@deniz34
|
Ecrin elinde çay tepsisiyle gelirken herkese servis yapmaya başladı. Önce babalara servisini yapıp sonra da oturan annelere servis yapmıştı. Büyükler biter bitmez bize doğru gelirken önce Can’a uzattı tepsiyi. Can çayını alırken bana vermek yerine abisinin yanına gittiğinde sesimi çıkartmadım. Can kaşları çatık Ecrin’e bakarken bir şey dememişti. Ecrin dönüp dolaşıp en son benim yanıma gelirken Can hala çatık kaşlarla onu izliyordu. Öyle ki burada olmayan Cemre’nin çayını bile sehpaya bırakmıştı. Tepsiyi bana uzatırken çaya uzandım. Elleri titremeye başlayıp çayı üzerime dökecekken Can elini uzatıp tepsiyi tuttu hemen. Ne olduğunu anlayamaz bir şekilde oturduğum yerden kalkarken üzerime Can sayesinde tamamı dökülmese de birkaç damla dökülmüştü. Derin bir nefes alırken Can da sinirle ayağa kalkıp ıslak elini tepsiye salladı. “iyi misin Birce?” dedi üzerimdeki sweati çekiştirirken. “iyiyim, elin yandı.” Dedim elini tutarken. “sen iyiysen bir şey olmaz. Bir su tutarım geçer.” Dedi. “kusura bakma, bileklerim ağrıdı tepsi tutmaktan.” Dedi Ecrin mahçupça. Can sabır çekerken bir şey demeden gitmişti. Seslere Cemre de gelmişti. “ne oldu, Can’ı kim sinirlendirdi?” dedi Cemre olayı anlamaya çalışırken. “önemli değil, sen ona bakma, bana bir şey olacak diye korktuğu için öyle tepki verdi sadece.” Dedim. “yanlışlıkla çayı döküyordum da.” Dedi Ecrin. “iyi misin Birce?” dedi Cemre üzerime bakarken. “iyiyim abla, bir şeyim yok.” Dedim. “tamam, gel. Can’ın siniri saman alevi gibidir, geçer birazdan.” Dedi Cemre, Ecrin’e. Onların ikisi giderken ben de tekrar yerime oturdum. “kızım, üzerini değiştirmek istersen odana çıkabilirsin.” Dedi Can’ın annesi. Hala ismini bilmiyordum kadının. Artık ya internetten bakacaktım ya da ben de anne demeye başlayacaktım. “çok büyük bir şey değil, yatarken değiştireceğim zaten.” Dedim gülümserken. “kurur şimdi zaten.” Dedi o da gülümserken. Gözlerimi onaylarcasına kırparken Can da gelmişti. Tekrar yanıma otururken üzerimde gözlerini gezdirdi. Ecrin tekrar elinde bir çayla gelirken önümdeki sehpaya bıraktı. Can’a bakmadan hemen uzaklaşırken gözlerimi Can’a çevirdim. “kızı öldürecekmiş gibi bakmayı keser misin, sadece eli titredi.” Diye fısıldadım. “olay sadece o değil ki, seni neden en sona bırakıyor, ona da sinirliyim.” “bir şey olmaz. Ha ilk vermiş ha son. Hepimiz içiyoruz işte. Rahatlar mısın biraz? Kız mahcup oldu zaten.” Gözlerimin içine bakarken bir iç çekip çatık kaşlarını düzeltti. Ecrin bu sefer tatlı tepsisiyle gelirken yine aynı sırayla servis yapmaya başladı. Sıra Can’a geldiğinde 2 tabak birden alırken birini bana uzattı. Elinden alırken Ecrin de hemen uzaklaştı. “çok ayıp.” Diye fısıldadım. “bir kere daha sana vermeden gitseydi olay çıkardı, bence sessiz kaldığıma dua etsin.” Diye fısıldadı. “bu kadar korumacı olduğunu bilmiyordum, daha yeni fark ediyorum.” Dediğimde bakışlarını çatalındaki baklavadan alıp bana çevirdi. “aynı zamanda biraz da kıskancım da, rahatsız olur musun?” “dozunda bırakırsan hayır.” Dedim gülerken. Gerçekten şu an, bu haline kahkahalarla gülmek geliyordu içimden. “baklava yememe izin var mı?” diye sordu. “bugünlük.” Dedim ben