@deniz_44
|
Günümüz HELİN SOYORAL 5 gün sonra... Helin : Uyan artık. Helin :Seni çok özledim. Helin :Bunu yüzüne bakıp söylemek istiyorum. Helin :Demir senin abi olduğunu kabul etti. Helin :Artık benim de bir izim var. Helin :Kolumda. Helin :Artık senin gibi karizmam var benimde. Helin :Senden daha havalıyım. Uyandığında aşık olacaksın bana. Helin :Çoktan aşıksın değil mi? Helin :Aşık olunmayacak biri değilim sonuçta. Helin :Bugün 5 gündür uyuyorsun. Ne bu? Kış uykusuna mu yattın? Helin :Uyan Helin :Lütfen Telefonu arka cebime tıktığımda camın ardındaki adama baktım. Mesajla başlamıştık. İki kez. Üçüncü kez neden başlamayalım ki? "Helin." Arkamı döndüğümde Demir'in yaklaştığını gördüm. Eliyle Murat'ı işaret etti. "İçeri girmek ister misin?" Günde 3 kere içeriye girmeye izin veriyorlardı ve ben aileden olmadığım için iznim olmuyordu. "Ben hemşireyi oyalarken içeri gireceksin tamam mı?" Elindeki kıyafetleri uzattı. Hızla giyinip Murat'ın olduğu kısma girdim. Kalp atışlarını ölçen cihaz kulaklarımı doldururken solunum cihazının gürültüsü korkutuyordu beni. Hastanelerden nefret ediyordum. "Murat." Yatağa yaklaştım. Yüzü solgundu ve yara izi daha da belirginleşmişti. Elimdeki eldivenle izine dokundum. Gülümseyip sargılı elimi görecekmiş gibi kaldırdım. "Bak benimde izim var. Senden daha karizmatik olacağım bundan sonra." Yüzümdeki gülümseyen maskenin tezatlığıyla çenem titredi. Neden ikimiz yan yana gelince ikimizden biri maskeli olmak zorunda ki? "Okuduğum kitaplarda ana erkek, ana kadının sesini duyunca kendine gelirdi. Kendine gel Murat. Gözlerini aç ve beni, seni unuttuğum her saniye için cezalandır." Alnındaki saçlarına dokundum. Neden hep kötü olanlar kazanıyordu ki? Neden olan iyiye oluyordu? "Ben seni o hastanede bir yıl bekledim. Tekrar bekliyor olmaktan nefret ediyorum. Uyanmalısın." Burnumu çektim. "Çok yorulduğunu biliyorum. Beni ararken yalnız savaşının seni yıprattığını da... Seni kendi savaşıma dahil etmek istemememin tek sebebi buydu. Seni de kaybetmek istemiyordum." Eldivenli elimi kıpırdamayan eline sürttüm. "Sen gözünü açtığında artık savaşacak geçmiş kalmayacak. Ben halledeceğim. Daha doğrusu yardım alacağım. Kalktığında geçmişten kalan hiçbir sorunla uğraşmayacaksın. Seni hatırladığımı her gün yüzüne söyleyeceğim. Kaybettiğimiz günleri geri inşa edeceğiz." Derin nefes alıp verdim. Demir sakladığı USB'yi babasına vermişti. Hakan'ın annesi yakalansa da Hakan kayıplara karışmıştı bile. Bu korkutuyordu beni. Onun nerede olduğunu çözüp o bizi bulmadan polislere onu buldurmamız gerekiyordu. Hakan, Murat'a saldırabilir diye kapıda korumalar dikiliyordu. "Uyan İz'im." Yanağındaki ize dokunup son kez yüzünü izledim. "Seni seviyorum. Hatırlamışken bir daha söyleyeyim." Geriye adım atarken gözyaşlarım kendiliğinden akıyordu. 5 gündür ona ulaşamamak beni deli ederken o 1 yıldır nasıl dayanmıştı? Ben onun nerede olduğunu ve savaşını biliyordum ama o beni hiç bulamamıştı. Savaşımı bilmeden aklına her türlü olumsuzluklarla boğulup durmuştu. Özür dilerim Murat. Seni unutmak elimde değilken unuttuğum için özür dilerim. "Gidelim mi?" dedi Demir. Başımla onaylayıp üzerimdeki kıyafetlerden kurtuldum. "Önce nereye bakacağız?" Ben Hakan şerefsizi olsam nereye saklanırdım? "Nişanlısı?" dedim kaşlarımı kaldırırken. İlk oraya bakılacağını bilerek orada saklanırdı. Saklanmaması gerekilen yere... Burnumuzun dibine... "Yani...Emin değilim ama gidip bakalım." Arabaya bindiğimizde kemerimi takıp gözlerimi yumdum. Kaza sırasında Murat'ın kolunu göğsüme siper ettiğini anımsadım. Demir'e yaptığı gibi cam parçalarından kurtarmaktı amacı belki de. Bedenimin herhangi bir yerinde derin bir iz olmasın diye... "Yavaş kullanacağım arabayı. Sakin ol." Demir'in yatıştırıcı