@deniz34
|
Biraz sohbet ettikten sonrasında kafam biraz olsun dağılmış gibiydi. Cihangir abi gerçekten enerjisiyle gelmişti. Bana da iyi gelmişti. “Birce, sen eve git istersen. Zaten biz de birazdan kapatırız. Gerçekten bir daha sana bir şey demeye kalkar yanına yaklaşırsa abime ya da bize söylemen yeterli.” Dedi Güney. “teşekkür ederim Güney ama dediğim gibi, bundan öncesinde ablamlar bilmediği için gergindim ama bundan sonrasında onlar da hallederler.” Dedim. “sen bilirsin ama ne zaman istersen biz buradayız, bunu bilmen yeter.” “biliyorum. Çok sağolun.” Dedim ayağa kalkarken. Cevahir çantamı getirirken “bugün güzelce dinlen. Yarından itibaren sayende yoğun geçecek.” Dedi. “tamam.” Dedim gülümserken. “ne oldu ki?” dedi Cihangir abi. “harikalar yarattı bu kız bu dükkanda.” Dedi Güney de gülümserken. “bir gelmedim neler olmuş ya.” “hadi hadi sen git Birce.” Dedi Cevahir beni sırtımdan hafif iterken. “görüşürüz.” Dükkandan çıkıp karşıya geçerken apartmana girdim. Sabah ablamın dürtüklemesiyle gözlerimi açarken ne olduğunu algılamaya çalıştım. Hala net uyanmadığımı düşünerek beni dürtüyordu. “hadi hadi, kalk. Dün ben gelene kadar uyumuşsun zaten.” Dedi. “uyandım ben. Ne istiyorsun?” diye sordum. “dün mahallede olay anında yayılmış.” “şaşırmadım.” Dedim yorganımı çekerken. “e ben de.” Dedi ablam kafasında tartarken. “dua et de seni Ferhat’a vermesinler.” Dediğinde gözlerim faltaşı gibi açıldı. “saçmalama abla!” dedim sinirle. “ay tamam tamam ya ama demezler mi bu çocuk bu kızın namusunun üzerine neden bu kadar düştü diye?” “derlerse desinler. Sanki namusum o diyince gitti. Çıkın şu gerikafalılıktan.” “görürsün sen gerikafalılığı.” Dedi ablam yataktan kalkarken. “mahallenin çenesi durmayacak, dikkatli ol demeye geldim.” “ya bu koyunu güderim ya da bu diyardan giderim abla, çok zor değil.” “tabi tabi. Kolaydı gitmesi zaten. Sen de kış uykusuna yattın sanki, kalk da işe hazırlan geç kalacaksın.” “saat kaç ki?” dedim melül melül. “9 oldu.” Demesiyle yerimden fırladım. Saat gerçekten o kadar olmuş hatta geçiyordu. Hızla üzerimi değiştirdikten sonrasında mutfağa inip ufak bir kahvaltı yaptım. Ne olmuştu da ben böyle balina gibi yatıyordum anlam veremiyordum. Gerçekten hiç benlik değildi. Ablam elinde makyaj malzemeleriyle gelirken yüzüme hızlı bir makyaj yaptı. “makyajsız hortlak gibisin.” Demeyi de ihmal etmezken getirdiği parfümümü de sıkıp evden çıktım. Yolun karşısına geçerken Güney tam zamanında dükkanı açıyordu. Hızla yanına giderken “günaydın.” Dedim. “günaydın.” Dedi gülümseyerek. Besmele çekip birlikte içeri girerken günlük rutinlerimizi yapmaya başladık. O sırada Kuzey ve Cevahir de gelirken işimizin başındaydık. Daha aradan birkaç saat geçmemişti ki 2 kadın kol kola gelerek dün arkadaşlarının çok güzel bir kolye aldığını söylemişlerdi. Cevahir ve Güney kenara çekilirlerken beni öne sürmelerine istemsizce güldüm. Daha orta yaş kadınlar oldukları için bu sefer onlara farklı açılardan tavsiyelerde bulundum. Sürekli bebek üzerinden gidemezdim hoş. Güney ve Cevahir de bana koşturarak yardım ederlerken kadınlar