Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7. Bölüm | Polis

@deniz34

Ablama eve gecikeceğime dair mesaj atıp şarjımın da az olduğunu söyleyerek telefonumu kapattım. Gerçekten de azdı ve eğer ihtiyacım olursa kullanmam gerekir düşüncesindeydim. Zaten yazdan kalma bir gün yaşıyorduk resmen. Sıcaktı ama esintiliydi. Garip bir bahar havası hakimdi.

Tuttuğum gözyaşlarımı içimi rahatlatmak adına akıtıyordum ama içimdeki acı o kadar büyüktü ki hafifletmeye yardımcı olmuyordu. Boğazım düğüm düğümdü. Garip bir şekilde göğsümde bir ağırlık da vardı. Ben kötü bir şey yapmadığım halde bu ağırlığın olması daha da kötü hissetmeme sebep oluyordu. Aklıma sabah ablamın dedikleri gelirken düşüncesinin bile kötülüğüyle ağzımdan bir hıçkırık kaçtı. Etrafımda gençler vardı ve onlara sesimi duyurmadan ağlamak istiyordum. Bu pek mümkün olmasa da başlamıştım bir kere. Rahatlayana kadar ağlayacaktım artık.

Elimi kalbimin üzerine koyup hafif hafif telkin verircesine parmaklarımı vuruyordum. Olmuyordu. Sanki kilolarca bir yükün altında kalmıştım ve azraille karşılaşmayı bekliyordum. Hiç umudum yoktu. Biliyorum, birçok şey yaşamıştım, her şeyin üstesinden de gelmiştim ama el bebek gül bebek büyütülen ben için bu fazlasıyla ağır bir yüktü. Kaldırmakta güçlük çekiyordum.

Ne kadar ağladığımı bilmiyordum, etrafımdaki gençler de yavaş yavaş toplanmaya başlamışlardı. Belli ki saat epey geç olmuştu. Çantamdan çıkarttığım tokayla saçlarımı toplarken biraz olsun kendimi de toplamış hissediyordum. Gözlerimi kapatıp denizin o tuzlu kokusunu içime çektim. Bir daha da açasım gelmemişti zaten.

Omzuma dokunulan ellerle gözlerimi açarken karşımda nefes nefese Kuzey’i görmeyi beklemiyordum. Fazlasıyla endişeli gözüküyordu.

“ne yapıyorsun sen burada, bu saatte ve tek başına!” diye bağırdı.

Omzumdaki elini sertçe iterken “anam mısın babam mısın, sana ne?” dedim.

“seni ne kadar aradığımızı biliyor musun sen?”

“zahmet etmişsin. Gidebilirsin.” Dedim yolu gösterirken.

“Birce!” diye bağırdı. “annen perişan halde, bize geldi, hala bizim yanımızda sanıyormuş seni.”

Hızla ayağa kalkarken tansiyonumun düşmesiyle gözümün önü kararıp başım döndü. Sabit durmaya çalışırken kolumdan tuttu. Kolumu hızla kendime çekerken “dokunma bana.” Dedim.

“tamam ama hadi gidelim.” Dedi.

“ben ararım annemi, sen git.”

“ne aramasından bahsediyorsun sen ya, başına bir şey gelse Allah korusun ilk hesap sorulacak kişi benim.” Dedi.

“seninle daha fazla konuşmak istemiyorum.” diyerek yanından geçip gidecekken kolumdan yeniden yakalayıp durdurdu.

“konunun bizimle alakası yok, ben sadece çocuğunu merak eden anneye çocuğunu ulaştırmaya çalışıyorum.”

“konu hiçbir zaman ben değildim zaten Kuzey, o, bu, şu, annemdi ama hiçbir zaman ben değildim. O yüzden sanki burada olmam senin sorununmuş gibi davranmayı bırakıp kendine gel. Ben sizinle ilişkimi kestim, işten ayrıldım, bundan sonrasında da ne sen yüzüme bakmaya yüz bulabilirsin ne de ben karşımda bir yüz görüp de yüzüne bakarım.”

“ağır konuşuyorsun ama bunu kızgınlığına veriyorum.”

“kızgınlık değil, direkt muhattap benim. Hislerimin, düşüncelerimin tam karşılığı bunlar.”

