@deniz_44
|
Kitaplarımdan daha çok sevdiğim adam mı? Bu kadar çok seviyordum onu ve unutacak kadar kolay vazgeçiyordum demek. Aferin Helin. Araba yavaşladığında daldığım düşüncelerden sıyrılıp durduğumuz yeri incelemeye başladım. İstanbul'dan feribotla Bursa'ya geçmiştik ve oradan da arabayla İzmir'e gelmiştik. Gerçi o kadar düşüncelere dalmıştım ki durana kadar hala Bursa'dayız diye düşünmüştüm. "Sessizsin." dedi Murat. Sessizdim. Düşüncelerim boğuyordu beni. Annem, babam, abim... Üçü de yalanmış. Üstüne Murat... O yalan değilmiş ama yalan olmuştu. "Kafamın içinde milyon ses ve düşünce dolanıyor." diye mırıldandım. Bu yaptığım kabalıktı belki de. Benim için İzmir'e gelmişti ve benim tek yaptığım yol boyunca somurtmaktı ve düşünmekti. "Özür dilerim." diye mırıldandığımda bileğimdeki tokayla saçlarımı topuz yapıp topladığımda derin nefes alıp verdim. Elini uzatıp topuzun tutamadığı saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdı ve elini uzaklaştırdı. "Rahatla. Konuşmak zorunda değilsin. Hatta bol bol düşün ki aradığımız şeyin yerini hatırla. Ben seni tekrar bulduğumdan beri sessizliğini izliyordum zaten." dedi. Gülümsedim. Şu ana kadar oturup sinir krizleri geçirmediysem sebebi beni rahatlatan kendisiydi. "Sapıksın gerçekten." dediğimde gülüşü genişledi. "Gizli gizli sapıklar izler." Cık cıkladığımda arabanın kapısını açtım. "Bir de sevenler." dedi zar zor duyacağım ses tonuyla. Araban indiğinde arkasından bakakaldım. Geçmişte birbirimizi sevdiğimizi hatta aşık olduğumuzu biliyordum ama şimdi sanki her şeye sıfırdan başlıyor gibiydik. Bir yabancıyı tanımak ve tekrar aşık olmak gibi... Ruhumun ezbere bildiği bir yabancı ne kadar yabancı olursa o kadar yabancıydı bana ama bir o kadar tanıdık. Edebiyat yapma Helin, derdi Asu burada olsaydı. "Hatırlayayım. Ne olur." diye mırıldanarak indim arabadan ve rüzgarın saçlarımı savuruşunu büyük bir huzurla karşıladım. Ömrümün büyük bir zamanı bu şehirde geçmişti. Ama İstanbul yuvam olmuştu. "Kumsala mı gitmek istersin yoksa dinlenmek mi?" Murat'ın arabanın arkasından ufak çantalarımızı aldığını gördüm. Kumsala gitmek istesem de o kadar yola yorulmuş olduğunu biliyordum. Ayrıca bir şeyi kumsala nasıl gizlerdi insan? Gizlediğim yeri bulmak çok zor olacaktı. Enerjiye ihtiyacımız vardı. "Bence dinlenelim." diyen bir ses duyduğumda Murat'la aynı anda evin kapısının aralanmış olduğunu ve dikilen Demir ile beraber kızıl saçlı bir kadını gördüm. "Ben bunun berbat bir fikir olduğunu söyledim." dedi kadın. Murat derin nefes alıp verdiğinde Demir sırıtıyordu. Demir'deki pervasızlık Asu'ya benziyordu. "Sorun yok Lara. Ben bu öküze alıştım." dedi Murat. Lara güldüğünde gözlerimiz kesişti. Elimi kaldırıp selam verdiğimde "Helin seni o kadar çok dinledim ki görmeden tanıyabilirdim." dedi. Bakışlarım Murat'a kaydığında kulaklarının kızarmaya başladığını gördüm. "Hadi. İçeri kırmızı başlıklı oğlan." dedi Demir kolunu Murat'ın omzuna atıp onu içeri sürüklerken. O sıra Lara'ya elimi uzatıp resmen tanıştığımızda enerjisine şimdiden bayılmıştım bile. İçeri girdiğimizde burnumuzu yemek kokuları doldurdu. "Araban nerede?" dedi Murat, Demir'e ithafen. "Garajda." "Biz dinlenelim. Zaten gelirken bir şeyler yedik yolda." Murat kaçmak için sarf ettikleriyle ona katılırcasına salladım başımı. Yolculuklar midemi bulandırırdı ve şu an o bulantıyı hissettiğim için ne yersem kusacaktım. Biraz dinlenmem gerekiyordu. "Hadi Helin." dediğinde onun peşinden merdiveni çıkmaya başladım. Koridorun sonundaki odayı açtı. Oda ahşap mobilyalarla döşenmişti ve boydan boya cam tamamen denizi görüyordu. "Miden bulanıyor değil mi?" diye sorduğunda bakışlarımı ona çevirdim. "Araba yolculukları mideni hala bulandırıyor mu?" Gözlerim sulanırken başımla onayladım. Benim