@deniz_44
|
Sayfaları çevirerek okurken perdemi sonuna kadar açmıştım. Murat'ın geldiği zamanı beklerken bir yandan günlüğü okuyordum. Okudukça da zihnimi zorlayıp hatırlamaya çalışıyordum. Hatıralarım buğuluydu ve netleştirmeye çalıştıkça başımda şiddetli bir ağrı büyüyordu. Günlüğün en arka iç kapağında gizli bir kısım vardı. Derisini çekiştirdiğimde içinden bir kağıt çıktı. Kağıt kendime yazdığım mektuptu, açıp okumaya başladım. ※ Unutma bunu Helin. Hakan'a asla güvenme. Delirsen bile o güvenilecek biri değil.Abin değil senin. Ne babanız ne anneniz bir. Abin dediğin Hakan, annenin ilk evliliğinden. Gerçek annen senin doğumunda öldü. Babanda, annem dediğin kadınla evlendi. Sen gerçek annene hiç anne demedin.Annem dediğin kadın annen değil. Senin tek ailen babandı. Annem dediğinde, abi dediğinde seni asla sevmedi.Onlar seni asla ailesi görmedi. Hatta Hakan sana iğrenç bir şekilde yaklaştı. Yalan değil Helin. Sen unutma diye yazıyorum. Hatırla diye yazıyorum bunları. Hakan'ı öldürecek kadar nefret ediyordun. Bunu yaptın. Denedin. O yüzden buraya hapsoldun. Sen deli değilsin. Deli olan o. Manipüle etmekte çok iyi bir ruh hastası. Hakan sana iğrenççe yaklaşmaya kalktığı için o gün- 17 yaşındaydın- evden kaçtın. O gece kumsalda onunla tanıştın. Murat'la. Murat seni mutlu eden ikinci adam oldu. Babandan sonra. Hakan'ın ne yaptığını anlatmadın ama o anladı. Gözyaşı döktüğünde gözyaşlarından nefret etti her saniye. Murat'a her zerrenle güvenebilirsin. Hakansa senin gözyaşlarını akıttı. Yetmedi iftira attırdı sana. Baban ona inandı. Senin gerçekten Hakan'ın anlattığı gibi bir kız olduğunu düşündü. Tüm okulla yatıp kalkan biri olduğuna kolayca inandı. Murat inanmadı. Ona sadece dedikodulardan bahsettiğinde bile gülüp geçti. Bu dünyada iki adam seni seviyordu. Baban ve Murat. Ama bu dünyada sana bir tek Murat inanıyor. ASLA BUNU UNUTMA. Bu dünyada iki kişiye gözün kapalı güvenebilirdin. Biri babandı, o sana güvenmedi ve artık ona güvenemezsin, diğeri Murat. Murat Karlı. Ona her zerrenle güvenebilirsin. Şimdi de seni buraya asıl kapatma nedenlerine gelelim. Sen bir cinayete şahit oldun. Annem dediğin kadının babanı öldürmesine...Baban öldü. Babanı annen öldürdü. Buna şahit oldun ama artık kimse sana inanmaz. İnanamaz. Çünkü delisin. Delilere kimse inanmaz. Hakan senden korkuyor. Bildiklerinden korkuyor. Annesine tapan bir erkek çocuğu. Zavallı biri. Seni öldüremez çünkü kanıtın var. Biliyor ve kanıta ulaşmadan ölürsen kanıtı yayınlayacak birine bıraktın. Kanıt kumsalda. Murat'ı gördüğün kumsalda. Onu sevdiğin ve sığındığın kumsalda. Sakın unutma Helin. O kumsalı unutma. Sana inanmasa da ölen babanın katillerini alt edeceğin kanıt orada. Banu ablaya ver bu defteri ve o saklar senin için. Banu abla dediğim kişiyi unuttuysan diye hatırlatayım. O senin psikoloğun. Psikiyatristin değil. Unutma. Sana ilaç veren adam o kadının arkadaşı. Seni delirtmeye çalışıyorlar. Bunu farkında ol ve verdiği ilaçları içme. Bu defteri de