“gidelim Birce.” Dedi arabasını gösterirken.

“ben sana güvenip de bir daha o arabaya binmem.” Dedim.

“sanki sokaklar benden daha mı güvenli, peki saat kaç haberin var mı? Saat gecenin ikisine geliyor! herkes seni her yerde arıyor. Ablana attığın mesaj dışında hiçbir şey yok.”

Ona inanamazken telefonumu bir yandan açmaya çalışıyordum.

“olmayan şarjın bir anda doldu anlaşılan.” Dedi alayla.

“kes sesini!” diye bağırdım var gücümle. Buna ihtiyacım vardı. “bir daha sesini duymak dahi istemiyorum! sen kendini düşünen bencil herifin tekisin, anladın mı beni. Empati yoksunu!”

Ondan bir tepki beklerken tepki arkamdan gelmişti. Ferhat da buradaydı.

“oo, gecenin bir vakti kaçamak kaçamak ne yapıyorsunuz burada çifte kumrular?” dedi gevşekçe.

“bırak kolumu.” Dedim Kuzey’e.

“e tabi, kolunu tutma artık, elini tut. Ne bu mağaradan çıkmış tavırlar Kuzey’cik.” Dedi Ferhat.

“eğer bırakırsam fena olacak.”

“bana ne, nefsine sahip çıkamamaktan da beni sorumlu tutmayacaksın herhalde.” Dedim umursamazca.

“tek hatam var, ondan hariç senin düşündüğünün aksine her şey senin içindi. Kendimi düşünmek yerine aklımda sadece sen vardın. Tek hatamla anlaşılan bütün doğrularım yanlış olmuş.” Dedi gözlerimin içine bakarken.

“yaptığın tek doğru bir şey var o da sevgi.” Dedim aynı şekilde gözlerinin içine bakarken. “ama onu da sadece kendin için kullanıyorsun.”

“her şeyim yanlış öyle mi?”

“öyle.” Dedim meydan okurcasına.

Ferhat bizi alkışlamaya başlarken kaşlarım çatıldı. Bu adam gerçekten gevşekti, adam demeye de bin şahit gerekirdi.

Kuzey, kolumu bıraktığı gibi Ferhat’a yumruk atmaya başladı. Başta Ferhat karşılık verse de ilerleyen zamanlarda veremez hale gelmişti. Kumun üzerine sere serpe düşerken Kuzey üzerine oturup yumruklamaya devam etmişti. Tek bir kılım bile kıpırdamamıştı. Sadece izlemiştim. Birisi hak ediyordu, diğeri de kendi nefsini kontrol etmekte zorlanıyordu. İkisi de benden bağımsızdı.

İleride gelen sahil güvenliği gördükten sonrasında koşar adım oradan uzaklaşmıştım ama polisin beni durdurmasıyla ben de durmak zorunda kaldım.

Nasıl oldu bilmiyorum ama bir anda kendimi polis merkezinde bulmuştum. Üçümüz bir odada bir polise ifade veriyorduk. Bu ikiliyle beni de aynı yere koymuşlardı ya pes!

“polis bey, bu şahıs daha öncesinde de olduğu gibi yine karşılaştık ve bir anda kız arkadaşıma asılmaya ve bana da tahrik edici şeyler söylemeye başladı.” Dedi Kuzey.

“vay, kız arkadaşım demek.” Dedi Ferhat.

“sen bir sussana!” dedi Kuzey.

“ikiniz de birbirinize cevap vermeyin.” Dedi polis. “hanımefendi sen neden ikisini ayırmadın?”

“çünkü ikisinin de dedikleri doğru değil.” Dediğimde dikkatle beni dinlediklerini fark etmeye başladım. “hepimiz aynı mahallede oturuyoruz. Hatta şu şahıs ablamın nişanlısının kardeşi olur. Bana eziyet ettiği doğru, diğer şahısın da bir kereliğe mahsus bana yardım etmesi doğru fakat daha sonraları tamamıyla kendi nefsiyle hareket etti. Kız arkadaşı da değilim.” Dedim.

“evet beyler, kime inanmanı istersiniz?” dedi polis arkasına yaslanırken.

“bana inansanız da inanmasanız da olur. Alışkınım.” Dedi Ferhat.

