Yeni Üyelik
54.
Bölüm

54. Bölüm | Kendime Saygımdan

@deniz34

Yemekten sonra onları önce otele sonra stada uğurlarken biz de kuaförde takılıp otele geçecektik. Hazırlanıp sonra da stada gidecektik.

Şennur’un burada tavsiye ettiği kuaföre girerken kendimizi saçtan maniküre kadar yenilemiştik. Saatin nasıl geçtiğini anlamamıştım bile. Kuafördekiler de keyifli insanlar olunca aşırı derecede eğlenmiştik de.

Kuaförde işimiz bittikten sonrasında korumaların bizi almasıyla hızla otele geçtik. Odada üzerimi olabildiğince hızlı değiştirirken alışveriş çantalarını da geldiğimde yerleştirmek üzere bir kenara bıraktım.

Makyaj bu sefer yapmamıştım. Cilt bakımı da yaptırmıştık ve biraz olsun cildimin hava almasını istiyordum. Sadece rimel ve renkli dudak nemlendiricisi kullanırken montumu giyindim. Kapım o anda tıklanırken hemen açtım.

“hazır mısın, süper, geç kalmadan gidelim çünkü birkaç dakika daha geç kalırsak trafikten yetişemeyiz.” Dedi Şennur.

“çantamı alayım.” Diyerek koltuğun üzerine bıraktığım çantamı hızla aldım.

Birlikte otelden çıkarken aşağıda korumalarla arabaya binip yola çıktık hemen. Trafiğe takılmadan stada ulaşırken koridorlardan geçip lobiye ulaştık.

Montumuzu çıkartırken balkona çıkıp ısınmaya çıkan bizimkilere göz gezdirdik. Bu sefer Can ilk 11’de yer almıyordu. O yüzden bugün onu oynarken göremeyebilirdim. Sıkıntı yoktu, kazansınlar yeterdi.

Isınmalar biterken soyunma odalarına geri döndüler. Onlar dönünce içeri geçip biraz su içtim. Yanmıştım resmen. Normalde çok su içerdim ama uzun zamandır da düzenli su içemiyordum. Düzenli su içmek kesinlikle önemliydi. Şennur yanında birkaç kızla konuşurken ben yine balkon gibimsi yere çıkıp oturdum.

Onlarla arkadaş olduğum günden beri bütün hayatım değişmişti. Kaliteli insanlarla gerçekten kaliteli ortamlarda, kaliteli şekilde yaşıyorsun. Takıldığın kişilerin ortalaması oluyorsun. Hepsi bana çok iyi gelmişti. Daha birkaç ay öncesinde doğup büyüdüğüm mahallede yaşarken bu kadar kaliteli insanlarla takılacağım aklıma gelmezdi. Hepsi kendini geliştirmiş, belirli seviyede insanlardı. Eğer mahallede takılmaya devam etseydim, konfor alanımdan çıkmasaydım hayalini bile kuramayacağım bu hayatı yaşayamazdım. Bazı şeylere rest çekmekten, her şeyi arkamda bırakmaktan hiç pişman değildim. Hak ettiğim değeri almak istemiştim sadece. Onu da çok görmüşlerdi. Şimdi ise kendimi o kadar değerli hissediyordum ki, hak ettiğim değer bile yükselmişti. Sevildiğimi hissediyordum bir kere. Bir insan sevildiğini hissetmeyi bekler miydi, beklemiştim. Çok beklemiştim. İyi ki de sevilmemiştim diyorum. En ufak sevgiyle insanlar beni kendine bağlasaydı yine buralarda olmayacaktım. Gerçek anlamda yine sevilmeyecektim. Sevginin yerini kendimi geliştirmekle doldurmuştum, benim iyikim buydu işte. Eğer şimdi kendimi geliştirmemiş olsaydım yine bu noktada olamayabilirdim. Hep yetersizlik duygusuyla kalacaktım. Bazen insanlar zorlu süreçlerden geçerdi, ben de geçmiştim. Her seferinde ne zaman mutlu olacağımı, huzura kavuşacağımı kendime sorardım, cevabı o zamanlar yoktu tabiki. Cevabı gelecekten, şimdiden alıyordum. Bu ana kadar kendime saygı duyduğum için, sabırla beklediğim ve değerimin altında asla bir şey kabul etmediğim için kendime teşekkür ediyordum. Zordu ama bu sefer o merak edilen zafere ulaşmıştık.

