Yeni Üyelik
54.
Bölüm
@deniz_44

Murat : Cama çıksana yüzünü göreyim.

Murat : Bizimkiler bugün burada kalacakmış

Elimin tersini yanaklarıma sürttüm. Neden bu kadar duygusallaşmıştım bilmiyordum. Sanırım her şeyi hatırlamanın üzerine kaza yapmak ve Murat'ı kaybetme korkusuna ek Hakan'ın yıllardır üzerime yüklediği o iğrenç yük ve gerçekler derken iyice hassaslaşmıştım.

Murat'ın evinden geldiğimden beri iyi değildim ve durmaksızın ağlıyordum. Gözyaşı çeşmelerimi açan Murat'ın annesinin merhametiydi. Hiç annemin olmaması mı daha acı yoksa var olan annemin beni abim dediğim adamdan ayrı tutup sevgisini vermemesi mi?

Derinlerde izim vardı. Murat gibi yüzümde değildi ama kalbimin tam ortasına çöreklenmişti. Annesizlik, babasızlık, ailesizlik.

Ben bunları çekmek için mi doğmuştum?

Murat vardı. Her şeye bedel ama yine de canım yanıyordu. Yere düştüğümde bana sarılan ve endişelen annem olmamıştı, bu dünyadaki en büyük haksızlıktı.

Başımı kaldırıp dışarıya baktım. Uyuyormuş gibi yapamazdım çünkü odamın ışıkları açıktı. Kendimi gösterirsem bana soru soracaktı Murat. Yeni kendine gelip ailesiyle problemlerini çözmeye çalışıyorken benim unutup tekrar hatırladığım kimsesizlik hissiyle uğraşsın istemiyordum.

Ne olurdu geçmişimden bir tek Murat'ı ve sevgisini hatırlasaydım? Neden annemin gerçek annem olmadığını, Hakan'ın bana yaptıklarını, babamın arkamda olmayışını... Neden bunları tekrar hatırlayıp acı çekmek zorundaydım ki?

Murat : Göster yüzünü Tavşan.

Mesajını görmezden gelemezdim çünkü lanet olası ışıklarım yanıyordu. Işıklarım açıkken uyuyamazdım ki.

Murat : Helin?

Helin : Müsait değilim.

Helin :Kıyafet olarak.

Murat : Üstünde ne var?

Helin :Yuh.

Helin :Sapık mısın be

Murat :Değilim ama güneşliği çekmemişsin ve tülün ardından yatağın görünüyor.

Murat :Neden yatağın dibinde yerde oturuyorsun?

Murat :Kendini iyi hissetmediğinde sert bir zemine oturursun sen.

Murat :Ne oldu?

Helin :Karnım ağrıyor.

Helin :Merak etme iyiyim.

Murat'tan cevap gelmesini bekledim ama mesaj gelmedi. İnandığını varsayarak başımı dizlerime gömdüm. Uzun bir süre öyle kaldım.

Ağlamayı kes Helin. Hayat devam ediyor. Kötü şeyler yaşadın ama iyi şeyleri de göz ardı ederek kendini cezalandırmayı kes.

"Her şey yolunda." diye mırıldanıp ayaklandım ve odanın ışıklarını kapatarak perdeleri kapattım. Sanırım yakın bir zamanda kendime burada gideceğim bir psikolog bulmalıydım. Hatıralarım geldiyse eğer katlanmamı sağlayacak tavsiyelere ihtiyacım vardı.

Kapı çaldığında açmak için odamdan çıktım. Kapıyı açtığımda karşımda bakkalın çırağı vardı.

"Ümit? Hayırdır." Elindeki poşetleri bana uzattı. "Ben sipariş vermedim ki?" Başıyla onayladı.

"Helin abla siparişleri Murat abi verdi. Kendini iyi hissetmiyormuşsun. Sana iyi gelecekleri listeledi. Helin'e götür dedi. Gözlerin şiş olduğuna göre çok ağlamışsın belli. Dondurma var onu kaşıkla ye. Eğer o da rahatlatmazsa çikola-"

"Tüm bunları Murat mı söyledi sana?" diye sorduğumda başını sağa sola salladı.

"Evet abla. Neyse Mahmut amca beni bekler. Ona da böyle bir poşet versem de tüm gerginliği yok olsa." Elindeki poşetleri aldığımda asker selamı verip koşarak merdivenleri indi. Elimdeki poşetlerle mutfağa girmeden ayağımla kapıyı kapattım. Tüm abur cuburlara bakarken çenem tekrar titredi.

"Bir de bayıl istersen Helin. Kendine gel." Derin nefes alıp dondurmayı alıp kaşığı kaptığım gibi bir örtüye sarınıp koltukta oturdum.

Helin :Dondurma yer misin?