gizle. Murat geriye kalan tek kişi. Murat Karlı. Bu ismi unutacaksın biliyorum. Hatta ilk onu unutacaksın. Çok sevdiğin için ilk o gidecek zihninden. Haksızlık ama olacak olan bu.Ama hatırlaman kolay olacak. Çünkü bu dünyada seni anlayabilecek bir o var. Seni tüm varlığınla benimseyecek olan ve senin benimseyeceğin. Bu yüzden unutsan bile onu hatırlayacaksın. O seni şu an seni her yerde arıyor. Buna inan. Sen onu unuturken o seni hatırlamaya devam edecek. Ruhundaki izlerinden onu tekrar hatırla. Unutmak istemesen de unutacaksın onu. Yaşadığın tüm güzellikleri, seni sevdiğini... Unutsan bile hatırlayacaksın. Çünkü sen onun Tavşan'ısın. Ruhundaki izleri birleştirip tekrar hatırlayacak kadar çok seviyorsun onu. İzleriyle seviyorsun onu. ※ Nefesim kesilirken ellerim titremeye başlamıştı bile. Elimdekileri yere bırakırken telefonumu bile almadan kapıya adımladım. Montumu giyerek anahtarı aldım ve neden çıktığımı bilmeden evden çıktım. Apartmanın dış merdivenlerine çöktüğüm zaman kollarımı bacaklarıma sarıp yüzümü dizlerime gömdüm. Annem babamı öldürmüştü. Bunu söylemeyeyim diye delirmişim gibi kapatmışlardı beni. Abim de ona yardım etmişti. Tüm bunları kaydederek saklamıştım. Belleğimden uçup giden anılara rağmen saklamıştım hem de. Annem annem değildi. Sevinmeliydim. Beni neden sevmediğini düşünmüştüm. Yıllarca... Hastaneye kapatılmadan önce demek ki bir şekilde öğrenmiştim. Nasılını bilmiyordum? Neden unuttuğumu da... Hakan... Bana iğrenç şekilde yaklaşmıştı. Bunun anlamı zihnimde iğrenç yerlere yönleniyordu. O yerlerden nefret etmiştim. Onu gördüğümde neden tiksindiğimi şimdi daha iyi anlıyordum. Babam... O benim kahramanım sanırdım. Ama onlara inanmıştı. Bana değil. Kendi kanından kızına değil. Bu dünyada sevebileceğim tek adamken şu an ona karşı hissettiğim koca bir hayal kırıklığıydı. Başımı kaldırıp sessiz sokağa baktım. Kimse yoktu ve yağan yağmur taneleri rüzgarla yüzüme çarpıyordu. Rüzgar şiddetlendiğinde önce saçlarım sonra bedenim ıslanmaya başladı. Ama kalkmadım. Kalkamadım. Çenem titrerken kolumu bedenime sardım ve bekledim. Neyi veya kimi bilmiyorum, sadece sessizce bekledim. Yukarı çıkıp geçmişin yazılı olduğu o defterle aynı evde kalmak istemiyordum. Kalamazdım. Annemin babamı öldürmüş olduğunu defalarca kez okuyamazdım. Babamın bana inanmayışını veya Hakan'ın iğrençliklerini... Titremelerim tüm bedenime ulaştığında başımı kenara yaslayıp yere düşen damlaları seyretmeye başladım. Sakinleştiriyorlardı beni. Uykumu getiriyorlardı. Huzurlu bir uykuyu. Dışarıda uyuyacak kadar kafayı mı yedin Helin? Evet. Şu an yerim çok rahat. Hayatta kalkıp yukarı çıkamazdım. Gözlerimi kapatırken yağmurun huzurlu sesine kulak kabarttım. Zihnimin içindeki düşünceleri umursamadan dinledim... Kalbimin üzerindeki öfkeyi dindirmek için dinledim... Nefes aldığımı hissetmek ve ilk kez ben ağlamadan ağlayan gökyüzünü dinledim. Gökyüzü ağlıyordu. Benim yerime ağlıyordu. Sürekli ağlayan ben neden ağlayamıyordum? Hayatımdaki