Yeni Üyelik
38.
Bölüm
@deniz_44

Sokağa girdiğimde ağlayışlarım yeni durmuştu. Neden ağladığımı bende bilmiyordum. Sanırım sinirlerim boşalmıştı.

"Helin!" Olduğum yerde dururken apartmanın merdivenlerinde oturan Hakan'ı yani abimi gördüm. Defteri çantama tıkmaya çalışırken gözleri defterime takıldı. Oturduğu yerden kalkıp kaşlarını çatarak defteri ben koyamadan elimden çekip aldı.

"Hastaneye mi gittin?" Öyle ürkütücü bir tonda söylemişti ki gerilmem gerekmişti.

"Bu defteri sakladığını biliyordum." dedi. Demek o yüzden bırakmıştım ardımda. Ondan saklamak için. İçinde Hakan'a ait olan sayfaları es geçip atlamıştım. Keşke okusaydım. Şu an ki davranışını hatta çok öncekileri açıklamak için okumadığıma pişman olmuştum.

"Ver defterimi." dedim elimi uzatarak. Başını sağa sola salladığında içimde yükselen öfkeyle ellerimi yumruk haline getirdim.

"Neyi hatırlıyorsun?" dediğinde gerilmişti. Hatırlamamı istemediği başka olaylarda vardı. Ama ne?

"Her şeyi." dediğimde yalandan gülümsedim. "Seni bitirecek her şeyi." Gözlerinde geçen korkuya rağmen öfkeyle bana adımladı. Onunla ilgili unuttuğum ne varsa hepsi elindeki defterdeydi.

"Defterimi ver." Başını sağa sola salladı ve defteri yere attı. Su birikintisine düşen deftere adımladığımda omuzlarımı tutup beni sarstı. O zaman beklemediği bir çığlığı bastığımda gözleri şaşkınlıkla aralandı ve ellerini omzumdan çekti.

"Ne bağırıyorsun Helin?" dedi susmam için bir yandan etrafa bakıp diğer yandan bana kaçamak bakış atarken. Susmak yerine çığlıklarımın şiddetini arttırdım. O anda mahallede her gün selam verdiğim kişiler kaşlarını çatarak bize yaklaşmaya başladılar.

"Kes şunu Helin." Hayır kesmeyeceğim. Onu uyarmıştım. Karşıma çıkarsa dayak yemesi için her şeyi yapacağımı söylemiştim.

Biri omzumdan tutup geriye çektiğinde ortalık karıştı ve abimi yaka paça - ara sıra dayakla- mahallenin dışına götürmeye başladılar. Bir apartmana girdiğimde kapı gürültüyle kapandı ve etraf hem karanlığa hem sessizliğe büründü.

"İyi misin?" diye Murat'la derin nefes aldım ve omzumdaki eline elimi yasladım.

"Sarıl bana Murat" itiraz etmeden kolunu omzuma doladığında başımı göğsüne yasladı. Kollarımı beline doladığımda çenesini başımın üstüne yasladı. Sakinleşmek için derin nefes alıp veriyordum.

"Sana abinin geldiğini yazdım. Görmedin mi?" dedi bir süre sonra. Görmemiştim. Hatırlamaya çalıştığım olayların arasında kalarak gelmiştim mahalleye. Ne telefona bakmak aklıma gelmişti ne de defteri çantama tıkmak.

"Abimle ilgili sana ne anlattım?" dediğimde derince iç çektiğini duydum.

"Cevap vermek zorunda mıyım?" eli saçımı okşadığında gözlerimi yumdum. O kadar kötüydü yani.

"Lütfen." yutkunup duyacaklarıma hazırladım kendimi.

"Olayları anlatmadın bana ama-" duraksadı. "-benim birkaç tahminim oldu içten içe. Sana bunları soramadan ortadan kayboldun." Demek Murat'ta da her şeyi detaylı bir şekilde anlatmıyordum. İyi de neden?

"Belki de unutmuş olman iyidir." parmaklarını saçlarımı tarar gibi yukarıdan aşağı indirdi.

"Seni unutmak istemedim Murat." dediğimde burnumu çektim. "Yemin ederim seni hatırlamak istiyorum. Ama yapamıyorum." Dudağı şakağıma değdiğinde kapalı gözlerimi açmadan sadece varlığına tutunmaya devam ettim.

"Hatırlatırım sana. Olur mu?" Dudağı tekrar tekrar şakağıma değdi.

"Seve seve sana, beni hatırlatırız." dedi. Gözlerimi açtım ama karanlık olduğu için yüzünü göremedim. Elimi uzatıp sağ yanağına yasladığımda yanağını iyice yasladı. Diğer elimi sol yanağına uzattığımda elimi havada yakaladı ve göğsünün ortasına yasladı. Avuç içime çarpan kalp atışları en az benimki kadar ritimsizdi.