sıkılmadan, hatta fazlasını bile aldılar. Güney ödemelerini alırken kadınlarla hala havadan sudan sohbet ediyorduk. “ay valla arkadaşımın dediği kadar varsınız. Ne kadar çok yardımcı oldunuz.” Dedi kadın. “gerçekten ben hayatımda böyle kuyumcu görmedim. Şak diye ne olursa onu söylüyor. Başka kuyumcular da ne gereksiz onu kakalamaya çalışıyor.” Dedi yanındaki kadın da. “estağfurullah, görevimiz.” Dedim gülümseyerek. Kadınlar tekrar geleceklerinin sözlerini vererek ayrılırlarken Güney ve Cevahir beşlik çaktılar. “müşteri kapasitesi çarpı iki.” Dedi Cevahir. “ne yapsak, seni şöyle yola oturtsak, sen de gelen geçene altın falan mı satsan, biz hiçbir şey yapamadık.” Dedi Güney. “siz olmasanız ilgilenecek kişi de olmayacak. Sonra da müşteri sıkılacak. Sizin gücünüz de hafife alınamaz.” Dediğimde birbirlerine bakıp gülümsediler. “sen ne tatlı dilli bir şeysin ya.” Dedi Güney. İkisine de gülümserken gözlerimi kapatıp ufak bir şirinlik gösterisi yaptım. “Birce bu arada satacak çok fazla da model kalmadı elimizde, düğün alışverişine falan da geldikleri için her şey bir anda bitmeye başladı. Eğer bu akşam müsaitsen bir eksik ne var onu yazalım, sipariş verelim diyoruz. Abim de muhasebesini yapacak.” Dedi Güney. “olur, evdeyim zaten.” Dedim “süper o zaman.” Dediği sırada içeri bir kadın daha geldi. Yine aynı şekilde dün gelen kadının yönlendirmesiyle gelmişti. Akşama kadar bu devam ederken hayretler içerisindeydim. Bir kadın birçok kişiyi etkileyebiliyordu. Acayip bir güce sahiptik ve bunu bilmek bile bana güç vermeye yetmişti doğrusu. Gelen her kadın da aynı şekilde memnuniyetle ayrılması beni de mutlu etmişti. Güney dükkanı kapatırken kepenkler inmiş ve biz de içeride kalmıştık. En azından dışarıdan kapalı gözüküyorduk işte. Kuzey’in de içeri gelmesiyle o muhasebe kısmını hallederken biz de sipariş verilmesi gereken eksiklikler ve yeni model eklemeli mi yoksa eklememeli mi onu tartışıyorduk. “Güney!” diye sanki başka bir odadan bağırıyormuş gibi bağırdı Kuzey. Olduğum yerde sıçrarken hepimiz ona döndük. “buraya gel.” Dedi sertçe. “tamam abi, ne bağırıyorsun, hepimizi korkuttun.” Dedi Güney yanına giderken. Güney’in de ekrana bakmasıyla bakışları değişirken kaşlarım çatıldı. Ne olmuş olabilirdi ki? “Cevahir sen bugün eksiksiz geçtin her şeyi değil mi?” diye sordu Güney. “evet.” Dedi Cevahir de ne olduğunu anlamlandırmaya çalışırken. “bu zaten dün olmuş, bugün değil ki.” Dedi Kuzey. “ne olmuş?” dedim hayret içinde. “normalde olmaz ama kasadan 30 gram altın eksik gözüküyor.” Dedi Güney. “dün olmuş olsa bile o kadar müşteri yoğunluğumuz yoktu ki, dükkan da hiç boş kalmadı.” Dedi Cevahir. Kuzey’in bakışları bana dönerken “kavga sırasında sen neredeydin?” diye sordu. “dükkandan ilk çıkan bendim.” Dedim. “ama ilk dönen de sendin.” Dedi Kuzey. “abi saçmalama.” Dedi Güney. “ben bir şey demiyorum, sadece gözden kaçırdığımız bir şey olmuş olmalı.” Dedi Kuzey. Buz kesmeye başlarken ne demek istediğini gayet iyi anlamıştım. “ben öyle bir şey hayatta yapmam. Beni kesseniz de yapmam.” Dedim. “sana öyle bir şey demedik Birce, sadece ilk defa böyle bir şey başımıza geliyor ve…” sözünü kestim Kuzey’in. “ne tesadüftür ki benim olduğum zamanda öyle değil mi?” dedim yalandan gülümserken. “ama ben değildim. Onca kamera var, hepsini izleyebilirsin.” Dedim. “izleyeceğim zaten.” Dedi kendinden emin bir şekilde. “öyle mi, ben de bunun altında kalmayacağım asla.” Dedim onun gibi kendimden emin bir şekilde. Çantamdan telefonumu çıkartırken banka hesabıma girdim. 