Yeni Üyelik
41.
Bölüm
@deniz_44

Çayımı yudumlarken Murat'ın elindeki günlüğü okumasını seyrediyordum. Ben ara sıra ağlama krizine girince anahtarımı vermiştim ve günlüğü alıp gelmişti. Günlüğü okurken önce omuzları çöktü sonra nefes alışverişi hızlandı.

"Seni oraya kapattılar." derken sesi öfkeliydi.

"Seni her yerde aradım. İzmir'in her köşesine baktım. Demek Bursa'daydın." yutkundu ve sayfayı çevirdi.

"Onları affetmeyeceğim." En arkadaki gizli kısmı açtı ve kendime yazdığım mektubu okumaya başladı. Kaşları çatıldığında çenesi kasıldı ve diğer elindeki defter kayıp yere düştü. Kağıdı sıkı sıkıya tutarken gözlerini yumdu, sakinleşmek için derin soluk alıp verdi.

"Orospu çocuğu." diye fısıldadı neredeyse duyamayacağım ses tonuyla. Tüylerim ürperirken elimdeki kupayı sıkıca tutarak çayımı yudumladım. Hakan'ın yaptıklarını tamamen hatırlamayabilirdim. Yazdıklarımdan bile şeref yoksunu olduğunu anlayabiliyordum. O yüzden sonuna kadar düşmanımdı.

"Baban nasıl inanmaz sana?" dediğinde öfkeli sesi hafifçe bağırdığı için sıçramama sebep olmuştu. "Sen babana taparken o adam nasıl fark etmemiş." Kaşlarımı çattığımda aynı anda çenem titremeye başlamıştı. Babamı savunmak istiyordum ama olan buydu. Ona inanmıştı. Kendi kanından olan bendim ama o bir yabancıya güvenmişti.

"Babam öldüğüne göre bunu hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz." derken sesim çatallaşmıştı. Öfkeli yüz ifadesi dağıldı ve yüzü anlayışlı bir ifadeyle bana bakmaya başladı.

"İlaç veren doktor ne verdiyse seni silmiş. Bana yapılan kötülükleri de silmiş. Ben abim dediğimle de anne dediğimle de her seferinde konuşmamın sonucunda gözyaşlarına boğuluyordum. Sebebini bilmiyordum. Daha doğrusu hatırlamıyordum. Keşke hiç günlüğü bulmasaydım." dediğimde elimdekini sehpaya bırakıp elimi yüzüme kapattım.

Günlük bana Murat'ı hatırlatmak için iyi adım olmuştu ama babamı benden almıştı. Babam için hatırladığım kadar önemli biri değildim. Babam benim kahramanım değildi. Bana inanmamıştı.

Murat'ın kim olduğunu anlamak için babamın kim olduğunu öğrenmiştim. Sevdiğim iki adamdan biri beni hiç sevmemişti.

"Benim babamla kurduğum her şey hayalmiş. Kendi zihnim bile babası tarafından sevilmeyen kız olduğumu kabul etmeyip yalana inandırmış beni." Hıçkırdığımda kolunu omzumda hissettim. Başımı göğsüne sardığında kolları sıkıca titreyen bedenime dolandı.

"Ben ne babası ne anne dediği kadın tarafından sevilmeyen biriyim. Bütün hayatım sevgisiz ve yalanların hakim olduğu bir evde geçmiş." Saçlarımı okşamaya başladı. Ağlamamdan nefret ediyordu ama sanki her ağladığım saniyede yanımda beliriyordu.

"Özür dilerim. Ama tutamıyorum kendimi. Biraz ağladıktan sonra söz duracağı-" Göğsümde yükselen hıçkırıkla konuşmamı yarıda kestim. "Ağla Helin. Ben seninleyim. Rahatlayacaksan tutma kendini ağla."

"Sen gözyaşlarımdan nefret edersin." dedim savunurcasına.

"Seni üzen gözyaşlarından nefret ediyorum. Eğer rahatlayacaksan o yaşları sevebilirim." Dudaklarını alnıma değdirdiğinde yüzümü göğsüne gömüp gözyaşlarımı saklamaya çalıştım. Bu yaşlar beni rahatlatan değil üzen yaşlardı.

"Bir tek sen varmışsın hayatımda. Bana değer veren ve gerçekten seven." Hıçkırdım. "Onu bile aldılar benden." Kollarını gevşetti ve yüz yüze gelmemizi sağladı. Çenemden nazikçe tutup başımı kaldırdığında gözlerimi kırpıştırdım ve gözlerinin içine baktım. Bu gözler eskiden kaçtığım ve sığındığım adama aittiler ve ben hatırlayamıyordum.

Hatırlayacaksın Helin.

"Ben hala buradayım. Kim aldı beni? Kim beni senden almaya cesaret edebilir?" Dudaklarını ıslatırken yüzümü avuçladı ve baş parmağıyla göz altımdaki yaşları sildi.

Onu kimse benden alamazdı. Aldıklarında bile geri gelmemişti mi? Tekrar yollarımızın kesişmesini sağlamıştı. "Ama hatırlamıyorum." tamamen içgüdüsel konuşuyordum. Ufak bir çocuk gibi kırgındım. Uzanıp dudaklarını alnıma değdirdiğinde gözlerimi yumdum.