sesiyle derin nefes alıp verdim. Gözlerimi araladığımda yolda ilerleyen ağaçları, binaları gördüm. "Babanı nasıl ikna ettin?" diye sordum. Neden beni ilgilendiren bir davayı almıştı? Benden nefret etmiyor muydu? "Babamın bu dünyadaki savaşı kendisiyle. Bu yüzden kazanamıyor. Kendisinin en iyi haline ulaşmayı hedeflerken de çevresindekilerden hıncını çıkartıyor. Yani ikna etmem gerekmedi. Durumundan bahsedince o teklif etti." "Babanıza ruh hastası demem hoş olmadı." Özür dilemek için konuşmamı sürdürdüğümde kahkaha attı. "Yani onun açısından saygısızlık belki ama sonuçta sana ilk deli diyen oydu. Gerçek hayat onun mahkeme salonundaki kontrolünü sağlayabileceği bir ortam değil. Boş ver. Hakaret eden babamdı ve karşılık verdin." Geçmişte Murat'ın anlattığı kadarını bildiğimden geçmişi hatırlasam da anne ve babasının nasıl biri olduklarını tam anlamıyla bilemiyordum. Yabancılardı bana. "Murat senden bahsederken delidolu demişti. Onun için dünyayı yakacak ama yine de umursamaz, hiç bir şeyi dikkate almayan-" "Tamam." cık cıkladı. "Yazıklar olsun. Ben mi umursamazmışım?" Başını sağa sola sallayıp arabayı sola kırdı. Gülmeye başladı. "Çok haklı. Dünya yansa bir odunda ben atarım." "Murat'la içten benziyorsunuz." dediğimde dudaklarındaki gülüş sıcak bir hal aldı. "İkiziz diyedir." dedi. Cıkladım. "Kibar ve adam olduğunuz için. Dışınız değil, adamlığınız benziyor." Kaşlarını kaldırdı ve sustu. Bir süre yolda ilerlerken bakışlarım sargıma kaydı. "Abin değilmiş, baban neden ona inandı?" sorusuyla yutkundum. Bir insana babası neden inanmazdı? Bunun cevabı var mıydı? Babamı çok seviyordum ama neden bana elini uzatmadan sırtını dönmüştü? "Hakan mükemmeldi. Her şeyiyle. Yanlışlarını göstermezdi. Ne sigara içtiğini, ne geceleri evden kaçıp alkol aldığını... Ona baktığında mükemmel bir evlat oydu. Bense sorun çıkaran, odasında sigara paketi bulunan, odası sigara kokan-Hakan ben yokken odamda içermiş- alkol şişeleri yatağının altında olan sorunlu bir tip gibiydim. Aksine ikna edemeden ona inandı. Ben olsam bende bana değil mükemmel olan Hakan'a inana-" "Onun kızı sensin Helin. Hakan onun oğlu bile değil. Sence de babanı korumayı bırakman gerekmez mi?" "Başka ne yapacağım Demir?" dedim ona dönerek. "Bana inanmayan babamdan başka bir ailem mi var benim? Annem kim bilmiyorum. Kardeşim, abim, ablam... Kimsem yok. Bir tek babam. Geçmişimde anılar yaşadığım tek kan bağım olan adam o." "Asu var. Kardeş gibi değil misiniz? Murat da var." İç çekti. "Sana inanmayan bir adama hala minnet duymak zorunda değilsin. Özür dilerim belki yanlış anlayacaksın ama tüm bu saydıkların bahaneye sığınmak. O adam sana güvenmek zorundaydı. Güvenmiyorsa da yaptıkların için seninle konuşup problemini dinlemesi gerekiyordu. Ben buradan bakarak bile cildinden anlayabiliyorum. Değil sigara içmek bir kez olsun eline aldığını bile düşünmüyorum." Beni tamamen tanımadan bile bana inanması garip bir huzur ve rahatsızlık veriyordu. O anlayabiliyorsa babam nasıl anlamamıştı? Bakışlarımı kucağıma koyduğum parmaklarıma kaydırdım ve iç çektim. Hakan'ı içeri tıkacaktım. Sonra o hastanede yaptığım şeyi yaparak geçmişimi unutacaktım. Babamı, annem dediğim o katil kadını, Hakan'ı... Telefonum titrediğinde açıp gelen mesaja baktım. Hale : Helin abin burada. Hale :Ne oldu bilmiyorum. Hale :Sana ne yaşattığını bilmiyorum ama hissediyorum. Hale :Ne anlatırsan anlat sana inanacağım Hale : Senin yüzünden annesinin hapiste olduğunu söyleyip dolaşıp duruyor. Hale :Polisleri arayamıyorum çünkü sürekli en ufak gürültüyü dinliyor. Hale :Atlas Hotel'de 36. kat 852 oda. Helin : Kendini tehlikeye atma. Helin : Saklan bir yere. "Hakan, Hale'deymiş." dediğimde Demir hızını arttırdı ve bir yandan telefonundan aradığı numarayı