"Bana bizi hatırlat." derken elimin altında atan kalbini daha çok hissedebilmek için göğsüne bastırdım. "Seni unuttuğuma pişman et beni."

"Sevdim bu fikri." dediğinde geri çekildi ve elim iki yanıma düştü.

"Seni evine bırakayım. Bir saniye." dedi ve hışırtı sesi duydum. Karşı apartmana yalnız gidebilirdim. Buna gerek yoktu. Ama itiraz etmedim. Hoşuma gitmişti.

Apartmanın kapısı açıldığında içeri mahallenin doğal ışıkları doldu ve onun maskeli yüzünü gördüm. Maskenin ardındaki adam, ruhumun aşina olduğuydu. Belki de bu yüzden beni gözetlediğinde içgüdüsel olarak korkmamıştım. Onu unutmuş zihnim bir yabancıyla konuşmayı tehlikeli bulurken ruhum onu tanıyordu.

"Hastanede verdikleri ilaçlar bana seni unutturdu. Bilerek unutmadım seni. Günlükte yazmışım hepsini. Unutsam bile hatırlamak için. Ama-" Günlük. Abim onu atmıştı ve ben geri almamıştım. Korkuyla gözlerim açılırken dışarı attım kendimi. Günlük hiçbir yerde yoktu. Gözyaşlarım gözlerime ulaşırken çenem titremeye başlamıştı. Onu hatırlama ihtimalim de yok olmuştu.

"Bu ne dram?" diyen Demir'in sesinin olduğu yöne döndüm. Kolunun altında defterim vardı ve dürümünü yerken bana bakıyordu.

"Defterim sende." dediğimde ona adımladım. Başıyla onayladı ve dürümü tek elle tutarken defterimi kolunun altından çekerek bana uzattı.

"Kavga ayrılınca yerden aldım. Senin olduğu için Murat'a verecektim." Tekrar umursamaz bir şekilde dürümünü yedi. "Dürümüm daha önemliydi." Onun bu haline mi yoksa günlüğümü bulduğuma mı güldüğümü bilmeden gülümsedim.

"Teşekkürler." diye mırıldadığımda omuz silkti.

"Sen yine mi maskelisin?" dedi Murat'a bakarken.

"Bu nasıl bir fantezidir? Yeter be." Demir sana ettiğim tüm küfür ve hakaretleri geri alıyorum. Sen kralsın.

"Sen yine niye geldin?" Murat'ın sert sesiyle Demir daha çok güldü. Murat'ı sinir etmekten zevk alıyor gibi bir hali vardı.

"Annem çağırdı. Yemeğe." bir anlığına kendimi fazlalık gibi hissederek olduğum yerde geriye adımladığım sıra eli bileklerime dolandı ve gitmemi engelledi.

"Anneme önemli bir işim olduğunu ve haftaya katılacağımı söyle." derken gözlerim ikisi arasında gidip geliyordu. Maskesine rağmen Murat, Demir'in aynadaki yansımasıymış gibi benziyordu. En azından maskeli hali gibi.

Bunu daha önce nasıl fark edememiştim? Hiç yan yana gelmemişlerdi ki. Kardeşim var demişti. İkizim var dememişti. Tek yumurta ikizi olacak kadar benzerdi göz çevresi ve saç renkleri. Kulakları da benziyordu. Adem elmalarına kadar benzerlerdi.

"Yine mi asacaksın? Hadi ama Murat. Annem seni sofrada görmekten çok mutlu oluyor." dedi Demir.

Murat'ın yüzünün neye benziyor olduğunu anladığım için Demir'in yüzünü alıcı gözüyle incelemeye başlamıştım. Demir bunu fark ettiğinde bana doğru döndü ve çapkın bir şekilde gülümsedi.

"Bizim ailenin en yakışıklısı benim tatlım." dedi. Yanaklarım yakalanmanın vermiş olduğu utançla kızarırken kaşlarımı çattım.

"Önemli olan iç yakışıklılığı." dedik Murat'la aynı anda. Ne?

Gülerek ona baktığımda gözleri güler gibi kısılmıştı. Lanet maske. Gülüşünü bile göremiyordum. Şeytan diyor çek maskeyi gör yüzünü.

"Tamam geleceğim. Bekle." dedikten sonra başıyla gitmemiz için işaret verdi. Oturduğum apartmana adımladığımızda elimdeki defteri tekrardan sıkıca tutmaya başlamıştım.

"Abin korktuğu için gelemez. Ama yine de kal dersen kalırım mahallede." dedi. Kalbim kasılırken nefesimi tuttum ve gözlerine bakakaldım. Beni düşünmesi bile yumuşacık duygularla sarılmama sebep olmuştu.

"Kalma. Ailenle yemeğini aksatmamalısın." derken buldum kendimi. Burada olması hoşuma gitse de benim aksime onu seven bir ailesi vardı ve ben onu buraya hapsedemezdim.