Futbolcuların sahaya çıkmasıyla ayağa kalktım hemen. Önce İstiklal Marşı okunmuştu, ardından saha toparlanırken futbolcular yerini almaya başladı. Maçı heyecanla izlemeye başlarken sürekli oyun duruyordu. Karşı takım fazla sert oynuyordu. Sürekli bizimkiler yerdeydi desek yeriydi. Yüreğim ağzımda izlemeye başlamıştım artık.

“Seyit’e bir şey olmadan bitseydi şu maç.” Dedi Şennur endişeyle.

“al benden de o kadar.” Dedim.

“bu ne ya, yerden kalksalar oynayacaklar da kalkamıyorlar. Onu geçtim kimse gol de atamıyor, ben bu işten bir şey anlamadım.” Dedi Şennur.

“çok sert oynuyorlar, normalde de sert oynuyorlar ama bugün intikam alıyorlar resmen.”

“ben dayanamıyıcam, bakamıyorum artık.”

“bir şey olmayacak, merak etme. O kadar ileri gidemezler.”

Sıkıca kapattığı gözlerini açarken bir iç çekti. Ondan farksızdım. Korkunç oynuyorlardı. İlk yarının dolmasına dakikalar kala Can’la Hasan yer değiştirdiler. Bu saatten sonra Can’ın ne gibi bir katkısı olabilir diye düşünsem de belli olmazdı.

Can ne kadar sert gelirlerse gelsinler o da aynı şekilde karşılık verirken aklım çıkıyordu. Diğerleri onun yaptığını yapmamıştı. Sinirlendiğini buradan bile anlayabiliyordum.

Kalemize gol yediğimizde ne olduğunu anlayamamıştım bile. Son saniyeler içindeyken yemiştik golü.

İlk yarı biterken Can her halinden belli olduğu siniriyle kulübeye dönerken ben de biraz dinlenecekler düşüncesiyle derin bir nefes aldım.

15 dakika çabucak geçerken herkes yeniden yerine yerleşti. Maç başlar başlamaz baskı devam ederken Can’a pas atılmasıyla önüne kim gelirse gelsin bir şekilde sıyrılıp karşı takımın kalesine koşturdu. Arkasından onunla koşan karşı takımın oyuncusu sürekli onu durdurmaya çalışsa da başaramamıştı. Can daha fazla gidemeyeceğini anladığında şut çekmişti. Kaleci topu yakalayamazken gol olmasıyla bütün tribün ayaktaydık.

Can sahada tribüne doğru koşarken resmen ondan daha mutluyduk diyebilirdim. Yine de kimsenin burnu kanamadan şu maçın sonlanmasını istiyordum.

Maçın tekrar başlamasıyla tribün daha da çoşmuştu. Umut vermişlerdi resmen bize. İkinci golü de heyecanla bekliyorduk. Tırnaklarımı yememe ramak kalmıştı diyebilirdim.

İkinci golün geleceği sırada bütün takım resmen sahada hücum pozisyonu almıştı. Can tekrar kalenin oralarda beklerken arkasından koşarak gelen bir futbolcu hızını alamayıp ona çarptı. Geri geri gelen futbolcu tam toparlanacakken koluna basmasıyla şoka girmiştim. Hepsi yerde, karambole dönmüş, kalenin önünde yatıyorlardı.

İki futbolcu ayağa kalkarken Can kalkamamıştı. Yerde kıvranıp duruyordu.

“Şennur.” dedim endişeyle. O da en az benim kadar endişeli gözükse de daha soğuk kanlı duruyordu.

“merak etme, müdahale ederler hemen.” Dedi beni rahatlatmak istercesine.

Dediği gibi sahaya sağlık ekibi girerken hakem sarı kart çıkarttı.

Kısa bir müdahalenin ardından Can tekrar ayağa kalkarken içim rahatlamıştı resmen. Onu hiç böyle göreceğimi düşünmezdim.

Maç ilerledikçe Can’ın kolundan akan kanı görebiliyordum. Onun da rahatsız olduğu belliydi. Hakemin tekrar sağlık ekiplerini çağırmasıyla Can sağlık ekiplerine doğru gitti. Bu sefer kolunu sararlarken oyun tekrar devam etti.

Berabere biten maçta daha fazla yara almadan kurtulmuştuk. Lobide daha fazla duramazken aşağıya inmeye başladım.