hoparlöre verdi. Adresi hızla ona söyledim. "Mahmut abi, .... adreste Hakan var. İçeride nişanlısı var. Rehin alabilme ihtimali olabilir. Bende yoldayım." "Ekiple geçiyoruz. Yakın bize." (Arka Sokaklar Bölüm 4654654 ) Telefonun ardındaki kişi onaylayıp aramayı sonlandırdığında baş parmağımı dişlemeye başladım. Heyecanlanmıştım. Gergindim. Ama en önemlisi kana susamıştım. Abart Helin. "Onu yakaladıktan sonra-" bacağımı sallamaya başlamıştım. "-Murat'tan havalı olduğunu kabul edeceğim. Sadece bir seferlik." Demir'in gülüşü genişledi ve hızını artırdı. "Ben en havalı olanım Murat'ın Tavşan'ı." Kaşlarımı çatsam da Tavşan lakabını sevmiştim. Çünkü onu söyleyen Murat'tı. İsmimi ben seçmemiştim ama Murat için Helin'den fazlasıydım. Bu yeterde artardı bile. ※ Araba durduğunda polis arabaları otelin etrafını sarmıştı. Arabadan çıkamadan arabanın kapılarının kilitlendiğini duydum. Bakışlarımı Demir'e çevirdiğimde karşısındaki hareketliğe bakıyor olduğunu gördüm. "Neden gitmiyoruz?" dedim şaşkınlıkla. "Murat uyandığında senin başına bela açtığımı öğrenirse beni komaya sokar." Uzanıp torpidoyu açtı. İçi abur cubur doluydu. Gözlerimi kırpıştırırken gülümsediğini gördüm. "Ben bir olayı izlerken acıkırım hep." Uzanıp cips paketini aldı ve açıp almam için bana doğru yöneltti. Ailecek ruh hastası bunlar Helin. Tam tencere kapak olduk. "Bu yüzden mahallede dürüm yiyordun." dedim Hakan'ın mahalleye geldiği zamana ithafen. Başını onaylarcasına sallayıp torpidoyu kapattı ve cipsi yemeye başladı. "Keşke kola getirseydim ya." dedi kendi kendine. Bakışlarımı otele çevirdiğimde polis araçlarının ışıklarının aydınlattığı çevrenin korkunçluğuyla ürperdiğimi hissettim. Ne olur yakalansın. Ne olur. Birkaç el silah sesi duyduğumda bacaklarımı kendime çekip başımı dizlerime gömdüm. "En heyecanlı kısmı Helin. Korkma." dedi eğlenen ses tonuyla. "Babandan özür dileceğim." Başımı kaldırıp ona baktığımda gülüşü suratında aydınlanmıştı bile. "Sizin evin ruh hastası sensin." Kahkaha attı. "İltifatın için teşekkürler yengecik." Yengecik mi? "Bak bak." dedi eliyle ileriyi işaret ederken. Başımı çevirdiğimde Hakan'ı tutan iki polis memurunu gördüm. Ters kelepçelenmişti ve kaçmak için çırpınıyordu. Yakalanmıştı. Eli kolu bağlıydı. Zarar veremezdi artık. Güm. Güm. Güm. Güm. Kurtulduk Helin. "Hale nerede?" dedim polis aracına bindirilen Hakan'ın ardına bakarken. Telefondan Hale'yi aradım ama açmadı. Ne olur bir şey olmasın ona. "Arabayı aç." dediğimde Hakan'ın bindiği araba gittiği için Demir kapıları açtı. Dışarı çıkarken otele doğru koşmaya başladım. Bana yardım ediyor diye neden insanlar zarar görüyordu ki Otele giremeden durdurulduğumda karşımdaki polisten içeri girmek için izin almaya çalışıyordum. "Mahmut abi, içeride arkadaşımız vardı." diyen Demir'le adam başını sağa sola salladı. "İçeride çatışma çıktı Demir. Olay yerine girmenize izin veremem. Yaralılar çıkmalı." Yaralılar mı? "Hale Arıkan. Durumu nasıl? O da içerideydi." Polis dudaklarını araladığında ismimi seslenen bir kız sesi duydum. Başımı çevirdiğimde Hale'nin bir sedyeyle bana doğru yaklaştığını gördüm. Vücudunda yara yoktu ama alnına bastırılmış sargılar çoktan kırmızı rengini almıştı bile. "Hale." Uzanıp elini tuttuğumda gülümsedi. "Başın kanıyor. Sana vurdu mu?" "Sen bir de karşı tarafı gör." gözlerini kırpıştırıp elimi sıktı. "Teşekkür ederim Helin." Gözleri kapansa da göğsü inip kalkıyordu. Neye teşekkür etti ki? Bana yardım eden oydu. Hakan'dan kurtulmamı sağlayan... "Gitmemiz lazım." dedi sedyeyi taşıyan görevli geri çekildiğimde onu ambulansa bildirdiler. Koşarak Demir'in arabasına oturduğumda yanımdaki yerini alıp ambulansı takip etmeye başladı. Başarmıştık. Onları hapse tıkacak şekilde yakalatmıştık. |
0% |