada olduğum için mutluyum.” “yarın alışverişe çıkar mıyız, burada çok güzel yerler var.” Dedi. “olur, çıkalım. Sen bana haber verirsin.” “tamam, ben seni kızlarla alırım. Kız kıza bir gün geçirmiş oluruz.” “uzun zamandır ihtiyacım vardı desem yeridir. Çok iyi gelecek bana.” Dedim heyecanla. “o zaman kendini benim sihirli ellerime bırakıyorsun.” “bıraktım bile.” Dedim keyifle. Gülümserken “hanımlar yarın çok gezmeyelim, dikkatli olalım.” Dedi Seyit. “tamam hayatım, merak etme.” Dedim Şennur elini tutarken. “o zaman hadi bakalım, herkes odasına, yarın büyük gün.” Dedi Seyit. Herkes ayağa kalkarken koltuktan montumu aldım. Odamın nerede olduğunu bilmediğimden Can’a bakarken anlamış gibi cebinden bir kart çıkartıp bana uzattı. “bu senin odanın, yan yana zaten, çıkınca gösteririm.” Dedi. “tamam.” Dedim elindeki kartı alırken.
Bölüm Sonu.
|
0% |