de eklerden alırken. “kaç tane?” diye sordu. “kaç yemek istersin?” “en az 4.” Dediğinde dudaklarımı birbirine bastırdım. Ben 1 baklavayla tıkanan bir insandım, 4 tane yemekten bahsediyordu. “bu biraz Umut’un 30 midyesine dönüyor ama hadi hayırlısı. O kadar canın çekmiş olsa da en fazla 4.” Dedim. “anlaştık.” Dedi ağzına tek seferde çatalındaki baklavayı atarken. “çay iç çay, şekerin fırlayacak.” Dedim. “bir şey olmaz ya.” Dedi çayından da yudum alırken. Sessiz kalırken ben de tek yediğim eklerle bırakmıştım tatlıyı. “neden yemiyorsun?” diye sordu Can. “çok şerbetli sevmem, çok canımın çekmesi gerekiyor. O da en fazla 1 tane.” “ayıp olacak ama seninkileri de yiyebilir miyim o zaman, 2 tane koymuşlar bana.” Dedi. Tabağıma uzanıp elime alırken ona verdim. “yavaş ye Can.” Dedim uyarırcasına. “ben buna bayılıyorum.” Dedi ağzına bir tane atarken. “olabilir ama beni korkutuyorsun. Çok fazla şekerli. Uzun zamandır şekeri doğru düzgün tüketmiyorsun. Miden fena olacak.” Baklavasını çiğneyip midesine yolladıktan sonrasında çayından bir yudum daha alıp alnıma öpücük kondurdu. Ona gülümserken 4. Baklavayı da yiyecekken çatalı elinden alıp tabağa bıraktım. “yeter bu kadar.” Dedim. “4 dedik ama.” “fazla demişim.” “Birce, bugün yiyeyim işte.” “yedin ama zaten. Yarın kahvaltıda mıhlama da yemek istersen bunu yiyemezsin.” “ama…” dedi hayal kırıklığıyla. “senin iyiliğin için. Ekler ye, bak un kurabiyesi de var.” Dedim. Biz kendi aramızda sohbet ederken “kızım yesin çocuk.” Sesi gelmesiyle bakışlarımı annesine çevirdim. “ama anne 3 tane zaten yedi. Uzun zamandır şeker yemiyor, bayılacak.” Dedim. Ortamda önce bir sessizlik ardından da yüzlerde gülümseme oluştu. “önceden tepsinin yarısını yerdi, bu iyi hali.” Dedi anne gülümserken. “o sizin yaptığınız, anne baklavası. Dışardakiler sizinkinin yanından geçemez.” Dedim. “orası da doğru, bırak oğlum o tatlıyı.” Dedi anne hemen. Zafer kazanmışçasına bakışlarımı Can’a çevirirken gülümsedim. “sen var ya sen…” dedi yanağımdan hızla öperken. “Can.” Dedim etrafa bakarken. Herkes bize kıkırdarken önlerine dönmüşlerdi. “anneme anne mi dedin sen?” “kadına ismiyle hitap edecek değilim.” “ismini biliyor musun peki?” dediğinde başımı olumsuzca salladım. Kahkaha atmamaya çalıştığı her halinden belliydi. “gülme.” Dedim. “gülmüyorum.” Dedi kendini tutmaya devam ederken. “söyleyecek misin?” dedim sorarcasına. “annem Ayşe, babamın ismi de Serdar.” “teşekkür ederim bu bilgileri bana verdiğin için.” “her zaman.” Dedi gülümserken. Çayımı yudumlarken o da tatlılardan tamamen vazgeçmiş bir şekilde çayını yudumlamaya devam etti. Artık pilim de böylelikle bitmek üzereydi. Gözlerim birbirine yapışıyordu resmen. Artık uyumak istiyordum. Can bir anda ayağa kalkarken herkes gibi ben de ona baktım. “amca, biz bugündür uçaktaydık, ayıp olmazsa biraz dinlensek olur mu?” dedi Can. “olur oğlum, sen bize ne bakıyorsun, gidin dinlenin tabi.” Dedi amcası. Can bana bakarken ben de fırsattan istifade ayağa kalktım hemen. “hayırlı geceler.” Dedim gülümseyerek. Herkesten aynı karşılık alırken yukarı çıkmaya başladık. Can bir odanın kapısını açarken “tahmin ettiğim gibi bavulun burada.” Dedi. “sağol, beni