Murat :Bir kap bana da mı göndereceksin?

Helin :Komşu değil miyiz? Evet.

Murat :Yanına gelemiyorum çünkü annemin söylenmeleri başladı.

Murat :Mutfakta elini kesince ağladığını söyledi annem.

Murat :Sebebi bir kesikten fazlası değil mi?

Helin :Geçmişi hatırladıktan sonra her şey hızlıca oldu ve bitti.

Helin :Hatırladığım sadece anılar değil Murat.

Helin :Hissettirdiklerini de hatırladım.

Helin :Tekrar toparlarım. Merak etme.

Helin :Sen ilaçlarını al, iyice uyu ve dinlen.

Helin :Sen iyi olursan ben çok daha iyi olacağım.

Murat :Oraya geliyorum.

Kapı açıldığında Asu'nun gürültülü içeri girişini duydum.

Helin :Asu geldi.

Helin :Eğer gelirsen kapıyı açmam. Dinleneceksin söz verdin.

Helin :Yarın geleceğim ben.

Murat :Demir'i yollayayım mı?

Gözlerimi kıstım. Neden?

Murat :Biz ikiziz. Yani yüzünde benim karizma dolu izim yok ama yine de birbirimizin tıpatıp aynısıyız.

Helin :Orijinalinin tadını almışım. Çakmasını ne yapayım aslanım

Murat :dkjsdjkfsd

Murat :Aslanım mıyım gerçekten?🤭

Helin :sdkfjsdkjf

Murat :Görüntülü konuşmak ister misin?

Helin :Daha çok tavşana döndüğüme şahit olman için mi?

Asu koltukta yanıma çöktüğünde gözlerini kısıp yüzümü inceledi.

Murat :Tüh yakalandım.

Telefonun ekranını kilitlerken dondurmayı ağzıma tıktım. Asu derin nefes alıp kolunu omzuma doladı ve başımı göğsüne yasladı. "Ağla Helo. Yanındayım." Çenem titrerken sanki saatlerdir ağlayan ben değilmişim gibi ağlamaya başladım.

Yanındayım.

Yanımda birileri vardı elbet.

"Benim annem senin ikinci annen değil mi?" Hıçkırdığımda başımla onayladım. "Neden ağladığını bilmiyor muyum sanki. Annem sana kızım demiyor mu? Hatta benden daha çok seviyor seni. Sen kimsesiz falan değilsin. Ne düşündüğünü çok iyi biliyorum." Asu'nun ben anlatmadan anlaması bile rahatlayarak ağlamamı sağlıyordu.

Bazı acıları kelimelerle anlatmak daha çok acı çektirirdi. Anlatmamış olmak rahatlatıcıydı.

"Sen Asu'sun. Umursamaz olup birileriyle buluşmaya gitmen gerekmez mi?" Söylediklerimi düşünürken ayaklandı.

"Haklısın. Randevum var." Odadan çıkıp gözden kaybolduğunda omuzlarım çöktü. Dondurmayı kaşıklarken odadaki yalnızlığıma ek olarak tekrar evde yalnız kalacağımı bilmek daha da kötü hissettiriyordu.

"Açıl bakalım. Böyle depresyona girilmez cahil." Asu'nun sesini duyduğumda elindeki tepsiyi sehpaya bıraktığını gördüm. Saçlarını dağınık topuz yapmış ve pijamalarını giymişti. Yüzündeki makyajı silmişti.

Gitmemiş.

"Makyajsız çok güzelsin." dediğimde gözlerini kırpıştırıp bana baktı. "Bana yürüme Helo. Teselli edeceğim diye senin beni yatağa atmana izin vermem." Cık cıkladığında gülmeye başladım. Deli.

"Gerçekten gideceksin sandım." dedim çatallaşan sessimle. Yanıma oturduğunda elimdeki kaşığı aldı ve dondurmayı yedi.

"Gidecektim. Ama bir baktım abur cubur. Hepsini yersen kilo alırsın. Kilo alma diye yardımcı olmaya karar verdim. O yüzdeki sevgi dolu ifade mi? Kızım bana aşık olamazsın kendine gel. Seninki karşı apartmanda."

"Seni seviyorum Asu." dedim kollarımı boynuna dolarken. İç çekip sarılışıma karşılık verdi. Daha fazla şaka yapmayacaktı belli ki.

"Sevdiğin kitabı okuyayım mı sana?" dedi anlayışlı ses tonuyla. Başımı sağa sola sallayarak geri çekildim.

"Artık ilacım değil kitaplarım." Uzanıp cips tabağını kucağıma çektiğimde kaşlarını çatarak bana baktığını gördüm. "Büyücü piç." Kime dedi onu?

"Kitaplarına dokunmama izin vermezsin sen. Şimdi kitapların ilacın değil mi? Ne?" Niye bağırıyor bu?