"Ben senin ruhuna mühürlendim Tavşan. Zihnin beni unutsa kaç yazar? Ben senin ruhuna iz bıraktım." dedi. İzleri ruhumdaydı. Ruhum onu hatırlamasa bu kadar yanında rahat olabilir miydim ki?

"Zihnime çok kızgınım." dediğimde güldüğünü duydum. "Gülme." derken gözlerimi açmıştım.

"Zihnine bende kızgınım ama aşık olduğum ruhun. O yüzden kendini daha fazla hırpalama." Uzanıp gözlerime dudaklarını değdirdiği için kapatmam gerekti. "Zihnini yeneceğiz Tavşan. Bana sırılsıklam aşık olduğunu hatırlatacağız sana." ağlamam yerini utanca bırakırken koluna vurdum. Kahkaha attı.

"Geceleri bana olan aşkından uyuyamıyordun biliyor musun?" dedi. Fırsatçı yalancı.

Ya doğruysa Helin? Ben bizden beklerim bunu.

"Ben zaten uyku sevmiyorum. O yüzden uyuyamıyorumdur." derken yüzümü tepsiye bıraktığı peçetelerden yana çevirip içlerinden bir tanesiyle burnumu temizledim.

"Seni rahatlatan bir şey söyleyeyim mi?" dediğinde gözlerimi kırpıştırıp ona doğru döndüm. "Sana şarkı söylemem uyumanı sağlardı. Ne tür olursa olsun. Sesimle uyurdun. Benim kollarımdayken uyumayı çok severdin."

Kollarında uyuduk mu Helin? Hemen hatırla. Çabucak bul o anıları.

"Kanıtlamalısın bunu." dediğimde tamamen sözlerine inanmıştım bile. Sadece bana sarılsın istiyordum. Sıkılana kadar sarılıp bırakmasın.

"Gel." derken kollarını açtı. Derin nefes alıp başımı göğsüne yasladım ve kollarımı beline doladım. Koltuğun kenarındaki örtüyü üzerimize çektiğinde saçlarıma dudağını değdirdi ve sıkıca sarıldı.

Geçmişten bir tek onu hatırlamak istemiştim ve tüm kötü olaylar da karşıma çıkmıştı. Şimdi Murat kollarını bana doladığında o kötü olaylarda sanki var olmamışçasına benden uzaklaşıyordu. Sadece Murat vardı ve onun güven veren sıcaklığı.

Sıcaklığını hatırlıyoruz gibi Helin. Her şeyi unutup sıcaklığını hatırlamamızda çok manidar.

Zihnimdeki sesleri bastırdım. Murat bir şarkı mırıldanmaya başladığında gözlerimi kapattım. Gerçekten bugün o kadar yavaş geçmişti ki sanki bir gün içine bir ayı sığdırmıştım. Şimdi uyuyup uyanmak istiyordum. Yarın günlüğü düşünecek bol vaktim vardı. Şimdi dinleyeceğim ses zihnimdeki kalabalık değil bana sesiyle şifa olan adamın sesiydi

Bırakma kendini

Hadi gel yaslan bana

Yanımda değilsen

Ne İstanbul ne Ankara

Dalgalara direndim

Bilmem neye güvendim

Bir damla su dökmem

Tüm dünya alev alsa da

Bilmem kime gücendin hadi gel anlat bana

Değişmem gülüşünü tüm dünya benim olsa da

Her kimse seni üzüp üstüne ağlatırsa

Bir damla su vermem çöllerde kavrulsa da

Kaan Boşnak'ın Bırakma Kendini şarkısının sözlerine odaklanmam gittikçe zorlaşırken Murat'ın kalp atışlarının ritmine odaklandım. Hızlı atıyordu.

"Kalbin neden hızlı atıyor?" dedim uyku mahmurluğuyla. Şarkısını bitirene kadar cevap vermedi. Sonra derin nefes alarak kollarını sıkılaştırdı.

"Sevdiğim kadın kollarımda. Heyecanlandım sanırım." Sevdiği kadın onu hatırlamasa da onu bırakmıyordu. Bunun tek anlamı gerçekten beni sevmesiydi. Mektuptaki bende bunu yazmıştı. Onu, günlükte yazdığım gibi çok mu seviyordum gerçekten?

Sorgulama artık Helin.

Onu hatırlamasam da-hatırlayamasam da- sanırım zaten ona olan hislerim ortadaydı. Bu yüzden onu gördükçe korkmamıştım. Bir yabancıyla telefonda mesajlaşıyor olmak yeterince anormalken aslında benim normalimmiş Murat. Onunla gözlerimiz kesiştiğinde zihnim kaçmamı söylerken kalbim tanımadığım o yabancıya güvenmişti. Bana zarar vermeyeceğine inanmıştı. İçten içe onun Murat olduğunu hissetmiştim belki de.

Seni hatırlamasam da kalbimdeki sevgin ve sana duyduğum güven her yanımı kaplıyor Murat. Ruhumda izlerin var ve bu izlerin zihnimi yeneceğini biliyorum.

Sana söz veriyorum İz'im seni hatırlamakla kalmayacağım, seni bu dünyada en güzel sevilen adamı yapacağım.

"İz'im." dedim fısıltıyı andıran sesimle.

"Ne dedin?" Murat merakla sorduğunda cevap veremeden uykuya daldım.

Loading...
0%