davet ettiğin için çok teşekkür ederim.” Dedim. “asıl sen davetimi kabul ettiğin için teşekkür ederim. Eğer duş almak istersen aşağı katta. Bir şey olursa ben yukardaki odadayım.” “tamam, iyi geceler.” Dedim. “iyi geceler.” Dedi gülümseyerek. Ben odaya geçerken o da yukarı kata çıkmaya başlamıştı. Kapıyı kapatıp bavulumu açarken içinden pijamalarımı çıkarttım. Hızlıca üzerimi değiştirirken Can için aldığım hediyeyi de çıkarttım. Can mutlaka bu odaya girer düşüncesiyle nereye koymam gerektiğini düşünmeye başladım. Gözüme çarpan dolabın kapaklarını açarken içinde kıyafetler olduğunu fark ettim. Ablasına ait olmalıydı. Çekmecelerde bulduğum bir boşluğa hediyeyi koyarken kapattım. Kıyafetlerimi de yarın boşluklara yerleştiririm düşüncesiyle bavulu açık bırakıp yatağa girdim. Gerçekten yorulmuştum. Gözlerimi açtığımda günün daha yeni aydınlanmaya başladığını fark etmemle yatakta biraz oyalandım. Kimse bu saatte uyanmış olamazdı sanırım. Yataktan çıkıp üzerime ayarladığım kombinlerden birini giyindikten sonrasında dolaba diğer kombinlerimi de yavaş yavaş yerleştirdim. Elime bakım çantamı ve makyaj çantamı alırken aşağıya indim. Merdivenlerin hemen sağında lavabo vardı. Ses çıkartmadan oraya girerken her şeyimi halledip hızlıca bir makyaj da yaptım. Çantalarımı toparlayıp yukarı çıkarken mutfaktan sesler gelmesini duymamla kafamı koridordan uzattım. Sanırım kahvaltı hazırlanıyordu. Hem de bu saatte. Tamam ben de erken kalkardım ama bu saat de çok erkendi. Yukarı çıkıp çantalarımı bıraktıktan sonra parfümümü de sıkıp tekrar aşağı indim. “günaydın.” Dedim gülümseyerek Ayşe anneye. “günaydın kızım, erkencisin.” Dedi o da gülümserken. “daha erken kalktım aslında ama sizin kahvaltı hazırladığınızı yeni fark ettim, yardım edeyim.” Dedim kollarımı sıyırırken. “hiç yorma kendini, bir çay al kendine, geç otur şöyle.” “bence siz hiç yorulmayın, bana bırakın.” Dedim domatesleri yıkamaya başlarken. “peki madem, o zaman sen de o domateslerle salatalıkları kes. Biraz da yeşillik koy.” “tamamdır.” Diyerek işime odaklanırken hazırladığım tabakları masaya yerleştirdim. Dolaptan kahvaltılıkları da çıkartırken o da ana kahvaltıyı hazırlıyordu. “günaydın hanımlar.” Sesiyle arkama bakarken Can gelmişti. İkimiz de günaydın derken gülümsedik. “hadi kardeşini de uyandır artık, öğlene kadar yatar yoksa.” “aşk olsun anne, yengem varken öğlene kadar yatar mıyım hiç?” dedi Alkan da arkadan gelirken. “sana belli olmaz. Geç kızım masaya, her şey hazır zaten.” Dedi. Gerçekten hazır olduğundan masaya otururken onlar da oturdu. Serdar amca da sofraya gelirken “günaydın herkese ve güzel kızıma. Rahat uyudun mu?” diye sordu. Ayşe anneye, anne dememe çok mutlu olmuşlardı. Şimdi Serdar amcaya da baba dersem mutlu olurlardı sanırım. Aklımda küçük hesaplar dönerken “teşekkür ederim, çok rahat uyudum.” Dedim gülümserken. Beni bu kadar sahiplenmeleri, içlerinden birisiymişim gibi davranmaları aşırı derecede hoşuma gitmeye başlamıştı. Bu ailenin bir ferdi gibi hissediyordum ama kendimi fazla da kaptırmak istemiyordum. Onların yaşayacağı hayal kırıklığını düşünürken kendim de hayal kırıklığı yaşamak istemiyordum.
Bölüm Sonu.
|
0% |