boşlukları tamamlamıştım. Benim bir ailem yoktu. Ağlamam gerekmez miydi? "Helin?" diyen sesle gözlerimi açtım ve dizini yere yaslayarak önümde eğilen Murat'ı gördüm. Gözleri endişeyle üzerimde gezinirken ıslak saçları alnına yapışmıştı. "Murat Karlı." dediğimde gözlerinden bir şaşkınlık geçti. "Ruhuma iz bırakan adam." Kollarımı çözerken elimi uzattım ve alnındaki saçları geriye yatırdım. "Beni benimseyen tek kişi." Elim maskesine kaydığında refleksle geri çekildim. Maskesi aramızdaki duvardı. Onu hatırlayamamamın cezası. "O kadar geç gelmedim Tavşan. Saat daha on bile değil." dedi bileğindeki saate bakarken. Başımı sağa sola salladım. Biz birbirimize geç kalmıştık. "Abin mi geldi? Neden evde değil-" Kollarımı boynuna doladım. Birine sarılmaya ihtiyacım vardı. Hatırlayamadığım anılarımın bu kadar yıkıcı ve ağır olacağını tahmin edemezdim. "Anlat bana." dedi hıçkırıklarımın sıyrılmasına sebep olacak yumuşak bir tınıda. Bastırdığım ne varsa patladı ve başımı omzuna gömüp ağlamaya başladım. Basamağa oturup kollarını sıkıca bedenime sardığında titriyordum. Babamı özlediğimi söyleyerek ağlamıştım, özlediğim oymuş. Geçmişimdeki tek güzellik, kollarında ağladığım bu adammış. Yukarıda karanlık geçmişimin kanıtı dururken benim tek aydınlığım maskeli sapığımmış. Aniden gülmeye başladım. Murat omzumdan tutup beni uzaklaştırdı ve kuşkuyla yüzümü inceledi. Delirdiğimi düşünebilirdi ve sanırım gerçekten kafayı sıyırıyordum. "Senin gerçekten başta gizli bir sapık olduğunu düşünmüştüm. Bana kim olduğunu anlatmalıydın. Hatırlamıyorum biliyorum ama en azından sana yaklaşımım bu kadar sert olmazdı." Yavaşça yutkunduğumda yüzümü avuçladı ve gözaltlarımda biriken yaşları sildi. "Öncelikle sapık değilim. Sana kim olduğumu anlatmak yerine farklı bir şekilde tanışmak istedim. Ağlamadığın bir zamanda. Sevdiğin üçlüden biri olmak için..." "Kahve, kitap ve-" "Ben." diye tamamladı. Elmacık kemiğimi okşayıp elini uzaklaştırdı. "Hala seni hatırlamıyorum." dedim. Gülümsedi. "Ruhun hatırlıyor Tavşan. Kendine zaman ver. Beni hatırladığında yeterince pişman olacaksın." Göz kırpıp ayaklandı. Son söylediğini alay eder gibi söylemişti. Şimdiden pişman oldum Murat. Bana inanan ve yanımda olan seni unuttuğuma pişmanım. "Ben üşüyorum." dediğimde titremeye başladım. Eve gitmek istemiyordum. O günlük canımı yakıyordu. Kaşlarını çattı ve elimi tuttu, oturduğum yerden ayaklandığımda dizlerim titredi. "Evin kırmızı çizgin. Evine gelemem-" "Senin evine gidebilirim." dediğimde sustu ve gözlerimin içinde bir şey arıyormuş gibi bakmaya başladı. "Sarhoş değilsin ve kaslı kollarımla seni taşıyamam ama olsun." Muzipçe konuştuğumda başını geriye atıp kahkaha attı. "Olur Tavşan." dedi. Gözleri yumuşadı ve anlayışlı bir ifadeyle baktı. Onun evine. Derin nefes aldım ve elimi bırakmadığı için peşinden karşı apartmana adımladım. Hep benim dünyama dahil olmuştu. Belki de onun evini görmem onun dünyasını hatırlamamı sağlardı. Ona ait anılarıma ulaşmamı.... |
0% |