30 gramın ne kadar yaptığını kontrol ettikten sonrasında kasada müşteriler için duran Iban’a bütün parayı gönderdim. “dediğiniz gibi, bana güvenmemekte haklıydınız Kuzey bey. Bana kimse bu zamana kadar böyle bir ithamda bulunmadı, bundan sonra da bulunamaz da.” Dedim çantamı omzuma takarken. Keyifli geçen günümü zehir etmişti adeta. “abi sen kıza güvenmediğini mi söyledin bir de?” dedi Cevahir. “saçmalama Birce, kimsenin senden şüphelendiği yok. Durur musun iki dakika.” Dedi Güney kolumdan yakalarken. “bu konunun sizinle alakası yok, abinizle benim aramdaki bir meseleydi, haklı çıkarttım onu. Ya da o öyle olduğunu düşünüyor.” Dedim Kuzey’in gözlerinin içine bakarken. “aç kapıyı Güney, çıkacağım.” Dedim. “önce bir sakin sakin konuşalım, abim de öyle demek istemedi, dimi abi? Bir şey desene.” Kuzey’den ses çıkmıyordu. “Güney, aç kapıyı.” Dedim. Kuzey telefonuna bakarken ayağa kalkıp “istemiyorum bunu, Iban’ını ver bana.” Dedi. “ben seninle bir kumar oynadım, sonu böyle olsa da olmasa da. Elbette bunun bir bedeli de olacaktı. Bende sadece banka hesabımda eksilen bedel sende ise gerçekleri öğrendikten sonra oluşacak vicdan azabının bedeli.” Dedim. Güney’e bakışlarımı çevirdiğimde hala tuttuğu kolumu bıraktı. “Güney aç kapıyı, son kez diyorum.” Dedim. “Birce, gerçekten konuşarak halledebiliriz.” “konuşacak hiçbir şey yok. Senin abin benim paraya ihtiyacım olmadığını bile bile, böyle bir dokundurma yaparken, benim el pençe önünde mi dikileceğimi zannediyorsun?” dedim sinirle. Dişlerimi sıkmaya başlamıştım artık çığlık atmamak için. Sinirden ağlayacak noktadaydım. Zaten dün yüzünden de bir ağlayıp rahatlayamamıştım, üstüne de böyle bir dokundurma… Cevahir, Güney’in cebine uzanıp kapıyı açtı hızlıca. “sonra bunu konuşalım Birce, şimdilik git.” Dedi Cevahir. “teşekkür ederim.” Dedim gülümsemeye çalışırken. Hızlıca dükkandan çıkarken eve gitmek yerine sokağın sonuna yürümeye başladım. Benim kendimi acil rahatlatmam gerekiyordu. “Birce, nereye gidiyorsun?” diye arkamdan Güney seslense de koşar adım köşeyi döndüm. Cevap verecek halde değildim. Dün önümde duran adam bugün beni hırsızlıkla suçluyordu. Belki dün de sadece kendi için oradaydı, bilemezdim. Öyle ya, benimle anılan isim kendisiydi sonuçta. Durduk yere daha birkaç gün öncesinde tanıdığı kız için karşısına birini alacak değildi. Konu ben değildim, hiçbir zaman da ben olmamıştım. Bu farkındalık fazlasıyla ağır gelirken kendimi sahile attım. Plajda, soğuk kumların üzerinde yürüyüp sonrasında kendimi yere bıraktım. Bugün gökyüzü çok güzeldi, gönlümse gece mavisi kadar karanlık, yıldızlar gibi umulmadık yerlerden gönül gökyüzümün bütünlüğünü bozuyordu. Bölüm Sonu. |
0% |