@deniz_44
|
"Helin." diyen Banu'ya döndüm ve oturduğum yerden ayaklanarak gülümsedim. 59 yaşında olmasına rağmen sapsarı saçları vardı ve yaşına rağmen tek tük kırışıklıkları vardı. Dışarıda görsem 35 yaşında diyeceğim kadar alımlı ve güzel görünüyordu. "Banu abla." dedim elimi uzatıp tokalaşırken. Gülüşünü silmeden odasını gösterdi ve rahatsız edilmemek istediğini söyleyerek kapıyı kilitledi. Koltuğa oturduğumda masasının etrafını dolaşıp kendi tarafına oturdu. "Aniden hayalet misali yok oldun. Nasılsın? Neler yaptın yokluğunda?" Hızla ona hastaneden çıkışımı, evi terk edişimi ve yeni bir şehirde hayata başlamaya çalışmamı anlattım. Bir seansta değildim, Banu ablayla hasta psikolog ilişkisini atlatmıştık. İki tanıdıktık sadece. "Anladım. Şimdiki hayatın seni mutlu ediyor mu?" Birkaç saniye düşündüm. Mutluydum. Birkaç aydır çok daha iyi hissediyordum. Başımla onayladığımda gülümsedi. "Buna sevindim o halde. İyi ki hayalet misali kaybolmuşsun." Göz kırptı. "İçecek ne alırsın? Uzun uzun konuşalım." İstediğimi söyledikten sonra havadan sudan konuşmaya başladık. Kapı çalındığında ikimizin önüne kahvelerimiz bırakıldı ve yine yalnız kaldık. "Sen pek kahveci değildin." dedi kahvesini yudumlamadan önce. Kahveme bakıp gözlerimi kıstım. Ben hep kahve sever biri olarak hatırlıyordum kendimi. Lise zamanı kahve yerine meyve suyu içtiğimi anımsasam da çoğu zaman kahveciydim. Yani sanırım. "Hastaneden çıktıktan sonra hangi alışkanlıkların değişti Helin?" Bakışlarımı ona çevirdim. Hastaneden çıktıktan sonra her gün kahve içer olmuştum. Lise zamanlarımdan çok daha fazla. Bir de kitaplarım vardı. Lisedekinden çok daha fazla okur hale gelmiştim. Bunları anlatıp duraksadım. "Bir şey daha var. Ayda bir kez resim sergilerine gidiyorum. Son zamanlarda bunu aksattım gerçi ama hastaneden çıktığımdan beri kitaplarım kadar önem veriyordum. Her eseri inceleyip hangi boyalarla yapılıp ne kadar sürede çizildiğini tahmin etmeye çalışıyordum. Hatta-" arkama yaslandım. "-çoğu zaman doğru çıkıyordu. Yani oradakilere sorduğumda falan." "Resimle ilgilendiğinden bana hiç bahsetmemiştin." Kahve fincanını bırakıp arkasına yaslandı. "Resmi sana sevdiren biri olduğunu söylemiştin. Bir gördüğünü dakikalar için çizen birinin." Murat. "Kim olduğunu hatırlıyor musun?" Başımı sağa sola salladım. Amacım oydu. Onu hatırlamak. "Bazı anlarda onunla konuşurken huzurlu hissediyorum, güven-" "Onu buldun mu?" dedi şaşkınlıkla. "Hastanede onun adresini ve numarasını hatırlamadığın için sinir krizi geçirmiştin. Bir tek ismini söylemiştin bana-" "Murat." diye tamamladım cümlesini. Başıyla onayladı. "Onu ben değil, o beni buldu." Kaşlarını kaldırıp kollarını göğsünde çaprazladı. "Onu hatırlamıyorum. Yani birkaç alışkanlıklar veya olaylardan geçmişte hatırlamadığım anılarım olduğunun farkına vardım. Buradan çıktığımda bir şeyler kopuk kopuktu ama bunlar ailemle ilgili diye düşünmüştüm. Birini komple unutmak normal gelmiyor