Güvenlikler girmeme izin vermezlerken kafayı yiyecektim. Can’ı görmek istiyordum bir an önce. Bir süre bekledikten sonrasında Can yanıma gelirken direkt sarılı koluna baktım. Beyaz bandaj hafif kırmızıya boyanmıştı.

“iyi misin?” dedim endişeyle.

“iyiyim, merak etme.” Dedi sakince.

“hastaneye gidelim direkt. Kan durmuyor.”

“daha duş almadım, haber verdikleri için geldim. Duş alayım bakacaklar zaten. Endişelenme.” Dedi.

“tamam.” Dedim sertçe yutkunurken. “sen git.”

“üzülme, geleceğim birazdan. Sen lobide bekle beni.” Dedi.

“tamam, çıkıyorum şimdi.” Dedim.

Saçlarıma bir öpücük bırakırken yanımdan uzaklaştı. Ben de arkamı döndüğüm gibi tekrar lobiye çıktım.

Şennur beni burada endişeyle beklerken “nereye fırladın bir anda, arkandan da koştum, nereye gittiğini göremedim.” Dedi.

“soyunma odasının oraya indim.”

“almazlar ki seni.”

“almadılar zaten, Can’a haber vermişler, Can geldi.”

“iyi mi, bir şeyi yok değil mi?”

“duş aldıktan sonrasında bakacaklarmış, iyiyim dedi ama ben inanmıyorum.”

“bir şey olmaz, ayağa kalkıp yürüdü, üstüne maçı tamamladı.”

“orası öyle ama hala kanıyordu kolu.”

“bir şey olmaz, alışkınlar onlar.”

“inşallah.” Dedim yerimde oturamazken. Kalbim resmen boğazımda atarken bekliyordum.

Biraz zaman geçmesinin ardından boşalan lobiye Can girerken direkt yanına gittim.

“baktılar mı?” diye sordum.

“baktılar, iyiyim, ufak bir sıyrık.” Dedi sakin sakin.

“Can, Seyit aşağıda mı?” diye sordu Şennur.

“evet.”

“tamam ben ona bakayım, çıkışta buluşuruz. Birce montun burada canım.”

“tamam, alırım.” Dedim.

Şennur lobiden çıkarken bir nefes bıraktım.

Bakışlarımı tekrar Can’ın yüzüne çevirdiğimde alnında da ufak bir bant gördüğümde “yüzüne ne oldu?” dedim. Orasını ben hiç görmemiştim bile.

“ufak bir çizik.” Dedi sadece ellerimden tutarken.

Gözlerim dolmaya başlarken “neden sen de onlar gibi karşılık veriyorsun anlamıyorum ki. Ne kadar korktuk haberin var mı?” dedim.

“şşşt, tamam. Bazen böyle oynamamız gerekiyor. Önce sakin olur musun?”

“ben sakinim.” Dedim gözümden bir damla yaş akarken. “sadece rahatladığım için.”

Kollarını bana sararken ben de ona sarıldım sıkıca. Aslında sadece buna ihtiyacım vardı. Onu teselli etmesi gereken yerde o beni teselli ediyordu. Bir an önce toparlanmam gerekiyordu.

“gerçekten iyi misin, canın acıyor mu?” diye sordum tekrar.

“turp gibiyim, baya iyi.” Dedi gülümseyerek geri çekilirken.

“çok güzel oynadınız. O kadar baskıya rağmen muhteşemdi.”

“bunları duymak da güzelmiş.”

Gülümserken “bir daha kendini tehlikeye atmak yok ama. Başka bir maçta olmasın.” Dedim.

“ona söz veremem,” dedi saçlarımla oynarken. “nasıl oynuyorlarsa öyle karşılık vermemiz gerekiyor.”

“boks mu yapıyorsunuz maç mı belli değil.”

“bazı maçlar zorludur, bugün olduğu gibi. Bunca yıldır alıştım, hepimiz tecrübeliyiz. Arada böyle ufak şeyler oluyor ama önemli derecede olmuyor.”

“izlerken ben de tecrübeli olduğumu düşünürdüm ama sizi tanıdıktan sonrasında pek tecrübem kalmadı. Bütün maç bilgim sıfırlandı.”

Gülümserken elini saçlarımdan çekti.

“ezberlerini bozduk yani.”

“aynen öyle.” Dediğimde kıkırdadı.

“bizimkiler beni bekliyor. Gitmem gerek ama otelde yine görüşürüz.”

“tamam.” Dedim.

 

 

 

Bölüm Sonu.

 

 

 

Loading...
0%