"İlacın şu karşıdaki maskeli sapık mı?" Hey. Hey. Hey. Ona bir tek ben sapık diyebilirim.

"Sen Murat'a sapık mı dedin?" dedim savunma mekanizmam devreye girerken. Tek kaşını kaldırdı. Meydan okuyor haspam.

"Değil mi?" Uzanıp omzunu ittiğimde dudaklarını kıvırdı. "İşte böyle ağlayan Helo'dan vahşi Helo'ya geç." Bilerek kışkırtıyordu ve bunun farkında olup kışkırıyordum.

Kışkırıyordum mu? Öyle bir kelime yok Helin!

"Ağlamak istiyorum ben." diye bağırdığımda cips ağzına tıktı. "Öfkem duygusallığımı alıyor. Sonra daha çok ağlamamı sağlıyor. Ağlayacağım."

"Okuduğun kitaplarda ağlayan karakterleri nasıl susturuyorlar?" cidden meraktan soruyordu.

"Öperek?" dedim alakasız bir ciddiyetle.

"Yani senin sapığına ihtiyacın var." Gözlerimi kocaman açıp eline vurduğumda güldü.

"Sapık deme ona." Umursamaz baş işareti yapıp balkona gitti. Ne yapıyor bu?

"Maskeli!" Bağırışı mahallede yankılandığında oturduğum yerden ayaklanıp peşinden balkona fırladım.

Rezil ettin depresyonumu.

"Sus be deli." Ağzını elimle kapattığımda ısırdı ve çığlık attım. Vahşi vampir.

"MASKELİ!" Kolundan tutup çekiştirdiğimde Murat'ın evinin perdesi çekildi. Balkona arkasındaki ışık yüzünden yüzü belli olmayan biri çıktı.

Acaba birinci kattan kendimi atarsam acısız ölür müyüm?

"Sus yoksa seni öldürürüm." Asu güldü ve kollarını göğsünün üzerinde çaprazladı.

"Gel öp şu kızı. Depresyonda." Göz ucuyla baktığımda mahalleden kimsenin çıkıp bizi izlediğini görmedim. İyi haber.

"Olmaz." dedi gölgedeki ses. Demir.

Rezil ettin beni Asu.

"Ne demek olmaz. Maskeli sapık." Utancımdan ölürken yere çöküp gizlenmeye çalıştım. Acaba Asu'yu tanımıyorum desem inandırıcı olur muydu?

"Ben Demir. Mahallenin delisi de sen oluyorsun değil mi Asu?" Asu'nun eğlenen ifadesi solduğunda gülmeye başladım. Özür dilerim Asu ama bir tutam haklı gibi.

"Sen git abin gelsin." dedi Asu. Oturduğum yerden ayaklandım. Asu'nun kolunu cimciklediğimde acıyla inledi.

"Selam yenge." Bak yine yenge dedi.

Ay bir şey oluyor. Ay.

"Boş ver Asu'yu. İçeri gir Demir." dedim bıkkınlıkla. Başını onaylarcasına salladı ve içeri girip kapıyı kapattı.

"Asu katil olmamam için tek bir sebep söyle."

"Katil olmak kötü bir şey." Gözlerimi kıstığımda gülerek koluma girdi ve içeri girip kapıyı kapattı.

Bu sebebi nasıl düşünemedim? Vah vah.

"Otur bakalım." dedi ve sertçe koltuğa oturmamı sağladı. "Hadi seni depresyondan çıkartalım."

"Nasıl olacak o?" dedim tekrar örtüme sarılırken.

"Daha fazla depresyona girerek." Ciddi mi bu?

"Dibe çöktüğünde yukarı sıçrayışın büyük olur. O yüzden tüm hayatını düşünerek acılarını toplayacağız ve sonra sen hepsinden kurtulup eski sıkıcı Helo olacaksın." Ben sıkıcı değilim.

"Sıkıcısın." dedi sanki düşüncelerimi duymuşçasına.

"Hadi anlat bana." Yanıma çöktüğünde yüzündeki muzipliği silip ciddileşti.

Anlat ona Helin.

Derin nefes alıp ondan bile gizlediğim anılarımı ve hissettirdiklerini anlatmaya başladım. Hastanedekinden çok daha fazlasını da.

Helin'e olanları şöyle özetleyeyim. O hastanede geçirdiği anıları ve duyguları hatırlamıyordu. Aniden her şey hatırlanınca, geç gelmiş o-Hakan ve annesinden- kurtuluşun rahatlığı ve Murat'ı hastanede beklerken geçen o bastırdıkları derken şimdi duygusal olarak çöküyor haliyle. Geçmişi şimdi hissediyor gibi düşünün.

Toparlanacağız ya. Üzülmeyin daha fazla.

Loading...
0%