bana. Murat'a göre benim hayatımdaymış ama ben niye bir tek onu hatırlamıyorum." "Zihin karmaşık işliyor Helin.Alzheimer hastalarıyla ilgili bir çalışma yapmıştım. Nörolojik bir hastalık olduğunu biliyordum ama acaba psikolog eşliğinde o unutulan anıları geri getirebiliriz mi diye çalışma gerçekleştirmiştim. Kimi hasta ilk en sevdiği kişiyi unuturken kimisi en son unuturdu. Senin durumunla tek ortak noktası zihnin karmaşıklığına parmak basmak istemem. Neden Murat'ı unuttuğunun cevabını veremem." Ama ben anlamıştım. Murat hayatımın önemli parçası olduğu için ilk onu silmişti zihnim. Zihnim bile düzgün çalışmıyordu. Abimi silseymiş ya. "Yani sevdiğin anılar hala zihninde. Sadece onları unuttuğunu sanıyorsun." Sanmıyorum. Çünkü hatırlamıyorum. "Murat'a içten içe kırgındın Helin. Bu basit bir kırgınlık değildi. Sadece Murat'ın seni kurtaracağını düşünmüştün ama o hiçbir zaman gelmedi. O zaman sen sana ne derlerse yapmaya başladın. Seninle seanslarımızda konuşmamaya başladın. Bir süre sonra zaten konuşacak bir şeyin kalmadı." Her şeyi unutmuştum. "Hastaneden çıktıktan sonra bana verdikleri ilaçları bir daha kullanmadım. Niye hatırlayamıyorum ki? Üzerinden aylar geçmiş. Neden abimin bana kötü hissettirdiğini anımsayamıyorum? Neden Murat'ın gamzelerini hatırlarken yüzünü anımsayamıyorum? Ya onu hiç hatırlamayacak kadar sildiysem zihnimden?" Gözlerimin arkasının yandığını hissederken bakışlarımı Banu abladan çektim ve ağlamamak için tırnaklarımı avuç içine bastırdım. "Burada olduğunu sen geldikten 1 hafta sonra öğrendim. İzin alana kadar bu 2 haftayı buldu. O 2 haftada ne oldu bilmiyorum ama zaten çoğu anın yok gibiydi Helin. Beni de hatırlamıyordun. Birkaç konuşmayla tamamen unutmadan hatırlattım kendimi sana. Abin sürekli buralardaydı. Annende. Ama Murat yoktu. Onu unutman çok olası. Ama sildiğini düşünmüyorum." "Nasıl?" Çekmecesini açıp içinden çıkardığı kokulu mendilini uzattı. Bunu yapmasından hoşlanıyordum. Mendilleri hep çiçek kokarlardı. Çiçekleri kokladığımda huzur bulurdum. Elinden alıp mendili koklarken gözlerimi yumdum. Gül kokuyordu. "Zihnin tamamen silseydi gökyüzüne baktığında ağlamazdın. Sana bunun sebebini sormuştum. Birinin sana kendini her kötü hissettiğinde gökyüzündeki yıldızlara bakman gerektiğini söylediğini, söylemiştin. Hatta bir gün hava kapalıydı ve yıldızları görememiştin. O günden sonra bir daha gökyüzüne bakmadın. Sana bunu sorduğumda yıldızlarında seni terk ettiğini söylemiştin." 'Eve gittiğimde varlığını özlüyorum Murat. Sadece gözlerimin içine bakıp güven veren o gülüşünü duymayı.' 'Bu evlenme teklifi mi Helin? Evet demek için çok erken.' Uzanıp yanağımı okşadı. 'Ben senin kalbindeyim. Gülüşüm ve gözlerim de zihninde. Zihninde kalbinde beni unutsa bile-' gökyüzünü işaret ederek göz kırptı. 