“öyle mi?” dedi polis gülümserken. “1 gece nezarette kalıp ertesi sabah da nöbetçi mahkemeye kamunun huzurunu bozmaktan gidersen kim alışkın görürüz bakalım. Ali!”

“efendim komiserim.” Diye başka bir polis girdi içeri.

“şu beyefendiye nezarete kadar eşlik edelim.” Dedi.

“başüstüne.” Diyerek Ferhat’ı alıp götürdü. Ferhat da direnmedi bile. Dayak arsızı olmuştu resmen.

“evet, sana neden inanayım, sen anlat bakalım. Eğer sen de alışkınsan bizim nezaret geniştir, seni de misafir ederiz.” Dedi.

“her şey anlattığım gibi. Arkadaşımı rahatsız etti, bana da tahrik edici sözlerde bulundu ben de dayanamadım.”

“kız arkadaşındı hani?” dedi polis. Bu adam papatya çayı içiyordu ya da sinirleri gerçekten sağlamdı.

“cinsiyetinin değiştiğini düşünmüyorum, hala kız. Kendisinin de sizin de anladığınız gibi sevgilim demedim sonuçta.” Dedi Kuzey. Polisin aksine kendi sinirleri oldukça yıpranmıştı.

“hanımefendinin anlattığına göre senin en azından biraz olsun tutarlı şeylerin var.” Dedi polis önündeki dosyaya bakarken. Muhtemelen sıkılmıştı ve başka bir şeyler inceliyordu. “hanımefendi, eğer isterseniz bunu da diğerinin yanına gönderelim 2 gün rahat edersiniz en azından. İstemezseniz de gidebilirsiniz, benim yapabilecek bir şeyim yok.”

“beyefendiyi sizin inisiyatifinize bırakıyorum, ben gidebilir miyim?”

“ikiniz de gidebilirsiniz.” Dedi polis. “hanımefendi siz bir 2 dakika daha kalın lütfen.”

“tabii.” Dediğimde Kuzey’in bakışları bana dönse de odadan çıktı.

“nezaretteki adam buraya çok sık uğrar. Genelde kavga sebebiyle gelir. Belli ki siz bunu bilmiyorsunuz. Yakında akraba da olacağınızı söylediniz. Ailesinden başka birini onu almak dışında buraya geldiğini görmedim ama çocuklarının suçunu da çok iyi gizledikleri kesin. Dikkatli olmanızı tavsiye ederim. Diğer beyefendiye gelirsek…” bir iç çekti. “niyetinin iyi olduğunu anladım ama sanırım sinirlerine çok fazla sahip çıkamıyor. Amacı sizi korumak ama altında yatan neden nedir bilemem. Yine de siz bilirsiniz. Dikkatli olmanızı tavsiye ederim.” Dedi.

“teşekkür ederim tavsiyeniz için de.” Dedim gülümserken.

“bir daha da senin gibi tatlı bir kızı burada görmiyeyim.” Dedi.

“inşallah.” Dedim gülümserken. “kolay gelsin.”

“sağolun, iyi geceler.” Dediğinde odasından çıktım.

Aklımdaki karışık düşüncelerle mücadele etmeye çalışıyordum ama beni bekleyen kalabalık daha çok yorulacağımı garantilemişti.

Ailem, Kuzey’in ailesi hatta Cihangir abinin kızı bile buradaydı. Arka taraftan gelen Murat abi ve ailesini de gördüğümde dünyam resmen başıma yıkılmıştı. Şimdi gel de hepsine bir basın açıklaması yap.

“dışarıda konuşalım!” dedi Kuzey herkesin hep bir ağızdan konuşmasına karşılık.

Hala konuşmaya devam ederlerken polis merkezini de boşaltmaya başlamışlardı yavaş yavaş. Sanırım hepsi tek tek gelmişti, yoksa bir anda herkesi böyle alamazlardı.

“ne dedi sana?” diye sordu Kuzey herkesin arkasında beraber ilerlerken.

“yaran mı var?” dedim.

“ne?”

“yarası olan gocunur derler ya.”

“yok.”

“o zaman sana ne.” Dedim sertçe. Ondan uzaklaşırken kendimi dışarı attım.


Bölüm Sonu.


Loading...
0%