"Rutin yemek." kalmasını istemem için bakıyordu gözlerime. Kalmamalıydı. Ailesinin yanına gitmeliydi. Hem bu fırsatla da ben elimdeki defteri okurdum.

"Seni bekleyeceğim." dediğimde gözlerinin kenarları gülüyormuş gibi kırıştı ve gözleri kısıldı. "Unutmadan bekleyeceğim." diye ekledim. Tahminlerim doğruysa yüzünün şekli kafamda oluşmuştu bile.

"Lanet maske." diye homurdandığını duyduğumda gözleri ufak bir bakışlar dudaklarımdan tekrar gözlerime kaydı.

"Gerçekten lanet maske." dedim onun aksine daha yüksek ses tonuyla. Gözleri bir kez daha dudaklarıma değdi.

"Sizi bölmek istemem ama açım ben." dedi Demir sanki az önce dürüm yiyen kendisi değilmişçesine. Murat gözlerini devirip omzunun gerisinden kardeşine baktığında Demir'in sırıtışı büyüdü.

"Maskeyle kızı öpemezsin salak. Bari boşa heyecan yaratma." dedi. Terbiyesize bak. Yanaklarım kızarmaktan domatese dönmüşken kaşlarımı çattım.

"Demir seni döverim." dedi Murat.

Evet döv Murat. Benim içinde çarp bir tane.

"Görüşürüz Tavşan." dedi Murat ve elinin tersini yanağıma sürttü. Bu temas bile nefesimi kesmişti.

"Görüşürüz." diye mırıldandım zorlana bulduğum sesimle. Elini uzaklaştırıp geriye adım attı ve başıyla apartmanın kapısını işaret etti. Arkamı dönüp basamakları çıkarken kapıyı araladım ve ardımdan kapatarak soluklandım.

Telefonum cebimde titrediğinde çıkartıp baktım gelen mesaja. Whatsapp'tan engellemiştim ama normalden yazmıştı bana.

Abi bozuntusu : Ne hatırlıyorsun bilmiyorum ama deli zırvalıklarından biri olduğuna eminim.

Abi bozuntusu : Her zamanki gibi inanılmaz yalanlar atarsın.

Abi bozuntusu : Yine kimse sana inanmaz

Yine mi?

Helin : Ya kanıtlarım varsa?

Blöfümü ye. Ne olur blöfümü ye?

Abi bozuntusu : O zaman tarih tekerrür eder.

Kaşlarımı çatarken korkuyla kasıldı bedenim.

Tarih tekerrür eder.

Cümlesi onun sesiyle zihnimde yankılanırken sırayla kapı ve pencereleri kapatıp kilitledim. Tüm ışıklarımı kapatırken koltuğun ucunda yere oturup defteri sıkıca tuttum.

"Tarih nasıl tekerrür eder?" diye mırıldanırken en ufak sese kulak kabartıyordum. Neden bu şekilde oturup savunma pozisyonu aldığımı bilmiyordum. Ama güvende hissetmeye ihtiyacım vardı. Tekerrür edecek olanı hatırlamasam da korkuyordum.

Titreyen telefonuma baktım.

M : Şunu söylemeyi unuttum.

M :Abin konusunda endişelenme.

M :Mahalledekilere söyledim. Onu içeri bile sokmazlar.

M :Bedenim gidiyor ama varlığım orada.

Helin : Bedenini de getir.

M :Emrin olur Tavşan.

M :İlk fırsatta aynı yıldızın altında olacağız.

M :Sen yat uyu beni bekleme.

M :dsfkjdskfjs

Helin : Evli miyiz seni bekleyeyim?

M :Bir gün bakarsın gerçek olur.

Salak çocuk. İstemsizce gülümsediğimde korkum bir nebze de olsa hafiflemişti.

Helin : Acele işe şeytan karışır.

Helin : Önce bir çay içip birbirimizi tanımalıyız.

M :Kaçıncı yüzyılda kaldın sen?

Helin : Çay sevmezsin tamam. Kahve içeriz.

M yazıyor...

M çevrimiçi

M yazıyor...

M çevrimiçi

Helin : Ne yazıp siliyorsun yine?

M : Çay yerine kahveyi sevdiğimi hatırlıyorsun

Kalp atışlarım hızlanırken dudaklarım şaşkınlıkla aralandı. İçgüdüsel olarak söylemiştim. Murat gerçekten çay sevmiyordu ve ben bunu hatırlıyordum.

Kucağımdaki deftere baktım. Fazlasını da hatırlama şansım vardı.

Helin : Fazlasını da hatırlayacağım.

Helin : O zaman da şaşıracak mısın?

M : Hayır.

M : O zaman mutlu olacağım.

Helin : O zaman bende hatırlarım.

Helin : Mutlu olman için bunu yaparım.

Helin : Bizim için bunu yapacağım.

M : Bizim için :)

Loading...
0%