her şeyimi bilirken ben onu unutmuştum. Ona çok büyük haksızlıktı bu. İsteyerek yapmadın Helin. Kendine daha fazla yüklenme. Çantamı kenara bırakıp odadan çıktı ve bir süre sonra paketi açılmamış mide ilacıyla geri döndü. İlacı açmadan bana uzatırken ilacı almak yerine ona adımladım ve kolumu omzuna sardım. Bir an afallasa da yavaşça kolu belime sarıldı. "Teşekkürler Murat." Buraya gelmeyi teklif etmesi ve benimle gerçekten gelmesi... Hatta onu unutmuş olmama rağmen peşimi bırakmaması. "Kendini iyi hissetmiyor musun?" Parmakları saçlarımın arasında gezinmeye başladı. "Kitap okumak ister misin? Kitapların sana iyi gelir." Derin nefes aldım ve birkaç saniye sessizce kaldım. Dudağı ara ara saçlarıma değse de tek kelime etmeden bu buhran halimin dağılmasını bekledi. Kitaplarım bana iyi gelirdi. Ama en güzel hissettiren ve iyi gelen Murat'ı. "Seni kitaplarımdan daha çok seviyormuşum." dediğimde gülüşü yüzünden göğsü hareketlenmişti. Geri çekildi. "Her zaman senin favorin bendim." Yüzündeki gülüş o kadar kendinden emin bir gülüştü ki yazdığımı görmesem bile ona inanırdım. Benim favorim oydu. "Bana büyü yapmadığına emin misin?" diye sordum. Ben birini kitaplarımdan daha çok sevemezdim. Seviyormuşsun işte. Sus Helin. Zaten normal değildin. İyice anormal olma. Zorba iç ses. "Sen beni büyüledin." Elinin tersini yanağıma sürttü. "Şimdi biraz dinlen. Sonrasını sonra düşünürüz. Tamam mı?" Başımla onayladığımda kollarını benden uzaklaştırdı. "Ben hemen sol çaprazdaki odada kalacağım. Bir sorun olursa kapım sana açık." Tekrar başımla onayladığımda elinde kalan mide ilacını bıraktı ve çantalardan kendisinin olanı alarak odadan çıktı, kapıyı ardından kapattı. Bir süre olduğum yerde dikilirken cebimdeki telefon titremişti. M : Uyu Tavşan. Çantama adımladım ve içinden rahat eşofmanlarımı çıkartıp giyindikten sonra turuncu çarşafların serili olduğu yatağa girip üzerimi örttüm. Telefonu komodine bırakmadan önce gelen mesajlarda göz gezdirdim. Anne : Abini dövdürtmek mi?! Anne :Delirdin mi sen? Anne :Çok şımardın iyice. Artık seni tanıyamıyorum bile. Acaba gerçekten tanımak istemiş miydin? Helin : Oğlun bir daha beni rahatsız ederse polise bile veririm onu. Helin :Oğlunu zapt et ve bana bulaşmayın. Anne yazıyor... Anne kişisinin adı değiştirildi. Babamın karısı : Abinle aynı evde büyüdünüz Helin. Tabi ki kardeşinin yanına gelmek isteyecek. Kaşlarımı çattım. İğrenç. Babamın karısı :Çocukken bu kadar katı değildin. Çünkü o zaman çocuktum. Babamın karısı :Anıların gittiğinde bile yanında olmak istedik ama sen bize karşı hep öfke doluydun. Babamın karısı :Sebebi ne kızım? Mide bulantım daha çok artarken dudaklarımı birbirine bastırıp yatakta sırtüstü uzanarak bir elimi karnıma yasladım. Öğrendiğim her şeyi yazmak istiyordum. Ama beni durduran bir şey vardı. Murat dahil bana yaptıklarını unutturdukları için onlardan intikam almak istiyordum. Kanıtlarla tutuklanmalarını istiyordum. Onları hayatımdan çıkarmak yeterli değildi. Onları tüm insanlardan izole etmeliydim. Dört duvar arasına hapsolmalıydılar. 1 yıl yok yere olduğum hapsoluştan çok daha uzun bir süre... Helin : Abimi neden daha çok sevdin? Helin : Ben senin kızın değil miyim? Babamın karısı yazıyor.... Babamın karısı çevrimdışı Cevabın olmazsa kaçardın böyle. Neyse ki cevabını artık biliyordum. Çünkü kızın değildim. Bu üzmeliydi ama rahatlatıyordu beni. Omuzlarımdaki o yük hafifliyordu. Annesi tarafından sevilmeyen kız çocuğu değildim. Annesi olmayan biriydim sadece. Öksüz herhangi biriydim. Hiç sevilmemek yıllarca nefret edilmekten daha iyi değil miydi? Telefonu komodine bırakıp örtüyü başıma kadar çekip cenin pozisyonu alarak kıvrıldım. "Hatırla." gözlerimi sıkıca kapatırken kendi kendime tekrarlıyordum. Hatırla. Hatırla. Hatırla. |
0% |