'aynı yıldızın altında olacağız Tavşan. Yıldızlara bak ve gülümse. Ben her yanımda olmadığın karanlık gecede bunu yapacağım.' "Yıldızlar." diye mırıldandım zihnimde hayal meyal hatırladığım anıyla. Murat'ın sıcaklığı ve görüntüsü yoktu ama sesi boğuk bir şekilde zihnimde yankılanmıştı. "Bana iki kişiden bahsederdin. Biri sana zarar verendi diğeri sana huzur veren. Zarar verenin kim olduğunu bilmiyorum. Murat'ın bir kez adını anmıştın yanımda. Ne adresini ne numarasını bilmediğin için sana bulamamıştım onu." Duraksadı ve oturduğu yerden kalktı. Dolaplarını karıştırıp kalın ciltli bir defter çıkardı. Almam için uzattığında şaşkınlıkla karışık merakla elindeki defteri aldım. "Tedavine başladığın zaman ilaçlardan dolayı, psikiyatristin sana bu tarz durumların yaşanacağını söylemişti. Sende unutmamak için sürekli yazmaya başlamıştın. Tedavin bitene kadar o gün ne hatırlıyorsan yazmıştın." Defterin kapağına elimi sürttüm. Kalp atışlarım hızlanmaya başlamıştı. 1 yılım kayıptı, hatta öncesi. Bu defter bana anılarımı hatırlatabilir miydi? Kapağını açtığımda ilk sayfadaki yazının bana ait olduğunu belli eden yamuk kelimelerde göz gezdirdim. "Unutuyorum seni. Yazınca unutmazsın dediler. Zihnimden yok olsan bile satırlar arasında bırakacağım seni. Bu dünyada okuyacağım en güzel satırlar seni anlattıklarım olacak." "Okuduklarını hatırlamazsan korkma. Zaman her şeyin ilacı ve kendini zorlama lütfen." Başımla onayladım ve defteri kapatarak ona döndüm. "Rüyalarımdan hala irkilerek uyanıyorum. İlaç olmadan bunun çözümü yok mu? Tekrar delirip buraya kapatılmak istemiyorum." Akşamları karmakarışık kabuslar görmekten sıkılmıştım. Gün içinde beni mutlu eden şeyleri yapsam da gün geçtikçe korkunçlaşıyorlardı. "Belki de geçmişin geliyordur." Kaşlarımı çattığımda koltuğuna oturdu. "Seninle ilgili geri bildirim veriyorlardı ve bende seanslarımızı buna göre şekillendiriyordum Helin. Her gece bağırarak hasta bakıcıların telaşlanmasına sebep oluyormuşsun. Uyandığın zaman ne olduğunu hatırlayamıyordun. Birkaç kez bununla ilgili konuşmayı denedik, ne yalan söyleyeyim bilerek bir şeyler gizlediğini düşündüm ama hayır, gerçekten uyandığında o rüyadaki her şeyi unutuyordun. Hala daha bastırdığın anılarını gördüğünü düşünüyorum. Tabi bu sadece bir teori." Rüyalarını sonra düşünürsün Helin. Gerçek hayatı hatırlayalım da rüyası kalsın. Kapı tıklatıldığında elimdeki defteri korumak istercesine göğsüme bastırdım. "47. odadaki hastayı sakinleştiremedik. Acil gelmeniz lazım." dedi asistanı. Banu abla bana mahcup bir şekilde baktığında omuz silktim. "Başka zaman konuşuruz. Benim İstanbul'a dönüş saatim yaklaşıyor zaten." derken ayaklanmıştık. "Numaramı asistanımdan alırsın. Bana dilediğin gibi yaz. Konuşalım mutlaka." Uzanıp elimi sıktı. "Geçmişin ne olursa olsun sen bu anınla güzelsin. Bu anına odaklan tamam mı?" Başımla onayladığımda kısa bir anlığına bana sarıldı ve geri çekildi. "Kendinde olmana sevindim." dedikten sonra çıktı. Asistanından numarasını alarak elimdeki defterle çıktım hastaneden. Okumam gerekiyordu. Okuyup zihnimi zorlayarak hatırlamam... |
0% |